Yaz-Ortası Yeni Enerji Konferansı

Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur

19 Temmuz 2009

www.crimsoncircle.com – http://kirmizicember.org

(Anders Holte, dokunaklı bir biçimde Geri Dönüş Şarkısı’nı söyler)

TOBIAS: Ve biraraya geldiğimiz bu son kez için… ve öyledir.

Ah, sevgili Şambra, sevgili, sevgili Şambra, dün, Cauldre duygulandı, ve bugün, şaşırtıcı ama, benim insan duygularım kabardı. Ben bunu binlerce yıldır hissetmemiştim. Ağlamanın nasıl bir şey olduğunu unutmuşum. Bu yaşların derimden aşağı akmasının nasıl bir şey olduğunu unutmuşum. Ve neden ağladığımı da bilmiyorum. (duygulu bir biçimde) Sanırım insan olmaya başlıyorum.

Bunun kendimi nasıl iyi hissettirdiğini, tek tek her birinizle olmayı ne kadar uzun zamandır beklediğimi, size anlatamam.

Ah Cauldre, gözyaşlarını engellemeye çalışmaktan vazgeç. Onların umurunda değil. Bırak aksınlar. Hey Allah’ım! Bunlar sevinç gözyaşları, mutluluk gözyaşları olmalı, her birinizi görebilmek, bu ânı paylaşmak, çünkü daha iyisi can sağlığı.

Benim bir sakalım var (bazı gülüşmeler), sanırım gözyaşları sakalıma takıldı, ama, ah Cauldre, bu sakalı gerçekten alıkoymalısın. (kahkahalar) Özür dilerim Linda. (yoğun kahkahalar)

Sonunda uzun kaftanıma kavuştum, ama tüm ısrarlarıma rağmen Cauldre bir tür iç çamaşırı giydi. (Tobias’ın kaftanını kaldırıp iç çamaşırını göstermesi kahkahalara neden olur) Ve şimdi ıstırap çekiyor, çünkü çamaşırın kumaşı gerçekten de sıcak tutan cinsten. (yoğun kahkahalar) Ona söylemeye çalıştım “Kaftana – sadece kaftana- ihtiyacın var.”

(iç çeker) Bir bardak şarap içeceğim. Umarım sence bir sakıncası yoktur. (Linda “Şimdi mi?” diye sorar) Şimdi. Ah, bunu nasıl da bekledim! Nasıl bekledim. (izleyicilerden kahkahalar ve alkışlar yükselir)

(Tobias şarabın kokusunu içine çeker) Ah evet. Bu bir bardak şarap, sevgili Şambra, birlikte olduğumuz yaşamın, Dünya’daki sevincin, tüm kuralları ve düzenlemeleri bırakmanın, kendine güvenmenin, bedenli olmanın bir simgesidir – tıpkı şarabın gövdesi gibi – Dünya’da bedenlenmiş olmanın, yaşamın sunacağı herşeyi kutlamanın, zevkine varmanın …. zevkine varmanın … (Tobias’ın yeniden şarap kokusunu içine çekmesi üzerine kahkahalar yükselir) Hmmmm… Kuzey Amerika’dan, hafif bir meşe kokusu, vanilya olduğuna dair küçük bir ipucu ve sonrasında kokuda bir acılık/keskinlik de kalmıyor – birlikte yaptığımız on yıllık yolculuğun simgesi, bu kutlama için hepinizin dünyanın her yanından gönderdiği şarapların simgesi.

Ve… ben bekliyordum. (Tobias bir yudum şarap alır ve tadını çıkartır) Ahhhhh! Evet! (izleyicilerden alkışlar yükselir) Ah, yeniden insanım! Ahhhhh…

Sonra bir de, hayal edebileceğiniz en can dostlarla şu anda gezegendeki en güvenli yerde olmak. İşte budur – budur – önemli olan.

Derin bir nefes alın. Bu enerjinin, bu günün, yaşamın böyle kutlanmasının tadını çıkartın. Kryon’un özü hâlâ bizi kuşatıyor – onu burada, sahnede hissedebiliyorum. Kuan Yin’in özünü, Pleaidiaslıların özünü, White Eagle (Beyaz Kartal) ve Mark’ın, Şef Joseph’in özünü (önceden yapılan kanallıklara atıfta bulunur), ama en çok da tek tek her birinizin özünü. Yoğun. Burası çok yoğun. Biz konuşurken de genişliyor, ama siz bunu zaten biliyorsunuz. Hissedebiliyorsunuz.

