Kırmızı Çembere sunulmuştur
5 Ocak 2008
www.crimsoncircle.com – www.kirmizicember.org
Ve öyledir. Bundan hiç kuşku duymayın Şambra, birlikte yarattığımız bu muhteşem, muhteşem enerjide yeniden biraraya geliyoruz.
En güzel anlarımızdan bazısı, tam da şu an gibi olanlardır, çalan müzik, ne bizim ne de sizin tek bir kelime bile etmemesi, sadece tümüyle hissetmeye dayalı anlar. Görkemli bir biçimde burada birlikte oturuyoruz… fiziksel olarak burada bulunanlar, arka plandaki şömine eşliğinde, ve bazı enerjilerin hareket ettirilmesine ve dönüştürülmesine yumuşak bir biçimde yardımcı olan sevecen bir köpekle birlikte oturuyor… burada bulunan tüm Şambra, bir an için gevşiyor.
Ha, yeni yılın beklentisi içindesiniz, Tobias ya da Saint Germain ya da Kuthumi’nin neler söyleyeceğini, ne tür öngörülerde bulunacağını merak ediyorsunuz… kendi yaşamınızda neler olup biteceğini merak ediyorsunuz… bu yılın sonunu getirip getiremeyeceğinizi merak ediyorsunuz – umarım getirirsiniz! … bu yıl ne tür deneyimler yaşayacağınızı merak ediyorsunuz. Eh, size hemen şimdi şunu söyleyeyim. Burada kalmayı seçenler için, ki büyük bir çoğunluğunuz bunu seçiyor, bu, muzaffer keşif yılı olacak. Sözlerime dikkat edin – muzaffer (zafer dolu) keşif – ve biz burada sözlerimizi büyük bir dikkatle seçiyoruz… büyük bir dikkatle. “Muzaffer” kelimesinin arkasında bir enerji yatıyor. Az sonra bundan söz edeceğiz, ve “keşif”de de kesinlikle bir enerji var.
Şambra için bu, bu muzaffer keşfin zamanı, onun yaşamınıza girme yılıdır. Ve bu büyük bir kolaylıkla, çok basit bir biçimde gerçekleştirilebilir. Bu konuda streslenmeniz gerekmiyor. Hele araştırıp öğrenmemiz hiç gerekmiyor. Bu, bu muzaffer keşif yılını nasıl deneyimlemeyi algıladığınızla ya da seçtiğinizle ilgilidir.
Son Günlerdeki Enerjiler
Bugünkü Şaud’a başlamadan önce özür dilememiz gerekiyor… aslında pek de gerekmiyor. Bir şeyi belirtmemiz gerekiyor. Burada bulunanların birçoğuna, özellikle bugün, küçük bir oyun oynadık, ama bu oyun bazılarınız için bir ya da iki gün önce başladı. Ben, Tobias, (çok tutkulu konuşur) benim ruhumdan sizin ruhunuza, sürekli yaptığınız bir şeyi anlamanızı istiyorum. Bu konuda uzmansınız, ama farkına bile varmıyorsunuz. Bunu kendi yararınız için kullanabilirdiniz, ama çoğu kez zararınıza çalışıyor.
Bir şey hissediyordunuz. Bu, birçoğunuz için bu sabah uyandığınızda başladı – bir huzursuzluk hissi, bir “emin olamama” hissi. Hani şu eski his, ayakkabının öbür tekinin de düşeceği hissi, ama ne zaman ya da nerede ya da kimin başına düşeceğini bilmeme hissi, ama bir olasılıkla sizin başınıza ve herhalde pek yakında düşeceği hissi. Çok belirsiz, huzursuz edici bir şeyin olacağı hissi. Bazılarınız bunu birkaç gündür hissediyordu ve söylemek zorundayız ki, biz bunu size kasten yaptık, böylece bugün söyleyeceklerimizin özünü anlayabilecek ve bu enerjiyi yeni yıla taşıyacaktınız. Böylece bu harika oyunu ya da oyunları anlayacak ve şimdi bunu kendi seçiminiz haline getirebilecektiniz. Onun size daha derin ve daha karmaşık bir oyun yaratmasına izin vermeden, bu enerjiyi istediğiniz biçimde kullanın.
Böylece, derin bir nefes alın, ve birçoğunuzun dün, bugün yakaladığı bu enerjiyi gerçekten içinize alın ve hissedin. Hoşlanmadığınız o hissi. Bu his bazılarınızda mide bulantısına neden oluyor. Bazılarınızda kafa karmaşasına ve yönsüzlük duygusuna neden oluyor. Bazılarında ise baş ağrısına neden oluyor. Ve şu anda uyuduğunu düşünenlerde – ki şimdi uyanabilirsiniz – kuşağın bir bölümündeymişsiniz hissi yaratıyor, başka bir deyişle, yarınız başka bir boyutta ve yarınız da buradaymış hissini. Ben şu anda bu enerjinin ne olduğunu açıklamayacağım, ama bu kısa ve oldukça basit tutulacak Şaud’un sonunda onu anlar hale geleceksiniz.
Bugünün Konukları
Bugünün enerjisini başlatırken, ben bugünün konuklarını içeriye davet edeceğim. Tekrarlıyorum, siz bu enerjiyi hissediyordunuz. Ve biz bu noktada bir an durup şunu anladığınızdan emin olmak istiyoruz; her bilinç – ki bilinç ille de enerji olmak durumunda değildir, ama enerjiyi bir araç olarak kullanır – her bilinç, çok, birçok katmana sahiptir. “Babamın malikânesinde birçok ev var.” Bu “deyişi” daha önce duydunuz, ve bu her türlü his düzeyi ya da bilinç için geçerli olup, onun birçok katmana sahip olduğu anlamındadır. Sizin son bir ya da iki gündür hissettiğiniz de birçok katmana sahiptir. Sizin, odağınızı nereye yerleştirdiğiniz, dikkatinizi nereye yönlendirdiğiniz ve ne deneyimlemeyi seçtiğiniz önemlidir.
Hissettiğiniz katmanlardan biri, bugünkü konuğumuzun enerjisidir. Konuğumuz Yo-ham – siz – Metatron’un fiziksele ve kişiselliğe dönüşümü. Metatron, sizin ruhtaki sesiniz, bir tür aracıydı, sizinle çokboyutlu alemler arasındaki, sizinle özünüz arasındaki aracıydı. Metatron, dünyasal varoluş halinden meleksel varoluş haline aracılık eden ve o enerji akışlarının gidip gelmesine yardımcı olan varlıktı. Metatron, hepinizin sözcüsüydü, çünkü enerjileriniz Dünya’ya çok bağlı olduğu için, diğer alemlerde kendinizi ve Ruhu nasıl etkilediğinizi bilinçli olarak farketmek, sizin için zordu.
Kuantum Sıçraması gecesi, Metatron’un bu enerjisi, daha kişisel, daha birleşik bir hal alarak yeni titreşimi üstlendi ya da Yo-ham adını. “Sensin.” Sen, Tüm Var Olansın. Sen o sensin. Metatron dönüşerek oldukça kişisel olmayan…. Hatta bazılarınız metalik ya da elektriksel bir enerji hissetti, Metatron’un adına ilişkin bir bilimsellik ya da fiziksellik hissetti… Yo-ham’e dönüştü. Şimdi bu gerçeklikteki size. Yo-ham, özünüz, bugün sizin gerçekliğinizin bir parçası olmak üzere, hiç olmadığı kadar yakına geliyor. Sizi kurtarmak için değil. Korumak için değil, ama yaşamın, Dünya denen gezegenin amacının ve ifadesinin muzaffer keşfinde size katılmak için geliyor.
Meleksi alemleri terk ettiğinizden bu yana, Dünya’ya geldiğinizden bu yana binlerce yıl geçti, ve sizin diğer alemlerdeki temsilciniz Metatron’du. Ama şimdi, değişen bilinçle birlikte, sizin yaşamı seçmenizle ve kendi mutlakiyetinizi, egemenliğinizi seçmenizle birlikte, bu Yo-ham enerjisi, sizin bu enerjiniz de, hemen burada olabilir. O, başka bir yerde, uzaklarda, bilinmez değil.
Derin bir nefes alın ve insan benliğinizin mutlu bir an için Yo-ham’i, sizi, deneyimlemesine izin verin. Derin bir nefes alın ve bu enerjiyi hissedin.
(duraklama)
Hissetmek
Birçok Şambra bize geçmişte “Hissedebilmek istiyorum” dedi. Tamam, seçtiniz ve aldınız. Ama his gelmeye başladığında da kafanız karıştı. Zihninize kafa tuttu. Kendinize verdiğiniz tüm biçimlere ve tüm kontrollerinize kafa tuttu. His – gerçek his, duyusal algılama – kontrollerden hoşlanmaz. Kontrol, hissi öldürür.
His gelmeye başladı ve siz onunla savaştınız. Aslında istediğiniz, kelimenin çok insanca anlamıyla, özel duyusallıkla bezenmiş psişik bir algılama türüydü, ama gele gele his geldi – derin, gerçek, özgün bir his – ve siz ondan pek hoşlanmadınız. Hissin sesini kısmaya çalıştınız. Onu yumuşatmaya, hafifletmeye çalıştınız. İşe yaramadı. Onunla zihninizde savaşmaya kalktınız, ama o yine de sizi izledi. Ondan saklanmaya çalıştınız, ama onun o küçük bilinç kapısının, o küçük insan kapısının hep hemen dışında olduğunu bildiniz. O hemen oracıktaydı.
Hissi, gerçek, gerçek bilinci alıp… bazılarınız onu bir şeytana ve bir canavara dönüştürmeyi bile denedi, ya da başkalarını ya da dünyayı suçlamaya kalktınız. Oysa o, bunların hiçbiri değildir. O yalnızca histir. Belki, bir şekilde üzerinize dökülecek ve sizi ele geçirecek bir enerji ya da bilinç dalgası gibi hissediliyordur. Ama bilin ki, kendini ona açan ve gerçekten cesurca, gözüpek bir biçimde hissetmelerine izin veren Şambralar var. Onlar, yalnızca hissetmenin neye benzediğinin muzaffer keşfine çıktılar. Bu, başlarda bunaltıcıdır. Tüm eski sistemlere tokat gibi patlar. Sanki kontrolü kaybetmişiniz gibi hissedilir, ama kontrolü kaybetme hissinin o girdabında, o enerji vorteksinde, gerçekten yeniden hissetmeye başlayabileceğinizi keşfedersiniz.
Bu inanılmaz bir şeydir, çünkü hissetmek için zihin enerjinizi neredeyse hiç kullanmanız gerekmez. Hissin yaşamınıza girmesine izin vermek için, bir kontrol enerjisi kullanmak zorunda kalmazsınız. O hamdır. Sezgiseldir. Açıktır. O harikadır. Bu sanki, daha önce hiç binmediğiniz güçlü, hızlı bir araçla inanılmaz bir geziye çıkmak gibidir. Coşturucudur ve belki biraz da korkutucudur. Ama hissetmektir.
Ah, biliyor musunuz, hissetmek yaşamaktır.
İnsanlık genelde hissetmeyi durdurma eğiliminde. Biz herşeyi duyumsama yeteneğinden söz ediyoruz – fiziksel olanı, fiziksel olmayanı – insanlar bunu durdurmaya çalışıyor. Biliyorsunuz, şu ara çok akılcı bir toplumda yaşıyorsunuz. Herşeyin gerçek, kanıtlanır ve istatiksel ve, kelime buysa, hesaplanabilir ya da ölçülebilir olması gerekiyor. Çok katı parametrelere uyması gerekiyor. Örneğin matematik harika bir bilim, ama bugün onu kullanma ve onunla çalışma biçimi – öylesine kısıtlı ki. Hislerle ilgili matematik var. Onu o elektronik cihazlarınızın birinde hesaplayamazsınız.
İnsanlar, onlar hisleri durdurma eğilimindeler, ve (o zaman) tam anlamıyla yaşamayı durduruyorlar. Ve hissetmediğiniz ve yaşamadığınız zaman da tüm o yanürünler ortaya çıkıyor. Yanürünler – akıl hastalığı, depresyon, anksiyete (endişe, korku, derin sıkıntı), fazla kilo sorunları. Ve sonra ne oluyor, biliyor musunuz? Garip bir şey; insanlar hissetmeyi durdurmaya çabaladıklarında, hayatlarında heyecan arar oluyorlar çünkü kendilerini ölü hissediyorlar. Hislerini öylesine sınırlıyorlar ki, yalnızca olağan gündelik işlevleri yerine getiriyorlar, ve yaşam o kadar sıkıcı bir hal alıyor ki, dramların peşine düşmek zorunda kalıyorlar. Böylece bu dramları ya yaratıyorlar ya da gidip bedelini ödüyorlar. Onlara bir an hayatta (canlı) olduklarını anımsatacak bir kriz yaratıyorlar ve sonra ‘artık hissetmeme’ durumuna geri dönüyorlar.
Gidip bedelini ödüyorlar. Bir korku filmine gidiyorlar. Bir eğlence parkına gidip asla yapacaklarını düşünmedikleri şeyler yapıyorlar. Heyecan verecek bir şeye para harcıyorlar, ama bu geçici oluyor ve sonra çöküyorlar. Ve sonra hisler yeniden gelip kapıyı çaldığında ve “Hayır, daha özgün bir şey var, çok gerçek olan bir şey var, ruhla ve yaşamla ve sevgiyle dolu bir şey var” dediğinde, insanlar kapıyı kapatıp kilitliyorlar – sürgülüyorlar aslında – ki hisleri dışarda bırakabilsinler. Hislerden korkuyorlar. Yaşamı duyumsamaktan korkuyorlar, başka insanları duyumsamaktan korkuyorlar. Hatta melekleri duyumsamaktan da korkuyorlar. O nedenle de yaşamı dışarda (uzak) tutuyorlar. Hissetmeyi dışarda/uzak tutuyorlar.
