ŞAUD 2: “Geçmişten Gelen Potansiyeller”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Üstatlık/Yüksek Lisans Dizisi

ŞAUD 2: “Geçmişten Gelen Potansiyeller”

ADAMUS’un katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur

3 Ekim 2009

www.crimsoncircle.com –   http://kirmizicember.org

Ben o Ben’im, Egemen/Mutlak Alan’dan Adamus. Dünyamıza hoşgeldiniz.

Ah evet, gerçekten de Şambra, siz Yeni bir Dünya’ya, yeni bir bilince adım atıyorsunuz. Gerçi evet, hâlâ o bazısı yıpranmış fiziksel bedeninizin içindesiniz, ve kesinlikle hâlâ zihninizdesiniz – ama biz bunu değiştireceğiz – ama siz burada yepyeni bir bilinç içindesiniz. Biz bu inanılmaz yeni bilinç, Yeni Enerji, adına her ne demek istiyorsanız, yolculuğunun en başındayız.

Ve günün tartışmasına başlamadan önce, ben, (burada) kalan, yaşamından ve sevgisinden ve kalbinden veren; ayrıca, burada olmak konusunda ruhundan gelen, ruhunuzdan gelen çağrıya yanıt veren her birinizi tek tek  onaylamak, ve teşekkür etmek istiyorum.

Biz tümüyle yeni sınır bölgelerini keşfedeceğiz, ve bu her zaman rahat olmayacak. “Rahat/Rahatlık” aslında bir yanılsamadır, tıpkı Leap! filminde dendiği gibi, herşey bir yanılsamadır. Biz bugün o yanılsamaların bir kısmını araştıracağız. Bu sizi rahatlığınızdan edecek, çünkü rahatlığınız alışkanlıklardan başka bir şey değildir. Alışkanlıklar rahattır, onlardan nefret etseniz bile, onlardan hoşlanmasanız bile. Onlar, bir yanınızın oynamaya bayıldığı oyunlardır, çünkü bir dereceye kadar incineceğinizi biliyorsunuz; ama öte yandan kendi enerjinizin sadece belirli bir tamamlanma, doyum, genişleme miktarına sahip olursunuz.

Bu monotonluğa, bu tuzaklara yakalanmak çok kolaydır. İçinizdeki bir şey, “Yeter artık. Yeter artık” dedi. “Ben bu gruba katılacağım. Ister sadece on kişi, ister on milyon kişi olsun, umurumda değil, ama bu Yeni Enerji zamanında orada olacağım” dedi.

Evet, gerçekten, diğer insanlar – size gülebilirler. Sizi küçümseyebilirler. Size nefret dolu mektuplar ve epostalar yollayabilirler. Ve bazılarınızın duyduğu gibi, size şeytanın bedenlenmiş hali diyebilirler. Ama siz, aslında neler olup bittiğini anlayan ve içinizin derinliklerinden gelen bir çağrıya yanıt veriyorsunuz. Hakkınızı vermem gerekir. Bir oyun oynuyorsunuz – bunu benimle de sık sık oynuyorsunuz – olan biteni bilmiyormuş oyununu. En ufak bir fikriniz yok sanıyorsunuz. Ama içinizin derinliklerinde bir fikriniz var. Neler olup bittiğini biliyorsunuz.

İçinizdeki bir şey korkuyor. Bazılarınız benimle ilgili bir korkuyu dile getirdi. Ben size bir şey yapmayacağım. Kendi kendinize yapmanıza izin verebilirim (kahkahalar) ama ben size bir şey YAPMAYACAĞIM.

Ama siz bunu hissediyorsunuz – içinizden korku yükseliyor – çünkü biz yeni şeylere dalıYORUZ. Nelerden vazgeçmek zorunda kalacaksınız? Acı/ıstırap olacak mı?  Yalnız mı kalacaksınız? Yaşamınızda, nasıl başa çıkacağınızı bilemeyeceğiniz değişimler mi olacak? Aklınızı mı kaçıracaksınız? Kim bilir? Kim bilir? Ama içinizdeki bir şey, farketmediğini biliyor.

Kelimenin gerçek anlamıyla yaşamadığınızı biliyorsunuz – var oluyordunuz ama yaşamıyordunuz – ve bunu biliyordunuz, çünkü renklere baktığınızda, o rengin daha fazlasına sahip olduğunu biliyordunuz.