Bir an için yeniden-dengelenelim

Ah, sevgili Şambra, ben sizi şimdi derin bir nefes almaya ve kalbinizi ve bedeninizi açmaya davet ediyorum. Konuya girmeden önce bir dakikanızı buna ayırın. Bedeninizin kendini şifalandırmasına izin verin. O, bu güvenli alanda bunun nasıl gerçekleştirileceğini bilir. Enerjileri nasıl dengeleyeceğini bilir. Kendini daha yüksek bir titreşime nasıl getireceğini bilir. Ha, bazen anlamadığınız şeyler yapar. Neden bir hazımsızlık ya da sırt sorunu yaşadığınızı anlamayabilirsiniz, ama bedeninize güvenin. O size karşı çalışmıyor. O sizdir. Nasıl dengeleyeceğini ve onaracağını ve şifalanacağını bilir.

Ona hemen şu anda bunu gerçekleştirmesi için izin verin ve bunu da üstünkörü yapmayın. Kafasını karıştırmayın. Onu zorlamayın. Ona aşırı ilaç vermeyin.

Derin bir nefes alın ve bu şahane alanda zihninizin kendini dengelemesine izin verin. Zihniniz, şimdiye kadar hiç yaşamadığı bir işlemden geçiyor. O hem sizi hem de kendini, aklınızı özgür bırakıyor. En sonunda ışığı gördü ve o ışık, tanrısal bilinçtir. Işık, insan aklının genişlemesine, kendi zindanından çıkmasına, şimdiye kadar ona yüklenmiş her türlü kısıtlamanın ötesine geçmesine izin verir.

Derin bir nefes alın, ve paylaştığımız bu tanrısal alanda ruhunuza kabul verin. Ben uzak kaldım, ama o benden de çok, uzak kalmıştı. Bu yaşam kutlamasında size katılmak istiyordu, ve şimdi bunu gerçekleştirebilir. Herhangi bir şeyi onarmanız gerekmiyor. Herhangi bir şeyi bırakmanız ya da kaybetmeniz ya da öğrenmeniz ya da olduğunuzdan farklı bir şey olmanız gerekmiyor. O sizi seviyor, çünkü o sizdir ve şu anda burada olmak istiyor.

Herhangi bir şeyi zorlamanız gerekmiyor. Bu yeni çağın nimeti ve güzelliği işte budur. Onun üzerinde çalışmanız gerekmiyor. Onu sadece seçmeniz ve sonra da o olmanız gerekiyor. Bu, doğal olarak meydana gelir.

Hadi bu varolma, farkındalık, Benlik ânında derin bir nefes alalım. İnanılmaz.

(duraksama)

Sam Hakkında

Sevgili Sam, benim bir sonraki bedenlenmem, şu anda bir hastane odasında yatıyor. Bu sabah küçük bir kaza geçirdi, tam olarak, ve tesadüfen değil, sizin zamanınızla 11:11’de. Bir süre önce size söylediğim gibi, Sam’in alerjileri var. Yanlış bir şey yaptığı ya da kötü bir karması olduğundan değil, ama ilk yıllarında onu daha içe dönük tutmak, duyarlılıkları hissedebilmesini sağlamak, onu kendi tanrısal alanında tutmak amacıyla bu, ortak yaşantımız için öngörülen şeylerden biriydi. Birçoğunuzun şu anda sempati alerjileri var, öyle değil mi? Burnunuzu çekiyor, öksürüyor ve hapşırıyorsunuz, tıpkı Sam gibi.

Sam bu sabah yanlışlıkla fazla ilaç yuttu. Alerjileri çok azmıştı ve ilaç aldığını unutup tekrar aldı. Şehir merkezine gitmek üzere bisikletine bindiğinde, dikkat etmiyordu. Bir şey oldu ve kafaüstü bir arabaya çarptı. Bedenindeki birkaç kemik kırıldı. Bilincini yitirdi. Ambulans geldi ve onu hastaneye götürdü, ama önemli bir şey yok. Yaşamını tehdit eden bir şey yok, ama (bu olay) kısa bir süre için bilincini yitirmesine yaradı.

