Şaud 5: “Sevgili Tobias, Neler Oluyor?”

Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur
6 Aralık 2008
www.crimsoncircle.com – http://kirmizicember.org

Ve öyledir sevgili Şambra, Aralık ayındaki son kanallığım için burada toplanmış bulunuyoruz. (kanallıktan önceki giriş bölümünde sürekli Tobias’ın “son” etkinliklerinden söz edilmesine göndermede bulunması yoğun kahkahalara neden olur ve Tobias da güler.) İnsanların şimdiden programımı belirlediğini görüyorum – “Tobias’ın İsrail’e son gezisi,” “Tobias’ın Avustralya’ya son gezisi,” “Hatırlanması amacıyla Aralık’ta Tobias!” (kahkahalar) Ben yaşamak için geri geliyorum. Ölmek için değil, anlıyorsunuz, değil mi. (yoğun kahkahalar)

Gerçekten, Sam dediğim kişi vasıtasıyla enerjimi farklı bir biçimde adamayı seçtiğim doğrudur. Bunu, bu kanallıklar yoluyla gerçekleştirmek değil de, Dünya denen bu inanılmaz yere geri gelip sizinle olmak, yeniden insanlarla birlikte yürümek, insanlarla gülmek, yalnızca insanların yapabileceği müziğin keyfini çıkarmak. Ben gitmiyorum, ben geri geliyorum. Bana bir veda partisi yerine doğum partisi yapın! (kahkahalar) Beni geri getirin Şambra. Beni geri göndermeyin. (yoğun kahkahalar)

Dünyada Yaşam

Ha, Sam kanalıyla yapacağım şeylerden biri de birkaç kitap yazmak olacak. Ben notlar alıyordum – umarım, insan haline geri döndüğümde bunları hatırlarım – ama notlar alıyordum. “İnsanların Yaptığı Garip ve Şaşırtıcı Şeyler ve Bunları Haklı Göstermenin Yolları” (Tobias güler) – ve siz gülmüyorsunuz. Bu aslında sizinle ilgili bir kitap.

İnsanlar… insanlar sizin meleksel aileleriniz tarafından öylesine, öylesine candan seviliyorlar ki, sizinle çalışan varlıklar tarafından öylesine seviliyorlar ki, o birçok boyutun tümündeki tüm varlıklar tarafından öyle yürekten seviliyorlar ki, çünkü siz en zor ve en meydan okuyucu koşulları oluşturdunuz. Siz en büyük oyunları, en büyük yanılsamaları, en derin yanılgıları, düşleri oluşturdunuz, ve sonra da gidip onların içinde oynuyorsunuz. Ve bu ne inanılmaz bir şey. Ha ama hiç de kötü bir şey değil. Dersler ve deneyimler ve gelişim içeren şeyler bunlar.

Diğer alemlerde bu fırsatları bulamazsınız. Diğer alemlerde, az önce dinlediğiniz müziği – bir dakika önce hissettiğiniz müziği – böyle dinleyemezsiniz. Bir insan olarak girdiğiniz bu derin içsel arayışa – özgünlüğünüzün ve aslınızın arayışına – başka hiç bir alemde giremezsiniz. Yalnızca burada. Yalnızca Dünya’da.

Hâlâ cezalandırılmaya ve suçluluğa ilişkin şu örtücü-katman iş başında. Dünya’ya yapılan bu yolculuğu bir tür cezalandırma gibi gösteren, ya da sadece gökyüzünün aydınlattığı cennetlerdeki karanlık bir gecede sapılan ve soluğu burada almanıza neden olan kötü bir yol gibi gösteren eski dinlerin etkileri hâlâ var. Oysa bunların hiçbiri geçerli değildir. Gerçekte kim olduğunuzu ve içinizdeki Tanrı’yı anlayabilmek için, derinlere – bazen en zor, zaman zaman en meydan okuyucu bölgelere – inmeniz gerekiyor.

Böylece sevgili Şambra, sizlerle gurur duyuluyor. Onurlandırılıyorsunuz. Biz bu yüzden başka varlıkları buraya getiriyoruz. Bu ay yine gelen ve birkaç ay boyunca bizimle olacak Carl Jung gibi konuklar getiriyoruz. Jung, bizim tarafın bakış açısıyla baktığında, bu insanlık durumuna, insan psişesine gerçekten hayranlık duyuyor. Özellikle de bilinç denen şey onu büyülüyor. Bilinci, Dünya’da olduğu zamanlarda deneyimlediğinden çok daha farklı bir biçimde görüyor.

(Tobias bir yudum içecek alır ve yüzünü buruşturur, izleyicilerden yoğun kahkahalar yükselir.) İnsanlar bazı ilginç şeyler yapıyorlar ve oldukça garip karışımlar içiyorlar, ama ben kim oluyorum da bunu yargılıyorum. (Tobias ve izleyiciler güler) Şurada duran öbür içeceği istiyorum. Onu bir deneyelim, ve birkaç konuğumuzun buraya gelip bu içeceği şimdi bizimle birlikte denemesini isteyeceğiz. İnsanlar böyle şeyler içiyorlar. Bu çok popüler, Dünya’nın her yerinde bunu bulabiliyorsunuz – ben bugünkü konuklarımıza konuşuyorum – bu, insanların sevdiği ve kutsal saydığı içeceklerden biri. (yoğun kahkahalar; Tobias bir yudum daha alır) görüyor musunuz, baloncuklar çıkartıyor. Bızbızlanıyor. Midenize iniyor ve bızbızlanıp baloncuk çıkarmaya orada da devam ediyor. (kahkahalar) Ve saatlerce baloncuk çıkartıyor ve bızbızlanıyor, ve insanlar da bundan keyif alıyor. Hiç bana sormayın.

Böylece sevgili Şambra… sevgili Şambra, tarih yeniden yazılıyor, ama tarih yeni. O şimdi başlıyor. Yepyeni bir biçimde yazılıyor, üstelik herkes tarafından tanınan insanlar tarafından da yazılmıyor – haberlerde yer alanlar tarafından yazılmıyor. Ama insan yolculuğunun tarihi şu anda sizler tarafından ve bilinci açan başka insanlar tarafından yazılıyor.

Tarih, pratik ayrıntıların ötesine geçiyor, gerçeklerin ve rakkamların ötesine geçiyor. Kim zengindi ve kim güçlüydü gibi şeylerin ötesine geçiyor. Tarih bu Yeni Enerjide bilinçle ilgilidir, insan benliğini tanrısal benlikle birleştirmeye dairdir, Dünya üzerinde bilincin dokumasını değiştirmekle ilgilidir, ve bu şu anda gerçekleştiriliyor.

Siz bunun ayrılmaz bir parçasısınız. Kendi bilincinizi anlamak adına gerçekleştirdiğiniz çalışmada – şu anda en derin alanların bazısına dalıyorsunuz ve evet, bunun meydan okuyucu görünebileceğini ve zor görünebileceğini biliyoruz. Ve şu anda birinizin yüksek bir yayın yaparak düşündüğü gibi, çok can sıkıcı da görünebilir. (yoğun kahkahalar) Bu aslında kolektif bir enerjiydi, ama biz “görünmek” kelimesini vurguluyoruz. Görünmek. Bugün bunun hakkında konuşacağız. Bugün şeyleri biraz değiştireceğiz.

Öncelikle bu Şaud farklı bir görünüme bürünecek. Ben biraz konuşacağım, ama sonra ‘o’ sorularla dolu büyük, karanlık, siyah çantadaki soruların bazısına geçmek isteyeceğim. Şu son bir ya da iki ay içinde çok çarpıcı ve çok – bir anlamda üzücü diyebileceğiniz bir dolu soru gönderildi. Bu düzenli Şaud oturumumuzda bunlar üzerinde konuşmaya biraz zaman ayırmak istiyoruz.

Daha sonra soru ve yanıtlar için geri geldiğimizde, sadece burada bulunan grubun sorularını alacağız. Yazılı sorular olmayacak. Buradaki grubun sorularını alacağız, ama lunaparktaki ördek hedefler gibi önde sıraya girmenizi istemeyeceğiz de (kahkahalar), mikrofonu size getireceğiz, sizi onurlandırmak için, iskemlede oturan sizleri – ki bu, bu önemli zamanda Dünya’da bulunmayı simgeliyor – onurlandırmak için. Bugün istediğiniz herşeyi sormanıza izin vereceğiz, ama sorduğunuz herşeyi yanıtlayacağımıza da hazır olun.

Böylece Şambra, birlikte derin bir nefes alalım. Bu çok inanılmaz bir yolculuk, o kadar inanılmaz ki, ben Tobias geri gelmek istiyorum ve daha çok, birçokları da. Kurtarmak ya da imdadınıza koşmak amacıyla değil, ama sizlerle birlikte deneyimin içinde bulunmak için.

Günün Konukları

Bilinci, nasıl hereket ettiğini, nasıl genişlediğini, nasıl değiştiğini ve dönüştüğünü gözlemlemek için gelen günün konuğu Carl Jung’dan başka, bugün benim şahsen davet ettiğim, herhalde tanımadığınız, herhalde hiç duymadığınız, bu Şaud’dan sonra da herhalde hiç duymayacağınız (kahkahalar) bir başka konuğum daha var. Bu, meleksel alemde ünlü bir varlık değil, bir başmelek değil, sadece sıradan bir melek. Meleğin adı Chez (Çez). Chez. Kısacık bir takma ad. Chez ne eril ne de dişil, ama ben bugün ondan dişil olarak söz edeceğim, çünkü o daha önce hiç Dünya’ya gelmedi, hiç fiziksel bir beden üstlenmedi. Gelecek yıllarda üstlenecek ama, Chez şu anda hizmette bulunuyor, tıpkı çok, birçok meleksel varlığın bulunduğu gibi.

O, Dünya alemlerine çok, çok yakın iş görüyor. Bir koruyucu melek, bir ruhsal rehber – bazılarınız onlara bu adı taktınız – nasıl olunur, bunun hatırı sayılır bir eğitiminden geçti. Ruhsal rehberlerin çoğu, daha önce hiç Dünya’ya gelmemiştir. Soruları yanıtlamak, onların işi değildir. Sizin için yolu açmak, onların işi değildir, çünkü bu, yolculuğunuzun tüm amacına ters düşerdi. Ama bu İnsan Melek Asistanlarının – ki baş harflerinin kısaltması “HAA”dır (Human Angel Assistants) – haa! (kahkahalar) – İnsan Melek Asistanları… (Tobias içeceğe uzanır) Şu gazlı şeyi alalım. (Linda, “Tamam, peki, işte böyle. Ama bu Cola, Pepsi değil. Sana uygun mu?” der) Bızbızlı! (kahkahalar)

İnsan Melek Asistanının işi, bilinç ve enerji dengesinin tutulmasına yardımcı olmaktır, bazılarınızın daha önceki çalışmaları sırasında deneyimlediklerinin tutulmasına yardımcı olmaktır. Biz buna altın bağ diyoruz, yani kendinizin diğer boyutsal parçalarına sizi bağlayan gümüş bağ yerine, altın bağ. Altın bağ, tümüyle kaybolmasınlar diye, meleksel varoluş insanları hep kuşatsın diye, insanlar asla yalnız olmadıklarını ve gerçekten sevildiklerini bilsinler diye, İnsan Melek Asistanlarının, dünya üzerinde bulunan insanlar adına tuttukları bir şeydir, çünkü koruyucu bir melek ya da bir melek asistan olmasa, çoğu insan (dünyada olmayı) dayanılamayacak kadar zor, karanlık ve bunaltıcı bulurdu. Herşeyle – daha yüksek bir meleksel alemdeki herşeyle – olan bağlarının koptuğunu hissederlerdi. Böylece bu İnsan Melek Asistanları, insanla tanrısallığı arasında ve meleksel alemlerle sizin fiziksel-olmayan gerçeklik dediğiniz alanlar arasında enerjisel bir alan tutulmasına yardım ediyorlar.

Hepinizin daha önce (çevresinde) böyle varlıkları vardı. Onlara ruhsal rehberler ya da koruyucu melekler dediniz. Bazı en karanlık anlarınızda, bir insan olarak başarısız hissettiğinizde, sevdikleriniz tarafından kendinizi reddedilmiş hissettiğinizde, ana-babanız ya da başkaları tarafından kendinizi reddedilmiş hissettiğinizde; Ruh’a yalvardığınız o en karanlık anlarınızdan bazısında, o Büyük Bilinmeyen’e, bizim deyimimizle Tanrı’ya dualar ettiğinizde, bu varlıkların mevcudiyetini hissettiniz.

Siz bu varlıkların mevcudiyetini hissedeceksiniz, onlar daha yakına geldikleri için değil de, o noktada siz daha açık olduğunuz için. Siz farklı bir bilinç düzlemindesiniz. İnsan düzeyi bir çaresizlik ve ıstırap noktasında, ama aynı zamanda daha açık bir düzeyde bulunuyorsunuz. Zihinden çıkmak zorundaydınız. Kendinizi genişletmek zorundaydınız, ve işte koruyucu meleklerin özünü özellikle de orada hissedersiniz.