Eh Şambra, siz değil. Siz bunu denediniz, işe yaramadı. Siz kendinizi hislere açmaya başladınız. Ah, tıpkı bu sabah, dün, dün gece olduğu gibi. O his nereden geldi? Ondan kaçmaya çalıştığınızı fark ettiniz mi? Ve kaçmaya çalışmayanlar onu anlamaya çalıştı, onda mantıklı bir yan bulmaya çalıştı. Ve bu sizi çıldırtır, çünkü yapamazsınız. Yapamazsınız. His, histir… duyudur… yaşam nabızlarıdır. Ve deneyimlenmeleri gerekir.
Hisler asla sizi ele geçiremez. Bazılarınız, bir hissin gelip de size sahip olacağından ve ondan asla kaçamayacağınızdan korkuyor. Bunu yapamaz. Yapamaz, çünkü hisleri yaratan ya da hisleri kabul eden, onları duyumsamak için kendine izin veren sizsiniz.
Bu yılki muzaffer keşifte, kendinizle ilgili şeyler hissedeceksiniz. Evet Annie, geri tuttuğunuz şeyleri. Sakladığınız şeyler, Bonnie. Bakmak istemediğiniz şeyler, Vince. Korktuğunuz şeyler, Mary, çünkü kendi içinizde bu şeylere baktığınızda hayatta kalmayı sürdürüp sürdüremeyeceğinizi bilmiyordunuz. İşte, bu yıl kendi içinizde yapacağınız muzaffer keşifler bunlar olacak.
Ha, ve Jean, bu bir dolu hissetmeyi gerektirecek. Bu, şimdiye kadar olmadığı gibi cesur, gözüpek bir hissetme eylemi gerektirecek. Ha, sen hissettiğini düşünüyorsun, ama hissetmedin. Hislerden kaçmak, hisleri analiz etmek için enerjini harcayıp durdun, John, hislere kızdın, Bob, ve hepiniz Şambra. Biz burada belli kimselere sataşmıyoruz. Bu, çok kapsamlı, çok geniş bir hissetme yılı. Bu, muzaffer bir keşif yılı.
Ha ve sanırım, “muazzam miktarlarda enerjiyi hareket ettireceksiniz” deyimi de kullanılabilir. Ama korkmayın, önceki gibi olması gerekmiyor. Ve neden önceki gibi olması gerekmediğine az sonra değineceğiz.
Ama sizden bir an için hisleri hissetmenizi isteyeceğiz.
(duraklama)
Hisleri nefesinizle içinize çekin. Hayır, onlara direnmeyin. Onlarla mücadele etmeyin.
Bazılarınızın hislerle, algılarla, bilirsiniz, duyularla, pek de güzel deneyimleri olmadı. Bazı deneyimleriniz sizi kendi cehennem çukurunuza götürdü. Kendi cehennem çukurunuzda, geçmişten kalan bazı çok zor ve çok tıkalı enerjileri deneyimlemek – yeniden-deneyimlemek – zorunda kaldınız. Ama buna aslında geçmiş de demeyelim, (çünkü) geçmiş, sizin bir veçhenizdir. Ve onlar gerçekten siz değildir.
Bazılarınız, hislere yenilecek olursanız, sizi delirteceğini düşündünüz. Komik, küçük senaryolar yarattınız – “Ya kendimi sonunda bir akıl hastanesinde, bir tımarhanede, çılgınlık içinde bulursam? Yaşamımda kapıları hislere karşı kapatmazsam, onlara izin verirsem, sanki o büyük, kötü kurdu içeriye sokmuş olurum. Ve o beni ele geçirir. Ben de kaybolurum. Ve hiç iyileşemem.” Böylece hisleri uzakta tuttunuz, ama bunu artık yapamıyorsunuz.
Siz Çağı
Biz, Kuantum Sıçraması enerjisindeyiz. Biz, siz çağındayız. Kuthumi’nin eksik olan şey hakkında konuştuğunu hatırlıyor musunuz? (Eksik olan) Sizsiniz. Siz çağı. Artık toplum çağı değil, artık tüm insanlık çağı değil. Bu, siz çağı, sizin size açılma döneminiz.
Şimdi, burada ilginç bir soru gündeme geliyor. Kendinizi hislere açtığınız zaman, hangisi sizdir ve hangisi değildir? Ve kafa karışıklığınızın bir bölümü de, çevrenizdeki tüm enerjileri hissettiğiniz gerçeğinden kaynaklanıyor. Peki ya bunlar diğer herkese aitse? Onların hisleriyse, onların bilinciyse, onların dip noktaları ve kendi cehennemleriyse? Ya onlar da (açılan) kapıdan hayatınıza giriyorsa? O zaman ne olacak? Bunalmayacak mısınız?
Şambra, sizinle yüz toplantımız oldu! Ve biz yüz kez size dedik ki, “Sen de Tanrısın.” Neyin size ait olduğunu siz seçersiniz. Diğer herşey size ait değildir. Yaşamınızda kendiniz için istediğinizi siz seçersiniz. Diğer herşey rüzgar gibi eser ve başka yerlere gider. Siz seçersiniz. Hiç bir enerji, hiç bir bilinç, sizinkinden daha büyük, daha muhteşem değildir, ve bunu fark etmek zamanıdır. Bundan kuşku duymayı bırakın.
Ha evet, gerçekten, enerji mükemmel – bu ister bir “bir” yılı olsun, ister Pluto 238 yıldır ilk kez yeniden geliyor olsun, ister Atlantis’in kristalin yapıları okyanusun dibinden yükseliyor olsun – ne olursa olsun, Şambra, bu sizin yılınız. Bu, Kuantum Sıçramasıdır. Bu, ötelerin zamanıdır. Yeni Enerjidir ve herşey sizinle ilgilidir.
Buna derin bir nefes alın.
(duraklama)
Evet, gerçekten de, kendinizle ilgili muzaffer bir keşif… kendinizle. Bildiğiniz, ama işte bildiğinizi bilmediğiniz şeylerle ilgili (bir keşif). Çok uzun zaman önce unuttuğunuz şeylerle. Kaçtığınız, saklandığınız şeylerle ilgili. İnanılmaz… inanılmaz olduğunuzu keşfedeceksiniz.
Bunların tümü oldukça kolay bir biçimde gelebilir çünkü siz buna hazırsınız. Biz burada otururken, yalnızca bu odada bulunan ya da dinleyen insan benliğine bakmıyoruz. Hepinizin buna hazır olduğunu görüyoruz. Aslında, tanrısallığınız açısından, Yo-ham, yani siz’in açısından gelip de bu heyecanlı, ifade dolu ve dinamik yaşama katılmak konusunda bir sabırsızlık var. O, gelmek istiyor. Artık onu daha fazla bekletemeyeceksiniz. Bunu deneyebilirsiniz, ama işe yaramayacaktır. Enerjiler, siz’in tümünü deneyimlemek isteyeceğiniz yönünde. Sizi geri tutmuş olan, kısıtlamış olan şeyleri aşmak istiyorsunuz.
Buna derin bir nefes alalım.
(duraklama)
Yeni Yıl
Peki, 2008 ve ötesinde insanlığın geri kalanını neler bekliyor? Biz buna ping pong (masa tenisi) yılı diyeceğiz. (bazı gülüşmeler) Şimdi, çoğunuzun bildiği gibi, masa tenisi bir oyundur. Öyle muazzam bir güç ya da atletik bir yetenek gerektirmeyen bir oyundur. Biraz formda olmayı talep eder. Masa tenisinde yaralanmak pek mümkün değildir, tabi gerçek bir salak değilseniz. (bazı gülüşmeler) Top oldukça hafiftir. Raketler çok büyük ya da ağır değildir. Karşı oyuncunun epey uzağında durursunuz, uzanıp da size vuramaz. Yani bu oldukça güvenli bir oyundur, ama… ustalık isteyen bir oyundur. Ciddi, hararetli, yoğun bir oyundur. Ve bu size, 2008’de insanlığı nelerin beklediğine ilişkin bir fikir verebilir.
Bunu gündeme getirmemizin nedeni, bizim bakış açımızı, insanlığın nerede olduğunu görmek için Dünya’ya Melek Zirvemizden bakıp da gördüklerimizi anlamanız amacıyladır. İnsanlık, büyük bir değişim ve dönüşüm içinde, ama neye dönüşeceğine dair hiç bir fikri yok. En azından siz, değişimin sizi nereye götüreceğini anlıyorsunuz. İnsanlık bunu genelde bilmiyor. Aslında bilmek de istemiyor. Masa tenisi oyununu seviyor – ileri geri ve ileri geri ve ileri geri.
Bu 2008 yılında bu ping pong enerjisini tüm çevrenizde göreceksiniz. Bu, finans piyasalarında görülecek. İleri geri gidecek. Bir gün borsa tarihindeki en büyük zarar, ertesi gün en büyük kazanç olacak. Bir gün bir şirket çok zengin olurken, ertesi gün parasını kaybedecek.
Göreceksiniz… borsaya değinmek zorundayız. O ne büyük bir barometre – biz son toplantımızda barometrelerden söz ettik – insan bilincine ilişkin ne büyük bir barometre! Biliyor musunuz, dünyanın her yanındaki borsaların ne kadar hassas olduğunu hiç fark ettiniz mi? Bir kelebek Çin’de kanatlarını çırptığı zaman, Birleşik Devletler’deki borsa iniyor ya da çıkıyor. Bir dünya lideri, aslında söylenmesi uygun olmayan tek bir söz ettiğinde, borsa etkileniyor. Ah bu… borsaları izleyin.
Ve sonra da borsadaki münferit sektörleri izleyin. Teknolojinin nasıl farklılıklar gösterdiğini izleyin, örneğin biokimya alanında tarımdan nasıl ayrıldığını ya da ters düştüğünü izleyin. O alt piyasaların her birinin özünü hissedin. Teknoloji nedir? O enerji nedir? Teknolojiyle ilgili his nedir? Tarımla ilgili his nedir?
Borsa, harika bir barometredir. Yeşil şirketler dediğiniz, çevre bilincine sahip olan şirketlere neler olduğuna bakın. Borsadaki değerleri, olması gerektiğinden fazla yükseliyor, çünkü umut var, hayal var, bu şirketlere yüklenen bir bilinç var, çünkü insanlar fark etmeye başlıyorlar. Dünya’nın hizmetkârı olmaya başlıyorlar. Gaia gidiyor, ve insanlar devralıyor. Ve bu, borsanın anında çökmesine neden olacak! (Tobias güler) Ama bu sorumluluğu kabul eden yeterince insan var, ve bunun bir etkisi oluyor.
Bu, Dünya için bir ping pong yılı olacak çünkü örneğin politikayı göreceksiniz. Burada, Amerika’da, bir adayın kaybettiğini ve sonra kazandığını, ve bunun gidip geldiğini göreceksiniz. Seçim anketlerinde bir çıkacak, bir inecek. Ileri geri ve ileri geri.
Şambra, bu yıl kısa duvarın arkasında durun. Paniğe kapılmayın. Hele herhangi bir kargaşaya kesinlikle kapılmayın, çünkü kargaşa bir taraftaki rakete çarpıp da herkesin dikkati o tarafa hareket eden ve rakete çarpan topa yöneldiğinde, siz topun bir an içinde öbür tarafa döneceğini bileceksiniz. Çoğu insan sıkışıp kalacak ve, “Aman Tanrım, top şimdi B tarafında ve bu yüzden de herşey parçalanıyor” diyecek. Hayır, top yalnızca B tarafında, ve sonra öbür tarafa geri gidecek.
Mesele gerçekte şudur… bir takım faktörler işin içinde. Birincisi, insan bilinci nereye gitmek istediği konusunda belirsizlik yaşıyor. Bilmiyor. Bir an için bilinç bir konuda çok güçlü hissediyor, çok… diyelim ki çok tutucu bir enerjide. Ama bir sonraki an tersine dönüyorlar ya da masa tenisi oynayıp liberal bir tutuma geçiyorlar. Aynı insanlar, aynı bilinç, sadece ileri geri gidip duruyor. Nerede olmak istediğine ilişkin hiç bir fikri yok.
2008’de bunu çok göreceksiniz. Asla dramlara kapılmayın, örneğin petrol fiatları yükseldi diye, çünkü öyle bir şey olacak ki fiatlar düşecek. Savaş çıkacak ve ortalık cehenneme dönecek dramına asla kapılmayın, çünkü o ping pong topu emin bir biçimde öbür tarafa geçecek. Birden, bir barış hareketi için çaba gösterilecek, anlıyor musunuz. Bunların hiç birine kapılmayın. İnsanlar – insan bilinci – bir oyun oynuyor, ileri geri, ileri geri.
Bu, bir momentumun, ve hepinizin ilişki kurabileceğiniz bir enerjinin yapılanmasına yardımcı oluyor. Kendinizle masa tenisi oynadığınızdan bu yana sekiz yıl bile geçmedi, kim olmak istediğinizi bilmiyordunuz, nereye gitmek istediğinizi bilmiyordunuz, böylece, bir şeyin ortaya çıkacağı umuduyla, bir karar verebileceğiniz ya da en azından o lanet oyunu kazanacağınız umuduyla, topa ileri geri vurup duruyordunuz. Ama bu arada, nasıl sürekli ileri geri gidip geldiğinizi anımsayın. Ustalık vardı ama yön pek yoktu. İşte insan bilincinin bugün bulunduğu nokta budur. Buna kapılmayın.
Bu, kendi içinizdeki bir şeyin muzaffer keşfi yılında… ve bu öylesine verilen, belirsiz ve boş bir söz (vaat) değil, Şambra. Enerjiniz şu an bu noktada. Biz tutup da size, orada olmanızı istiyoruz demiyoruz. Yo-ham diyen sizsiniz ve siz oradasınız diyen de biz.
Yeni Yıl için Hatırlatmalar
Bu yıl için birkaç yumuşak hatırlatma. Bunlar emir ya da hatta vaat değil, yalnızca hatırlatma. Bu yıl bazı gerçek hislerinizden geçerken – açık, ham, çok açık, özgür hislerden – şunları anımsayın: (a) bu sizinle ilgili değildir, tabi olmasını istemediğiniz sürece. Tüm çevrenizdeki insan bilincinin çok farklı düzeylerinden ve katmanlarından gelen şeyler hissedeceksiniz. Öyle şeyler hissedeceksiniz ki, ve ben şimdi sadece onları düşünmenizden ya da belki uzak mesafelerden fark etmenizden söz etmiyorum. Ben, tam içinizde hissetmekten söz ediyorum. Şu anda Dünya’da olagelen bu ping pong oyunu – onu hissedeceksiniz. Bazı günler top ya da raket olduğunuzu hissedeceksiniz, ama bu sizinle ilgili olmayacaktır.