Şu anda, hastanedeki odasında uyuyor, ben de onun içine akıyorum… kendimi bedenliyorum, tanrısal olanı – yalnızca Tobias’ı değil, ama kim olduğumun tümünü – onda bedenliyorum. Bazen bu gerekir, sevgili insanlar. Bazen bu, zihinden çıkmayı, Dünya’daki enerjinin yoğunluğundan çıkmayı gerektirir. Bazen çıkmayı gerektirir, ve şu anki işlemde ben Sam’in içine giriyorum. Bunu hissedebiliyorum.

Bunu, Cauldre ve sizlerle olduğum biçimde hissedebiliyorum. Kendimi çok daha yakın, ama eski tarzlar açısından da daha uzak hissediyorum. Ve şu anda insan olmayı, acı denen bir şeyi çok daha fazla hissediyorum. Bir anlamda kendimi çok daha canlı hissediyorum. İnsan bedenindeki bu maceranın heyecanını hissediyorum ve kaygı duyuyorum. Aylar önce ben daha fazla Sam ve daha az Tobias olmaya başladığımda, unutkanlığın başladığını da sizlerle paylaşmıştım. Nereden geldiğimizi, gerçekte kim olduğumuzu unutmak.

Sonra, insan biçimine gitgide yaklaşmak için kendime izin verdiğimde, durdum. Dedim ki, “Bu oyunu artık oynamayacağım.” Ha, bu çok baştan çıkarıcıydı. Çekimi ruhumda hissedebiliyordum. Dünya’daki o baştan çıkarıcı enerjinin çekimini, benim unutmamı istediğini hissedebiliyordum, ve bir yanımın o oyunu – o saklambaç oyununu – oynamak istediğini de hissedebiliyordum. Ama o baştan çıkarma ne kadar yoğun olursa olsun, dedim ki, “Bu sefer bunu yapmayalım. Bu insan biçimine tümüyle bedenlenelim ve hatırlayalım.” Ha, unutkanlığın devreye girdiği zamanların, sapmaların olacağını biliyorum. Öyle zamanlar olacak ki, genç bir delikanlı, aşk maceralarına dalan bir yeniyetme olarak, unutacağım. Ama anahtarı beraberimde getirdim.

Biliyor musunuz? Siz de onu beraberinizde getirdiniz. Fiziksel bedeninizden çıkıp da sonra yeniden gelmeyi beklemeniz gerekmiyor. Siz o anahtara hep sahiptiniz, ve o hatırlama seçimini açıkça ve tam olarak yapabilirsiniz.

Ama size küçük bir ipucu vereyim. Bu, sandığınız şey değildir. Siz büyük, muazzam ışık patlamaları bekliyorsunuz. Süper-zekâlı olmayı bekliyorsunuz. Psişik yeteneklere sahip olmayı, büyücü olmayı bekliyorsunuz. Bunlar eski insan zırvalarıdır. Tanrısallığın anımsanması kesin yalınlıktır. Saflık. Onun bu insanca büyüklüğe gereksinimi yoktur. Dalaverelere gereksinimi yoktur. Başka insanları etkilemeyi gereksinmez. Ve daha da önemlisi, kendini etkileme gereksinimi içinde değildir. Herhangi bir şeyi düzeltmesi gerekmez. Hele hedeflere hiç ihtiyacı yoktur. Hedefler çok insancadır. O saftır ve yalın, sade, ve kendi içinde tamdır.

Böylece, ben bir yandan enerjimi Sam’e akıtıp bedenlenirken, biraz laflayalım. Ama sizi, bu geri dönüş, geri gelme, Sam ve benim bağlantımızı gerçekleştirme deneyimini hissetmeye davet ediyorum – çünkü siz de kendi bağlantınızı gerçekleştiriyorsunuz.

To Be Us (Biz Olmak)

Dün Kuthumi size bir tarih anlattı, benim geçmişimin birazını. Atlantis’teki zamanlardan ve Yeraltındaki zamanlardan söz etti. Ve Dünya’ya geri gelmekten ve Tobias’ın geçmişinden söz etti. Ama ben sizinle bugün biraz daha fazlasını paylaşacağım.