Dünya üzerindeki hemen herkesin böyle bir varlığı vardır. Bazıları birden fazlasına sahiptir, ama genelde dörtten fazla olmaz. Siz, Şambra, şu anda, koruyucu meleklerinizi salıvermek için, ruhsal rehberlerinizi salıvermek için birkaç yıl önce bilinçli bir seçim yaptınız. Kendi benliğinize sahip çıkıp onun sorumluluğunu alma zamanının geldiğini, kendinizi, ruhunuzu ve tanrısallığınızı içerden, tam buradan bedenleyebilmek amacıyla altın bağı kesme zamanının geldiğini biliyordunuz. O spiritüel eğitim tekerleklerini çıkartıp kendi başınıza deneyimlemenize gerçekten izin vermek (zamanı olduğunu biliyordunuz).

O altın bağı salıvererek İnsan Melek Asistanlarınıza teşekkür etmek zordu. Bu sizde bir boşluk bıraktı. Bir parçanız devam edebilip edemeyeceğini sorguladı. Bir parçanız, bu sizin seçiminiz olmasına rağmen, kendini tümüyle terk edilmiş hissetti. (Tobias bir yudum daha alır) Bunun bizde bağımlılık yaratabileceğini düşünüyoruz. (kahkahalar)

Ha, Sam olarak bir de şöyle bir kitap yazacağım – “Yükseleceğinizi Düşündüğünüzde Bile Dünya’ya Geri Gelmek için 101 Büyük Neden.”

Böylece sevgili Şambra, herkesin bir tane varlığı var, ve sevgili dostumuz Chez bugün buraya geliyor. Çok tanınmış bir melek olmayan Chez, bir insanın, Avrupa’da yaşayan Rebecca adında 40’larında bir kadının, ki bu onun gerçek adı, sorumluluğunu taşıyor. Chez’in gözlemesi ve ruh olarak orada bulunup sevgili Rebecca için dengeyi tutmaya çalışması gerekiyor, aksi halde Rebecca – onun veçhesi, insan benliği – kaybolabilir, tümüyle kaybolabilir.

Böylece, bu İnsan Melek Asistanlarının çalışmaları ilginçtir. Onlar, yargıda bulunmak için orada değiller, hiç değiller. Rebecca’nın bazı – size göre – gerçekten aptalca şeyler, çok, çok aptalca şeyler yaptığı günler oldu. Çok da uzun olmayan bir süre önce Rebecca birlikte çalıştığı birine öylesine kızdı ki, onun hakkında kasıtlı olarak dedikodu yaptı. Kasıtlı olarak iş arkadaşının başını derde soktu, ve iş arkadaşı sonunda işten kovuldu.

Koruyucu Melekler

Şimdi siz koruyucu meleğin, Chez’in şöyle diyeceğini düşünürdünüz, “Rebecca, böyle bir şey yapmak yanlıştır,” ama koruyucu melekler bu tür şeyler hiç yapmazlar. Onlar ne olursa olsun, sevmek ve kabul etmek üzere orada bulunurlar. Tabii onların da bu arada öğrendiği kabul edilmelidir, çünkü onlar – koruyucu meleklerin kendileri Dünya’ya gelmeye hazırlanıyorlar – böylece şefkatleri vasıtasıyla, sürekli sevgileri vasıtasıyla, onlar da Dünya’ya geldiklerinde bedenlemek istedikleri bu niteliklerin bazısını, bu en parlak niteliklerin bazısını öğreniyorlar.

Böylece, yaptığı şeylerden ötürü kendinden kesinlikle nefret eden Rebecca için Chez’in orada olması gerekiyor – Rebecca fazla yiyor. Aşırı yemek yiyor, ve sık sık da arkasından kendini hasta ediyor. Chez, “Rebecca, bunu yapma” diyemez. Chez’in tümüyle sevgi içinde orada olması gerekiyor.

Şimdi, bazılarınız (şöyle diyor) – biz sizin ısınızın biraz arttığını hissedebiliyoruz – “Melekler neden, onlar neden seslenip de onu durdurmuyorlar? Neden bunu yapmasını engellemiyorlar? Neden onun dersini öğrenmesini sağlayacak şeyleri oluşturmuyorlar?” Ama bu, bir meleğin – ya da insanın – rolü değildir. Koruyucu meleğin rolü daimi sevgidir, daimi şefkat.

Rebecca’nın kendi yaşamına son vermeyi düşündüğü bir zaman oldu. Evliydi, boşandı, tekrar evlendi, tekrar boşandı, çocukları yok, neden yaşamaya devam etmek istediğini gerçekten bilmiyor. Bir işi var ama iyi bir iş değil. Arkadaşları var ama onların yakınlaşmasına izin vermiyor. Ve bu arada, o Şambra değil – elbette potansiyel bir aday ama Şambra değil. Hatta Tanrı söz konusu olduğunda neye inanacağını bile bilmiyor. Çok dua ediyor. Şu ara çok dua ediyor, ve işte Chez’in yaklaşabildiği ve Ruh’un yapacağı gibi, sadece sevgi ve şefkat yaymaya çalıştığı anlar, bu anlar oluyor.

Rebecca, bizim deyimimizle, o Büyük Bilinmeyen’e dua ediyor. Tanrı, o Büyük Bilinmeyen. İnsanlar Tanrı’yı öylesine bilinmeyen başka yerlere yerleştiriyorlar ki. İnsanlar Tanrı’yı, insanlar hakkında herşeyi bilen, ama insanların Tanrı hakkında hiçbir şey bilmediği bir varlık haline getiriyorlar . İnsanlar, Tanrı’nın herşeyi görebildiğini, ama onların – insanların – Tanrı’nın hiçbir şeyini görmediğini ileri sürüyorlar. İnsanlar Tanrı’yı herşeye kadir olarak açıklıyorlar, göz açıp kapanana kadar bir evrenin tümünü silip başka bir tane yaratabilen bir varlık olarak açıklıyorlar. Ama insanlar kendilerini, belki günü geçirmekten başka herhangi bir şey yapacak güce sahip görmüyorlar.

İnsanlar, bir yerlerdeki bu Büyük Bilinmeyen’e dua ediyorlar ve o, bir bilinmeyen, bir gizem olarak kalıyor. Ve sonra onu daha da gizemli hale ve daha da cezalandırıcı, ve yargılayıcı hale sokan, ve giderek daha da çok sevgiden uzaklaştıran öyküler ve kitaplar yazılıyor. İşte koruyucu meleklerin orada olmaları, bu sevgiyi yaymaları, bu şefkati yaymaları, insanlar kendi yaşamlarına – ya da bir başkasının yaşamına son vermeyi düşünseler bile, koruyucu meleklerin ne olursa olsun insanlar için orada olmaları, bunun için çok önemliydi.

Bir başkasını öldürmek üzere olanların da bir koruyucu meleği olduğunu fark ettiniz mi? Teröristler – onların koruyucu melekleri var. Koruyucu meleklerin din ya da herhangi bir inanç sisteminden yana tercihleri yoktur. Onların işi bu değildir. Onlar bir teröriste bir şeyi yapmamasını söylemek için orada değillerdir, ve aslında diğer insanları, dikkatli olmaları, bir terör durumu olabileceği yönünde uyarmak için de orada değillerdir.

Biz sık sık dünyada, geçenlerde Hindistan’da, Mumbai’deki gibi olaylar olduğunda, insanlardan bir dolu – nasıl desek – semavi epostalar alıyoruz, belli birine gönderilmemiş ama şöyle diyen epostalar, “Neden bunun olmasına izin veriyorsunuz? Neden Tanrı bunun olmasına izin veriyor?” Çünkü sizi seviyoruz, çünkü Tanrı sizi seviyor. İşte bu yüzden. Biz karışmayız. Biz karışmayı seçmiyoruz ya da istemiyoruz. Biz sevgi ve şefkatle orada olmak istiyoruz.

Biliyorsunuz, Atlantis zamanlarından beri Dünya üzerinde savaşlar sürüyor. Savaşlar, sorunlarla başa çıkmanın bir yoluydu. Savaşlar – garip de olsa – öğrenmenin bir yoluydu, ve belki biz şimdi bilincin yeterince yükseldiği ve bizim savaşların ötesine geçebileceğimiz bir çağdayız. Ama biliyorsunuz, savaşlara ve ıstıraplara ve her türlü zor koşullara rağmen, yaşam devam ediyor. Üstelik bu sadece sizin ya da başka insanların tek yaşamı değil, çok, birçok yaşamdır. Gerçek ölüm yoktur. Bunu bir insana söylemek zor da olsa, gerçek acı ya da ıstırap yoktur. Yaşam devam eder. Gelişmeyi sürdürür.

Ve insan durumunun ve insan bilincinin yükselmeye devam ettiğini, genişlemeyi sürdürdüğünü sevinçle söylüyoruz. Biliyoruz, “Sanki geri gidiyormuşuz gibi görünüyor” dediğiniz günler var. Dünyanın birden çökeceğinin, o karanlık çağlara geri döneceğinin rüyalarını ya da hayalini görüyorsunuz. Bazen bilinçli olarak geleceğe ilişkin yapılan şu bilim-kurgu filmleriyle bağlantı kuruyorsunuz, hani savaş yüzünden, çevre ya da başka koşullar yüzünden dünyanın büyük bir çoğunluğunun öldüğü ve yalnızca hayatta kalma mücadelesinin verildiği türden filmler. Ama hiç de böyle değildir. Hiç de böyle olmayacaktır.

Dünyadaki bilinç düzeyi, böyle bir şeyin olması için fazla yüksektir, ve geri gitmeyecektir. Sizin gibi insanlar var Şambra, ve kendilerine Şambra demeyen ama başka türden bir grupla ya da yalnızca kendileriyle ilişkide olup da Dünyadaki bilinç düzeyini, artık o karanlık çağlara geri gidemeyeceği bir düzeye getirmiş insanlar var. Bilinç, Dünya üzerinde bir yokoluş biçimine giremez. Artık o eski dünya savaşlarının meydana geldiği noktaya gelemez. Bu değişen bir dünya ve iyiye doğru değişiyor. Hâlâ zorluklar var, gerçekten de. Hâlâ geri dönüp bazı çok karanlık yollara, bazı çok zor yollara sapan çok insan var, ama dünya ilerliyor. Buna derin bir nefes alabilirdiniz.

(duraklama)

Böylece Chez bugün gözlemlemeye geliyor, yalnızca birlikte çalıştığı Rebecca’yı değil. Şambra’yla birlikte burada olmaya biraz zaman ayırdı ve geri gidip, diğer koruyucu meleklerin bazısıyla bunun üzerinde konuşmak istiyor. Onlar için bunun nasıl bir şey olduğunu, burada bu Şambra grubunda neler gördüğünü, insanlığın potansiyeli olarak neler gördüğünü konuşmak istiyor.

Böylece biz Chez’i içeriye davet etmenizi ve yalnızca onu değil, şu anda Dünyanın her yanında çalışan, insanlar ne yapmayı seçerse seçsin, ne yapmayı seçerse seçsin, onlar için tümüyle sevgi ve şefkat içinde varolan koruyucu melekleri onurlandırmanızı istiyoruz.

İnsan Melekler

Ve belki de, herbirinizin Chez’den öğreneceği önemli bir şey vardır – başka insanlara tümüyle şefkat ve sevgi duymak. Kendinize, kendinize tümüyle sevgi ve şefkat duymak için, başka alemlerde bu rolü üstlenerek hizmette bulunan bir koruyucu melek olmanız gerekmiyor.

Bir düşünün – çok da uzun olmayan bir süre öncesine kadar siz de koruyucu meleklere ya da ruhsal rehberlere sahiptiniz, onlar sizi koşulsuz seviyorlardı – şimdi bunu bir Bayrak olarak kendiniz için kullandığınızı düşünün. Kendinizi tümüyle sevdiğinizi. Iyi günlerde kendinizi sevmenizi sağlayan sevgi türüyle ya da o koşullu sevgiyle değil, çünkü sonra kötü günlerde de kendinizden nefret ediyorsunuz. Hayır, biz, koruyucu meleklerin size beslediği saflığın aynısından – aynı saflıktan – söz ediyoruz.

Ve sonra da aynı şefkati günlük yaşamınızda diğer insanlara beslediğinizi düşünün, bir an için düşünün. Tümüyle sevgi. Tümüyle şefkat. Bu, onları değiştirmeye çalışmamak ve onlar için üzülmemek anlamına geliyor. Biliyor musunuz, koruyucu meleklerle çalışırken ve onlara eğitim verilirken öğretilen ilk şey şudur: Bir insan için üzülme, asla. Asla. Bu, zor bir derstir.

Biraz da farklıdır, çünkü bu meleksel varlıklar daha önce hiç Dünya’ya gelmemişlerdir, o nedenle sizin sahip olduğunuz o örtücü-katmanlara sahip değillerdir. Ama yine de enerjileri bu dünya boyutuna yaklaştığı an, kederi hissetmek, şefkatin yerine kederi koymak onlar için çok kolaydır. Ama bunun bir insana gerçekten yararı olur mu? Kendinizi az da olsa başarısız hissetmez miydiniz? Çevrenizde, “senin için gerçekten üzülüyorum Mary” diyen bir enerji hissetseydiniz, sabahları böyle bir duyguyla uyanmak ve sonra da onu gün boyunca hissetmek berbat bir şey olmaz mıydı? Ah! Belki de olmazdı. Belki de olmazdı. Bir dakikaya kadar bundan söz edeceğiz.