Şimdi ben… (bir zil çalar) aman, aman, aman, hemen burada durmak zorundayız. Tüm cep telefonları – HİÇ hoşgörü göstermeyeceğim şeylerden biri cep telefonlarınız, ikaz sesleri, titreşim yayan aletlerdir, ve beraberinizde buraya başka ne getirdiyseniz. (kahkahalar) Ben sizi yeterince heyecanlandıracağım. Onlara ihtiyacınız yok! (yoğun kahkahalar)

Ben… biz küçük bir ayrılık noktasına geldik. Bugün (bu toplantı) açık-gözlerle  mi yoksa kapalı-gözlerle mi olacak? Açık mı kapalı mı? (izleyicilerden biri “Açık” der.) Ama ben Cauldre’ya soruyorum, sana değil. (kahkahalar) Açık mı kapalı mı? Böylece… biz bunu daha önce yaptık, yani o kadar da büyük bir mesele değil. Böylece…

LİNDA: Çatışmayı görebilir miyiz? Döner misin?

ADAMUS: … hepimiz Cauldre için derin bir nefes alalım … ve o … (Cauldre’nın gözleri açılır) ah… (ve tekrar kapanır) … bırak o gözlerin açılsın. Biz bedeninde kalacağız. (Cauldre gözlerini açarken izleyiciler alkışlar)

Ha, ve şunu da söylemem gerekir, bu bina ve hepiniz, gözlerim kapalıyken daha güzel görünüyor. (Cauldre’nın gözleri bir an için kapanırken yoğun kahkahalar yükselir) Ve ben ciddiyim! (kahkahalar) Çok ciddiyim, çünkü … Ah, rahatla Cauldre.

Şimdi bakın, ben şimdi Cauldre’nın insan gözlerinden bakıyorum, ve size baktığım zaman, aslında çok haşin, acımasız bir gerçeklik var. Bu toplantı mekânına bakıyorum – pek alışık olduğum gibi değil, gözlerim açık olarak ilk kez buradayım – onu enerjisel olarak gördüm, ama insan gözlerinden hiç görmedim. Fiziksel görünüşünden daha güzel bir enerjiye sahip. Ha, bu binanın her bölümünde muazzam enerji var. Gözlerimi açtığım zaman, sanki yok oluveriyor. (kahkahalar) Onun için, ben onları bir an için kapatacağım, ama…

Ve siz, Şambra, bazılarınızın gözünün açık olduğunu gördüm, ama bu kişilerin sayısı çok değil. Hepinizi enerjisel olarak gördüm, ama söylemem gerekir ki, ilginç bir beden, ilginç bir bakış seçmişiniz. Bu ne iyi ne de kötüdür, sadece öyledir. Ama… peki şöyle yapacağız… Merhaba! (kahkahalar) … bunu bugün açık-gözlerle yapacağız.

Üstatlar

Böylece siz burada olmayı seçtiniz. Seçiminiz…  siz dinlediniz. Şu son yıllarda renkler görmeye başladığınızda, içinizde bir şey tetiklendi ve şöyle dedi, “Gözlerimle gördüğüm renklerde daha fazlası var, biliyorum. Bedenimde hissettiğim yaşam daha fazlasını barındırıyor, biliyorum. Ve aklımın kavradığından daha fazla olan bir şey var, biliyorum. Nedir o? Nerededir?” İçinizdeki bir şey, onu deneyimlemeniz gerektiğini söyledi. (Buradan) ayrılmayacaktınız. Onu deneyimlemeden bu yaşamdan ayrılmayacaktınız. Ve işte bu nedenle buradasınız.

Bazıları yakınlarda (dünyayı) terk etti. Bazıları, Tobias’ın gidişi bir dönemin sonuydu diye düşündü, ki gerçekten de öyleydi. Ama onlar – nasıl desek – bu noktadan sonra ilerlemenin oldukça zorlayıcı olacağını biliyorlardı. Şimdiye kadar zor olmadığından değil, ama onlar eski oyunları oynamanın rahatlığı ve onlara geri dönmenin rahatlığı içindeydiler. Ve ben onları onurlandırıyorum ve sizden de onları onurlandırmanızı istiyorum. Buradakiler benzersiz bir türdür. Bu, gerçek bir Üstatlar grubudur.