Ben, gerçekten de, Tobias’ım – en azından birkaç değerli dakika daha – ama Tobias kavramının tümü aslında hepimizdir. Hepimiz. 2500 yıl önce Tobias olan benim ruhsal varlığımdı, ama bu, hepimizin yaptığı bir anlaşmaydı; sevgimizi birleştirecektik, arzumuzu birleştirecektik, Tobias – To Be Us (Biz Olmak) – denen bu şeye kendimizi birleştirecektik. Zaten hep bizdik – siz ve ben, yanıbaşınızdaki kişi, İnternet üzerinden izleyenler – bu hep hepimizle ilgiliydi. To Be Us, Biz Olmak.

Daha geleneksel olan ve arketipsel enerji ya da kitle bilinci dediğiniz, ve örneklerini Yeshua’da ve bazı başka varlıklarda gördüğünüz enerji yerine, bu kez özümüzü benim ruhsal varlığımda birleştirecek ve Dünya üzerinde yeni bir zamanın müjdelenmesine yardımcı olacaktık. Bu, binlerce ve binlerce yıl önce başladı.

Siz, kendinizin bir bölümünü Tobias’a yerleştirdiniz. Hepimiz biraraya geldik, ve yaklaşık 2.000 yıl önce siz Dünya’yı Mesih bilinciyle tohumlamaya başladınız; bu tohumlar geçen binlerce yılda filizlendi, ve bugün insanlık için bu Yeni Enerji çağını belirliyor.

Siz taa o zamanlardan beri Tobias’ın çok içten bir parçasıydınız. Sizi bu çalışmaya bu çekti. Sizi başka Şambralara bu çekti. Hepimizin bu yolculuktan birlikte geçmesine, bedenlenilmiş bir enkarnasyondan geçmenin ne anlama geldiğini, tanrısallığı getirmenin ne anlama geldiğini, Eski Enerji insanının zorluklarıyla yüzleşmenin ne anlama geldiğini, sanki herşeyi kaybetmiş gibi, karanlığa gömülmüş gibi hissetmenin ne anlama geldiğini hissetmemize bu neden oldu. Siz, Tobias – To Be Us (Biz Olmak) – denen enerjinin bir parçasıydınız.

Böylece bugün ben Sam’de bedenlenirken, sizler de kendi geri dönüş işleminizden geçiyorsunuz, Tobias’ın bir parçası olan o yanınız, şu anda size geri dönüyor. Ben Sam’in bedeninde geri dönüşümü gerçekleştirirken, o parçanız da şu anda size geri dönüyor. Siz de şu anda bir yeniden-doğma işleminden geçiyorsunuz.

Birkaç dakikaya kadar Tobias’ın özü artık varolmayacak. Artık ona ihtiyaç yok. Siz kendi Tobias’ınız olacaksınız. Ben de kendi Tobias’ım olacağım. Linda da kendininkini. Tobias artık devam etmeyecek, çünkü hepimiz kendi Kutsal Benliğimize sahip çıkacağız.

Başka bir deyişle, sevgili Şambra, bu mezuniyettir. Biz vardık. Biz Tobias’ı dağıtıyor (lağvediyor), geldiği yuvaya geri getiriyoruz.

Derin bir nefes alın ve geri dönüşü hissedin. Bu yalnızca ben değilim; bu hepimiziz. Buna kadeh kaldıracağım.

(duraksama)

Sorular

Bu önemli anda aklınızda sorular olduğunu biliyorum. Biliyorum, merak ediyorsunuz… merak ediyorsunuz, “Hazır mıyım?” Bunu hissedebiliyorum. “Hazır mıyım?” Bir yanınız evet diyor, bir yanınız ilerlemeye çok hazır. Ama küçük bir başka ses de var, “Gerçekten hazır mıyım, Tobias? Belki bazı Şambralar hazırdır, ya ben?”

Size bakıyorum – tek tek her birinize – ve hazır olduğunuzu biliyorum. Belki biraz hazırın da ötesinde, fazla olgunlaşmış. (bazı gülüşmeler) Evet, hazırsınız. Biliyor musunuz, bir insan Dünya üzerinde bir yaşamdan ötekine habire öğrenmeyi sürdürerek daha yapması gereken ya da hazırlanması gereken bir şey olduğunu düşünebilir. Ama, “Ben hazırım” dediğiniz an, zaman gelmiştir. Zaman gelmiştir.