Böylece Şambra, sizler Bayraklarsınız. Dünya üzerindeki insan melekler şu anda sizsiniz. Bir başka insana karşı bu düzeyde bir şefkat ve sevgi besleyebileceğinizi, insanları sadece sevebileceğinizi ve kabul edebileceğinizi düşünebiliyor musunuz? Bakın, bir yanınız bununla mücadele etmek istiyor ve şöyle diyor, “Peki ama, nasıl öylecene durup da diğer insanları izleyebilirim ki, lanet olsun? Tüm şu yanlış şeyleri yapmalarına nasıl izin verebilirim?”

Ah! Ah, işte bu, aydınlanmış bir insanı, sıradan bir insandan ayıran şeydir – koşulsuz sevebilme yeteneği. Bu, Kuan Yin’in özüdür. Bu, Meryem’in – Mary Magdalene ve Meryem Ana’nın özüdür. Bu, Sofia’nın, ve tümüyle şefkat ve sevgiye sahip birçok başka enerjinin özüdür.

Siz buna sahip olmaya başlıyorsunuz. Siz bunu öğrenmeye başlıyorsunuz, ve gelecek aylarda sizi eski benliğinizden ayıracak şey budur. Bu, sizi diğer insanlardan ayıran şey olacak, ve böylesine bir şefkat ve sevgiyle dolu olup dramlara kapılmamak, enerji çalmamak ve enerjilerden beslenmemek, zaman zaman yalnızlığa neden olabilecek. Öylesine şefkat ve sevgi dolu olmak ki, insanlar sizin mevcudiyetinizi arzulayacaklar ve sizi bir koruyucu insan melek noktasına neyin getirdiğini anlamak isteyecekler.

Koruyucu meleklerin, insanların yaptığı bazı çok zor, ya da sizin deyiminizle çok karanlık, kötü ya da aşağılık şeyleri izlemek zorunda olmalarının güçlüğünü düşünebiliyor musunuz? Ve koruyucu melek dengede kalır, sevecen kalır, o insan için orada olur, o altın bağlantıyı, o altın bağı tutar, çünkü diğer alemlerde herşeye kabul verilecektir.

Bugün size bunları söylüyoruz, çünkü herşeyden önce siz kendi uyanış sürecinizden geçmeye başladığınızda, koruyucu meleklere duyduğunuz gereksinimi ya da arzuyu salıverdiniz. Şimdi sizler (size) karşılık-gelen varlıklara sahipsiniz, sürekli birlikte çalıştığınız bu meleksel varlıklara sahipsiniz, ama sizin için o enerji alanını tutan varlıkları artık gereksinmiyorsunuz. Bu da, zaman zaman biraz yalnız hissetme nedenlerinizden biridir. Bir neden de, ha, siz buna sahip olmak isterdiniz – bu bir battaniye gibidir, bu koruyucu melekler bir battaniye gibidir – bunun sizi sarmasını isterdiniz. Ama bilincinizde olgunlaştığınızı ve bu battaniyeyi salıvermek zamanı olduğunu da biliyorsunuz.

Geçen Yıla Bakış

Şimdi devam edelim, ama kısaca birkaç yorumda bulunalım. Hatırlarsanız, bu takvim yılının başında, bunun bir ping-pong yılı olacağını söylemiştik, ve öyle de oldu, gerçekten. Oldu. Bu yıl birçok ping’ler meydana geldi.

Ekonominiz, finans durumları. Hiç düşünebilir miydiniz ki… ha, biz daha yıl sonu gelmeden (ABD New York) borsa endeksinin 8.000’in altına düşeceğini söyleseydik, Cauldre’nın daha Ocak ayında bizi engelleyeceğini (bunu söylemekten alıkoyacağını) biliyorum. Panikleyecekti. Dışarı koşup panik içinde olmayacak şeyler yapacaktı ve birçoğunuz da öyle yapacaktınız – Dünya’nın sonuna hazırlık amacıyla yeraltı sığınakları inşa edecektiniz. Ve biz size, dünyadaki en büyük yatırım kuruluşlarının yok olacağını – 2008’in sonuna kadar Dünya’dan silineceğini – söyleseydik, gerçekten paniklerdiniz. Bir uzay gemisi inşa edip kendinizi Dünya’dan fırlatmaya bakardınız, çünkü Dünya’nın sonunun geldiğini düşünürdünüz.

Size bir takvim yılı içinde – bir takvim yılı içinde – petrol fiatlarının varil başına 144 $’dan 40 $’a düşeceğini – yılın başında 144 $’ken, yıl sonunda 40 $’a düşeceğini – söyleseydik, bize deli derdiniz, ya da en azından Cauldre’ya deli derdiniz. Bu bir ping pong yılı oldu.

Size bu yılın Ocak ayında bir zencinin – genç bir zenci adamın – Birleşik Devletler’in başkanlığına seçileceğini söyleseydik, bizi semavi ot falan içmekle suçlardınız. (kahkahalar)

Sevgili Şambra, size bir yıl içinde dünyanın bu değişimlerden, neredeyse düşünebileceğiniz herşeyin değişimlerden geçeceğini söyleseydik, önünüzdeki yıldan öylesine korkar, öylesine paniklerdiniz ki, bu yılı yaşamak size zor gelirdi. Ama bir bakın – olanlara bir bakın. Ha, ve bu sadece bilinç kendini yeniden-oluşturduğu için meydana geliyor. Dünya ve insanlık şu anda kendilerini sadece yeniden-oluşturuyorlar. Ama geri gitmiyorlar. Kendilerini eski tariflere göre yeniden-oluşturmuyorlar. Yeni’den oluşuyorlar. Ve bu, bu yüzden zor görünüyor.

Bu gerçi bir ping yılıydı ama, aynı zamanda da bir pong yılıydı. Fark ediyor musunuz… fark ediyor musunuz ki – ve Cauldre istatistik bilgilerini titizlikle vermemizi istiyor – bu yıl, tarihte şimdiye kadar görüldüğünden çok daha fazla yeni işler kuruldu? Şimdi, bir yandan işletmeler çöküyor, parçalanıyor – en büyük, en güçlü olanlar – ama öte yandan da, kuruluş bazında ya da evden yürütülenler bazında, ne tür hukuki bir yapıda olursa olsun, yeni işler kuruluyor, üstelik şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla.

Şu ara dünya genelinde, şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla patent çalışmaları ve bunların onaylanma işlemleri var. Yani dünyanın sonu geliyorsa, buluşlar ve yaratıcılık neden tüm zamanların en yüksek noktasına erişmiş durumda?

Bu alemlerin izini sürerek hatırlayabildiğimiz kadarıyla, şu anda insanlar şimdiye kadar olduğundan daha fazla iyi şeyler yapıyorlar. Eh, siz kötü haberleri okuyorsunuz, cinayetleri ve katliamları ve terör saldırılarını okuyorsunuz, ama bu sevgi ve şefkat niteliklerini üstlenen, önce kendileri için, sonra da insanlık için sevecen şeyler yapan daha fazla insanın olduğunu fark ediyor musunuz. İnsanlığı kurtarmak için değil, ona üzüldükleri ya da acıdıkları için değil, ama yaşama tümüyle aşık oldukları için. Bunu, cennette ödüllendirilmek için yapmıyorlar. O kokuşmuş karmaları için yapmıyorlar. Bunu yapmalarının nedeni, yaşamı her zamankinden daha çok sevmeleridir.

Şeyler Neden Zor?

Besbelli bu yıl bir ping-pong yılıydı – ileri ve geri – ve siz ayakta kaldınız. Aslında doğrusunu isterseniz, çok da iyi ayakta kaldınız. Bu size belirli zamanlarda pek de öyle görünmeyebilir, çünkü hâlâ epey zorluklar var. Ve bu da, bugün konuşmak istediğimiz şeyin başlığıdır: “Peki Tobias, şeyler bu kadar iyi gidiyorsa, nasıl oluyor da bu denli zor görünüyor?” Bu, sizin Şaud’unuz için uzunca bir başlık ama kısaltmanın bir yolunu bulursunuz. Neden şeyler şu ara bu kadar zor?

Eh, herşeyden önce, size sevmediğiniz ya da sevmeyebileceğiniz birkaç şey söyleyeceğim. Keşke Saint Germain’i çağırsaydım (kahkahalar), ama Cauldre’nın da dediği gibi, benim zamanım kısıtlı, onun için…

Herşeyden önce, şeyler o kadar da zor değil. Değil. Neredeyse ısrarla tutunduğunuz bir algı ya da bilinç var ki, şöyle diyor, “Eğer herşey eski düşünme tarzıma göre mükemmel değilse, o zaman herşeyin yanlış olması gerekir.” Bu ilginç bir süreç – ilginç bir düşünme işlemi/süreci. Haberlere benziyor. İyi şeyler yayınlanmıyor, yalnızca kötü şeyler. Ve hatta kendiniz için (oluşturduğunuz) kendi kişisel haber bülteninizde bile yanlış gittiğini düşündüğünüz şeylere odaklanıyor ve bunları yargılıyorsunuz.

Ama şu anda biliyorsunuz ki, hastalanma süreci bile, bazılarınız için, aslında bir nimet. Aslında inanılmaz bir nimet, çünkü bedeninizi yeniden sevmeyi öğreneceksiniz. Yaşama değer vermeyi öğreneceksiniz, ve bu bazılarınızı fazlasıyla korkutacak. Ama sonunda rahatlamanın getirdiği derin bir nefes alacak ve şöyle diyeceksiniz, “Bedenimin değerini şimdi anlıyorum. Yaşamın nimetini ve güzelliğini şimdi anlıyorum.” Evet, o korku, o herneyse – kanser, kalp sorunları, her türlü başka şey – ya sizin o Büyük Bilinmeyen’e dua etmenize ya da ona sövmenize neden olabilir – “Bunu bana neden yapıyorsun? Ben sözde spiritüelim. Bu şeyler neden oluyor?” Bunlar oluyor, çünkü sizin çok derin ve özel bir düzlemde anlamanıza yardımcı oluyorlar.

–Kendinle Mücadele Etmek

Peki neden zaman zaman şeyler zor görünüyor? Eh, nedenlerden biri, şu anda bir mücadelenin sürmesidir – bu bir nimettir, ama ben ona mücadele diyeceğim – bu mücadele kendi eski insan benliğinizde, sizin – ne diyorsunuz buna – başlıca veçhenizde ya da insan yaşamları denen grup veçhenizde sürüyor. Bu insan bilinciniz sizin ruhsal benliğinizle mücadele ediyor, ve siz de tam arasında bulunuyorsunuz. Bu, bulunması garip bir yerdir, çünkü siz her ikisisiniz. Siz hem kendi tanrısallığınızsınız hem de ruhsal benliğiniz. Siz büyüklüğünüz/muhteşemliğinizsiniz ve tüm potansiyellerinizsiniz. Siz ruhun o zarif basitliğisiniz. Ama aynı zamanda eski insan veçheleriniz ve insan halinizsiniz. Ve bu ikisi arasında – ki onlar aslında çatışmıyor – ama bir mücadele sürüp gidiyor.

Tanrısallık – bu zarif basit tanrısallık – yavaş yavaş, güzellikle ve sevecenlikle sizin günlük yaşamınıza yolunu buluyor. O, öyle uzak bir yerlerde değildi, ama siz ona odaklanmamıştınız. O şimdi yaşamınıza giriyor, ve bunu da en sessiz ve basit yoldan gerçekleştiriyor.

İnsan hali hâlâ hak ettiğini ve sahip olması gerektiğini düşündüğü şeyler için mücadele ediyor. İnsan hali, kendini yetkili hissetmeye eğitilmişti. O, yetkileri çerçevesinde talepkâr, yetkileri çerçevesinde korku doludur. Yaşamınıza girmeye başlayan ve tanrısal öz denen şey tarafından tehdit edildiğini hissediyor, çünkü diyor ki, eğer bu kadar muhteşem ve bu kadar iyi bir tanrısal öz varsa, ve bilirsiniz işte, Dünya üzerindeki yolculuk bununla ilgiliyse, o zaman bu tanrısal öz neden bana para ve sağlık vermiyor, neden bana istediğim herşeyi, sihirli güçler, psişik sezgisel güçler vermiyor? Bu tanrısal öz bunu neden benim için yapmıyor? Ve işte mücadele budur.

Tanrısal öz bunu yapmıyor, çünkü o, o yeni koruyucu melektir. O, yeni sizdir. Bir koruyucu melek, ruhunuz bile olsa, asla karışmaz. O sadece sever ve sadece şefkat duyar. Ve bu kez o, başka bir melek değil de siz olduğu için, kendi benliğiniz olduğu için, kendi içinde tamamdır, doygundur. Nihayetinde, hiçbir gereksinim söz konusu değildir. İstekler ya da arzular yoktur. Ama buradaki insan hali kendini yetkili hissediyor, tüm o şeylere sahip olsa iyi olur diye hissediyor, ve işte bir çatışmadır sürüp gidiyor.