Şimdi, siz bunu benim fark ettiğim gibi fark etmiyorsunuz. Ve hâlâ o eski oyunları oynama, kendini-kısıtlama tuzağına düşüyorsunuz, ama biz bunu aşacağız. Size Üstat dediğimde, bunun ne anlama geldiğini anlayacaksınız, ve bu öylesine kullandığım bir kelime değildir. Sadece uzun süredir araştırıp incelediğiniz için değil. Gerçekten, ben ya da Kuthumi ya da Sam – sevgili Sam – ne kadar Üstatsa, siz de o kadar Üstatsınız. Bunu farkedeceksiniz, ve renklerin ötesinde renkler, seslerin ötesinde sesler olduğunu farkedeceksiniz. Yaratım yerine yazgıyla oynamanın ne büyük bir oyun olduğunu fark edeceksiniz.

Böylece, beni şımartmanın sizce bir sakıncası yoksa, biraz etrafta dolanacağım. (Cauldre ayağa kalkar) Ve söylemem gerekir ki… (Linda ona yardımcı olmak için hamle yapar) Hayır, becerebilirim.

LİNDA: O küçük vantilatörlere dikkat et.

ADAMUS: Gerçekten de. Ve bu etrafta dolanma işini, yapacağımız birçok toplantıda gerçekleştirmek istiyorum. Zaman zaman mikrofon için yardımını isteyebilirim, ama…

LİNDA: Tamam, ben hazırım.

ADAMUS: Böylece, derin bir nefes alıp yalnızca Cauldre’nın bedenine, zihnine ve ruhuna değil, sizinkine de girmeme izin verirseniz – direnç hissetmeden, başka bir varlığın size katılmasından kaygı duymadan, zaten bilmediğim bir şeyiniz olabilir, korktuğunuz bir şey olabilir diye kendinizi geri çekmeden.

Etrafta dolanırken bazılarınızla konuşmak isterim. Enerjinizi hissetmek isterim. Bu salonda çok, çok dinamik bir bilinç yaratmak isterim.

Verilen Ev Ödevlerinin Üzerinden Geçme

Şimdi, anladığım kadarıyla buradaki son toplantımızda verilen ev ödevleri vardı, ve eminim hepiniz onları yaptınız – yoksa yapmadınız mı. Ve biliyorum ki, son toplantımızda, Dünya’da çok kez bulunmamış olan Linda, Eesa’lı Linda tarafından sorulan soruyla başlayacağım. Ve Linda, Eesa ne anlama geliyor biliyor musun?

LİNDA: Hayır.

ADAMUS: Keşfedip bize bir dahaki sefere söyle. (kahkahalar) Şimdi, bir bilgisayarın var, şu Google hizmetine sahipsin – ve onu kullanmada oldukça ustasın, yani… ama ben sana geçen defa bir soru sormuştum. Ve seni buraya, Dünya’ya getirenin ne olduğunu sormuştum. Buraya gelmeyi neden seçtin?

LİNDA: Yanıt mı istiyorsun?

ADAMUS: Sanırım soru bu yüzden soruldu, gerçekten de. Ve bu arada, bunu senden rica ediyorum, (amacım) seni utandırmak değil, ama sezgilerin, içgörülerin değerli.

(duraklama)

LİNDA: Bunun, yani keşfin bir parçası olmak için. Tüm bu olanın, sadece bu salonun değil, ama tüm bu olanın bir parçası olmak, burada olmak için. Ve… (duraklar) bu macerayı, bu inanılmaz Dünya deneyini gerçekten deneyimleyebilecek kadar kendime güvenebilmek. Ve orada ihmal edilmiş bazı şeylerin çözümünü ve tamamlanmasını bulmak.

ADAMUS: Gerçekten, teşekkür ederiz. Teşekkür ederiz. Ve sen diyorsun ki, Dünya bir deney, oysa değil. O bir deneyimdir. Ve diyorsun ki, buraya kendine güvenmeyi öğrenmek için geldin. Ne kadar tecrübesizce ve dürüstçe, çünkü Dünya’ya gelmek güven düzlemini alır götürür. Bildiğin gibi, buraya perde denen şeyin gölgesinde gelirsin ve kendine olan güveni kaybedersin. Ve özellikle de, bu hepiniz için geçerli, buraya bir öğrenme arzusuyla gelirsin, enerjiyi hareket ettirme arzusuyla; buraya gelirsin, çünkü yolda bir şey olmuştur. Ve kendi enerjin engellenmiştir. Yani, buraya kendine güvenmeyi öğrenmek için geldiğini söylemek, harika bir içgörüdür. Çok dürüstçe, teşekkür ederiz. Teşekkür ederiz.