Bu anlayışı, kavramı, anlıyor musunuz? Bir şeyi nasıl hissedebileceğinizi, duyumsayabileceğinizi? Onu yalnızca düşünmekle kalmıyor, ama bir anlamda yaşıyor ve deneyimliyorsunuz, ama yine de o sizinle ilgili değildir. Kavramlarda bir çelişki var gibi görünüyorsa da, aslında hiç de yok. Buna yaşamak deniyor… yaşamak.
Yerkürenin içinde gerginlik hissedeceksiniz. Bunu kendi bedeninizde hissedeceksiniz, ve sonra da bedeninize neler olduğunu merak edeceksiniz, ve yaşlanmaya başladığınız sonucunu çıkartacaksınız. Beslenme biçiminizde bir hata yaptığınız sonucunu çıkartacaksınız ve… nasıl çorap söküğü gibi gittiğini görüyor musunuz? Oysa öyle değildir! Yalnızca Gaia’yı hissediyorsunuzdur ve Yerküre içindeki gerginliği ve bu gerginliğin salıverildiğini.
Bu yıl, Dünya üzerindeki umutsuzluk enerjisini hissedeceksiniz. Bu kadar çok masa tenisi oynasaydınız, siz de umutsuz hissederdiniz! (Tobias güler) Ve umutsuzluk enerjisi… ben yalnızca, burada konuştuğumuz gibi o enerjinin farkında olunmasından söz etmiyorum. Ben onu hissetmekten söz ediyorum. “A-y-y-y Tobias. Hayır, bunu istemem. Umutsuzluğu hissetmek istemem.” Ama hissedeceksiniz.
Bakın, hissetmek budur. Hissetmek, onu yaşamaktır. Hissetmek, her düzeyde onun farkında olmaktır. Ama size ait değildir, anlıyor musunuz. Farkı yaratan budur – size ait olmadığını anlamak. Bir soğuk, karanlık, boş umutsuzluk hissiyle bunaldığınız bir günde, genelde ne yaparsınız? Neyim var ya da bana neler oluyor, dersiniz. Bundan niye yeniden geçiyorum, dersiniz. Merak edersiniz – ha, aslında bize kızarsınız. “Ama bize bunun üstesinden geleceğimizi söylemiştiniz” dersiniz. Sizi bu denli umutsuz hissettirecek ne yaptınız diye merak edersiniz. Oysa hiçbir şey yapmamışsınızdır. Yalnızca umutsuzluğu – diğer herkesin umutsuzluğunu – hissediyorsunuzdur. İnanılmaz, değil mi.
Peki umutsuz hissettiğinizde ne olur? Ha, onu nefesinizle içinize çekersiniz! Ama hayır, siz aslında ondan kaçmaya çalışıyorsunuz! Ama onu nefesle içinize almalısınız. Umutsuzluğun derinliklerini hissetmelisiniz. Kulağa epey heyecanlı geliyor, değil mi? İnsanlıktaki umutsuzluğun soğuk boşluğunu hissetmek – ki bu, katmanlardan biridir ve daha birçok ince katman vardır – işte bu, bir Üstattır. Bir enerjiyi, onu yaşayacak kadar yakın hissetmek. Ama, Yo-ham, Ruh, (o enerji) size ait değildir. Size ait değildir. Ve bu… iyi haber budur. Yalnızca insanlığa aittir.
Şimdi, bu yoğun umutsuzluk hissinin yağmur gibi üzerinize yağmasına yakalanabilir ve şöyle diyebilirsiniz, “Peki ama, onun bana ait olmadığını nasıl bilebilirim? Belki benim bir geçmiş yaşamımdı. Belki çocukluğumdur. Belki yazgımdır. Belki de ben sadece umutsuz bir insanım. Yıllar önce umutsuz hissederdim – lanet olsun, daha dün kendimi umutsuz hissettim – yani bu herhalde bana aittir.” Ve o giysiyi üzerinize geçirir ve günün geri kalanında onu taşırsınız. Oysa, öyle olmasını seçmediğiniz sürece, onu kabul etmediğiniz sürece, o size ait değildir.
İşte ince nokta budur, önemli bir nokta: O size ait değildir, ama siz yine de onu hissedebilecek, yaşayabilecek, nefesle içinize alabilecek, onu bedenleyebilecek ve size ait olmadığını anlayabilecek kadar cesur bir Üstat olabilir misiniz? İşte, Üstat budur.
Ben sizi hissediyorum. Acınızı hissediyorum. Sevincinizi de hissediyorum. Onları gerçekten hissediyorum ve bu nedenle yüz kez sizinle birlikte burada oturabiliyorum da birlikte yolculuklar ve öyküler ve gözyaşları ve kahkahalar, ve birkaç da horultu paylaşabiliyoruz. Sizi tanıyacak kadar yakından hissetmek için kendime izin veriyorum, ama ben siz değilim. Onlar benim hislerim değil. O ben değilim, anlıyor musunuz. Fark budur.
Bu yıl, Dünya üzerinde bu yoğun masa tenisi oyunu oynanırken, onu hissedin, yaşayın, nefesle içinize alın, ama siz olmadığını da bilin. Yalnızca seçtiğiniz şeylerin siz olduğunu anlayın. Ve aslında, enerjinizin Yo-ham’ine baktığımda, oldukça basitsiniz. Oldukça safsınız (has, katıksız). Oldukça – nasıl demeli – tamsınız. Tüm o diğer şeylere ihtiyacınız yok. O diğer enerjilerden herhangi birine tutunmaya ya da onu sahiplenmeye ihtiyacınız yok.
Dünya üzerinde o büyük masa tenisi oyununun oynanacağı bu yıl, çok önemli olan başka bir şeyi daha anlayın. Her türlü durumla başa çıkmak için kendinize her türlü araç gereci zaten verdiniz. Bizi çağırmayın. Başkalarına gitmeyin. Bir an durun. Kendi yolunuza yol boyunca her türlü araç gereci zaten koydunuz. Bazısı gömülü ya da bir ağacın arkasında olabilir. Bazısı – sizin deyiminizle – çokboyutlu bir halde olduğu için, insan gözüyle ya da duyularıyla açıkça görülemeyebilir, ama onlar oradalar. Bu yıl için her araç oradadır. Kendiniz için oraya bıraktığınız kendi araçlarınızı aktive etmek için, onları çağırmanız yeterlidir. “Bu deneyimin aracı nedir?”
Şimdi, eğer o aracı, deneyimden kaçmak için isterseniz, ortaya çıkmayacaktır. Eğer o aracı, deneyimle mücadele etmek için isterseniz, ortaya çıkmayacaktır. Eğer bilgelik aracını, deneyimi anlamanıza ve o deneyimin yaşamınıza ne kattığını anlamanıza yardım etsin diye isterseniz, ortaya çıkacaktır. Onu bileceksiniz. Orada olacaktır. Onu, çok önceleri yolunuza koyacak kadar bilge olduğunuz için, kendinize teşekkür edin. Bu iş görür, Şambra. İş görür.
Bu yıl hatırlanacak bir başka önemli şey: Bu, şu tanrısallık, Yo-ham kavramının, kavram olmanın ötesine geçerek canlı ve gerçek bir deneyime dönüştüğü yıldır. Bu Siz/Sen enerjisi, buraya gelmeyi seçiyor, burada olmak istiyor ve siz onun buraya gelmesini istediniz, onun için de şimdi geliyor. O, zaman zaman kullanılması zor, uygunsuz hissedilecektir, zaman zaman kontrolden çıkmış hissedilecektir, zaman zaman da o kadar muhteşem ve karşı konulamaz hissedilecek ki, ona değer olup olmadığınızdan ya da onu bu gerçeklikte tutup tutamayacağınızdan kuşku duyacaksınız.
Ama o buradadır. O yalnızca kelimeler değildir, hele felsefe hiç değildir. O, bizim, sizin gerçekliğiniz olarak gördüğümüz şeydir. Ama, geldiği zaman, onun, sahip olduğunuz o insan özelliklerine sahip olmadığını anlayın. O, bir insan gibi yürümez ya da konuşmaz ya da kokmaz. Bir insan gibi düşünmez. Aslında o, şu anda hayal edebileceğinizden daha basittir, çünkü siz tanrısallığınızın o karmaşık, süper enerji olmasını istiyordunuz. Değildir. O çok basittir.
İnsan benliğinizin kafası karıştığında, herşey karmaşık hale gelir. Yo-ham’in basitliğini nefesinizle yaşamınıza çekin, çünkü gerçek yanıtlar, basitlikte ve saflıktadır. O eski akılcı yanıtlarda değil. Ah, nasıl desek – sizi bir zorluktan ötekine taşısın diye inşa etmeye çalıştığınız köprülerinizde değil. Ve o köprüler doğru temeller üzerine inşa edilmedi. Sizi epey sallantılı bir biçimde öbür tarafa geçirmiş olabilirler, ama Yo-ham, farklı bir biçimde gelir. Basittir. O bir kaçış değildir. Geçici bir onarım değildir. Sadece o ânı idare etmenizi sağlamaz. O, odur, ve sizin tümünüzdür.
Böylece derin bir nefes alın ve Yo-ham’in basitliğini hissedin.
(duraklama)
Bu muzaffer keşif yılının enerjileri, hissetmekle de ilgilidir. Biz daha önce hissetmek hakkında konuştuk, duygu ve his arasındaki farktan. Duygu, tepkidir (reaksiyon). Siz bir şeye bir tepki (karşılık) yüklersiniz. His, derinliktir… duyular… hayat. Bir his, doludur, tamdır. Duygular ise geçicidir ve yüzeyseldir. Hislerse çok gerçektir.
Bu bir meydan okuma oluşturur. İçinde yaşadığınız gerçeklik, çok ilginç bir gerçekliktir. Siz ona gerçeklik diyorsunuz, “gerçek”teki gibi gerçek, ama aslında epey bir yanılsamadır. Bu çok ilginç bir şeydir çünkü hisler çok gerçektir, çok kapsamlıdır, ve siz bu yıl muazzam bir biçimde hissedeceksiniz.
Bir sonra bölüme ya da bu bölümün bir başka kısmına geçmeden önce, buna derin bir nefes alalım.
Evet, hisler. Onlardan korkmayın. Onlardan kaçmayın. Onları anlamaya çalışmayın. Nefesle içinize çekin ve deneyimleyin onları..
Bir Kısa Öykü
Şimdi, size bir engel oluşturan şu çok inatçı enerjilerden biri hakkında konuşalım – çok inatçı enerjiler. Ama bunu yapmadan önce, kısa bir öykü anlatalım – kısa bir öykü! (izleyiciler güler, çünkü Tobias uzun öyküleriyle bilinir) Kısa… kısa öykü.
Bir rahip, bir papaz ve bir haham (kahkahalar) bir bara girerler ve… ay, yanlış öykü! (kahkahalar) Elimize başka bir metin tutuşturdular. Pardon. Bu başka bir grup içindi. (yoğun kahkahalar)
İki araştırmacı, kâşif vardı, ve onlar yola koyulup yeni dünyayı keşfetmek istediler. Tutku ve arzu ve macera ruhuyla doluydular. İkisi de aynı limandan aynı gün ayrıldılar, yani numerolojinin ne olduğu önemli değildi çünkü aynıydı. Gezegenlerin nasıl uyumlandığı önemli değildi çünkü aynıydılar.
Birinci araştırmacının adı Chris’ti ve ikinci araştırmacınınki de Mark. Chris ve Mark, tıpatıp aynı iki gemiyle, aynı sayıda tayfayla, aynı donanımlarla yola çıktılar. Hiçbiri tam olarak nereye gittiğini bilmiyordu, çünkü bu yeni düyaydı, ve kimse daha önce oraya gitmemişti. Ama o yeni toprakları bulmak için, yeni maceralara atılmak için ve kendileriyle ilgili muzaffer keşifler için yola koyulduklarını biliyorlardı.
Tam aynı anda yola çıktılar. Tek fark, Chris’in gemisinde olup da Mark’ın gemisinde olmayan bir kargoydu. Chris’in gemisinin yük bölümünde bir kutu vardı. O bir kutuydu, oldukça basit görünümlü bir kutu, ama içeriği çok, çok güçlüydü. Ve bu içerik, Chris’in yolculuğu boyunca ortaya çıkacak ve kullanılacaktı. O kutunun içeriği, kuşkuydu. Kuşku.
Böylece onlar aynı gün, aynı zamanda limandan çıkarak yola koyuldular, ve tabi… siz şimdi herhalde öyküyü tahmin edebiliyorsunuz ama biz yine de anlatacağız. Mark, tayfalarıyla birlikte kendi macerasına doğru çıkıp gitti. Limanı terk ettikten kısa bir süre sonra fırtınaya yakalandılar. Ama, bu fırtınanın şimdi nereden çıktığına şaşmak yerine, Ruhun onlara ne söylemeye çalıştığını merak etmek yerine, panikleyerek bu yolculuğa neden çıktığını merak etmek yerine, Mark şöyle dedi, “Fırtına var. Onu hissediyorum. Gemi de hissediyor. Tayfalar da hissediyor. Hepsini deniz tutuyor. Bir fırtına var ve fırtına yalnızca bir enerji. Ben fırtınayı sahiplenmiyorum. Ben, fırtına değilim, ama onu hissediyorum, onu yaşıyorum, dalgalarla gidiyorum. Ve bu fırtına beni seçtiğim yere götürecek. Ben bir tarafa doğru gittiğimi düşünüyor olsam da, fırtınanın enerjsinin benim için çalışacağını ve beni olasılıkların en muhteşemine taşıyacağını biliyorum.”