Peki ne yapacaksınız? Kimin tarafını tutacaksınız? Ruhunuzla eski yetkili insan veçheniz – o korku dolu insan veçheniz – arasında hakemlik mi yapacaksınız? Kesinlikle hayır. Bırakın, kendileri halletsin. Kısa duvarınızın arkasında durun ve kesinlikle bırakın onlar halletsin. Neden biliyor musunuz? Çok basit. Çünkü öbür türlü o insan veçheniz – o yetkili insan veçheniz – sizi eğip bükecek ve istediklerini yapmanız için sizi manipüle edecektir. Onu siz eğittiniz. Sizinle nasıl çalışacağını bilir, ve kendi spiritüelliğiniz ve kendi Tanrı-benliğiniz için duyduğunuz arzuyla oynamaya başlayacaktır. Sizi bunun ortasına atacaktır. Ve siz orada olmak istemezsiniz.

Siz, gerçek anlamda bir güvenle geri çekilirsiniz. İnsan benliğiniz, o yetkili benliğiniz, ve tanrısal özünüz – bırakın halleşsinler. O yetkili insanı, o korkulu insanı bırakın, arabulucu olmak zorunda kalmadan, insan durumunuzu uzlaştırmak ya da baskılamak zorunda kalmadan, kendi tanrısallığınızın özünü hissedin. Bu ikisinin karşılaşmasının ve bu ikisinin kaynaşıp birleşmesinin, ve bir savaşın da çıkmayacağının, sizin tanrısal düzeninizde meydana geldiğini (bilecek kadar) güvenin kendinize. Bir kargaşa/kaos olmayacak.

Bu ara yaşamınızda olan şudur, siz bir denge eyleminde bulunmaya çalışıyorsunuz. Sizi yoran budur. Insan ihtiyaçlarınızı, insan korkularınızı, insan arzularınızı, ruhsal/spiritüel ihtiyaçlarınız ve arzularınızla dengelemeye çalışıyorsunuz. Bu, Jung’un özellikle ilgilendiği bir şeydir, çünkü ruhsal arzularınız, kendinize dönmenin ruhsal arzusu uyandığında, o eski, yüksek eğitimli, bazen acınası ve zavallı insan haliyle tanrısallık arasında ne olur? İşte biz bunun için geride durun diyoruz. Sürece güvenin ve neler olduğunu izleyin.

Bu olduğunda, işte muzaffer keşiflere de o zaman sahip olursunuz. Bu takvim yılının ilk oturumunda bundan, bunun bir muzaffer keşif yılı olacağından söz ettiğimizi anımsayın. Birçoğunuz şöyle diyor, “Muzaffer mi? Hiç sanmıyorum. Keşif mi? Yok canım.” Ben sizden tek bir şeye bakmanızı isteyeceğim. Herşeyden önce, biz, muzaffer keşif derken, ne kastediyoruz? Yetkili insan sendromunuzu sürdürebilesiniz diye içinde tahtı olan bir saray mı keşfedeceğinizi sandınız? Sizin keşfettiğiniz – o muzaffer keşif – bu yılın başında kastettiğimiz şey, özgünlüktü. Özgünlük. Bir dakikaya kadar buna geri geleceğiz, biraz üzerinde düşünmenize izin veriyoruz.

–Başka İnsanların Sorunları

Böylece diyorsunuz ki, “Tobias, neden bu kadar zor? Biz sözde aydınlanmıştık. Ve sen Yeni Çağdan ve Kuantum Sıçramasından söz ediyorsun. Neden bu kadar kahrolası zor?” İkinci mesele: çevrenizdeki insanlar. Çevrenizdeki insanlar. Şimdi, bu onların hatası değil. Sizin hatanız. Siz onlara izin veriyorsunuz. Sorunlarını alıp kendinize mâl ediyorsunuz. Onların dramını alıp içinde yüzüyorsunuz. İçiyor, içinize alıyorsunuz. Onların zorluklarını, meydan okumalarını alıp üstleniyor ve kendinizinmiş gibi on ile katlıyorsunuz. Oysa bunlar size ait değildir. Dünya sorunlarını, dünyanın içinden geçtiği sorunları – zorluklarını, savaşlarını, yoksulluğunu, şiddetini – kendinizinmiş gibi alıyorsunuz. Diğer herkesin sorununu, inanılmaz bir biçimde kendinize uyumlama yeteneğine sahipsiniz.

Neden? Bunu neden yapıyorsunuz? Bu sizi canlı mı hissettiriyor? Bu size, Teresa Ana’yla rekabete mi girdiğinizi – bir kenarda küçük bir aziz olduğunuzu mu düşündürüyor?

Başka insanların problemlerini üstlenmeye bayılıyorsunuz, ve aslında, sevgili Şambra – bugün bana biraz bozulacağınızı söylemiştim size – aslında onların problemlerini üstlenmeyi seviyorsunuz. Aslında bayılıyorsunuz onların problemlerini üstlenmeye. Bir başka insanı, özellikle de size en yakın olanları, yaşamınızda en dramatik olanları, bir koruyucu meleğin sizi sevmesi gibi sevmeyi düşünemiyorsunuz bile. Onların yaşamına karışmamayı, onları değiştirmeye çalışmamayı, onlar için üzülmemeyi düşünemiyorsunuz. Bunu düşünemiyorsunuz bile. Sanki bir boşluk yaratırmış gibi geliyor, öyle değil mi? Bir aile dramı olmasa günleriniz neye benzerdi ki? Ya da ofiste dramlar olmasa? O nedenle, siz bunu içinize alıyorsunuz. Sonra da sorularınızı şu siyah çantaya atmak zorunda kalıyorsunuz – “Neden kendimi böyle berbat hissediyorum?” Eh, çünkü son zamanlarda herhangi bir dram yaşamadınız da ondan. Dramlar devam etmenizi sağlıyor.

Biz dramların ötesine geçeceğiz. Biz, koruyucu meleklerin sahip olduğu şefkat ve sevginin aynına sahip olacağız, aynı şefkat ve kabule. Bazılarınız şimdiden şöyle düşünüyor, “Abi, bu gerçekten sıkıcı. Gerçekten sıkıcı.” Ama, hangi yanınızın bunu söylediğini biliyor musunuz? Hangi yanınızın merak ettiğini? Bu belki de insan halinizin dramlardan beslenen, başka insanların sorunlarından beslenen, dünya sorunlarını üstlenen bir parçasıdır – kendini değerli hissetmek için, canlı hissetmek için buna gerek duyan insan halidir. Kendinizi berbat hissetmenizin bir nedeni de budur, sevgili Şambra, çünkü diğer herkesin sorunlarını üstleniyorsunuz.

Bu ayın meydan okumalarından biri, bunları üstlenmemek, ve bu insan ve dünya ve diğer herşeyin dinamiklerinin size nasıl çağrıda bulunduğunun; sizin de bir parçanızın onları çağırdığının, sorunlarını üstlenmek istediğinin, birisi için üzülmek istediğinin, birisi için bir şeyleri çözümlemek istediğinin, birini ya da Dünyayı düzeltmeye çalıştığının farkında olmak ve gözlemlemektir. Biz bunu, yani şu grupların, dinlerin, herneyse, Dünyayı düzeltemeye çalıştığını, diğer insanları düzeltemeye çalıştığını sürekli duyuyoruz. Bu da daha fazla çatışmaya neden oluyor. Daha fazla zorluklara neden oluyor.

Gerçek Bayraklar herkesi ve herşeyi sever ve kabul eder. Zaman zaman zordur, evet, ama Yeni Enerji’nin gerçek Bayrağı budur.

–Kendine Güvenmek

“Tobias, neden şeyler bu denli zor?” dediğiniz zaman başka bir dinamik daha iş başında. Bir şey daha, gerçi basit ama çok da karmaşık olabilir. Bu, güvendir. Siz kendinize güvenmiyorsunuz. Ve bu, kendinize kızmanız için bir neden değildir, tümüyle anlaşılır bir şeydir, ama bir güven eksikliği var. Ve bu güven eksikliği sizi bir şeyler yapmaktan alıkoyuyor, bir şeyleri denemekten alıkoyuyor. Güven eksikliği sizi bir bilinç hapishanesinde küçücük tutuyor. Kendi içinizdeki güveni oluşturmak amacıyla dışardaki şeylere bakıyorsunuz, oysa bu, bu şekilde iş görmez. Kendi içinizdeki gerçek güven, kişisel bilinçte gerçekleştirilen bir kuantum sıçramasıdır.

Birçoğunuz kendine güvenmeye çalışıyor, ama kim olduğunuza güvenebilmek için sonucun nasıl olması gerektiğini önceden belirliyorsunuz. Başka bir deyişle, başarısızlığın ya da başarının ne olduğuna ilişkin bir modele sahipsiniz. Kendine gerçek bir güven beslemek ne başarısızlığa ne de başarıya sahiptir. Neyse odur, ve tüm ihtiyacı da budur. Ne haklı ne de haksız olma gereksinimi yoktur. Kendine olan güveni tazelemek için ölçülebilir bir etkinliğe ihtiyacı yoktur. Güven sadece budur – kim olduğuna güvenmek.

Şimdi tüm anılar ve tüm sesler içeriye akarak, size sadece bu yaşamda değil, birçok yaşamda işleri berbat ettiğiniz zamanları anımsatıyor. Diyor ki, “Sen kime güveneceksin? Sana mı?! Bir koruyucu meleğe güvenmek daha kolaydır. Tobias’a güvenmek daha kolaydır. Sen olma da, kim olursa olsun.” Gerçek sıçrama, yaşam ve ölüm, başarı ve başarısızlık gibi kavramların ötesine geçip de kendine kesinlikle güvenmekle gerçekleşir.

Bu, bir insanın karşılaşacağı en büyük meydan okumalardan biridir, ama aynı zamanda bir insanın karşılaşacağı en kolay, en kolay meydan okumadır. Bir seçim yapmak zorundasınız. Bunu zor bir meydan okuma haline mi sokacaksınız, yoksa kolay bir meydan okuma haline mi? Güven eksikliği şu anda yaşamınızda büyük bir sıkıntıya, ıstıraba neden oluyor. Enerjinizi alıyor. Tanrısal öz denen şey o güveni istiyor, yaşamınıza girebilmeyi istiyor, yaşamınızın şu anda bir parçası olmak istiyor.

–İnsanların Oynadığı Oyunlar

Listedeki sonraki mesele. Diyorsunuz ki, “Tobias, nasıl oluyor da işe yaramıyor? Nasıl oluyor da hayat bezdiriyor? Nasıl oluyor da tekrar tekrar denememe rağmen bu hiç bir işe yaramıyor? Nasıl oluyor da, yapmamızı söylediğin herşeyi yapmama rağmen hayatım hâlâ karmakarışık?” Eh, bunun çok kolay bir nedeni var – şimdi benden hiç hoşlanmayacaksınız – siz bir oyun oynuyorsunuz. Bir oyun oynuyorsunuz, bu kadar. Bunu söylemekten nefret etsem de, bu oyuna bayılıyorsunuz. Bu felaket planına bayılıyorsunuz. İşlerin yolunda olmamasına bayılıyorsunuz. Başka insanları suçlamaya bayılıyorsunuz, ve gerçekten, gerçekten, gerçekten, kendinizi suçlamaya bayılıyorsunuz.

Uzun, çok uzun zamandır sizin tarafınızdan oynanan bir oyunda tutsaksınız, çünkü aksi halde bu hiç olmazdı. Ama diyorsunuz ki, “İyi de Tobias, tüm şu dışsal şeyler – biliyorsun, annem…” Eh, gördünüz mü? Az önce konuştuklarımıza geri dönün. Tüm bu dramları ve enerjileri başka insanlara mâl ediyorsunuz. Onları bahane olarak kullanıyorsunuz.

Sevgili Şambra, ben sizin dönüp de kendinize gerçekten zorlu, sevecen ve şefkatli bir bakışla bakmanızı istiyorum. Yaşamınızda yürümeyen bir şey varsa, mutlu olmadığınız bir şey varsa, bu oyunu oynadığınız içindir. Bunun kararı başka kimse tarafından verilmiyor, tabii siz başkalarının karar vermesine izin vermedikçe.

Siz bir yoksulluk oyunu oynuyorsunuz. Siz bir kaybolmuşluk oyunu oynuyorsunuz. Siz bir güçsüz hissetme oyunu oynuyorsunuz. Siz bir kaybolma oyunu oynuyorsunuz, ve içinizde bir yerlerde, bunu yapmak için sadece sizin yarattığınız bir arzu ve bir seçim var. Bunun size ağaçlarda yaşayan uzaylılar tarafından aşılandığı oyununu oynamaktan hoşlanıyorsunuz. (bazı gülüşmeler) Buna geçmiş yaşamlarınızın sebep olduğu oyununu oynamaktan hoşlanıyorsunuz. Buna çevrenizdeki insanların sebep olduğu oyununu oynamaktan hoşlanıyorsunuz. Sadece yaşam çok sıkıcı olduğu için tüm bu sorunlarla karşılaştığınız oyununu oynamaktan hoşlanıyorsunuz.

Ama ben size hemen şimdi meydan okuyorum. Oynadığınız oyunlara bir bakmanızı istiyorum. Eğer mutsuzsanız, o oyunu seçiyorsunuzdur. Nokta. Diyorsunuz ki, “Ama Tobias, ben bundan nasıl çıkacağımı bilmiyorum ve her türlü kursa katıldım, ve her türlü okula gittim ve tüm Şaud’ları okudum ve tüm paramı mutsuz olmaya harcadım.” (kahkahalar) Kesinlikle öyle yaptınız. Görüyor musunuz, bir oyun oynuyorsunuz. Oyunu aralıksız sürdürüyorsunuz. Kendinizi meteliksiz bırakıyorsunuz ki o mutsuz enerjide olmayı sürdürebilin. Neden? Neden? Bunun herhalde iki nedeni var: (a) kendinizi oyundan çıkacak kadar değerli hissetmiyorsunuz, ve (b) bu oyun az çok eğlenceli. Aslında gerçekten de öyle.