(Cauldre/Adamus izleyiciler arasında gezinmeye başlar)

Pekâla, Nausheen, ev ödevini yaptın mı?

NAUSHEEN: Bir anlamda, evet.

ADAMUS: Bir anlamda – ya yaptın ya da yapmadın.

NAUSHEEN: Yaptım.

ADAMUS: Hangisini yaptın?

NAUSHEEN: Totemimi buldum.

ADAMUS: Peki nedir totemin?

NAUSHEEN: Fil.

ADAMUS: Fil! Mükemmel bir totem, çok kutsal.

NAUSHEEN: Evet.

ADAMUS: Çok kutsal.

NAUSHEEN: Evet.

ADAMUS: Filin şu anda seninle mi?

NAUSHEEN: Evet.

ADAMUS: Onu dışarda mı bıraktın?

NAUSHEEN: Hayır.

ADAMUS: Hayır mı?

NAUSHEEN: Hemen burada.

ADAMUS: Hemen burada. Ben de bir koku alıyorum diyordum. (kahkahalar) Mükemmel. Güzel. Teşekkür ederiz.

NAUSHEEN: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Seni yeniden görmek güzel, ve şunu söylemem gerekir ki, yani bir yorumda bulunabilirsem, arayışı bırakmalısın.

NAUSHEEN: Tamam, teşekkür ederim.

ADAMUS: Yaşamlar boyu arayış.

Sıra başlarında kimlerin oturduğunu, şu an kimin saklandığını, enerjisini bu kadar düşük kimin tuttuğunu görmek çok ilginç… ha, Kathleen. Kathleen. Nasılsın?

KATHLEEN: İyiyim. İyiyim.

ADAMUS: Mükemmel. Yalan söylüyorsun. Yalan söylüyorsun. (kahkahalar) Kathleen, seni hesap vermeye davet edeceğim. Şimdi, şu son birkaç ay içinde yaptığımız sohbetlerden herhangi bir şey hatırlıyor musun? Sohbet ettiğimizi hatırlıyorsun, değil mi? Hayır mı.

KATHLEEN: Hayır.

ADAMUS: O zaman ben de sen hissedene kadar bekleyeceğim, biz… biz çok konuştuk. Çok konuştuk. Ve sohbetlerimiz sırasında benim sana “My Fair Lady/Hırçın Kız” dememin bir nedeni var. (ç.n. My Fair Lady – George Bernard Shaw’ın 1912 tarihli oyunu Pygmalion’dan uyarlanan ve Broadway’de 1956-62 yılları arasında büyük sükse yapan, türkçeye “Hırçın Kız” olarak çevrilen oyunun kahramanı kadına atıfta bulunuyor) Sohbetlerimizde… sen hatırlayana kadar bekleyeceğim. Gelecek ay buna geri döneriz. Ama, ah sevgili varlık, biz seni, izninle, kendine geri dönmenin çok güzel bir örneği olarak kullanacağız. Verebileceğin, sunabileceğin çok şeyin var, oysa aşağılarda geziniyorsun, ve bunu da biliyorsun. Ve biz bundan söz ettik ve sen konuşmamışız gibi davranıyorsun. Peki. (kahkahalar)

(Cauldre/Adamus izleyiciler arasında bulunan başka bir hanıma ilerler)

Aa, sevgili varlık, sen ev ödevini yaptın mı?

ŞAMBRA: Bu aslında benim ilk kez gelişim.

ADAMUS: Biliyorum. (kahkahalar)

ŞAMBRA: O nedenle, ev ödevinin ne olduğunu bilmiyorum. Ama herhalde yapmışımdır.

ADAMUS: Pakauwah’ı…

ŞAMBRA: Pakau…

ADAMUS: Totem hayvanı. Bir totem olarak ne seçerdin?

ŞAMBRA: Az önce birine diyordum ki, kanatları olan bir şey.

ADAMUS: Kanatları olan bir şey. İlginç. Ben az önce…

ŞAMBRA: Bilmiyorum…

ADAMUS: …bugün Paris’te – öykünü kesmek istemiyorum ama benimki harikulade. (kahkahalar) Bugün daha önce Paris’teydim, çok güzeldi. Onyedi derece, kâh bulutlu, kâh güneşli, ve ben bir kuştum. Ve böyle latif bir sonbahar gününde tüm Paris’in üzerinden uçtum. Neyse, evet, sana dönelim.