Ve Mark, tayfalarıyla birlikte yolculuğuna devam etti ve onlar her türlü şeyle karşılaştılar – fırtınalar, rüzgarsız zamanlar – ama hiç kuşku duymadılar, anlıyor musunuz. Yol boyunca hep deneyimlediler ve yeni toprakları buldular. Daha önce hiç görmedikleri baharatlar ve egzotik bitkiler ve hatta insanlar ve hayvanlar buldular, ve bu muazzam bir deneyimdi ve onlar yolun her bir adımını hissettiler. İki yıllık yolculuktan ve deneyimden sonra, daha zengin, daha mutlu, daha tamamlanmış bir halde ve gerçekten yaşamış olarak yuvaya geri döndüler.
Chris gemisiyle yola çıktı – kuşku kargosunu taşıyan gemisiyle – ve fırtınaya yakalandığı an, neden yola çıktığını sorguladı. Bu onu deneyimden uzaklaştırdı, çünkü o zaman dalgalar, ondan bir şey almaya çalışan ve onu öldürmeye çalışan şeytanlara dönüştü, oysa aslında dalgalar ve fırtınalar yalnızca deneyimin bir parçasıydılar. Chris rotasını değiştirdi, çünkü hemen yanlış bir şey yaptığını sandı. Yoksa kendini ve tayfalarını fırtınanın ortasına nasıl atmış olabilirdi ki? Böylece rotasını değiştirdi.
Ve yol boyunca bu onu kaygılandırdı, ve hissettiği bu kaygıyı tayfaları görüyordu ve hissediyordu, ve onlar hastalanmaya başladı, ama sadece anlık bir rahatsızlık değil. Çok hastalandılar ve ölmeye başladılar.
Chris’in gemisi, çok, çok zor bir rotadaydı ve o, muhteşem yeni topraklar keşfetmedi. Baharat ya da altın bulmadı. Vardığı her yerde, yerlilerin, o adalarda ya da o topraklarda yaşayan insanların düşmanca ve kızgın tavırlarıyla karşılaştı, ve insanlar onunle mücadele ettiler. Onu kaçırdılar. Giderek daha çok tayfası açlıktan ölüyor ve hastalanıyordu, ve yalnızca bir yıl kadar sonra, Chris başarısız bir insan olarak üzgün, her türlü ışıktan ya da ifade tarzından yoksun, yurduna geri döndü. Bazı kişiler onunla alay ettiler, ve birçokları da çok, çok öfkeliydiler, çünkü sevdiklerini onun gemisinde kaybetmişlerdi.
Ve işte bu, sevgili dostlar, kuşkuyla muzaffer keşif arasındaki farktır. Kuşku.
Siz, hepiniz, yeni bilincin araştırmacıları, kâşiflerisiniz. Hepiniz, aynı derecede enerji ve bilinç taşıyarak limandan yola çıktınız. Hiçbiriniz, Başmelekler Düzeni’ndeki melekler alemindeyken, daha fazlasına ya da daha azına sahip değildiniz. Hepiniz hayat deneyimine koyuldunuz. Ve birçokları için işte o kuşku, yolculuğun gerçek özünü yok etti.
Bugün şu anda sizler yeni bilincin öncülerisiniz. Yola koyulan sizsiniz, denizlerde ve okyanuslarda değil, siz boyutlara doğru yola çıkıyorsunuz. Boyutlar, Yeni Enerjinin yeni okyanuslarıdır. Siz oraya hep gidiyorsunuz. Geceleri gidiyorsunuz. Gün içerisinde düşüncelerinizde, hayallerinizde gidiyorsunuz. Siz varolan bilincin yeni sınırlarına sürekli gidiyorsunuz, tıpkı okyanusların, keşfedilmemiş ya da haritası çıkartılmamış topraklar olarak varolması gibi. Yeni bir şeyin keşfine yelken açan sizsiniz. Bunun ne olduğunu bilmiyorsunuz ve nerede olduğunu da. Bunu seçiyorsunuz çünkü seçebiliyorsunuz. Ve bu ifadedir. Gerçektir.
Ama siz aynı zamanda sık sık o kuşkunun yolculuğunuza sokulmasına ve o gerçek hissi elinizden almasına, o gerçek yaşama yeteneğini elinizden almasına izin veren kişilersiniz. Kuşku sizi boğacaktır. Çelme takıp düşürecektir. Değersiz hissetmenize neden olacaktır. Sürünerek bir deliğe girmek ve bir daha da çıkmamak ve hiç yolculuk etmemek isteyeceksiniz.
Sizler, yola çıkan bilinç gemisinin genişleyen ve araştıran kaptanlarısınız, hatta daha önce hiç bir meleğin gitmediği yere gidiyorsunuz. Meleksi varlıkların tüm boyutları keşfettiğini ve haritasını çıkarttığını mı sanıyorsunuz? Hayır. Bunu yapamazlar. Yapabilecekleri bazı boyutlar var, ama yalnızca insan ve insan bilinci gerçek yeni bilinç topraklarını göze alabilir, ve kendiniz için, tüm insanlık için yaptığınız budur. Ama kuşku devreye girdiği zaman, tüm yolculuğu heba eder.
Kuşku
Kuşku bir oyundur ve siz onu oynuyorsunuz. Tüm insanlar oynuyor ama. Kendinize çok yüklenmeyin. Ama ben bugün Yo-ham ile, sizinle, şunu sormak için buradayım; Kuşku oyununu oynamaktan vazgeçmeye hazır mısınız? Ah, o bir oyun. Fazla eğlenceli. Çok dikkat dağıtıcı. Siz onun içine düştünüz. Hayatınıza kuşkuyu getiriyorsunuz ki, bilmiyormuş gibi davranabilesiniz. Kuşkuyu devreye sokuyorsunuz ki, bu yararsız arayışı sürdürebilesiniz. Bir yanınız merak ediyor, arayış biterse ne olacak diye. Bir yanınız da bu öncülük oyununu o kadar seviyor ki, hiç ama hiç durmak istemiyorsunuz. O nedenle de kuşkuyu devreye sokuyorsunuz, oyuna devam edebilesiniz diye ve kaybolmuş gibi ve bilmiyormuş gibi ve yolculuklarınızdan başarısız biri olarak dönüyormuşsunuz gibi davranabilesiniz diye. Böylece gidip yeniden deniyorsunuz. Kuşku ekleyicidir. Kuşku yapışkandır. Kuşku bir oyundur.
Her gün ne sıklıkta kendinizden kuşku duyuyorsunuz – kararlarınızdan, eylemlerinizden, düşüncelerinizden? Yeni bilince doğru yaptığınız yolculuğu sahiplenmek ve sorumluluğunu almak yerine, kuşkunun sizinle oynamasına ve geminizi yönlendirmesine ya da en azından gemiyi yönlendiriyormuş gibi davranmasına ne sıklıkta izin veriyorsunuz? Kuşku, zamanı dolmuş bir oyundur, çünkü gemide kuşku olduğu sürece, muzaffer bir keşif yapmak çok zordur. Bilincin yeni alemlerine gitmek ve onu kaçmadan, tam olarak, gerçekten deneyimlemek, çok zordur. Kuşkuyla, ve oynadığınız bu kuşku oyunuyla, daireler içinde koşmayı sürdürebilirsiniz ve güçsüz olmayı sürdürebilirsiniz ve bir kurban olmayı sürdürebilirsiniz.
Kuşku, bir virüstür, ama seksüel enerji virüsü gibi değildir. İlle de başkalarına bulaşmaz. O size aittir. O, sizin içinizdeki bir virüstür. O kanserdir, oyunu tekrar tekrar oynamanıza neden olan enerjisel bir kanser. Kuşku, bir saklanma biçimidir. Kuşku, bir yalandan yapma, bir –mış gibi davranma biçimidir.
Kuşku… bu kuşku enerjisi, enerjinizi ilk kez Dünya’ya indirdiğinizde devreye girer – girmişti. Kuşku, meleksi alemlerde bilinmezdi. Bir melek olarak asla kendinizden kuşku duymadınız, yalnızca deneyime sahiptiniz. Bazen deneyim yoğun olurdu. Bazen, hoşlanacağınız türden bir sonuç çıkmazdı, ama en azından bir deneyimdi.
Kuşku, ruh bilincinden insan bilincine geçmenin çok ilginç bir dönüşümüyle üretildi. O, daha ilk melekler Dünya’ya geldiğinde ve artık melek değillermiş gibi davrandıklarında ve insanmış gibi davrandıklarında girdi insan gerçekliğine ya da insan bilincine. Kuşku, Dünya’ya geldiğinizde, siz meleksi varlıkların, kim olduğunu unuttuğunda devreye girdi. “Bir insanmış gibi davranabilmek için bir melek olduğumu unutacağım” dediğinizde, ilginç bir dinamik meydana geldi. Ve işte kuşku bu noktada devreye girdi.
O zamandan beri kuşku, insan bilinci makyajının bir parçası oldu, ve şu anda da Dünya’da çok, çok güçlü – çok güçlü – bir halde. O kadar güçlü ki, insanlar öldüğünde ve başka alemlere, yakın Dünya alemlerine göçtüklerinde, kuşkuyu da beraberlerinde getiriyorlar. Ve sonra bir şekilde beraberlerinde getirdikleri bu kuşku, meleksi alemlere bile aktarılıyor. Ve, anlayacağınız gibi, şimdi bir dolu kuşku duyan melek var, çünkü insanlar bu virüsü beraberlerinde getirdiler.
Tekrarlıyoruz, o bulaşıcı değildi, ama gerçekten insan gibi hissetmek ve görmek için kendine izin veren bir melekle birlikte, insan enerjisi de o enerjiyle oynamaya başladı. “Merak ediyorum, kuşku nasıl bir şey” demeye başladılar. Ve onunla oynadılar. Ve şimdi, tüm alemlerde kuşkuya sahibiz, anlıyor musunuz. Ama Dünya üzerinde, kuşkuyu gemiden atacak bazı öncüler var. Ve bu, yeni bilincin daha yeni sınırlarını, yeni bölgelerini açacak ve gerek cennette gerekse Dünya’da, kuşkunun ötesinde bir anlama sahip olacak.
Kuşku bir oyundur, Şambra, ve siz onu her gün oynuyorsunuz. Sanki ne seçeceğinizi bilmiyormuş gibi davranıyorsunuz. Yanlış kararlar alıyormuşsunuz gibi davranıyorsunuz. Oysa bunu yapamazsınız. Yalnızca deneyim edinirsiniz. Yüksek yolu, alçak yolu ya da görünmez yolu deneyimleyebilirsiniz, ama sadece deneyim edinirsiniz. Kuşku size kötü bir seçim yapabileceğinizi söyler, ve yapamazsınız. Yalnızca deneyimleyebilirsiniz. Kuşku, sizin o küçük insan kapanında kalmanıza neden olur, küçük kalmanıza, sürekli “Ben küçüğüm” oyununu oynamanıza neden olur. Diğer enerjilerden çok, kuşkuyla eğleniyorsunuz. Onu seviyorsunuz. Ona bağımlısınız.
Bugün burada bulunan, bugün dinleyen ya da bunu sonradan okuyan ya da dinleyen her birinize sorum şu: kendinizden kuşku duyma oyununun üstesinden gelip de gerçekten hissetmeye hazır mısınız? Çünkü kuşku ve hissetmek – hissetme yeteneği – elele gider. Kuşku duyduğunuz zaman, gerçek hissi engellersiniz. Kuşku duyduğunuz zaman, hissetmekten korkarsınız, çünkü hissetmek sizi büyük kılacaktır.
Hissetmek, sizi yeniden gerçek kılacaktır.
Kuşku oyununu durdurmaya ve yeni bilincin muzaffer keşfini yapmanın nasıl bir şey olduğunu keşfetmeye hazır mısınız?
Ve öyledir.
Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 50.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Kırmızı Çember her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Kırmızı Çember toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Kırmızı Çember bolluğunu, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışlarıyla sürdürür.
Kırmızı Çemberin en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.
Sorular ve Yanıtlar
Kırmızı Çembere sunulmuştur
5 Ocak 2008
www.crimsoncircle.com – www.kirmizicember.org
Ve öyledir, sevgili Şambra, kuşkusuz! (kahkahalar) Biz bu değerli ânı paylaşmak ve yeni bilince, yeni boyutlara girme maceramızı paylaşmak için buradayız.
Sizinle oynadığımız o küçük oyun, tabi sizinle anlaştıktan sonra, size bugün, ama özellikle dün, bazı hisler aşılayacaktık ki, gerçekten kesinkes bir şey hissedebilesiniz diyeydi. Birçoğunuz, bent kapaklarının bu şekilde açılmasıyla, şu anda insan bilincinde neler olduğunu hissetti. Birçoğunuz, bu yıl olabileceklerin potansiyelini hissetti. Birçoğunuz, size çok yakın olanların korkularını ve acılarını hissetti. Ama yaptığımız şuydu, sizin tümüyle hissetmenize izin vermek, böylece tepkinizi gözlemleyebilecektiniz. Kendi kuşkunuzun nasıl devreye girdiğini, neredeyse hisleri reddederek onları uzaklaştırmaya çalışmasını gözlemleyebildiniz. Kendinizden kuşku duydunuz. O muazzam his/bilinç/enerji akışı içinize geldiğinde, neyi yanlış yaptım diye merak ettiniz. Neden böyle hissettiğinizi merak ettiniz. Ve bu sizinle ilgili değildi. Değildi. Siz, dışsal şeyleri hissediyordunuz. Başka insanları ya da belki yalnızca bizi hissediyordunuz.
Kuşkunuz devreye girdiğinde, hisleri nasıl boğduğunu fark ettiniz. Ve o sonra içeri girer ve zihni karıştırır. Ve sonra da mutlakiyetinizi, egemenliğinizi elinizden alır. Sezginizi, şeyleri hissetmenin ve anlamanın ve onlarla, sahiplenmeden başa çıkmanın doğal yeteneğini elinizden alır. Gerçekten hissetmek konusunda harika bir deneyim yaşadınız.