Bu, Uyanış Evi’nde şimdilerde incelediğimiz şeylerden biri, bir süre Yeni Dünya’da da incelenmişti, insanlar oynadıkları oyunları neden oynuyorlar. Yanıt – ona bayılıyorlar. Yanıt – kendilerini iyi hissettiriyor. Yanıt – ondan bir şey öğreniyorlar. İnsanlar, oynadıkları oyunları neden oynuyorlar? Çünkü onlar için bir şey yapıyor olması gerek.

Şimdi, “İnsanlar, Oynadıkları Oyunları Neden Oynuyorlar” kitabının küçük puntolu yazılarına bakacak olursanız, o küçük puntolu yazılarda, onların seçim yaptıkları an bu oyundan çıkabilecekleri yazıyor. Ve sonra daha da küçük, çok çok küçük puntolarla diyor ki, bunu seçtikleri an, yaşamları değişecektir. Ve görüyor musunuz, çoğu insan bu kadar derine bakmıyor bile. İstemiyorlar. Yaşamlarının değişmesini istemiyorlar.

Ah! Ve diyorsunuz ki, “Ha ama Tobias, bu bir çelişki. Yaşamlarının değişmesini istemiyorlar ama değişim istiyorlar.” Hayır, sadece yaşamlarının biraz daha iyi olmasını istiyorlar. Biraz içlerini rahatlatmak istiyorlar. Biraz güç istiyorlar. Biraz besleyici dram ve enerji istiyorlar. Arkadaşlarından ve komşularından biraz daha iyi olmak istiyorlar, ama ille de yaşamları değişsin istemiyorlar. Değişim, gerçek dönüşümü içerir, ve kaç insan gerçek bir dönüşüme gerçekten hazır?

Bu bir oyun. Bu kesin bir oyun. Eğer nerede yaşadığınızla ya da ne yaptığınızla ya da kiminle olduğunuzla mutlu değilseniz, bir oyunu seçiyorsunuzdur. Sorun kendinize, neden. Sorun kendinize, bu oyunu oynamayacak olursanız, nelerden vazgeçmeniz gerekecek. Yaşamınızın nasıl altüst olacağını sorun – ve o yetkili insan veçhesi bağıra çağıra şikayet edecektir, çünkü yetkili olmayı sürdürmek istiyordur. Oyunu oynamayı durdurduğunuzda neler olacağını sorun.

İki Önemli Anahtar

Önünüzdeki yıla doğru ilerlerken, çok önemli iki nokta, sevgili Şambra. Gelecek Şaud’umuzda 2009 için öngörülerimizi kapsayan bir brifing vereceğiz, ama bu ayın geri kalanında üzerinde derin derin düşünülecek, hissedilecek ve nefes alınacak iki çok önemli nokta: özgün olmak ve gerçek olmak.

–Özgün Olun

Özgün olmak demek, özgün olmaktır. Geçmişte yaptıklarınıza ya da başka insanların sizin yaşamınızın kalıbını yaratmak için yaptıklarına dayanmaktan ya da güvenmekten vazgeçin. Özgün, yeni anlamına, daha önce hiç yapılmamış anlamına gelir. Özgün demek, içinizin derinliklerinden – yaratıcılığınızdan, benzersizliğinizden, Benliğinizle olan birliğinizden geliyor demektir.

Chez ve diğer meleklerin konuştuğu şeylerden biri de, insanların nasıl herşeyi kopyaladıklarıdır. Hem birbirlerinden hem de kendilerinden kopyalıyorlar. Böylece dünkü yola, ve daha önceki günkü yola benzeyen bir yol yaratıyorlar, ve bu, kopyalamanın sonucudur. Yol hep aynı görünecektir. Yarının yolu bugünkü yoldur, çünkü insanlar kopyalıyorlar. Bu daha güvenlidir. Bir şeyi sadece kopyalamak daha güvenlidir. Ha evet, onu biraz farklı renklerle boyayabilir ya da biraz farklı adlandırabilirsiniz ama, kopyalıyorsunuz.

Şimdi, bu, yaşamınızda herşey özgün olmak zorunda, demek değildir, ama yaşantınıza özgünlük katmaya başlayın, lütfen. Sizden ve yalnızca sizden gelen bir şey. Diyorsunuz ki, “Peki ama nasıl bileceğim?” Çünkü sizin gibi, kendiniz gibi hissedilecektir. Özgün hissedilecektir. Size heyecan verecektir. Kopyalamak, o belli etkinliğin ya da yaratının heyecanını ve coşkusunu azaltır. Bu, büyük laf etmek oluyor ama, şu anlama geliyor, kopyaladığınız zaman, o akan, genişleyen yaşam enerjisi nasıl olabilir? Sadece kopyalıyorsunuzdur. Güvenceye oynuyorsunuzdur.

Size meydan okuyacağım – iyi yaşamları olan sizler, sıkıcı yaşamları olan sizler – ben, özgün olmanız konusunda size meydan okuyorum. Özgün bir şey yapın. Bu, garip ya da tuhaf anlamına mı geliyor? Belki, ama öyle olması gerekmiyor. Sizden, kendinizden geliyor olması anlamını taşıyor. Bu sizin tanrısallığınızın sesi ve enerjisi ve bilincidir, ve o oynamak istiyor – oyun değil – ama yaşamın içinde sizinle oynamak istiyor. Özgün olmakla, bu zarif, basit enerjiyi yaşamınıza sokarsınız.

–Gerçek/Otantik Olun

Gerçek olun. Gerçek olun. Dünya üzerindeki örtücü-katmanlar şu anda öyle bir halde ki, gerçeğin, otantikliğin ne olduğunu hatırlamak bile zor. Bu, kendinize karşı gerçek/içten olmak, hislerinize karşı gerçek/içten olmak anlamına gelir. İnsanların birçok hissi örtbas ediliyor ya da gömülüyor. Size, kimse alınmasın ya da kızmasın diye sulandırılmış şeylerin nasıl söyleneceği öğretildi. Güvenli oynuyorsunuz. Ama bu, gerçek değildir.

Biliyor musunuz, birinden hoşlanmadığınızda bunu ona söyleyebilirsiniz. Gerçekten söyleyebilirsiniz. Yorgunsanız ve gitmek istiyorsanız, bunu söyleyebilirsiniz.

Şimdi, bazılarınıza bu dayanılmaz derecede zor gelecektir, çünkü çoğu insan aslında insanları memnun etmeye (programlanmıştır). Kendileri hakkında böyle öğreniyorlar – “Eğer başka insanlar beni severse, ben de kendimi sevebilirim.” Böylesine otantik ya da gerçek olmaya başlarsanız… bu, acımasız olmak anlamına gelmiyor. Bakın, zihin hemen bu tür şeylere kayıyor ve diyor ki, “İyi de, eğer ben gerçek olursam, insanları çok kızdıracağım açık.” Aslında değil. Onlar sizin gerçek ya da içten olmanıza saygı duyacaklar. Artık örtücü-katmanlarla, meli-malılarla, uygun biçimde bir şeyler söyleme kaygısıyla, filtrelerden geçmeyen sese saygı duyacaklar. Onlar gerçek sizden gelen rezonansı hissedecekler.

Gerçek olmak, şeffaf, açık olmaktır. İnsan biçimindeyken şeffaf olmak zordur. Aslında şu anda Dünya’daki eğitimler ve örtücü-katmanlar, şeffaf ya da açık olmamak üzerinedir. Kanunlardan tutun da eğlenceye ve iletişime kadar, dinlerden tutun da hemen herşeye bir göz atacak olursanız, amacın şeffaf olmamak olduğunu fark edeceksiniz – hiç şeffaflık, açıklık yok. İşte bu, insanları o uyuşuk halde, o ipnotik örtücü-katman halinde bırakıyor. Bir kez gerçek olmaya başladığınızda, insanlar bunu hissedecektir. Ve hemen de bundan hoşlanmayabilirler, ama önemli değil. Siz, eskiden yapmaya alışık olduğunuz gibi, başkaları sizden hoşlansın diye burada değilsiniz.

Gerçek olmak demek, tanrısallığınızdan konuşmak demektir, kendi açıklığınızı, berraklığınızı, gerçeğinizi dile getirmek demektir. Sözcükleri tek tek seçmeye çalışmaktan vazgeçin. Chez, Rebecca’nın sürekli doğru şeyleri – sözde doğru şeyleri – söylemek uğruna kendini nasıl sürekli zorladığına çok şaşıyor. Ve bu yüzden de Rebecca’nın mesajları, iletişiminin berraklığı sulanıyor, yani etkisi azalıyor, ve başkalarıyla olan iletişiminiz sulandığında, onların da sizinle olan iletişimi sulanacaktır, ve çok geçmeden herşey kulağa bir vızıltı gibi gelir ve siz aslında artık duymaz olursunuz. Herşey sanki, “Rwaa rwaa rwaa rwaa rwaa” gibidir. (kahkahalar) Berraklık yoktur, çünkü gerçeklik yoktur. Özgün olun, gerçek olun.

Siyah Çanta

Şimdi ben Linda’dan, siyah çantanın içinden gelişigüzel iki soru çekmesini ve ikisini de okumasını isteyeceğim.

LİNDA: Gelişigüzel mi?

TOBIAS: Göreceli olarak gelişigüzel, ve ikisini de biz yanıt vermeden oku. Su?

LİNDA: Ne arıyorsun?

TOBIAS: Su. Ya da şu bızbızlı…

LİNDA: Bitti. O benimdi, ama seninle paylaştım.

TOBIAS: İkisini oku lütfen.

LİNDA: Pardon?

TOBIAS: İkisini de oku, bir seferde iki soruyu birden – peşpeşe. (kahkahalar)

LİNDA: Teşekkür ederim.

SORU: Benim birkaç sorunum var, o kadar çok şeytanım var ki, kendim halledemiyorum. En büyüğü şu, ne yapman gerektiğini nasıl anlarsın? Ben sordum, yalvardım, dua ettim, onayladım, ifade ettim, ama yanıtı duyamıyorum. Artık hatalar yapmak için fazla yaşlıyım, ve gerçek bir işe sahip olmamak için, gerçek becerilere, paraya sahip olmamak için de fazla yaşlıyım. Etrafıma bakıyorum ve hayatımın her günü gerçekten yapmak isteyeceğim hiçbir şey göremiyorum. Eski enerji işlerinin hiçbiri beni çekmiyor, ama ben bir şifacı ya da kanal değilim. Uykularımı kaçıran bir başka soru da, burada mı kalayım, yoksa dünyasal ailemin bulunduğu memleketime geri mi döneyim? Kendimi burada o kadar yalnız hissediyorum ki.

TOBIAS: Hoş bir soru. İkincisi.

LİNDA: Tamam.

SORU: Taos’daki Kuantum Sıçraması’ndan sonra herşey benim için kristal berraklığında bir açıklığa kavuşmaya başladı, ve bunu, neden ve ne yapmak için buraya geldiğimle ilgili gerçek ve derin bir hatırlama izledi – yani, bir öğretmen olmak. Avrupa’ya geri dönerken, kim olduğuma sahip çıktıysam da sıfır anlayışla karşılaştım, ne erkek arkadaşım ve iş ortaklarım, ne de arkadaşlarım (beni destekledi). Tam tersine, dışlandım, Scientology’den de beter görünen çok ciddi tehlikeler içeren bir organizasyona dahil olmakla suçlandım (kahkahalar), ki bu, yapılan aptalca yorumlardan sadece bir tanesiydi. Buna ek olarak, gerek işimi gerekse paramı kaybettim, yine de yaz boyunca kendi tanrısal ânımda kalmaya çalıştım ve hâlâ da öyle; kısa duvarın arkasında kalmaya; yalnızca öğretme arayışımda ilerlemeye çalışıyorum, ama şimdiye kadar para yapmaya ilişkin tüm girişimlerim sonuçsuz kaldı. Bir iş bulmaya çalıştım, ama her başvurum geri çevrildi. İnsanlara eğitim vermeye gelince, başlarda heyecanlıydılar, ama kimse gelmedi. Şimdi kendimi, faturalarımı ödeyemediğim bir durumda buluyorum, başvurabileceğim ya da sığınabileceğim kimse yok, çünkü arkadaşım yok. Ruhsal tutkum öğretmek ve gerek insanlara gerekse iş çevresine esin kaynağı olmak. Son sekiz yıldaki uyanış sürecimde katlanmak zorunda kaldığım şeyler ve bunların tümünün hiçbir şey olmadığını çok fark etmem, beni, başkalarını şimdilerde ya da gelecek yıllarda yaşayacakları şeylerden geçirebilecek, onlara rehberlik edecek bir öğretmen kılıyor. Benzer ruhlarla biraraya gelerek senin Aspektoloji ve seksüellik seminerini yapmak, ki özellikle bununla çok rezonanstayım, bu arayışımda eşzamanlılık içinde ve eğlenceli bir halde olarak sevinci, coşkuyu deneyimleme özlemi içindeyim. Gelecekte vereceğim eğitim (için gerekli) paraya sahip değilim ve yukarda da söylediğim gibi para kazanma niyetimden de bir şey çıkmadı. Son ödeme tarihli faturalar biriktikçe birikiyor, ve ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok. Kısa duvarın arkasında duramıyorum. Yani bir şeyler yapmam gerekiyor, yoksa kendimi sokaklarda bulacağım. Ama denediğim hiçbir şeyden iyi bir şey çıkmadı. Beni çok muzaffer bir keşfin fırtınasından buraya kadar taşıyan rahatlık ya da huzur, yavaş yavaş yok oluyormuş gibi, ve ben kendimi yine korkulu bir vadide buluyorum. Korkuyu salıvermek amacıyla nefes alıyorum, ama sonra başka ne yapabileceğime dair hiçbir fikrim yok. Her türlü öneri gerçekten ve çok takdir edilecektir, çünkü geçen yıl Taos’tan dönerkenki seçimim bu değildi. Ben sevinci, ruhsal tutkumu yaşamayı ve ifade etmeyi ve nihayet, en başından beri buraya gelme nedenimi gerçekleştirmeyi hak ediyorum. Teşekkür ederim.