Bu seçimi kendi içinizde yapmanız gerekiyor. Hazır mısınız? Değişimlere de bir göz atmanız gerekiyor. Bu değişimlerin ne olduğunu ille de bilmek durumunda değilsiniz, çünkü biz bile bilmiyoruz. Biz, biyoloji gibi şeylerin değiştiğini, zihninizin, aklınızın, şeyleri yapma biçiminizin değiştiğini biliyoruz. Ama yaşamınızdaki diğer değişimleri gerçekten bilmiyoruz. Ama bir şeyi biliyoruz – bu bir evrimdir. Bir açılım ve genişlemedir. Bir çöküş değildir. Bir şey kaybetmiyorsunuz. Açılıyorsunuz.

Yaşamınıza giren değişimlere bakmak ve öyle karar vermek zorundasınız – “Hazır mısınız?” – ama ben size bakıyorum ve her birinizin hazır olduğunu biliyorum.

Bir başka sorunuz daha var, şu anda bir yanınız bunu soruyor – bu soruya ben derin bir empati besliyorum, çünkü şu anda onu ben de içimde hissediyorum. Soru şu, “Bu gerçek mi?” Bu gerçek mi? Bunların hepsini uyduruyor musunuz? Hani birkaç, belki de birçok kişiden duyduğunuz gibi çıldırdınız mı? Yeni Enerji ve Ruh ve başka alemler denen şey gerçek mi, yoksa fiziksel gerçekliğinizde bunları uyduracak kadar zorlanıyor musunuz?

Sevgili dostlar, tekrarlıyorum, bu kararı kendiniz vermelisiniz. Eğer bunu seçerseniz, o zaman gerçektir. Gerçektir. Eğer reddetme ya da mış gibi davranma oyununu oynamak isterseniz, o zaman gerçeklik değişip dönüşür ve çok bulanık ve karmaşık bir hal alır. Bunu Kryon’dan duyuyorsunuz, daha birçoklarından, Adamus’tan, Kuthumi’den duyuyorsunuz. Birçok malikâne var – bir dolu malikâne – ve bu yalnızca bir tanesidir. Bu gerçekten önemlidir. Bu, Tüm Var Olan’ın küresinde parlak bir ışıktır, ama birçok malikâne var. Birçok gerçeklik var. Eğer bunun, bu açık bilinç yolculuğunun gerçek olduğunu seçerseniz, o zaman öyledir.

Birçoklarınızın aklından geçen sonraki soru; “Ne yapacağım? Ne yapmalıyım, Ruh? Bundan sonra ne yapmalıyım?” Ve size söyleyeyim Şambra, bu salondan çıkacak ya da bu dağdan ayrılacak ve soracaksınız, “Peki sonra?” Bu doğal bir sorudur. “Ne yapmalıyım? Şambra ne yapmalı? Allah cezasını versin, Saint Germain ne yapacak?” (kahkahalar) Bu doğal bir sorudur! “Ne yapmalıyım?”

Ve benim size vereceğim yanıt, ki bunu çok da uzun olmayan bir süre önce Büyük Piramit’in Kral Odası’nda vermiştim – farketmez. Etmez.

Farketmez, çünkü istediğiniz herşeyi yapabilirsiniz. Karmanız yok. Kontratlarınız yok. Hiçbir şey sizi bağlamıyor – tabii bunu seçmedikçe. Farketmez, çünkü yapacağınız şey tanrısal olacaktır. Yeter ki, lütfen, bir şey yapın. O enerjiyi hareket halinde ve akışta tutun – benim hatırım için değil, Ruh’un hatırı için değil, ama kendi evriminizin ve genişlemenizin hatırına.

İfade ettiğiniz zaman kendinizi fiziksel olarak daha iyi hissedeceksiniz. Ruh ifadedir ve genişlemedir. Siz ruhsunuz, o yüzden genişleyin ve ifade edin.

Biz bundan daha önce de söz ettik. Bu bir teoriydi, ama onu uygulamaya geçirin – ne yaptığınızın önemi yok. Yanlış yapmaktan korkuyorsunuz. Şu anda Dünya’ya bu kadar yaklaşmışken bunu anlayabiliyorum. Yanlış bir şey yapmak ya da yanlış bir seçim yapmak istemiyorsunuz, ama Adamus’un sizinle çalışacağı şeylerden biri de, Yeni Enerjide şeylerin nasıl Eskisi gibi tepki vermediğini izlemek olacak. İyi ya da kötü olmayacaktır. O, yokuş yukarı itmenizi ya da arkanızdan çekmenizi gerektirmeyecek biçimde kendine has doğal bir – sizin deyiminizle – evrime ya da yeniden-dengelenmeye ulaşacaktır.