Şimdi, bir dahaki sefere yaşamınıza bir his çığı düştüğünde, kuşku duymadığınızı, neyi yanlış yaptığınızı merak etmediğinizi hayal edin. Neler oluyor diye merak etmediğinizi ya da ondan nasıl kaçacağınızı düşünmediğinizi hayal edin. Kuşku duymak yerine, saf sezginizi kullandığınızı. O zaman sezginiz kesinlikle, deneyimin, enerjinin derinliklerini hissetmenize, onun birçok katmanını hissetmenize, onun neden orada olduğunun tüm potansiyellerini ve sonuçların potansiyelini, hem de onu manipüle etmek zorunda kalmadan, yalnızca hissetmenize izin verirdi.
Kuşku yerine sezgiyi kullandığınızı hayal edin, yaşamınız ne kadar zenginleşirdi – sadece bir insan olarak değil, ama tanrısal bir meleksi varlık olarak da – yaşamınız aslında ne kadar daha zengin olabilirdi. Ve sürekli onun (hislerin) size ait olmadığını anımsamak. Size ait değildir. Ha, kendi enerjinizi hissettiğiniz zamanlar olacaktır, ama sezginiz, onun size mi yoksa bir başkasına mı ait olduğunu size bildirecek kadar ayırt edici olacaktır.
Biz bundan daha önce de söz ettik ve bu, 2008 için bir hatırlatmadır. Içinize aldığınız ve hissettiğiniz ve kuşkulandığınız bir dolu şey, size ait değildir. Birçoğunuz çok meydan okuyan deneyimler yaşadınız, dibe vurmanın, çok şey kaybetmenin, fiziksel rahatsızlıklar ve zorluklar yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hissettiniz. Siz bunları insanlık adına ve melekler adına yaptınız. Bunu, sanki size aitmiş gibi üstlenmeye bayılıyorsunuz, o kadar ki, bu hislerin ve farkındalıkların sizi çok yalnızlık çektiğiniz bir mekâna sürüklemesine izin veriyorsunuz.
Bu bir oyundur. Ve siz bunu başka insanlar, başka melekler için üstleniyor ve gerçekten size aitmiş gibi olması için, sanki bu bilinçle bir şey yapıyormuşsunuz gibi, kendinizi yalnızlık çektiğiniz bir mekâna koyuyorsunuz. Ve sonra da yalnızlık hissediyorsunuz. Kimse neler yaşadığınızı anlamıyormuş gibi hissediyorsunuz. Ve komik olan şu ki, bunları onlar adına yaşıyorsunuz! Başkaları adına bu enerjiye bir çözüm bulmanın yollarını bulasınız diye bu şeyleri üstleniyorsunuz. Bundan vazgeçmek zamanıdır.
Bunu o kadar uzun zamandır yapıyorsunuz ve bu konuda öylesine uzman oldunuz ki, bunu salıvermek biraz zor olabilir. Diğer herkesin bilincini üstlenmek yerine kendi yaşamını yaşamaya başlamak biraz meydan okuyabilir. Bilinç ligine hizmet ettiğinizden bu yana o kadar çok zaman geçti ki, bunu kendiniz için gerçekleştirmenin nasıl bir şey olduğunu unuttunuz.
Sanki şu anda Dünya’da bulunmanızı değerli kılsın diye yapmak zorunda hissettiğiniz bu şeyin birçok katmanı var. Herşeyi herkes adına üstlenmeniz ve size aitmiş gibi davranmanız gerekiyor (sanıyorsunuz), çünkü siz elbette uzman olansınız. Siz yapmazsanız, kim yapacak? Ama, Kuthumi’nin dediğini anımsayın, “Bu, siz çağıdır – Siz,” ve bu herkes için geçerlidir. Onların kendileriyle – kendi enerjileriyle, kendi hisleriyle, varsa kendi kuşkularıyla – ilgili sorumlulukları almalarının zamanı gelmiştir, böylece siz de kendinizi bir sonraki düzeye geliştirebilir ve yükseltebilirsiniz. Ve elbette, siz şimdiden bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz – Bayrak olmak, yeni bilincin rehberi ve öğretmeni olmak. Bir yolun ve yol üzerinde de araç gerecin olduğunu başkalarına gösterecek kişi olmak. Tanrı’yla insanın birleşmesi, kaynaşması yönünde bir arzu olduğunu göstermek.
Böylece Şambra, yeni bilinçte o rehberi, o Bayrağı, o öğretmeni olmak, size kalmıştır. Başka alemlere, adı ya da daha tanımı olmayan boyutlara yolculuk ettiğinizi, oraya gittiğinizi, ve onlar da gittikleri zaman, (sizin gibi) güvenli bir biçimde geri döneceklerini, insanlara gösterebilirsiniz. Şu anda insan bilincinin büyük bir bölümünü kapsayan kuşkular – kuşkular, hisleri boğuyor. Ve hisler olmadığı zaman da siz gerçekte yaşamıyor oluyorsunuz. Kuşku duyduğunuzda, doğal sezginizi kullanmıyorsunuz. Kuşku bir oyundur, ve az önceki oturumumuzu sonlandırırken söylediğimiz gibi, bu oyunu bitirmek zamanıdır.
Kuşku duyduğunuz zaman, sezginizi kullanın. Kuşkunun sizi kapana kıstırdığını ve boğduğunu hissettiğiniz zaman, bir an durun. Derin bir nefes alın. Ve sezginizi devreye sokun. “Şimdi ne yapmalısınız?” Sezginizi kullanın ve deneyime girin. Kuthumi’nin söylediğini anımsayın, “Kuşku duyduğunuzda deneyimlemeye girişin.” Bunların tümü birbirine bağlıdır.
Bu yıl, gerçekten hissetme ve deneyimleme yılıdır. Bu yıl, Şambra, sizin zamanınızdır. Ve böylece, sorularınızı almaktan mutlu olacağız.
1.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Tobias, yükselişi bütünleştirme yolunda bana geri geldiğini hissettiğim veçhelerimin büyük bir çoğunluğu, korku, acı, yoksunluk vs ile ilgili olanlardı. İki ay önce çok farklı bir veçhe geldi, muhteşem, görkemli bir ses, çok merkezinde ve egemen. O zamanlar benden çok ayrıydı, bir adı vardı ve ben o bilincin bana konuştuğunu duydum. Bu üç hafta kadar falan sürdü ve sonra sanki yok oldu. Ben o sesi nefesimle içime çekerken, sanırım bir şekilde benimle kaynaştı. Dün onu yeniden hissettim, benden çok ayrı, ama çok da yakın. Bu dinamiği nasıl açıkladığını benimle paylaşabilir misin lütfen.
TOBIAS: Gerçekten de, o, kendinin, tanrısallığının Yo-ham enerjisidir. Öncelikle, ondan kuşkulanma! Onu deneyimlemek için kendine izin ver. Sezgin her yerde yazılı. Sezgin, bu özün ne olduğunu biliyor. Hatta o – biz onu bir veçhe olarak bile tanımlamak istemiyoruz. O, senin sadeliğin. Tanrı-benliği.
Şimdi, birçoğunuzun deneyimlediği gibi, bu hisler geldiğinde – ve siz onlardan kaçmadığınızda, onları bedenlediğinizde – sezginiz, onun gerçekte siz olduğunu anlamanıza yardım eder. Şunu da anlaman önemli, bu tür bir deneyimden geçersin ve bazı nedenlerden ötürü, sanki dengeleyici bir düzleme ya da bu boğucu hisse sahip olmadığın bir düzleme ulaşırsın. Bedenin, zihnin, ruhun, duyumsamalara alışıyordur, ve onun için de (bu deneyimler) artık çok dramatik olmaktan çıkarlar. Ama ikincisi de, kendinin bu enerjisiyle yeni ve daha saf bir yerde karşılaşman için, senden kendi bilincini şimdi yükseltmen isteniyor. Şöyle de diyebilirsin; tanrısallığın, insan yanınla karşılaşmak için aşağıya daldı, ama şimdi, tanrısal insan benliğinin Yeni Enerjisi için daha uygun olan yeni bir yerde onunla karşılaşman için, yukarıya doğru gelişmeni istiyor.
Gerçekten, derin bir nefes al ve bu harika deneyimden kuşkulanmaya son ver!
2.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Tobias, ben Ben-bilincimde kendime daha çok güvenerek olmayı seçtim ve bunda başarılı olmaya başladığımı hissediyorum. Ayrıca, bana ait olmayan şeyleri de, özellikle yoksulluk bilincini ve annemle benim birbirimize karşı oluşturduğumuz bağımlılığı salıvermeyi seçiyorum. Yani bana bununla ilgili konuşabilir misin, ve çok kısaca, boğazıma neler oluyor? Teşekkür ederim.
TOBIAS: Gerçekten. Sen bunu yine özellikle vurguladın. Yoksulluk bilincini, başkaları adına üstlendin. Şöyle de diyebilirsin, bu bir dolu geçmiş yaşam eğitimlerine dayanıyor, sen… aslında bunu kabul ettin. Bunu seçtin, bu yoksulluk enerjisine girmeyi seçtin ve sanki üzerinden silkip atamıyorsun. Ama öte yandan, şu anda kendi yaşamını ya da spiritüel başarını parasal başarıyla ölçmek eğilimindesin.
Bir an için dur. Bunca yılda neler öğrendiğine bir bak, kalkıp bize sorular soruyorsun. Deneyimin derinliğine ve zenginliğine bak. Sen bu yoksullukla ve para yapmakla ilgili şeyin ardına saklanıyorsun, ama aslında ne öğrendiğine bir bak. Ruhun bununla ilgilenir. Bankada ne kadar paran olduğu ruhun umurunda değildir! Aslında, bankada hiç paranın olmamasıyla, fark ettiğin gibi bazı gerçekten zengin deneyimlere sahip oldun.
Şimdi, bunların hepsine bir son vermek zamanıdır. Kuşkulara ve bağımlılıklara ve bu tür herşeye bir son vermek zamanıdır. Sen yanıtı zaten biliyorsun. Kalkıp burada soru sorman, bizden onay istediğin içindir, ama anneni bırakmak zamanı olduğunu biliyorsun. Bu (bağımlılığı) kuşatan bir dolu suçluluk hissine sahipsin. Onu bırakırsan öleceğini sanıyorsun. Sen… tek kişi olduğunu sanıyorsun. Ama aslında ruhtan ruha olan enerji böyle olmamalı. O çok özgür ve çok açık bir temele dayanmalı, bağımlılık temeline değil. Sen kendine parasal açıdan bağımlı olma iznini verdin, ama gerçekte herşeyden çok da, duygusal açıdan bağımlı olma iznini verdin.
Böylece burada birkaç şey söz konusu. Herşeyden önce, bu konuda zihninde mücadele etmeye son ver. Zihin enerjisinde fazla zaman harcıyorsun. Ben senin kesinlikle, yaşamın bütünlüğüne nefes almanı istiyorum. Ve yalnızca onu nefesinle içine alıyormuş gibi de yapma, ve sadece azıcık nefes alma, ama onu gerçekten nefesinle içine çek. Kendi içindeki bazı kanalları aç, enerjinin aktığı o kanalları aç ve yeniden hissetmene izin ver. Yalnızca yoksulluğu hissetmek değil, ama herşeyi hissetmek. Ve ben ayrıca, o çok yoğun nefes çalışmanı yaparken – o yolların bazısını açman gerekiyor – kendin için oraya yerleştirdiğin o araçları da çağır gelsinler.
Ben senin ayrıca bir şey daha yapmanı istiyorum. Kabul et – ve bir başkasıyla oturup da çalışmaya gereksinim duyabilirsin, çünkü bazen onların enerjileri bir yankı tahtası işlevi görebilir – ama ben senin, oynadığın oyunlar hakkında konuşmanı istiyorum. Ben senin, oynadığın ve başka insanların oynadığı yoğun oyunlar hakkında bir kitap yazmanı istiyorum. Bunların birbirine nasıl örülü olduğunu göreceksin. Oyunu sürdürebilmen için, bir yanının bu oyundan nasıl vazgeçmek istemediğini görebilirsin. Ama onu bir kez ortaya çıkarıp da nasıl oynadığını kabul ettiğin zaman, ki sen, zihinsel olduğu kadar bir enerji oyunu da oynuyorsun, onu bırakabileceğini göreceksin.
Şimdi bu bazı korkutucu şeyleri tetikler. Yeniden yaşamayı öğrenmek zorunda kalacaksın. Yaşamayı öğrenmek zorunda kalacaksın, ayakta kalmayı ya da varolmayı değil. Ve bu da, geçmişte bazı çok, çok yoğun gruplar tarafından – geçmişteki bazı dini gruplar tarafından – derinliklerine kazınmış ve senin hâlâ tutunduğun eğitimlere ters düşecek. Bu sanki sana yapılmış ve senin de kendi içinde kabul ettiğin bir büyü gibi, ama öte yandan harika bir oyun olduğu için de onu üzerinden atamıyorsun.
O yoğun nefesleri yap. Oyunu nasıl oynadığını yaz ya da başkalarıyla konuş, ve sonra da bir seçim yap. Şu anki seçimin, şimdiye kadar olanlar, çok, çok yüzeyseldi. Ve senin samimi olduğunu düşündüğünü de biliyorum. Sen yalnızca ıstırap içindeydin, hepsi bu. Oyunu bırakmayı seç. Ve sizin deyiminizle günün sonundaki en büyük meydan okuma da, herşeyden çok, ayakta kalmanın ötesine geçen bir biçimde, eski ritüellerin ve eski kavramların, anlayışların ötesine geçen bir biçimde yaşamaktır. Ama… sana burada tüm Şambra’nın önünde sormak zorundayım – ve hemen yanıt vermen de gerekmiyor – ama, gerçekten yaşamaya hazır mısın?
2.ŞAMBRA: Evet, hazırım.
TOBIAS: Bunu söylüyorsun ama…
2.ŞAMBRA: Hazırım.
TOBIAS: Bunu söylüyorsun ama…
2.ŞAMBRA: Hazırım. Hazırım! (kahkahalar ve Tobias da güler)
TOBIAS: Ben senin bu konuda çok nefes çalışması yapmanı istiyorum. Bunu söylüyorsun, ama ben senden…
2.ŞAMBRA: İçimde derin bir korku olduğunu fark ediyorum. Bunu da fark ediyorum.