TOBIAS: Şimdi…

LİNDA: Bu, o büyük siyah çantadaki birçok sorudan sadece biriydi!

TOBIAS: Sevgili Şambra, biz bu iki soruyu isterken, onların ne tür sorular olacağını bizim tarafta hiç bilmiyorduk, ama çantadaki enerjiyi biliyorduk. (kahkahalar)

LİNDA: Özür dilerim! (yoğun kahkahalar, Tobias güler)

TOBIAS: Bunlar, herhangi iki soru olabilirdi. Ha, iki soru daha isteyebilirdik, ama (değindiğimiz) nokta çok güzel kanıtlanmıştır. Tüm soruları okuyabilirdik, sevgili Şambra, ve saldırgan olmayı amaçlamıyoruz ama, bazılarınız tokat yemiş gibi olabilirdi. Bu sorularda ve tıpkı bunlara benzer diğer sorularda, az önce konuştuklarımızı duyabiliyor musunuz? Dramlar! Oyunlar! Diğer insanlar! Durmadan sürüp gidiyor. Uzun hikayeler, iletişim eksiklikleri. Durmadan aralıksız sürüp gidiyor.

Bu mektupları yazanlar ve çantadaki benzer mektupları yazmış olanlar ve burada oturan ve bugün dinleyen sizler, izlemekte olan sizler, zihninizde bunlara benzer yazdığınız mektuplar – hepsi oyun. Oyun oynuyorsunuz. Yazılmış olan o ikinci mektup, durmadan sürüp gidiyordu – berraklık, açıklık eksikliği var, çözüme yönelik gerçek bir arzunun eksikliği var, oyunun her dakikası seviliyor. Ve siz bana çok kızacaksınız ve ben sizlerden çok uzun bir mektup alacağım (kahkahalar) eminim, çünkü bana anlamadığımı söyleyeceksiniz. Bana, herşeyi denediğinizi söyleyeceksiniz. Bana, artık ne yöne döneceğinizi bilmediğinizi söyleyeceksiniz.

Kendinize dönün. Başka herhangi bir yere dönmekten vazgeçin. Başka herşeyi suçlamaktan vazgeçin. Bu mektuplar yetkilendirmelerle dolu. Bu mektuplar, başka insanları suçlamakla ya da başka insanların sefaletini kendi yaşamına getirmekle dolu. Mektuplar dramlarla dolu. Mektuplar, günün sonunda, o çantadaki herbir soru, oyunlarla dolu. Oyunlarla dolu.

Şimdi biz, mektup yazmış herbir kişiye bir iyilikte bulunacağız. Günün sonraki bölümünde bunları şöminede yakacağız, ve umarız siz de onları bilinçli olarak yakarsınız. Bunu tek tek her birinizden isteyeceğim, çünkü kimse bundan muaf (özgür) değil. Hiçbiriniz bundan muaf değilsiniz. Hepiniz mektuplar yazıyorsunuz, ister bilgisayarınızda, elle, ya da yalnızca zihninizde olsun – “Neden ben?” ‘Neden ben’ mektupları yazıyorsunuz. “Neden ben? Neden bana sopanın güdük tarafı denk geliyor? Neden ben? Ben tanrısallığı istedim ve gelen kötü bir yaşam oldu. Neden ben? Tüm bu diğer insanlar benim hayatımı neden berbat ediyor?” Oyunlar yüzünden.

Ben bunu gerçek sevgi ve gerçek şefkat ve gerçek bir gözlemle söylüyorum. Bunu seçen ve tercih eden ve bir gerçeklik haline getiren bir şey var içinizde. Belki bu, yutması zor bir ilaçtır. Her birinize – şu ara zorluk yaşayan her birinize – soruyorum, o zaman neden bu oyunu oynuyorsunuz? Ve oynamaktan vazgeçecek olursanız, bu nasıl bir hal alır, neye benzer?

Biz az sonra geri geleceğiz, tabii daha fazla soru sormayı seçiyorsanız. (kahkahalar)

Ve öyledir.

Sorular ve Yanıtlar

Geri Dönüş Dizisi:
ŞAUD 5: “Sevgili Tobias, neler Oluyor?”
Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur
6 Aralık 2008
www.crimsoncircle.com   –   http://kirmizicember.org

Ve öyledir, sevgili Şambra. Merak ediyorsunuz, koruyucu melekler ve ruhsal rehberler olmazsa, sizi kim sevecek diye. İlk kişi – ilk kişi – kendiniz olmalısınız. Kendiniz. Seçtiğiniz bu sürecin bir parçası da, o dışsal enerjiyi gereksinmenin ötesine geçmeyi içeriyordu. Kendinizi bile sevebilme sorumluluğunu alabilmek. Bu, kendi zorluklarını ve meydan okumalarını üretir, çünkü o sevgi için dışarıya geri dönmek, o meleklere, o rehberlere sahip olmayı, onların size geri dönmesini istemek gibi, hatırlamaktan kaynaklanan bir arzu vardır. Kırmızı Meclis’tekilerin gelip de size sarılmalarını, sizi sevmelerini ve asla terk etmemelerini istiyorsunuz.

Ama kendiniz adına sorumluluk üstlendiğinizde, gerçek sevginin – benlik sevgisinin, sizden gelen ve herbir yanınızı, parçanızı sarmalayan sevginin – ne olduğunu öğrenirsiniz. Bu düzeydeki sevgiyi ve şefkati bildiğinizde, diğer herkeste de onu ancak o zaman görmeye başlayabilirsiniz. Başka insanları yargılamak yerine, onların yaşamını değiştirmek yerine, diğer insanlara karşı  direnç hissetmek yerine, aynı düzeydeki sevgi ve ilgi ve kabulü hissetmeye, Chez’in Rebecca için sahip olduğu, ve diğer her koruyucu meleğin her insan için sahip olduğu şefkati aynı düzeyden hissetmeye başlarsınız. O yepyeni bağlantı düzeyini hissetmeye başlarsınız. Bu önce sizden yayılır, ve sonra da diğer herkese bağlanır.

Bu aydınlanma düzeyine ulaşabilmek için, oynadığınız oyunları nasıl seçeceğinizi anlamak da önemlidir. İnsanlardan çok sık duyduğumuz şeylerden biri de, onların bunu talep etmesidir, seçmemekte ısrar etmeleridir. Onlar bunu dışardan talep ediyorlar, ya da kendilerinden daha baskın ya da daha güçlü olduğunu düşündükleri bir veçhelerini suçluyorlar. Anlamanıza yardımcı olmaya çalıştığımız şeylerden biri de, sizden daha büyük, daha muhteşem bir kişinin, varlığın, veçhenin ya da herhangi bir şeyin olmadığıdır.

Bu nedenle, size meydan okuduğumuzda, size “Yaşamınızda oynadığınız oyunlara bir bakın” dediğimizde, bunu sevgi dolu bir yerden, eninde sonunda kendi gerçekliğinizin yaratıcısının siz olduğunu bildiğimiz bir yerden yapıyoruz. Eğer sizin istediğiniz gibi gitmiyorsa, bir bakın. Neden gitmiyor? Eğer oyunları oynamaktan vazgeçerseniz, nelerden vazgeçmeniz gerekecek? Bu yüzden kendinize karşı gerçek mi (dürüst mü) olmanız gerekecek? Bu yüzden özgün olmaya başlamak zorunda mı kalacaksınız?

Böylece, şimdi sizlerle bir diyalog kurmaktan, sorularınızı yanıtlamaktan mutlu olacağız, ve mikrofonun izleyicilere verilmesini, bizim size gelmemizi isteyeceğiz.

1.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir kadın): Merhaba Tobias. Seni büyük bir sevgiyle eterik olarak kucaklıyorum. 2008, birkaç öfke patlamaları, dramlar olduysa da, benim için uzun bir teslimiyetler zinciri oldu. Ve her ne kadar, İkizler burcuna çok özgü bir biçimde soracak bir dolu sorum olsa da, sanatçı ruhumla (bunların üzerine) geniş bir fırça darbesi çekip, senden özellikle sanat çalışmalarımla ilgili birkaç öneride bulunmanı, beni esinlendirecek bir şeyler söylemeni istiyorum. Ve lütfen, o harika karga heykeli armağanı için de, benim tarafımdan Saint Germain’e sevgi dolu bir omuz at.

TOBIAS: Gerçekten. Armağan, sana söyleyeceklerimiz, bu Şaud’un içerdiği özgün olmak ve gerçek olmak mesajında zaten var. Şimdi, sen bir sanatçı olarak, ifade etmenin yaratıcı arzusuna sahipsin, ve bu genelde yaşamın sevincini, coşkusunu ya da, bunlar olmasa da, yaşamın deneyimlerini ifade etme arzusudur. Ama bunlar çoğu kez, başkaları senin sanat eserini kabul edecekler mi ve beğenecekler mi, sana büyük bir sanatçı gözüyle bakılacak mı gibi şeylerle gölgeleniyor. Senin böyle küçük ama kayda değer bir veçheye sahip olan bir yanın var – sanatçı veçhen – takdirle onaylanmak isteyen veçhen – bunlar geçmiş yaşamlardan gelen bazı düş kırıklıklarıdır, ama tekrarlıyoruz, bunların tümü bir oyun – başkalarının seni bir sanatçı olarak kabul etmesini arzulamak, başkalarının senin eserlerinle büyülenmesini, hatta akıllarının başlarından gitmesini arzulamak, bir oyundur.

Gerçek ve özgün olmak noktasına geri dön. O zaman bunların önemi kalmayacak. Ama garip olan şu ki, fazla bir önemi kalmadığı an, kendi arzularının aslında tezahür ettiğini gördüğün an olacaktır. Kendi çalışmalarındaki güzelliği görürsün, ve o zaman başkaları da görecektir.

Böylece, sanatçı olma arzularının bazısını – bu veçheni – salıver, ve daha çok kendin ol. Teşekkür ederiz.

1.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

2.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir kadın): Selam Tobias. Benim çocuklarla ilgili bir sorum var, şu ara aktive olan ya da uyanan çocuklarla, ve bilinç aynı düzeyde değil, böylece dengesizlikler ortaya çıkıyor. Ana-babalar, öğretmenler için herhangi bir önerin var mı?

TOBIAS: Gerçekten. Gerçekten. Sen diyorsun ki, bilinç aynı düzeyde değil ama sen ona çok tekil bir açıdan bakıyorsun.

2.ŞAMBRA: Evet, öyle.

TOBIAS: Bilincin birçok farklı katmanı ve düzlemi vardır, ve bu yeni varlıkların bazısına, gelmekte olan Kristal çocuklara ve oldukça berrak bir biçimde fazla karmik katmanları olmadan geri gelen ruhlara çekici gelecek birçok katman ve düzlem var.

Dünyanın her yanında her zamankinden çok filizlenen Yeni Enerji Eğitim programları var. Bu, daha önce sözünü ettiğimiz o pong’dur işte. Şu ara Dünya üzerinde, Yeni Enerji Eğitim programlarıyla – o yüksek bilinç eğitimiyle – girişimlerde bulunacak daha fazla insan var, buna Şambra da dahil. Bu insanların bazısı – çoğu – hâlâ kendini geri tutuyor, kendine güvenmiyor, ama enerjinin çalışma biçimiyle, bu programların bazısı doğal olarak ortaya çıkacak. Yani, bu yeni varlıkların bazısı için bir Yeni Enerji Eğitimi eksikliği olmayacak.

Şimdi, halen yürürlükte olan devlet okulları ve bazı Eski Enerji eğitim sistemleri, Dünyanın her yanında yine de var olmayı sürdürecektir. Sizin bunlar için kaygılanmanıza gerek yok. Bu daha çok, bir devlet okuluna gitseler bile, çocukların Yeni Enerji Eğitimine uyumlanmalarıyla ilgilidir. Başka bir deyişle, tüm potansiyeller mevcuttur. Bırakın, bağlantıyı onlar kursun.
Şunu da ekleyeceğim – özellikle senin için değil, ama dünyanın her yanındaki Şambra için – eğitim, çok büyük bir mesele. Doğru yapıldığında, bilincin gelişmesiyle ilgilidir. Ama Şambra’da, başkalarında da, temelde ya eğitim sisteminin yürekler acısı olduğunu hissetme, ya da onun için üzülme eğilimi var, ve gerçekten, bunu bırakmak zamanıdır. Bu Yeni Enerji Eğitimlerinden yeterince var. Eski sisteme kızmak yerine, bilincinizi bunlara odaklayın ve gelişmelerine yardımcı olun.