Herhangi bir şeyi deneyin. Siz gelişmiş, aydınlanmış varlıklarsınız. Bile bile hata yapmayacak ya da insanları incitmeyeceksiniz. Gerçi dikkatinizi çekerim – çünkü bu insanca durumun ve bir anının tadını alıyorum – siz sevgiden yola çıkarak – öz-sevgiden yola çıkarak – başka insanları incitecek şeyler yapacaksınız. Ama bunu bilinçli yaptığınızdan değil; onların tepki verme biçimi yüzünden (incinecekler). Onlar sizin belli bir şekilde olmanızı istiyor. Onlar o belli şekilden besleniyor ya da tepki veriyor ya da sizinle o oyunu oynuyorlardı, ve siz o oyunu kestiğinizde, bazıları kendini incinmiş hissedecek ve suçu size atmaya çalışacaktır. Oysa sizin değildir.

Herhangi bir şey yapın. Bir şey yapın. Yaşamın keyfini çıkartın.

Sonraki soru – dördüncü soru. Ama önce bir şey içmeliyim! (Tobias kıkırdar ve şaraptan bir yudum daha alır) Emin değilim, bu şaraptan mı, yoksa Sam’e bu kadar yaklaşmaktan mı, ama vay canına!

Sorduğunuz dördüncü soru – “Peki beni kim destekleyecek? Benimle kim çalışacak? Bana kim yardım edecek? Sen gidiyorsun – ya da geri geliyorsun – Tobias, ama az önce dedin ki, Tobias şimdi dağılıyor. Eski haliyle varolmayacak. Peki bana kim yardım edecek?”

Sevgili Şambra, sizinle çalışmayı bekleyen, fiziksel alemle meleksel alemler arasında enerjileri getirip götürmeyi ya da iletmeyi bekleyen, sizin yanınızda olmayı bekleyen melek orduları var, ama onlara sizin tarafınızdan kesin talimat verildi. “Benim yerime yapma. Benim adıma kararlar alma. Benim adıma oldurma. Benim yerime yapma. Bana yardımcı ol, destek ol, benim yanımda ol, enerjilerin dengelenmesine yardım et, bana hizmet eden enerjileri getirmeme yardım et” çünkü tüm enerjiler, eğer izin verirseniz size hizmet etmeyi bekliyor.

Hazır olan melek orduları var. Onlar rehberleriniz değildir. Sizin sorunlarınızı çözmek için yanınızda değiller. Onlar sizi sevmek için yanınızdalar, ve enerjilerin boyutlara genişlemesine ve dağılmasına, ve sonra yine sizin kullanımınız için size geri gelmesine yardımcı olmak amacıyla yanıbaşınızdalar.

Sevgili Şambra, birbirinize de sahipsiniz. Yıllar içinde ne inanılmaz bir sevgi bağı kurdunuz. Çağdaş teknolojiyi kullanarak anında birbirinizle konuşabiliyor, öykülerinizi paylaşabiliyorsunuz. Ah, bunları paylaşmaya devam edin, lütfen, çünkü yalnızca epostayla ya da bir chat odasında paylaşmış olmuyorsunuz, ki Sam de hafiften bunlara bağımlı oldu. Ama siz İnterneti aşan enerjiler paylaşıyorsunuz.

Bildiğiniz gibi, İnternet’ten sonraki adım, tüm bu araç gereçler olmadan kurulan gerçek kablosuz iletişimdir. Siz herhangi bir teçhizatınız, hatta iPhone ya da blackberry’leriniz olmadan iletişim kurmayı öğreneceksiniz, ve bunu çok etkili, çok net bir biçimde yapmayı öğreneceksiniz.