TOBIAS: Öyleyse sana yeniden soracağım – ve istersen yüksek sesle yanıt verebilirsin – gerçekten yaşamaya hazır mısın?
2.ŞAMBRA: (daha yüksek sesle) Evet!
TOBIAS: Ah, algısı yüksek olan Şambra burada büyük bir tereddüt hissedecektir. Sen “evet” diyorsun, ama enerji “belki, olabilir, az çok, herhalde” der gibi. İçinde kuşku var. O nedenle, ben senin gerçekten içine dönüp buna bir bakmanı istiyorum, ve istiyorsan, gelip popona da tekme atabiliriz. (kahkahalar)
2.ŞAMBRA: Peki, teşekkür ederim.
TOBIAS: Biz teşekkür ederiz.
2.ŞAMBRA: Kısaca boğazım hakkında da bir şeyler söyleyebilir misin?
TOBIAS: Elbette, engellenmiş enerji. Söylenecek çok şey var, ve ben o yüzden, oynadığın bu oyun hakkında konuşmak ve yaşamaktan neden bu kadar korktuğunla ilgili konuşmak zamanıdır, dedim. Onlar hemen orada çıkmaya hazır ve bu yüzden de oradaki acıya neden oluyorlar. Kendinden kuşku duyma. Bazı büyük hastalıklar için kaygılanma. Bu, engellenmiş enerjidir. Şu anda tüm olduğu budur. Sen (onları, söylenecekleri) alıkoyuyorsun.
2.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.
TOBIAS: Biz teşekkür ederiz.
3.ŞAMBRA’NIN SORUSU (Internetten, Linda okur): Kutsal Bakire Meryem, gerçekten bakire miydi?
LİNDA: Bunu ben yanıtlayabilir miyim? Bunu yanıtlamak istiyorum! (kahkahalar) Bunu yanıtlamak istiyorum! (Linda güler)
3.ŞAMBRA: Eğer değilse, din onu neden bakire yapmak gereğini duydu? (kahkahalar)
TOBIAS: Elbette, hadi yanıtla. Biz burada öylece oturup…
LİNDA: (gülerek) Devam et.
TOBIAS: Eh, Marite’nin enerjisi var, bu bir, ki asıl figür o. sonra Kutsal Bakire Meryem enerjisi var ki, onu kilise üretti ve ayırt etmeyen Katoliklerin bilincine kabul edildi. (yoğun kahkahalar) Sana meydan okuyorum, sevgilim! (Tobias güler)
LİNDA: Aynı fikirdeyim!
TOBIAS: Yani bir anlamda, Kutsal Bakire Meryem olarak tapınılan enerjisel bir varlık var. O aslında Dünya’da hiç bedenlenmedi ama diğer alemlerde mevcuttur, ve o, o kadar saftır ki, seks yapmak aklına bile gelmez! (kahkahalar) Başka alemlerde ona sürekli tapınılır, sürekli dua edilir, ve o buna bayılıyor, çünkü onu insanlar ve hatta meleksel alemlerdeki bazıları yarattı, anlıyor musunuz. Onlar bunu yapabilirler.
Ama gerçekte insan olarak Dünya’da yaşamış olan için şunu söylemem gerekir ki… o sekse bayılırdı. (kahkahalar) Hem neden sevmesin ki? Seks kutsal bir deneyimdir. Başka bir insanla tüm düzeylerde paylaşmaya ilişkindir, yalnızca fizikselde değil, ama duygusal ve hatta zihinsel ve her düzeyde, spiritüel. Ve belki de, insanların Dünya’ya gelirken kendilerine verdikleri en güzel armağanlardan biridir. Aşağıda, burada, zorlu bir görev olacağını biliyorlardı, o nedenle, (görevin) tadını daha dolu dolu çıkartabilmek için kendilerine seksi armağan ettiler.
LİNDA: Tanrıya şükür…
TOBIAS: Böylece sanırım hepimiz gerçek yanıtı biliyoruz, ve bunu burada konuşabilmek eğlenceli. Ama seks neden utanılacak bir şey olsun ki? Tümüyle kutsal ve tümüyle tadına varılan bir şey olmalı. Asla bir başka insandan enerji çalmak için kullanılmamalı. Bir başkasını gücünden etmek için asla seksi kullanmamalısınız, ve bu Şambra için daha da geçerli, gücünüzün elinizden alınmasına izin vermeyin.
Biriyle seksi paylaşacaksanız – bedeninizi ve her bir yanınızı – giysilerinizi parçalarcasına çıkarmadan önce (kahkahalar) biraz nefesle başlayın. Hatta giysileri çıkardıktan sonra da – nasıl desek – ilişkiye geçmeden önce de biraz daha nefes yapın. İlişkiye girdiğinizde, biraz daha nefes. Ve şimdiye kadar yaşadığınız en büyük orgazmı yaşarsınız. Böylece, bunu nefesinizle içinize çekin! (kahkahalar) Teşekkür ederiz.
LİNDA: Bakire Meryem bu yanıtı sevdi.
4.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Tobias, bu son ayda, ki bu çok duygusal bir ay oldu, anahtarlarımı kaybettim, ve birkaç hafta sonra da kredi kartımı kaybettim, ve merak ediyorum, bu “yükseliş yolunda herşeyini kaybedersin”in bir parçası mı? Ben bu olduğunu umuyorum da.
TOBIAS: Aslında, hiç bir şey kaybetmedin. Onlar hâlâ oradalar ve eğer hazırsan onları geri çağırabilirsin. Onları kendine geri çağırabilirsin, ve onları çok garip ve alşılmadık yerlerden bulup çıkartırsın. Yani, kayboldukları anlayışını geçelim.
İşte bunlar, geçen ay sözünü ettiğimiz, size ait barometrelerdir… şiddetli dengesizlik demeyelim ama, bazı enerji değişimlerinden geçiyordun ve çok geçmeden bazı şeyleri kaybetmeye başlarsın. Bunlar bazen tam anlamıyla başka bir boyuta geçerler, artık Dünya’ya ait olmazlar. Ama onları geri çağırdığın zaman, yeniden ortaya çıkarlar. Böylece buna, belki de, ‘evet bu, başka bir yerlere giden şeyleri kaybetmekle ilgili, ama onlar yeni ve dengeli bir halde geri gelirler’ diyebilmek için harika bir fırsat olarak bak. Bunların hepsine fazla anlam yükleme.
4.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.
TOBIAS: Biz teşekkür ederiz.
5.ŞAMBRA’NIN SORUSU (Internetten, Linda okur): Üç bilge adamın dediği gibi, “herşeyi salıver”, ve ben bunu kesinlikle yaptığımı görüyorum. Duygular dalganıyor, dengesizlikler – ben şimdi evimin haciz edilme olasılığını görüyorum. Oysa bir süredir satıştaydı, ne ev, ne de arsam satıldı. Daha küçük bir eve, farklı bir çevreye taşınmayı ve evrakları ve kitapları ve eski şeyleri elden çıkarmayı istiyorum. Kiraya çıkmak da özgürleştirici geliyor, daha hareketli olmak açısından. Ama bu giden şeyler, yatırımların kaybedilmesi, nakit akışı, kredi sorunları, genel bir utanç duygusuna neden oluyor ve “ben bunu neden bu şekilde yarattım” soruları, aklıma takılıp duruyor. Bunun çok daha büyük bir işlem/süreç olduğunu biliyorum, ve “Ben O Ben’im” hissiyle, bu duygusal çalkantılarla ilgili hisler arasında sürekli gidip geliyorum. Bu sürecin konusu, zihinden ve kaygıdan uzak durup seçenekleri anlamak oldu. Tam olarak anda olduğum zaman, gerçekten mevcut…
LİNDA: Bu iyi olmayan durum hakkında uzun uzadıya yazıyor.
TOBIAS: Gerçekten. Burada harika bir örnek var – harika bir örnek, Şambra.
LİNDA: Ve bu, kendini gerçekten öğretmeye adamış bir Şambra.
TOBIAS: Gerçekten. Bu, gerçekten sana ait olmayan enerjileri üstlenip de, seninmiş gibi davranmaya harika bir örnek, böylece… sen başka insanlara yardım ettiğini varsayıyorsun. Böylece burada – bu aslında global bir yelpazede ama özellikle de Birleşik Devletler’de oluyor – ev piyasasında, türlü enerjisel ya da bilinçsel nedenlerden ötürü büyük dengesizliğe düşmüş bir durum var. İnsanlar evlerini kaybediyorlar ve bu aslında birçok açıdan şöyle tercüme edilebilir, onlar değişiyorlar. O eski rahatlık düzeyini kaybediyorlar. Ve aslında bir bilinç evrimi işleminden/sürecinden geçiyorlar.
Şimdi, gördüğünüz gibi, çok bilge ve çok deneyimli bir Şambra, ama kendini aynı durumun ortasında buluveriyor. Neden? Çünkü, şu anda evini kaybeden binlerce insana şefkat duyuyorsun. O bilince daldın – atladın – ve dedin ki, “Onlara nasıl yardım edebilirim? Aynı deneyimden geçeyim. Evimi, ben olduğunu sandığım herşeyi – arazimi, paramı – kaybetmek nasıl bir şeydir?” Öylesine çok empati duyuyorsun ki, onlar adına kendine böyle bir deneyim hazırlıyorsun.
Şimdi, burada ilginç olan, senin çıkış yolunu bulacağındır. Sen – evini kaybetsen bile – kendi değerine ve para durumuna sahip çıkmanın nasıl bir şey olduğunu öğreneceksin, ama yeni ve çok etkin bir biçimde. Tıpatıp aynı enerjiden geçip bir çözüme ulaşmakla, bu çözümü daha global bir bilinç düzeyinde paylaşmakla, yeni potansiyelleri açmakla, tüm bu insanlara büyük bir hizmette bulunduğunu algılıyorsun.
Ama “sen”, o sınırlı küçük insan benliği, buna bu şekilde bakmıyor. Bazı hatalar yaptığını düşünüyorsun. Belki yanlış işe girdiğini ya da yanlış bir yatırım yaptığını düşünüyorsun. Kendinden şimdi kuşku duyuyorsun. Böylece bu kuşku, bu süreçten geçmenin nasıl bir şey olduğunu gerçekten deneyimleme fırsatını elinden alıyor. Kuşku, kendin için bulduğun ve şu anda aynı süreçten geçen binlerce aileyle de paylaşılabilecek çözüm potansiyellerini de elinden alıyor.
Ama sonuçta sana şunu sormam gerekiyor, şimdi bu Yeni Enerjide bunların hepsinden geçmen, gerçekten de gerekiyor mu? Suyun ne kadar derin ve soğuk olduğunu anlamak için aynı havuza dalman mı gerekiyor? Yoksa, bu hissi ve sorunu ve çözümü, insan benliğinin onu burada deneyimlemesi yerine, farklı bir boyutsal düzeyde deneyimleyebilecek yeni bir yanın, yeni bir bilinç parçan var mı? Bunların tümünün 3B fiziksel deneyiminden geçmeden, şefkat duymanın ve hissetmenin bir yolu var mı? Böylece, başkalarına yardım etmeni sağlayacak şefkate yine de sahip olacak ve belki daha etkin bir çözüm bulabileceksindir, daha kolay ve tüm bu insanlarla bir potansiyel olarak global bir bilinç halinde paylaşılabilecek bir çözümü.
Şambra, neye benzediğini bilmek ve enerji dengesizliklerine nasıl bir çözüm getirebileceğinizi bilmek adına o fiziksel havuza atlamak zorunda değilsiniz. Bugüne bunu söyleyerek başladık. Siz bunları kendi üstünüze almak eğilimindesiniz ve size ait sanıyorsunuz, oysa değildir. Sizler Yeni Enerjideki rehberler ve öğretmenlersiniz, ama bunları doğrudan üstünüze almak yerine, sizi, potansiyelleri paylaşmanın, insanlıkla yeni bilinci paylaşmanın yeni yollarını bulmaya yüreklendiriyoruz. Teşekkür ederiz.
6.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Merhaba Tobias. Şimdi Yılı kutlamaları için buraya gelip de yuvayı bulduğumdan bu yana tam olarak dört yıl geçti. Bu, inanılmaz bir yolculuk oldu… her türlü şeyden geçtim… kendimi buldum…. ve bildiğin gibi, yeni bir işim var ve yeni bir maceraya atılıyorum. Bu maceraya girişmeden önce, benimle paylaşmak istediğin, bilmemi istediğin, hatırlamamı istediğin herhangi bir şey var mı diye merak ediyordum.
TOBIAS: Evet, gitmeden önce gazı ve ışıkları kapatmayı unutma. (bazı gülüşmeler, Tobias da güler)
6.ŞAMBRA: Tamam.
TOBIAS: Gerçekten. (duraklar) Evet, var. Sen, birçok Şambra’nın enerjisini üstlendin, özellikle Şambra’nın, onlarla geçmişte olan bağın yüzünden – dünyanın her yanındaki Şambra’nın – ve onların birçok zorluğunu ve ıstırabını ve meydan okumasını üstlendin. Ve sanırım sen zor yolu buldun, ya da bazen zor olan yolu, yani bunu onların üstlenmesi gerektiğini (anladın). Onların kendi sorunlarını kendileri çözmeleri gerekiyor.
Sen öyle bir noktaya geldin ki, ve biz bundan çok sık söz ettik, ben size sürekli şunu söyleyip durdum, “Peki ama siz sizle ilgili ne yapacaksınız? Kendinizle ne zaman ilgileneceksiniz? Kendinize ne zaman güveneceksiniz? Ne zaman durup da…” ve ben size bu sözleri söyledim, şimdi yine söyleyeceğim, “… Şambra kurbanı, Şambra şehidi olmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? İhtiyaçlarınızla, bilincinizle, evriminizle ne zaman ilgileneceksiniz?” Bu, onların zorluklarını ve acılarını üstlenmek yerine, tüm diğer Şambra için çok daha muhteşem bir ışık sütunu oluştururdu. Sen, içinden geçmek için kendine izin verdiğin şeylerden çok daha muhteşemsin, ve bunu da biliyorsun, kuşku duysan da.