2.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

3.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir kadın): İnşallah Allah’ım, Tobias. Benim birbirinden farklı sorularım var. Biri şu, kocamın göçmesinden bu yana tam bir ay geçti. Ona Rüya Yürüyüşünde eşlik eden kişi, sanırım, birkaç gün önce yürüyüşünü sonlandırdı. Ben sadece, kocamın, gitmek istediği yerle ilgili bir karara varıp varamadığını merak ediyorum, çünkü kendi başına olmak istediğini biliyorum.

TOBIAS: Biz önce bunu ele alalım.

3.ŞAMBRA: Tamam.

TOBIAS: Gerçekten. Biz, o bu tarafa geçtiğinden beri onunla birlikteyiz, ve bildiğin gibi, bu bir sürpriz olmadı. Gitmeye hazırdı. Bizim tarafa geldiğinden beri de sürekli gevezelik ediyor, deyim yerindeyse, meleksel kurumları eğlendiriyor. Bir dolu öyküsü var.

Bu noktada, bir Rüya Yürüyüşü istemiyor. Ona arkadaşlık edilmesini istiyor, ve Çiçekler Köprüsü’ne gitmeye hazır olmak konusunda çok dik başlı – ki bunu da sana önceden söyledi, çok katı – bunu istemiyor. Hâlâ Dünya’da ilgilendiği bir dolu şey var, özellikle de, senin gerek parasal gerekse duygusal açıdan güvende olduğundan emin olmak istiyor. Böylece, sana bu konuda yardımcı olmaya çalışıyor. Ayrıca, Yeni Enerji şifacılarıyla çalışmak konusunda inanılmaz bir tutkuya sahip. Bazı biçimlerin doğru/gerçek olduğunu daha dünyadayken biliyordu ama hiç açıklayamamıştı. Bu nedenle, Yeni Enerji şifacılarıyla çalışmakla meşgul, çok, çok meşgul.

Böylece, birbirinden habersiz üç ya da dört kişi onunla Rüya Yürüyüşü yapmaya çalıştı, ve o onlara bununla ilgilenmediğini söyledi. Şu anda çok mevcut – bu odada mevcut – ve o garip küçük dansını yapıyor, hani arada bir yaptığı ve, hmm, pek de iltifat görmeyen dansı. (kahkahalar, Tobias güler) Ama bu en azından onun bir sevinç ifadesi. Teşekkür ederiz, sonraki soru.

3.ŞAMBRA: Eh, bu da biraz onunla ilgili. Neredeyse bitirdiği bir kitap yazıyordu, ve bunu yayınlayıp yayınlamayacağımı soran insanlar oldu. Ve bunun peşine düşmem konusunda senin bir düşüncen var mı diye merak ediyordum.

TOBIAS: Şu anda onun tamamlanmamasını tercih ediyor. Kitabın kapanış bölümüyle ilgili düşündüğü şeyler var, ki öbür tarafta bunun için biraz zaman istiyor, ve sonra, eğer sen de gönüllüysen, senin bunları yazmanı istiyor, ve eğer sen yazmak istemiyorsan, bunu bitirecek birini bulmanı istiyor, ve o mesaja aracılık edilmesine ya da mesajın iletilmesine yardım edecek. Ama bu herhalde bir yılı alır.

3.ŞAMBRA: Tamam, teşekkür ederim. Sanırım diğer şey de, geçen ay satın aldığım işle ilgili. Ve pek emin değilim – bu işten keyif almama rağmen – acaba yaratıcılığıma başka bir alanda mı kanal olmalıyım.

TOBIAS: Aslında sen – herhangi biriniz – yaratıcı yeteneğinize herhangi bir şeyle kanal olabilirsiniz. Bir lokanta işletip onun yaratıcı bir uğraş olmasını sağlayabilirsin, ya da bir kitapevi, ya da bir tuvalet – seçtiğin herhangi bir şey. Yani ‘yaratıcılık’ yalnızca resim yapmakla, çizmekle, ya da bu tür şeylerle ilgili değildir. Garip ama, bir muhasebeci olabilir ve çok da yaratıcı olabilirsin. Ve bu… (kahkahalar)

LİNDA: Öf!

TOBIAS: Ama bazılarınızın düşüncesine göre bu…

LİNDA: Araba şirketleri işte bunu yapıyordu. (yoğun kahkahalar)

TOBIAS: Bazılarınız bunun (bu işin) çok planlı bir yapısı olduğunu düşünüyor, ve böyle bir yapısı olmasına rağmen – yapısal olan da yaratıcı olabilir – muhasebe gibi işlerde bile – ki muhasebe dengelemektir – enerjilerinizin ifade bulmasıyla, enerjiyi dengelemeyi öğreniyor ve başkalarının da öğrenmesine yardımcı oluyorsunuz. Yani bu sadece bir sayfaya ya da hesap çizelgesine rakkamları yazmak değildir.

Böylece, neyle uğraşıyor olursan ol, bırak yaratıcılığın ona ve ondan aksın. Bu, hayatının sonuna kadar bunu yapacaksın anlamına gelmiyor. Bu bir deneyimdir. Bir sevinçtir. İnsanlar sık sık yaratıcı enerjilerini bazı işlerden esirgiyorlar, çünkü bunda bir yanlışlık var diye düşünüyorlar, ya da bu işin yaratıcılıklarını çarpıtacağını düşünüyorlar, ama sen şimdi yaratıcılık için, ve işin gelişmesini sağlayacak, ve hazır olduğunda da onu satacak harika bir vasıtaya sahipsin. Teşekkür ederiz.

3.ŞAMBRA: Teşekkür ederim. Sence bir mahsuru yoksa, yine biraz Albert’e dönmek istiyorum. Sadece merak ediyorum, neden bu zamanda gitmeyi seçti? Çünkü biliyorum, bu yaşamında yapmak istediği çok şey vardı, ve fiziksel düzeyde gitmek istemediğini de biliyorum.

TOBIAS: Açıkça belirtelim; o… yakında yeniden gelebilmek amacıyla şimdi gitmek istedi.. bunu seçti. Bazen eskisini takas ederek yenisini almak daha kolaydır. Bazı biyolojik veçheler ve hatta bazı soy (özellikleri) – kan bağı türünden veçheler – onu çok yıldırıyordu, ve daha iyi bir seçimle gelmenin çok daha kolay olacağını hissetti.

Şimdi, sen Albert’le, yüzyüze tabii, konuştuğunda, gitme korkusu ya da yeterince bir şeyler yapamadığının pişmanlığı vardı. Ama daha derin bir düzeyde, yeniden geri gelmenin daha kolay olacağına ilişkin bir farkındalık söz konusuydu, ve özellikle de, kim olduğunu ve geçmişte neler yaptığını hatırlama yeteneğiyle geri gelmek. Yani bu hiç de üzücü bir şey değildir, tersine, çok – nasıl desek – pratik, çok güzel bir şeydir.

3.ŞAMBRA: Teşekkür ederim, Tobias.

TOBIAS: Ve o öbür tarafta hâlâ büyük bir gayretle çalışıyor. Hiç durmadı.

4.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir kadın): Evet, bunu biraz baş döndürücü buluyorum. Tobias, benim işimle ilgili bir sorum var, Facets Health (Sağlık). Sağlık, her zaman yaşamımda tutkuyla  yaklaştığım bir şey oldu, ve bu iş olması gerektiği gibi gitmiyor – yani, bu insan yanımın ya da herneyse – istediği biçimde gitmiyor. Ve ben o eski şeyleri bırakmaya karar verdim, ya da böyle bir arzu hissettim. Çok insanla konuştum. Burada neler olduğu hakkında beni biraz aydınlatabilir misin?

TOBIAS: Hem evet hem hayır. Evet olan şu ki, bu senin kendi kararsızlığın ve ne yapmak istediğini bilmemen. Tam anlamıyla gidip geliyorsun. Ve bu bir… hergün tümüyle farklı şeyler planlıyorsun demek istemiyorum ama, sürekli farklı yollara ya da yönlere dalıyorsun. Ve cüret edip şunu söyleyebilir miyim…

4.ŞAMBRA: Lütfen.

TOBIAS: … bu küçük bir oyun – ne yapmak istediğinden emin olmadığın bir oyun – ve sen bu oyunu parlak bir biçimde oynuyorsun, ve o da bu şekilde tezahür ediyor.

Böylece bunun bir kısmı, bir süre kısa duvarın arkasında durmayı ve GERÇEKTEN ne yapmak istediğini  sormayı gerektiriyor. Ne yapman gerektiği değil, ya da hatta, bazı Eski Enerji alışkanlıklarının, senin ne yapmak istediğinle ilgili düşüncelerini yönlendirmesi değil. Sen gerçekten ne yapmak istiyorsun? Ve bu çok, çok zor bir sorudur. Senin için ya da herhangi biri için, yaşamını içsel bir seçimle yaratmak yerine, dışsal durumlarla yönlendirilmek çok daha kolaydır. Böylece buradaki enerji, senin bu noktada gerçekten emin olmamandır, ve çok parlak bir yaratıcı olarak, ve tezahür ettiren biri olarak, sana geri gelen de tam olarak budur.

Bunların tümünden biraz uzaklaşmaya çalış, kısa bir süre için. Bu bedenle, sağlıkla ilgili bir çalışma yapma meselesinin nereden geldiğine bir bak. O zamanlar bu tür bir çalışmaya ilgi duymanın bir nedeni vardı, ama belki de bu ilgi şimdilerde değişmiştir. Belki de öyle bir şey vardır ki… Belki o gereksinimi ya da arzuyu tatmin etmişsindir, ve hemen kapının dışında bekleyen yeni bir şey vardır. Onun ne olduğunu sana söylemek isterdim, ama onu senin keşfetmenin daha önemli olduğunu biliyorum.

LİNDA: Bu da iyi, ha? (kahkahalar, Tobias güler) Biliyor, ama söylemiyorsun.

4.ŞAMBRA: Yani asıl mesele, kendime bu zamanı ayırmak.

TOBIAS: Bundan biraz uzaklaş ve içine bak, nasıl bir karar almak istiyorsun. Ve ben ‘o kararı almayı’ vurgulayacağım, çünkü sen onun etrafında dolanıyor, onu düşünüyor, ama asla kendini bu kararı almaya adamıyorsun. Kendini buna adamada bir korku var. Ya başarısız olursa? Ya bu en büyük, en önemli hayal idiyse, ve sen kendini buna adarsan ve başarısız olursa, bütün hayallerin bu yüzden suya düşerse, korkusu; görüyor musun.

4.ŞAMBRA: Vaay. Tamam. Tamam.

TOBIAS: O nedenle, bazen, bir şeyi yapar görünmek, gerçekte olmaktan daha kolaydır.

4.ŞAMBRA: Tamam. Teşekkür ederim.

TOBIAS: Ve bu aslında, çok, birçok kişi adına sorulmuş, mükemmel bir soruydu.

5.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir kadın): Merhaba Tobias. Benim Küba’da ailem var. Ben bu ülkede büyüdüm, ve yoğun politik dramlar yüzünden aile parçalandı. Ben şu anda (onlarla) iletişimdeyim – şu saniye değil tabii– ama, yakın bir iletişim içindeyim…

TOBIAS: Eh, belki de şu saniye iletişimdesindir! (kahkahalar)

5.ŞAMBRA: Belki de öyleyimdir! …. bir kuzenimle, ve o çok farkında ve çok uyanık. Ama şu son altı hafta benim için, değişim potansiyeliyle ilgili neredeyse hiç kontrolsüz sevinç duyduğum bir zaman oldu. Ve bunu ona anlattığımda, o da bana anlattı… haklıydı, ben dünyayı onun gözleriyle göremiyorum. O bir adada, ve bu da birden fazla açıdan bir hapishane gibi. Ancak ben yine de muazzam bir değişimin eşiğinde olduğumuza gerçekten inanıyorum. Kuzenim, bu sorunun yanıtını okuyacak, çünkü ona mesajları ve soruları gönderdim. Ona herşeyi yolladım. Küba için enerjisel potansiyellerin (ne olduğundan) söz edebilir misin?

TOBIAS: Elbette.

5.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Bundan mutluluk duyarım, ve sözlerimi bir kenara yazın, ki hepinizin bunu yapacağını biliyoruz; bu, toplum içinde fazla konuşulmadı, ama bu yeni yönetim işbaşı yaptığında, öncelikler listesinin başında bulunan şeylerden biri de, Küba ile ilişkilerin normalleştirilmesidir. Bu o… şimdi, bu arada, bu yönetimin sanıldığından (ya da onların duyulmasını istediğinden) çok daha fazla Yeni Enerji ya da yüksek bilinç olduğunu söylemem gerekiyor, (bilinmesini istemiyorlar) çünkü böyle yüksek bilinçli, yüksek bütünlükte insanların şimdi işbaşında olduğunu düşünmek, belli bir grubu korkutacaktır.