Siz birbirinize sahipsiniz. Crimson Circle (Kırmızı Çember) denen o şeye sahipsiniz. Öyle bir ekip var ki… bu noktada bir dakikanızı alacağım. Biliyorum, Cauldre bu konuda konuştu, ama ben kendi katkımı eklemek istiyorum. Siz “Ekip” denen şeye sahipsiniz. Bu kişiler, her gün çalışan, toplantılarınızda gönüllü olarak çalışan, enerjilerin gelmesine yardımcı olan insanlar, ve onlar görünenden çok daha fazlasını gerçekleştiriyorlar. Onlar sadece bilgisayar başında çalışıp faturaları ödemiyor ve iletileri göndermiyor. Onlar Şambra için enerjinin bir odak noktasıdır. (Enerjinin) tam ortasında bulunuyorlar. Onun dağıtılmasına yardım ediyorlar. Tüm enerjilerinizin genişlemesine yardım ediyorlar. Sadece onlardan istenen insanca işi yapmıyorlar. Yalnızca kontrol panelindeki ve teçhizatlardaki düğmeleri çevirmiyorlar ya da o türlü işleri yapıp seminerler düzenlemiyorlar. Onlar sizin enerjinizin tam orta yerindeler.

Onları sevin, çünkü bazı günler bunaltıcı oluyor. Bazı günler onlar sizin zorluklarınızı, meydan okumalarınızı hissediyorlar… Bazı günler, Dünya’yı terk etmek istediğinizi ya da başka bir insana kızdığınızı ya da kendinizden tiksindiğinizi hissediyorlar. Sistemin içinde oldukları için bunu hissediyorlar. Bunu, size olan sevgileri yüzünden kabul ettiler. Siz de onları sevin.

Geri Dönüş

Başka kim var? Başka kim var? Eh, ben sadece birkaç dakikaya kadar geri geliyorum. Ben geri geliyorum. Burada olacağım. Kuthumi’nin dün söylediği gibi, bu şimdiye kadar mümkün değildi… siz yükselmiş üstat dediğiniz zaman ben gülüyorum – onlar sadece egemen/mutlak varlıklardır. Hepsi bu. Ama egemen/mutlak bir varlığın fiziksel bir beden içinde Dünya’ya geri gelmesi pek mümkün değildi.

Ama biz geri geldik, egemen/mutlak varlık ordusu – yaklaşık 9.000 kadar – size kanallık yapan (ya da aracı olan) kişiler vasıtasıyla geldik. Biz size medyum ve psişik kişiler aracılığıyla ve başka yollardan geldik. Ve bazısı, Adamus gibi, insan biçiminin geçici bir yanılsamasını sunabilir, ama en geç bir ya da iki gün sonra yok olur. Biz farklı yollardan geldik – alev alan çalılar gibi (kahkahalar) ve sizde denediğimiz onca farklı numara ya da hileyle, arada bir hayalet falan gibi. Ama ben geri geliyorum.

Spiritüel fizik (kuralları) halloldu ve ben bunu yapabiliyorum. Ve biliyor musunuz, öbür tarafta ve Üçüncü Çember kulübünde gönüllü istediklerinde, önce ben kaldırdım elimi. Geri gelmek için sabırsızlanıyordum.

Ama biliyor musunuz? Gelecek hafta iki yükselmiş üstat daha Dünya’ya gelecek. Biri, doğal doğum yoluyla, diğeri küçük bir kabuk beden yoluyla. Gelecek ayın sonunda, yeniden Dünya’ya doğmuş 30’un üstünde yükselmiş üstat olacak. Bu yılın sonunda, yeniden Dünya’ya doğmuş 120’nin üzerinde yükselmiş üstat olacak. Ve gelecek yılın ortalarında, sizin için Dünya’ya dönüp bedenlenmiş 1.516’nın üzerinde yükselmiş üstat olacak. (izleyizilerden tezahüratlar ve alkış yükselir)

Onlar size katılmak üzere geliyorlar. Sizi kurtarmak için değil. Onlar, sizin sayenizde geliyor, çünkü siz Dünya bilincinin değişmesine yardımcı oldunuz. Siz, egemen/mutlak varlıkların geri gelmesini mümkün kıldınız. Onlar, dünkü konuşmanıcınızın (Wolfing von Ruhr) sözünü ettiği bu yerküreye katılacaklar – bu küreye – ve parlak ışıklar olacaklar. Onlar Dünya üzerinde bilinç noktaları olacaklar, ve onların bilinç noktaları sizinkiyle bağlantı kuracak – ve onlar sizin sayenizde buradalar.