ŞAMBRA: Evet ben… yani totem kelimesini duyduğum an aklıma kanatlar geldi, ama hangi hayvan bilmiyorum. Gerisi gelmedi…

ADAMUS: Onu nefesinle içine çek. Gelecektir.

ŞAMBRA: Evet.

ADAMUS: Gelecektir.

ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Mükemmel. Mükemmel.

Aa, Dave… Dave. Dünya sana nasıl davranıyor?

DAVE: Çok iyi.

ADAMUS: İyi. Peki Dave, sen totemlerle ilgili ev ödevini yaptın mı?

DAVE: Evet.

ADAMUS: Ve ne deneyimledin?

DAVE: Uçuş.

ADAMUS: Evet.

DAVE: Bir kartal.

ADAMUS: O totem sana şu anda nasıl hizmet ediyor? Senin ne yapmanı sağlıyor?

DAVE: Görüşün genişlemesini.

ADAMUS: Mükemmel. Mükemmel. Totemini – Pakauwah’ını – sürekli etrafında hissediyor musun? Yoksa zaman zaman mı?

DAVE: Zaman zaman.

ADAMUS: Zaman zaman. Onun senin için her zaman, sürekli çalıştığını hissediyor musun?

DAVE: Hayır.

ADAMUS: Peki. Nefes almayı ve onunla çalışmayı sürdür, çünkü, Şambra, bu Pakauwah’lar sizsiniz. Onlar sizin bir parçanızdır. Başka bir şey değiller; kesinlikle sizdirler.

O, sizin bir uzantınızdır, ve ben bunu özellikle bir hayvan totemi olarak seçtim. Siz veçhelerinize alışıksınız, veçhelerinizin ne olduğunu biliyorsunuz, ama onlar çok insanımsı. Ve sonra tüm o insanca sorunlara yakalanıyorsunuz. Sizden bir insan veçhesi, bir insan Pakauwah’sı yaratmanızı isteseydim, fazlasıyla insan özellikleri üstlenirdi. Böylece, yaratmanız istenen bu hayvanı biz tekrar tekrar kullanacağız. Ama o harikadır, çünkü çıkıp gidiyor ve sizin için çok şey gerçekleştiriyor. Biz bugün onunla çalışacağız, böylece hepiniz, kendi toteminizi, Pakauwah’ınızı hissetmediyseniz, bunu şimdi yapmak zamanıdır. Onu şimdi içinize getirmek zamanıdır.

Larry, ev ödevini yaptın mı?

LARRY: Evet.

ADAMUS: Ve ne yaptın?

LARRY: Bazı yaratımlar gerçekleştirdim.

ADAMUS: Ne yarattın?

LARRY: Kompresörümün kablolarını evime çektim.

ADAMUS: Harika.

LARRY: Kıçımı kaldırıp yaptım.

ADAMUS: Harika! Ve Larry, kıçını kaldırmakla – bu senin için büyük bir sorundu, ve… şimdi tatilin bitti.

LARRY: Evet. İki yıl.

ADAMUS: Bunu biliyorsun, evet. Bunun bir nedeni vardı, ama artık saklanamazsın! Artık oturup duramazsın. Bunu biliyorsun, ben de biliyorum, artık ileri gitmek zorunda. O küçük projenin sana harika bir rahatlama duygusu sağladığını keşfettin.

LARRY: Evet.

ADAMUS: Suçluluk duygusundan kurtuldun, yanıbaşında dır dır eden sesten kurtuldun, ve bu, küçük çaplı da olsa yaratının nasıl bir şey olduğunu duyumsamanı sağladı. Biz şimdi daha büyük yaratılara yöneleceğiz, sadece kompresör kablosu çekmek değil. Bu çok ilkel.

LARRY: Peki, geliştir.

ADAMUS: Evet, bu… hayır, hayır – onu SEN geliştir.

LARRY: Tamam, geliştireceğim.

ADAMUS: Sen geliştir. Gerçekten. Ben, yolun her adımında seninleyim.

LARRY: Bunu neden hatırlayamıyorum?

ADAMUS: Şu anda buradayım. Yolun her adımında, Larry. Dır dır eden bendim; oysa sen karından söz ettiğimi sandın. (yoğun kahkahalar) Utan, utan.

LARRY: Yakalandım.