Ama ilk meselelerden biri, bunu ele almak olacak. Bu, fazlasıyla politik gürültülere neden olacak, ama masaya yatırılacak – biz gelecek yılın ilk yarısında diyeceğiz, ama kesinlikle bu gelecek yıl içinde – ve bazı çok eski sıkışık enerjilerin salınmasını içerecek, ki yönetim de bu engellerin farkında. Şimdi, tüm bu engeller ve düşmanlar varken, özgür dünyanın liderlerinden biri olduğunu nasıl söyleyebilirsin ki?

Böylece bu konu, öncelikler listesinin başına konmuştur, temel bir örnek oluşturmak ve dünyanın geri kalanına şu mesajları vermek için, “Biz oyunlar oynamayı bitirdik,” “Biz geçmişi geçmişte bırakacağız.” Yani bu sevgili varlığa, değişimi beklemesini, ve bazılarının bundan hoşlanmayacağını, ama değişimin de olacağını beklemesini söyleyebilirsin. Ve, hmm, bu, birçok farklı aile ilişkilerinde çok ilginç bir etkiye neden olacak.

5.ŞAMBRA: Çok teşekkür ederim.

TOBIAS: Biz teşekkür ederiz. Ve bu noktada bir şey daha eklemek isterim. Cauldre ve Linda’nın o yere gitmek için fırsatları oldu.

LİNDA: Ha, peki. Tabii.

TOBIAS: Ve ben…

LİNDA: Sen ayrılmadan önce mi?

TOBIAS: Cauldre’nın bununla pek ilgilenmediğini söylemem gerek,  – ve biz hiçbir şeyi zorlamayacağız – ama oraya düşündüklerinden daha önce gidecekler.

LİNDA: Sen ayrılmadan mı?

TOBIAS: İlle de öyle olması gerekmiyor, ama…

LİNDA: Ha, peki.

TOBIAS: Ama yakında.

LİNDA: Hiç sürpriz olmadı.

5.ŞAMBRA: Tobias, kuzenim size sponsor olmak istiyor.

LİNDA: Didi, bunu sonra konuşuruz. (kahkahalar)

TOBIAS: Nasıl halloluyor, görüyor musun! Aslında – Cauldre biraz utanıyor – ama ben gerçekten büyük bir samimiyetle Fidel Castro’ya bir mesaj iletmek istedim. Ve…

LİNDA: Bunu yapmak zorunda mısın…

TOBIAS: Bir gereksinim vardı… Bu kadar ortada mı olmam gerekiyor? Evet. Bunu gerçekleştirmeye bir ihtiyaç vardı, ve temelde Castro’ya, tüm şu Atlantis’in yükselme konusunu, onun (Castro’nun) oynadığı ve bir enerjiyi korumaya dayalı rolünü, dile getirmek gerekiyor. Gerçi bazılarınız, bunun gerçekleştirilme yollarını kabul etmeyebilirsiniz, ama bu en sonunda, bu eski enerjilerin bazısının korunmasıyla ilgiliydi, ve Atlantis’in bazı çok zor ve savaşçı enerjilerinin bu zamanda yeniden ortaya çıkmamasını güvence altına almakla, ve bunların temelde yumuşatılmasıyla, hatta eşitlenmesiyle ilgiliydi. Çok yüksek bir potansiyel vardı, ve bu çok da hoş olmayabilirdi.

Böylece biz Küba’da bulunanlara – liderlik edenlere – şunu söylüyoruz; fark edebileceğinizin çok ötesinde meydana gelen bir şey vardı.

LİNDA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Ve CIA gelip de kapını çalacak diye endişelenmen gerekmiyor.

LİNDA: Tamam, teşekkür ederim.

TOBIAS: Onlar seni arabanda kenara çekecekler.

LİNDA: Harika! (kahkahalar) Teşekkür ederim. Bu, son soru olacak.

TOBIAS: İki soru daha.

LİNDA: Lütfen ama. Peki.

TOBIAS: Ve… tamam, devam et.

6.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir adam): Selam Tobias. Benim, uzun, uzun yıllar önce öteye geçmiş biriyle ilgili bir sorum var, ve aslında sen bu kişiden söz ettin. Ve o, arada bir çok şefkatli bir biçimde geliyor, ama geçenlerde onun oğlu, çok da dramatik bir biçimde öldü, ve daha sadece 19’undaydı. Acaba onların nasıl olduğu hakkında, birleşip birleşmedikleri hakkında konuşabilir misin. Ve ayrıca, birkaç ay önce yaratıcı ifadeyle ilgili sorduğum soruyla da devam edebilir misin.

TOBIAS: Gerçekten. Şunun bilinmesi gerekiyor; her ölmüş varlıkla bizim tarafta bağlantı kurabildiğimize ilişkin bir yanlış-anlama mevcut. O çantanın içinde, ve hatta bugün burada bulunan bazılarınızın, gidenlerle ilgili çok sorusu olduğunu biliyoruz.

LİNDA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Gitmelerinden kısa bir süre sonra onlarla bağlantı kurmak daha kolaydır, ama, tıpkı Tanrı gibi, melekler de herşeyi bilmezler. Ve biz… sadece meleksel bir varlık olmak, psişik bir varlık olduğun anlamına gelmez. Böylece biz bunu açıklığa kavuşturmak istedik.

Bizim tam anlamıyla senin enerjilerinden geçerek bunu açıklığa kavuşturmamız ve bu varlıkları bulmamız gerekiyor. Oğulu, aslında senin vasıtanla hissedebiliyoruz, ama babayı hiç hissedemiyoruz. Bu, isteyerek engellenmiş değil, ama burada hiçbir şey yok, bu da şu anlama geliyor, ya Dünya’ya geri dönmüştür, ya da başka çalışmalar yapmak üzere gitmiştir. Oğul, yaşamındaki bazı şeyler için çok pişmanlık, çok suçluluk duyuyor, ki bu da, gitmesini gerektiren durumların yaratılma nedenlerinden biri. O nedenle, çok gerçek olarak, onun şu anda derin derin düşündüğünü söylemem gerekir. O oldukça – kızgın değil – ama kendini oldukça suçlu ve oldukça üzgün hissediyor.

Peki ne yaparsın? Onun adına üzülür müsün? Gidip onu kurtarmaya mı çalışırsın? Yoksa koruyucu meleklerin örneğini alır da sadece sevgi ve şefkat içinde orada olur, onun derin derin düşünmesine izin mi verirsin, kendini çok kötü hissetmesine – ki şu anda öyle hissediyor – izin mi verirsin, ve o depresif halden çıktığında, öbür tarafta da olsa, ansızın onun için varolan bu sevgi ve şefkati fark etmesini sağlayacak, o şefkat düzeyine sahip olabilir misin? Eğer başka bir insan, senin gibi biri onu bu kadar sevebiliyorsa, o zaman belki, sadece belki, o da kendini sevebilir.

Sorunun ikinci bölümünü seninle offline konuşacağız ki, şu son soruyu da alabilelim.

LİNDA: Aa iyi, son soru. Biliyorsun, bir partimiz var.

TOBIAS: Gerçekten de. Ben bir bardak şarap içmeye hevesliydim ama, Cauldre bunu ulu orta yapmanın pek uygun olmadığını düşünüyordu. Onun için… (Linda “hahaha” der ve izleyicilerden ve Tobias’dan kahkahalar yükselir) Tabii, bunun benim son Aralık ayım olduğunu da hatırla. (yoğun kahkahalar)

LİNDA: Bu S&Y bölümünü sonlandırırken, Tobias için bir yudum şarap alabilir miyiz lütfen? Biz son sorunun üzerinden geçerken, biri onu getirebilir mi? Suzy, sen Tobias’a şarap taşımayı seviyorsun, bunu yapabilir misin? Kırmızı mı, beyaz mı?

TOBIAS: Sadece kırmızı var.

LİNDA: Pardon. (kahkahalar)

TOBIAS: Benim günlerimde beyaz şarap gençler ve keçiler içindi. (yoğun kahkahalar)

LİNDA (gülerek): Güzel! Pekâla. Sadece azıcık. Onu buraya, Tobias’a getirin. İşte böyle. Aa, bakın hele, tatlı Suzy Schemel kamerada da çıkıyor. Heeeey! (izleyiciden alkış) Teşekkür ederiz Suzy.

TOBIAS: Teşekkür ederim. Son sorunun sorulmasını bekleyeceğiz, ve sonra şerefe kadeh kaldıracağız.

LİNDA: Süper.

7.ŞAMBRA’NIN SORUSU (bir adam): Pekâla, mikrofon bende olduğuna göre, son soruyu sormak istiyorum. (kahkahalar)

7.ŞAMBRA: Şimdilerde dünya finansal bir salgından, ya da istersen büyük bir değişimden diyelim, geçiyor, ve biz gerçekten bu yeni yönetimle taze bir başlangıç noktasındayız. Ve ben gerçekten, bu geçişi daha kolay ve daha yumuşak gerçekleştirebilmemiz açısından ne tür önerilerde bulunacağını merak ediyorum, sadece Obama yönetimine değil, ama global liderlere ve dünya bilincine. Sanki, Amerika’da tabii, karşılaştığımız sorunların bir bölümü de, oluşturduğumuz o eski duvarlardan, özellikle de Meksika ile aramızda (oluşturduğumuz duvarlardan) kaynaklanıyor gibi. Ancak, insanların duvarları terörle yıkması zor olacaktır. Yani bu hassas bir konu, ve ben merak ediyorum, bu sürece yardımcı olabilecek bir içgörü sunabilir misin diye.

TOBIAS: Senin sorunu doğrudan yanıtlayacak olursak, ne kadar çok öneride bulunduğumuza – ve bizden ne çok öneri talep edildiğine, ki bu daha da ilginçtir – şaşarsın. Yani biz düşüncelerimizi ya da fikirlerimizi zorla kabul ettirmeye falan çalışmıyoruz, ama bu bizden tam anlamıyla talep ediliyor.

Finansla ilgili sorunu şöyle yanıtlayabilirim, aşırı tepki göstermeyin. Şu anda olan – sen eski duvarlardan söz ediyorsun – bizse eskiden kurulmuş finans sisteminin eski duvarlarının yıkılmasından söz ediyoruz, ki bunun olacağına üç ya da dört yıl önce işaret etmiştik. Bu uygundur, çünkü çok Eski Enerjiydiler, ve güç biriktiriyorlardı, ve çok, çok açgözlüydüler. Yeni bilinç buna izin vermeyecektir.

Böylece, duvarlar yıkılıyor, ve borsa düşse bile, bu paniklemek için bir neden değildir. Şu ara borsada işlem yapanlar buna aşırı bir tepki göstermesin, çünkü bu yeniden yapılanacak. Ha, önünüzdeki birkaç yıl, tutunmaya çalışan birçok insan için zor olacak, çünkü onlar, eski hale geri gitmeye çalışıyorlar. Ve bu, anahtar şeylerden biridir, haberlerde çıkacak bir dolu finansla ilgili öykünün satır aralarını okuyacak olursanız, onların, eski biçimlere geri gitmenin yollarını bulmaya çalıştığını (göreceksiniz), ve bu geri gitmeyecektir.

Bu, yeniden yapılanacaktır; yeni taşlarla, ama şimdiye kadar kullanılmış olanlardan çok farklı taşlarla yeniden yapılanacaktır. Tabii biz burada mecazi konuşuyoruz.  Yeni dünya finans sisteminin temeli oldukça farklı olacak, ve o… yalnızca birkaç kişinin elinde olmayacak, ve birkaç açgözlü insan tarafından kontrol edilmeyecek, ama bizim, açık potansiyel diyeceğimiz şeye sahip olacaktır.

Tek bir dünya finans sistemi hakkında endişe duyan ve bunun, zamanın sonu demek olduğunu düşünenlerinize şunu söyleyelim; bu, tek bir otorite noktasına bile sahip olmayan istikrarlı ve uyumlu bir finans sistemi olacak. Bunun güzel bir örneği, İnternettir. Onu kontrol eden tek bir kişi ya da kurum yoktur, ve onu kontrol etmeye kalkanlar, çok geçmeden bu kontrolün kendilerine karşı çalıştığını göreceklerdir.

Finansal sistem çok daha akıcı hale gelecek, ve dünyanın her yanında onunla ilişki kurmak isteyen insanlar için açık bir potansiyel taşıyacaktır. Böylece, bu önünüzdeki dört yıl içinde, bazı insanlarda kedere neden olacak muazzam değişimler göreceksiniz, ama bunun, finans sistemi gibi şeylerin yeniden yapılanması ya da yeniden-aydınlanması olduğunu anlayın. Ben, diğer düşüncelerin fazla derinine inmek istemiyorum, çünkü gelecek ay, bu gelecek yılda neler olacağı hakkında konuşacağız. Böylece bunu bu noktada bırakıyoruz, ama bu mükemmel bir soru ve günü bitirmenin de mükemmel bir yoluydu…

LİNDA: Teşekkür ederiz.

TOBIAS: … günü bitirirken, Chez ve geri kalan hepimizden, şerefe (şarap kadehini kaldırır) – Saint Germain, Carl Jung, Kuthumi, Kırmızı Meclis’te bulunanlar – biz kadehimizi Dünya’daki çalışmalarınıza, ve bu zamanda yapılan kutlamalara kaldırıyoruz.

Ve öyledir.