Şimdi zamanıdır. Sen… bir çıkmaz sokağa geldin. Pek de uzun olmayan bir zaman önce, Şambra’yı salıvermeni gerektiren bir yere vardın, ama yine de, bildiğin gibi, hâlâ onların yanında kalacak kadar şefkat hissettin, ama şimdi, kendinle ilgileniyorsun. Bırak da bu tüm Şambra için bir örnek olsun – kendilerine nasıl bakacaklarının örneği. Bolluk ve mutluluk ve sevinç gibi şeylerin yaşamlarına girmesine nasıl izin vereceklerine bir örnek. Bırak örnek bu olsun, daha önce yaptıkların değil. Kurban, şehit enerjisi çok eski. İsa’ya sor istersen. (bazı gülüşmeler)
6.ŞAMBRA: Çok teşekkür ederim.
7.ŞAMBRA’NIN SORUSU (Internetten, Linda okur): 12 yıl önce ölen çocuğumla olan ilişkim kafamı karıştırıyor. Evden katılınan Rüya Yürüyüşü Doğum Kursu’nu aldığımda, ki inanılmaz bir kurstu, kızımın yeniden enkarne olmaya hazır olduğunu hissettim. Geri geleceği için ve ben de onu göreceğim diye çok heyecanlıyım. Bu bilgi için teşekkür ederim, Adamus. Eğer uygunsa, onunla olan bağım hakkında bilgi edinmek istiyorum, ve ona olan sevgimin, onu hiçbir biçimde kısıtlamasını da istemiyorum. Teşekkür ederim.
TOBIAS: Gerçekten. Bu sevgili varlık geri geliyor. Bizim tam bir tarih ya da yer vermemiz uygun olmaz, ama işte bu, o varlığın gözlerine baktığın zaman bileceğin durumlardan biridir. Bu sevgi, binlerce yıl öncesine dayanıyor.
Öyle varlıklar var ki – ve bu tüm Şambra için geçerli – ama öyle varlıklar var ki, Ateş Duvarı’nı terk ettikten sonra ilk onlarla karşılaştınız ve ilk onlarla oynadınız ve ilk onları sevdiniz. (Ateş Duvarını) terk ettikten sonra kendinizi çok yalnız hissettiğinizden, ama ansızın çevrenizde başka ruhların da olduğunu fark ettiğinizden söz ettiğimizi hatırlayın. Ve geliştirmeye başladığınız… şimdi buna dostluk derdiniz ya da birçoğunuzun ilk aşkı. Ve bunlar, en güçlü ve en güzel bağlardandır. Spiritüel ailenize, hatta ondan da öncesine uzanır.
Böylece, sözünü ettiğin varlık böyle bir enerjiye sahip. Bazılarınız bunu ruh eşi ya da ikiz alev dediğiniz şeyle karıştırıyorsunuz, kendinizin eksik bir parçası sanıyorsunuz, ama bu şöyle bir şeye benzer – nasıl demeli – ilk çocukluk arkadaşlarınızı anımsıyor musunuz, o kadar küçük ve masum olduğunuz için birbirinizden ne çok şey öğrendiğinizi? İşte bu varlıkların bazısı da böyledir ve senin sözünü ettiğin de böyle. Onlar geri gelmeye ve yeniden seninle olmaya neredeyse karşı koyamazlar. Teşekkür ederiz.
8.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Merhaba Tobias. Merhaba Şambra. Merhaba Şambra. Buraya çıkmak ve ölesiye korkmamak, güzel! Yani aranızda bundan çok korkan varsa, üzerinde çalışmaya devam edin. Benim, hislerle ilgili bugünkü konuşmaya dayanan bir sorum var, ama bu, ana-babalık etmeye ve çocuklara ilişkin. Benim üç çocuğum var. Ve ev biraz heyecanlı oluyor, çünkü çocuklar çok hisseden varlıklar. Ve ben senin, istersen tabi, belki kendi bakış açına ya da Sam’in bakış açısına göre, çocuk olmanın nasıl bir şey olduğu ve onların neler hissettiği hakkında konuşmanı isteyecektim. Geçenlerde evliliğimle ilgili şunu gördüm – teşekkür tatlım, aşkım – anlayış, huzur sağlıyor, ve artık korku ya da kaygı ya da üzüntünün olmadığını anlayabilmek. Ve sen, çocuklarımızı anlamamıza, hisseden varlıklar olarak onların nelerden geçtiklerini anlamamıza yardım edebilirsen, biz de onların hisleriyle bağlantıda kalmalarına ve sezgisel bilişe sahip varlıklar olmalarına yardım edebilirdik. Teşekkür ederim.
TOBIAS: Gerçekten. Güzel söyledin. Ve bugünlerde çocuklar – biz burada genelliyoruz – ama onlar sürekli bir ikilem içinde yaşıyorlar. İkilem, çünkü kendi hislerine ve kendi sezgilerine sahipler, ama aynı zamanda da şu anda çok karmaşık ve zihinsel bir dünyada yaşıyorlar. Onun için de, sürekli dünyalar arasında gidip geldiklerini hissediyorlar, ve biz ruhsal dünyayla insan dünyasından söz etmiyoruz. Biz his dünyasından söz ediyoruz, sezgi ve yaratıcılığa karşı, zihinsel, istatiksel ve yapısal hisler. Bu, onlar için çok, çok kafa karıştıran bir şey.
Bir noktada pes ediyorlar, genelde 7 ya da 8 yaşlarında, çünkü o yapısal ve zihinsel enerjilere boyun eğmek zorunda hissediyorlar. Buna yavaş yavaş ama emin bir biçimde boyun eğdikçe de bir direnç ve neredeyse bir bunalım ortaya çıkıyor, ve ergenliğe ulaştıklarında o öteki dünyanın – benim “onların” dünyası dediğim his dünyasının – gizlenmesi gerektiğini tam olarak kabul etmiş oluyorlar, ve tam da bunu gerçekleştiriyorlar. Yani onu (o dünyayı) gizliyorlar, saklıyorlar. Ergenlikten çıktıklarında, bir yanları, bunu yaptıkları için kızıyor. İsyan ediyor ve bu isyanını da ona en yakın olan ana-babaya ya da eşe ya da öğretmene yönlendiriyorlar. Böylece sonradan üç ila belki on yıl sürecek, öfke dolu, isyankâr davranışlar ortaya çıkıyor.
İlginç olan, onların iki dünyada yaşadığını kabul etmektir… yani sanırım bizim basitçe yaratıcı/hislerin, zihinsel ya da kontrol ya da yapısal dünya dediğimize karşılık gelmesidir. Bu konuda çok ikilem içindeler, ve herşeyden çok, onları dinleyecek birine ihtiyaçları var. Cafcaflı konuşmalara ihtiyaçları yok. Bir dolu söze ihtiyaçları yok. Kurallara ihtiyaçları yok. Onları dinleyecek birine ihtiyaçları var. Size çelişkili ve saçma sapan gelse bile, sadece dinleyin. Belki soru da sorarsınız, ama onların konuşmasına izin verin, çünkü konuştukça, hisleri daha açık, berrak hale gelir ve kendi gerçeklikleri de daha açık bir hal alır, böylece ikilem içinde hissetmezler. Bunun bir dualite dünyası olduğunu anlarlar. Yani şu anda onları dinlemek, çok, çok önemlidir. Ve onlardan taleplerde bulunmak yerine, onlara seçimler sunun. Her zaman.
8.ŞAMBRA: Kısacık bir soru daha ve istediğim de kısacık bir yanıt. Benim bir projem var, bunu ana-babalar ve çocuklar adına gerçekleştirdim ve bu yıl sunmayı umuyorum. Bana tamamlandı gibi geliyor, ama sen çabucak bir göz atıp eklemem gereken herhangi bir şeyin olup olmadığını bana söyleyebilir misin, bu bana çok yardımcı olur. Teşekkür ederim.
TOBIAS: Elbette. Enerjisel bir göz atmaktan mutluluk duyarız, ve Kırmızı Çember’dekilerin, yani şirkettekilerin de, buna insanca bir göz atmaktan mutlu olacaklarını hissediyoruz, ve biz biraraya gelip sana bu konudaki görüşümüzü bildireceğiz.
8.ŞAMBRA: Daha sonra mı?
TOBIAS: Gerçekten de.
8.ŞAMBRA: Tamam.
TOBIAS: Evet, ben değil ama Cauldre ve biraz da Linda, “Ah, Tobias, burada nasıl bir yol açtığını farkında mısın?” diyorlar, çünkü biri yaparsa, arkası gelecektir. Ama biz buna bir göz atmaktan memnun olacağız.
8.ŞAMBRA: Tamam. Teşekkür ederim.
LİNDA: Sanırım Tobias’ın asıl söylemeye çalıştığı şu, biz eğitim ve çocuk alanlarında çok şey yapmaya açığız. Eğitim konusu “Tobias’a Sor” oturumlarında çok ele alındı. Böylece bu konuya bir pencere açılıyor. Yani sanırım seni şu şekilde yanıtlamaya çalışıyor, bu projelere bakma ve bu tür şeylerin yaratılmasına gerçekten yardımcı olup üzerinde çalışma açıklığına hızla ulaşacağımız bir noktaya geliyoruz. Doğru mu?
TOBIAS: Seni küçük kanallık yapan, seni! (kahkahalar)
LİNDA: Eh, büyük laf ettim! (kıkırdar) Tobias, sana bir soru daha, ve bu, günün sondan bir önceki sorusu.
9.ŞAMBRA’NIN SORUSU (Internetten, Linda okur): Herkese Merhaba. Ben, Belçika denen ve iki farklı kültürden gelen, farklı diller, yani flemenkce ve fransızca konuşan toplulukların biraraya getirilmesiyle yaratılmış, küçük bir ülkede yaşıyorum. Bu toplulukların arasında siyasal düzeyde çok gerginlik var, ve bazı kişiler ülkeyi bölmek istiyor. Ve bu yıl, seçimlerden sonra bir geçici hükümet kurmak altı ay aldı, çünkü tam anlamıyla çalışacak bir hükümet konusunda anlaşamadık. Bize bu durumla ilgili, bu eski açmazla, onun kaynağı ve potansiyelleri ya da bu açmazı halletmeyle ilgili, daha yükseklerden gelen bir bakış açısı sunabilir miydin acaba? Yanıtına teşekkürler.
TOBIAS: Biz bunu bir deney olarak görüyoruz, şöyle ki, geçmişleri, tarihi kökenleri çok, çok güçlü iki ayrı grubu alıp da, farklılıkları halletmelerini sağlayabilir misiniz? Bu sanki gerçek bir kültürel deney, ve bazen iyi gider, ve bazen de gitmez. O nedenle, bize soracak olursan, Belçika’daki enerji, özellikle de bu yıl, ping pong topu gibi olacak. Gidip gelecek. Bir ayrılmak istenecek, bir birleşmek.
Ve bu, Şambra için, enerjisel olarak, içinde yaşaması enerjisel olarak tüketici bir bölgedir – ya da olabilir. Başka insanlar için çok tahrik edici, uyarıcı olabilir, ama hisleri farkında olan Şambra için çok, çok zor olabilir. Çünkü mücadele var, meydan okuma var, ve şu anda o topun nerede olduğunu söylememiz gerekirse, masanın “Ayrıl ve özgün kültürüne geri dön” diyen tarafında. Ama hızla masanın “Şunu birlikte halledelim” diyen öbür tarafına geçebilir. Dediğimiz gibi, özellikle de Şambra için bu, enerjisel olarak insanı çok tüketen bir bölge, o nedenle, orada yaşamayı sürdüreceksen, bunu da bil. Teşekkür ederiz.
10.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam): Selamlar Tobias. Ve daha güneş batmadı, onun için Sebt gününüz de kutlu olsun. Sadece sana ve Linda’ya atışmalarınız için teşekkür etmek istedim. Siz gerçekten, gerçekten harikasınız. Ve salonun arkasında oturan ve enerjiye katkıda bulunan Avustralyalı çoban köpeğim, Marty de size teşekkür etmek istiyor.
LİNDA: Gerçek bir rokçudan gelen bu sözler, bir iltifat, bir övgü doğrusu.
10.ŞAMBRA: Tümüyle! Eh, ben Van Halen’s (grubunun) yeni basçısıyım ve Madison Square Garden’de çalacağım ya da öyle bir yerde! Her halukârda, dokuz yıl önce bir seçim yaptım… ve ben buraya bir yıllığına geldim ve şunu sormak istiyordum, ama sanırım bir soru sormaktan çok, bir bakış açısı almak istiyorum. Dokuz yıl önce, kalp kapakçıklarımdan birinin bozulmasına izin vermeyi seçtim ve bir açık kalp ameliyatı geçirdim. Ve o sırada, bir ölüm deneyimi (ölüme yakın bir deneyim) olarak paylaşabileceğim bir hal yaşadım. Kendimi, katıksız saf mutluluktan oluşan eflatun bir boyutta, yaşayan bir ışık topu olarak deneyimledim. Ve bu süre boyunca – bu beş, altı saatlik bir ameliyattı – hislerimle genişlediğimde, beni çevreleyen altı ila sekiz başka varlık deneyimledim. Ve ben hislerimle genişlediğimde, biz sorgu sual etmeye başladık ve bu telepatik olarak gerçekleşiyordu. Başta, “Vay canına, okuduğum herşey gerçek!” diye düşündüm. Ve ben soruları anımsamıyorum, gerçi ameliyattan sonraki iyileşme döneminde bir ay boyunca hatırladım ama, deneyimin sonunda geri gelmek istemediğimi çok net bir biçimde anımsıyorum. Ve onlar bana dedi ki, “Bir seçime sahip değilsin. Geri gelmek zorundasın, işin daha bitmedi.” Ve o zamandan beri de gerçekten ilginç bir yolculuk oldu. Ve ben yalnızca, senin daha geniş bir bakış açısından görüşünü almak istedim, o saf mutluluğun eflatun boyutundayken, ben neredeydim? Yaşayan bir ışık topu olarak bu, spiritüel bir varlığın fiziksel bedenin dışındayken sahip olduğu gerçek doğasının bir parçası mıdır? Ve genel olarak, tüm bu şeylerle ilgili senin görüşün nedir? Teşekkür ederim. (bazı gülüşmeler)
TOBIAS: Gerçekten. Yasal tıp adamlarının sizin için neler yapabilecekleri şaşırtıcı değil mi? (izleyiciler ve Tobias güler) Biz seninle burada şakalaşıyoruz, çünkü yaşadığın çok gerçekti. Şimdi ben… sen soruyu sordun, ben de onu ölçüp biçeceğim. Nerede olduğunu sordun. Sen bu ameliyat sırasında tam anlamıyla kalbindeydin. Yani, faaliyet orada oluyordu. Ve sen, kalbine girmek için kendine izin verdin, sadece fiziksel kalbine değil, hislerine de, şefkatine de… hatta onu çevreleyen renklerin tümü de deneyimin bir parçasıydı.