Onlar, deyim yerindeyse, sizin arkanızdan geliyorlar. (izleyiciler kıkırdar) Onlar … sizi izliyor. (kahkahalar) Sizi izliyorlar, izinizden geliyorlar, ve birçoğu, benim içinden geçtiğim şeylerden geçecek – biraz uyku sersemliği, biraz unutkanlık. Onlar öyle anında herşeyi bilerek geri gelmeyecekler. Böyle bir uyumlanma döneminden geçecekler.

Dünya’ya geri gelen bu yükselmiş üstatlar sizlerle çok, birçok yoldan birlikte çalışacaklar – bazısı çok insanca ve direkt olarak, bazısı sıkıca Dünya’ya bağlı başka alemlerde – ama onlar, gelecek birkaç on yıl içinde bu gezegenin bilincini inanılmaz bir düzeye getirmek amacıyla sizlerle birlikte çalışacaklar. Işte dönüşüm bu. Ve bu şu anda oluyor. Daha önce Kryon’un söylediği gibi, 2012’ye kadar beklemeyin. (Fırsatı) kaçırırsınız.

Yükselmiş üstatlar gelip de sizinle bağlantı kurduğunda, ki bunu yapacaklar – enerjisel olarak sizinle bağlantı kuracaklar – bu, Dünya’da büyük bir değişime, Dünya’da arkası gelecek bir değişime neden olacak. Bu, insan üstatların – sizin – öne çıkmanıza neden olacak.

O egemen/mutlak varlıklar, şimdilerde Dünya’ya geri gelen yükselmiş üstatlar, rehberliğe gereksinim duyacaklar, özellikle de ilk yıllarında. Onlar, sizin yazdığınız kitaplara gereksinim duyacaklar. Sizlerden birinin yazdığı o kitabın uyanmakta olan bir yükselmiş üstadın eline geçtiğini, o yükselmiş üstada olduğu her şeyi hatırlattığını hayal edebiliyor musunuz? Verdiğiniz bir sınıfın, söylediğiniz bir şarkının?

Burada, Dünya’da gerçekleştirdiğiniz şeyi şimdi görebiliyor musunuz? Kryon, Kuthumi, Adamus ve Tobias size neden anlatıp duruyordu, anlıyor musunuz? Kavrayamadınız. Anlamadınız. Kim olduğunuzu unuttunuz. Üstat olduğunuzu unuttunuz.

Siz yolun açılmasına yardım ettiniz. Kapıların açılmasına yardımcı oldunuz, yükselmiş üstatlar gelip de size öğretsin diye değil, ama onlarla omuz omuza, yan yana çalışabilesiniz diye.

Derin bir nefes alalım ve kabul verelim – kim olduğunuza lütfen kabul verin.

(duraksama)

Elveda

Şu anda Sam bir ses duyuyor – hastane odasında derin bir uykudayken – o bir ses duyuyor. Ve şu anda kafasının içinde giderek yükselen o ses, şöyle diyor, “Ben kimim? Ben kimim?” Ses, zamanın ve mekanın ötesinden geliyor. Sam onu fiziksel bedeninde duyuyor, “Ben kimim?”

(Tobias gözlerini açar)

Ve sonra gözleri açık olarak şöyle diyor, “Ben O Ben’im. Ben O Ben’im.”

(çok duygulu bir biçimde) Ve şimdi, sevgili Şambra, ben tek tek her birinizin, gerçekte kim olduğunuza, bu Dünya’da gerçekten neden bulunduğunuza, birlikte bu yolculuğu – hayal edebileceğim en inanılmaz sevgi yolculuğunu – neden yaptığımıza, gözlerinizi açmanızı isteyeceğim.

Tek tek her birinizle çalışmak, sınamalarınızı ve dertlerinizi paylaşmak, sevginizi paylaşmak, başarılarınızı paylaşmak ve keşiflerinizi paylaşmak ne onurdu. Ben tek tek her birinizden, gerçekte kim olduğunuza, şimdi kendi gözlerinizi açmanızı istiyorum.

Önünüzde birçok gün, ay ve yıl var. Yapabileceğiniz, olabileceğiniz çok şey var. Bu size ardına kadar açık.

Yükselmiş üstatlar yakında burada olacaklar. Onlar gözünüzün içine bakacaklar, tıpkı şu anda benim yaptığım gibi. Gözlerinizi açık tutun, ve bir gün genç bir adam size gelip şöyle diyebilir, “Ben O Ben’im.”

Ve öyleydi.

(Anders Holte, Over the Rainbow şarkısını söylüyor)