Orada, düzenli olarak birlikte çalıştığın meleksel varlıklar sana katıldılar, ve onlar, bunun gibi zamanlarda, özellikle ameliyat sırasında, çok, çok hassas enerji ağlarının ve enerji bağlantılarının dengesini tutmaya yardım ederler. Ama sen çok daha… o başkalaşmış halinde onlarla konuşmaya çok daha açıktın. Sen onlarla düzenli olarak buluşuyorsun, hepiniz bunu yapıyorsunuz, meleksel varlıklarla çalışıyorsunuz, ama o deneyimleri anımsamak çok zordur. (Bu deneyimin) yoğunluğu yüzünden ve bir dereceye kadar da ameliyatta verilen ilaçların etkisiyle, normalde herhangi bir gecede çıkıp başka alemlere gittiğinde hatırlayacağından daha fazlasını anımsayabildin.
Özü ya da bilgiyi alıkoymak, türlü nedenlerden ötürü çok zordur. Bir tanesi, iki alem arasındaki farklı işletim sistemleri yüzündendir. Biri çok zihinseldir. Bir dil kullanmakta, kelimeleri tanımlamaktadır, oysa öbür alemlerde… saf meleksel alemlerde kelimeler kullanılmaz. Onun için de, rüya ya da fikir diyeceğiniz bir şeyi geri getirmek çok zordur. O, kelimelerden oluşan bir tanıma sahip değildir. Onu buraya geri getirmeye çalıştığınızda, sanki çözülüp yok olur. Gerçi o hâlâ mevcuttur ama, zihniniz onu nasıl anlayacağını ya da kavrayacağını bilemez. Ancak, bunu belirttikten sonra (şunu da söylememiz gerekir), sizler öyle bir çağa/döneme giriyorsunuz ki, bu bilgileri bu aleme getirmeye başlayabilecek ve onu kelimelerle tanımlamak zorunda olmayacak, ama genel olarak hislerle anlayacaksınız.
Aslında sen, geri dönmek ya da dönmemek konusunda bir seçime sahiptin. Bu diğer alemlerde kalmak, hele ki bir sağlık sorunun varsa, hele ki yaşamında insana ilişkin büyük bir kriz varsa, çok, çok zordur. Bu diğer alemlerde kalmak çok zordur. Ve yine de sen ve hemen hemen tüm Şambra, buraya, Dünya’ya, enerjisel bir yeniden-topraklanma cihazı yerleştirdiniz, çünkü bunun çok baştan çıkarıcı olduğunu biliyorsunuz… ah, bu (baştan çıkarıcı) doğru kelime değil Cauldre… ama diğer alemlerde kalmanın zor olduğunu biliyorsunuz. Ama siz, çalışmanızı buradan sürdürmek için sürekli buraya geri gelmek için kendinize söz verdiğinizi biliyorsunuz.
Sen bundan neredeyse her gece geçiyorsun – hepiniz, uykunuzda – her gece, (Tobias güler) kendinizi o cesede neden yine sürüklediğinize ve bir kez daha onu yaşadığınıza şaşıyorsunuz! (kahkahalar) Bazılarınız bunu yapmıyor. Bazılarınız orada kalmayı seçiyor, ama hepiniz sevgiyi ve şefkati ve adanmışlığı anımsıyor ve kendinize buraya geri gelme iznini veriyorsunuz. Neredeyse hepiniz, burayı şimdi terk etmenin, bir dolu yaşamın boşa harcanması anlamına geleceğini hissediyor, çünkü bu o zamandır. Bu, yeni bilinç zamanıdır. Bu, Siz/Sen çağıdır. Ve bu, seni buraya geri getirmeye yardımcı oluyor.
Şimdi, buradaki gerçek soru şu, (a): “Bu deneyimler gerçek mi?” Kesinlikle. İnsan dediğin deneyimden daha gerçek. İkinci soru da şu: “O duyuyu nasıl alıkoyarsın? Olanı nasıl hatırlarsın?” Burada birkaç şey söz konusu. Seçim yapmak. Kuşkuyu salıvermek – ve bu, bu işin büyük bir bölümünü oluşturuyor, zihin, elle tutulur olmadığı için deneyimden kuşku duyacaktır – bunu bırakmak ve sezgisel olarak deneyimi hatırlamana izin vermek. Bazılarınız diyecek ki, “Ama ben hiçbir şey hatırlamıyorum, benim böyle deneyimlerim yok.” Ben, bunu söyleyen her birinize meydan okuyorum; bu yıl, hissetmenize izin verin.
Şimdi bu büyük bir meydan okumadır, çünkü hisler bunaltıcı ya da fazlasıyla yoğun olabilir. Bu Şaud’dan önceki küçük deneyimimizden de bildiğiniz gibi, size bir his patlaması yaşattık ve bundan pek de hoşlanmadınız. Sanki bir şey yanlışmış gibi hissettiniz, bir şey… birşeyi yanlış yaptığınızı. Böylece bu deneyimleri filtreliyor ya da kapınızı kilitleyip dışarda bırakıyorsunuz. Ama biz size bu yeni yılda, ister kendinizin olsun, ister dışardan, hislerin yaşamınıza girmesine izin vermeniz konusunda meydan okuyoruz.
Yeniden hissetmek için kendinize izin verin. Bunu yaptıkça, en azından, sürekli yaşadığınız bu diğer boyutlara ilişkin deneyimlerin hislerini anımsamaya başlayacaksınız. Ve bunlar o zaman yaşamınızla, Dünya üzerindeki gerçekliğinizle birleşmeye başlayacaklar. Bu bazen rahatsızlık hissi verecektir, çünkü kendinizi topraklanmamış hissedeceksiniz, yönünüzü kaybetmiş hissedeceksiniz, çünkü siz çok yoğun ve çok gerçek iki enerjiyi birleştirip kaynaştırıyor olacaksınız.
Sonunda giderek, bir yandan normal gündelik insanca şeylerinizi yaparken, bir yandan da aynı anda deneyimlediğiniz diğer boyutları da deneyimleyerek ve farkında olarak işlev görebilir hale geleceksiniz. Yani başka bir deyişle, başkalaşmış bir halde meleksel varlıklarla eflatun bir boyutta olmak yerine, bunu gerçekte deneyimleyebilir ve bunun da, şu anda fiziksel bedeninin içinde bir grup Şambra’nın önünde dururken olmasını sağlayabilirsin. Hepinizin gittiği yer burasıdır.
Ama zor olan, hissin gelmesine izin vermektir. Kuşkuyu salıver, hislerin gelmesine izin ver, o zaman bu deneyimleri düzenli olarak yaşamaya başlayacaksın. Teşekkür ederiz.
10.ŞAMBRA: Teşekkür ederim. Bununla ilgili bir sorum daha var.
TOBIAS: Elbette.
10.ŞAMBRA: Yalnızca bir soru, sorabilir miyim? Bunlar gerçekten benim meleksel ailem mi yoksa yalnızca benim veçhelerim mi?
TOBIAS: Bu deneyim sırasında karşılaştıkların aslında meleksel varlıklardı, senin veçhelerin değil. Bizim karşılık gelen varlıklar dediğimizden, ya da senin düzenli olarak birlikte çalıştığın meleksel varlıklar, ve onlar özellikle böyle zamanlarda, örneğin bu çarpıcı ameliyat sırasında yanında olurlar… onlar sık sık bildiğin ve sevdiğin varlıklar. Eski dostlar.
10.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.
LİNDA: Çabucak son bir soru.
TOBIAS: Elbette.
11.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam): Tobias, ben bu dünyaya babam göçtükten tam beş ay sonra gelmeyi seçtim, ve 30 yıl sonra bununla halleşmeye karar verdim. Ve Peru’ya uçtum ve olan biteni, bunu neden seçtiğimi görmemi sağlayan bir tören, bir ayin yaptım ve sonra A.B.D.’e geri uçtum. Ve orada bir bağlantımın olduğunu hissederek Peru’ya geri uçtum. Ve herşeyi satarak hiç kuşku duymadan, bir nedenden ötürü orada olduğumu bilerek, oraya taşındım. Ve sonunda, yedi yıl kadar önce kanallık yardımıyla yazılmış bir kitapla karşılaştım. Adı, “Stairway from the First and the Seventh Heaven – Birinci ve Yedinci Cenetten İnen Merdiven”. Ve bu İspanyolca, Portekizce, ve benim buradaki rolüm, bunu İngilizceye çevirmek. Ve ben oradayken, bana bu kitabı veren kadın, aslında beni Kırmızı Çemberle de tanıştırdı. Şimdi geri geldim ve bu bana zaten sunulmuştu, anlıyor musun, ruhumun amacını gerçekleştirmek bir tutku halini aldı, (ama) yaşamda engeller ve meydan okumalar varken, bu konuda her gün ilerlemeyi nasıl sürdürebilirim?
TOBIAS: Bu, bugünün mesajına geri gidiyor. Kuşku duyma. Ve Mark ile Chris’in öyküsünü hatırla – bu çok parlak bir öykü! (kahkahalar) Mark yola koyuldu ve fırtınalar çıktığında bile, rüzgarsız zamanlar olduğunda bile, hiç kuşku duymadı. Bunun, deneyimin bir parçası olduğunu ve ona o tamlığı, bütünlüğü sağlayacağını anladı. İnsanlar o kadar sık kuşku duyuyor ki, örneğin, parasız bir döneme girdiklerinde ya da başka insanların meydan okumalarıyla karşılaştıklarında.
(duraklama) Bunu Cauldre kanalıyla söylemeye çalışıyorum… ama – biraz karmaşık – ama aslında sen bu kitabın yazılmasına ya da yaratılmasına aracı oldun, enerjini çok çok-boyutlu bir biçimde kullanarak bunun (bu bilginin, mesajın, kitabın) buraya getirilmesine yardımcı olan grupla çalıştın. Bu nedenle, kitabı okuduğunda muazzam bir aşinalık hissettin çünkü onun bir bölümü senin özündür. Verdiğin sözlerin bir bölümü de bu bilgiyi başka dillerde sunmaktı, çünkü orada, yalnızca kağıt üstünde yazılı kelimelerden fazlası var. Orada gömülü olan enerji türü birçok insana çok, çok çekici gelecektir, çünkü onların gizemli dediği, ve hiç de gizemli olmayan, sadece doğal spiritüel fizik (kuralları) olan şeylerin bazısını açıklayacaktır. Yani senin bu kitapla derin bir bağlantın var.
Kuşkuyu bırakmak zamanı. Zaten yapmayı seçtiğin şeyle devam etmek zamanı. Burada bile sözünü ettiğin olaylara, seni bir yerden başka bir yere, bir gruptan başka bir gruba götüren olaylara bir bakarsan, bu Mark’ın yolculuğudur. Tümüyle bir amaç, bir neden doğrultusundadır ve senin bu yıl çok muzaffer, muzaffer bir keşif yapmanı sağlayacaktır.
LİNDA: Mark’tan gelen bir soruyu yanıtlaman ne tesadüf.
TOBIAS: Gerçekten de! (bazı gülüşmeler, Tobias kıkırdar) Ve Cauldre diyor ki, her ek soru için, bu gece bir kadeh daha şarap içmesi gerekecekmiş! Yani… (kahkahalar)
LİNDA: Başkalarının da ilgileneceğini düşündüğüm son bir sorum var.
TOBIAS: İşte Cauldre’ya bir tane daha! (kahkahalar)
LİNDA: Geliyor! Sam nasıl?
TOBIAS: Yakında Sam hakkında konuşacağız. Sam… Sam bazen – nasıl desek –
LİNDA: Noel’i nasıl geçti?
TOBIAS: Hiçbir şey olmadı.
LİNDA: Ayyyy.
TOBIAS: Olaysız geçti. O kahrolası ana-baba, benim… Onlar vermenin sevincini anlamıyorlar ve… sessiz geçti, ama Sam aslında bazı çok büyük içsel deneyimlerden geçiyor. Onun dışsal… ben bu yüzden az önce çocuklarla ilgili sorulan soruda bu kadar açık olabildim. Dış dünyası, onda bir sorun olduğunu söylüyor. İç dünyası ise ona, herşeyin doğru olduğunu söylüyor.
Peki o şimdi hangisine inansın? Hangisini temel alsın? Böylece şimdi ona parlak bir danışmanlık sunuluyor, yalnızca Saint Germain tarafından değil, ama benim tarafımdan da, ve bu bir üst-ruh düzeyinden yapılıyor. Ama onun aynı zamanda özerk ve bağımsız olduğunu da anlamalısın, yani istediği şeyi seçebilir. Biz onun anlamasını sağlamaya çalışıyoruz, şu anda onunla bazı çok, çok ilginç çalışmalardan geçiyoruz. Gerek Saint Germain’in gerekse benim, onun gelişimi için, içsel dünyasının gelişimi için gösterdiğimiz kişisel ilgiyi hayal edebiliyor musun?
Böylece belki de geçirilen sakin tatil döneminin iyi olduğu da söylenebilir, ama ben burada tüm ana-babalara hatırlatmak zorundayım. Armağan olarak iç çamaşırı ve çorap – bunu yapmayın. Bunu yapmayın! (kahkahalar)
Ve öyledir.
Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 50.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Kırmızı Çember her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Kırmızı Çember toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Kırmızı Çember bolluğunu, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışlarıyla sürdürür.
Kırmızı Çemberin en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.