ADAMUS: Bunu yaparken enerjin öylesine suçluluk doluydu ki. (kahkahalar) Çok suçlu. Yani yakalandın.

Pekâla… Vince, nasılsın?

VINCE: Her zamankinden daha iyiyim.

ADAMUS: Her zamankinden daha iyi. Yalan söylüyorsun. Ah, sevgili Şambra, sana üç kez soracağım. Vince, nasılsın?

VİNCE: Oldukça iyiyim!

ADAMUS: Oldukça iyi. Bu şimdi “her zamankinden daha iyi”den “oldukça iyi”ye geldi. Vince, gerçekten nasılsın?

VİNCE: Oldukça iyiden daha iyiyim.

ADAMUS: (kıkırdar) Güzel. Sıkboğaz etmek istediğimden değil, ama öğrendin… gücün zihinde olmadığını, ve gücün kasta olmadığını öğreniyorsun. Ve gücün ruhta olduğunu ve her zaman da ruhta olmuş olduğunu anlayasın diye bununla karşılaşıp durdun.

Yol üzerinde küçük kazaların oldu. Kaza değildi – hiç de kaza değildi. Şöyle bir şey oldu, geçenlerde Vince ile küçük bir tartışmam oldu, ve tartışmadan kısa bir süre sonra arabasıyla kaza yaptı. Araba hurdahaş oldu. Şimdi, bu ne anlama geliyor? Onun yanlış bir şey yaptığı mı? Kötü enerji mi? Hayır! Bu şu anlama geliyor, ele aldığımız konulardan birinin dönüşmesi gerekiyordu – hareket etmesi gerekiyordu – çünkü tıkanıp kalmıştı. Vince, o nerede tıkanmıştı?

VİNCE: Gözlerimde tıkanmıştı.

ADAMUS: Kafanda tıkanmıştı, gözlerinden çıkıyordu.

VİNCE: Ah!

ADAMUS: Ah. Kafada tıkanıp kalan sorunlar. Yani senin küçük bir şoka ihtiyacın vardı – ki bunu ben yapmadım; kendin için bunu sen yaptın. O şok, üzgünüm, arabanı hurdahaş etti, ama bazı enerjileri harekete geçirdi. Şimdi bu şuna geri geliyor, biz bunu kolay yoldan da yapabiliriz; zor yoldan da. Bunu nefesle gerçekleştirebileceğin gibi, yıkıcı bir derbi maçıyla da gerçekleştirebilirsin. (kahkahalar) Bu sana kalmış bir şey. Öyle ya da böyle, sana kalmış. Böylece… teşekkür ederiz. Teşekkür ederiz.

VİNCE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Ve ben gerçekten çok derin nefesler önereceğim. Andrah (Dr. Norma Delaney) ile çalış, kendinle çalış, ama şu derin nefesleri yap. Sahip olduğun bu sorunlar bedeninden dışarı sızmaya başladı. Oysa böyle olması gerekmiyor. Araba kazalarına ihtiyacın yok. Bu tür hiçbir şeye ihtiyacın yok.

Bu, bir seçim yapmak kadar basit olabilir. Ve bizim gittiğimiz yön de budur. Gittiğimiz yön budur. Artık işkenceyi andıran bu fiziksel rahatsızlıklar olmayacak. Fiziksel rahatsızlıklar sadece bir yerlerde tıkalı bir enerjiye sahip olduğunuzun göstergesidir. Bir şey yüzünden bir yerde. Belki beyninizde sıkışıp kaldığınız için. Belki birkaç yıldır kıçınızın üstünde oturup hiçbir şey yapmadığınız için. Bu yalnızca – pardon Larry – bu yalnızca tıkanmış enerjidir! Enerji bir şekilde, bir yerden çıkacaktır. Bir şekilde hareket edecektir. Bir araba kazası yapmana gerek yok. Hadi bunu şu anda sadece nefes yoluyla gerçekleştirelim.

Derin bir nefes al ve o enerjiyi harekete geçirelim… O enerjiyi harekete geçirelim…

(duraklama)

Pekâla, Ralph. Nasılsın Ralph?

RALPH: Harika.

ADAMUS: Ah Ralph. (kahkahalar) Ralph, ben senin yalan söylediğini söylemiyorum. Diyorum ki, sen çılgınca…

RALPH: Kuruntulu.

ADAMUS: … aldatmaca. Aldatmaca (kandırmaca). Çünkü biz sık sık uzun konuşmalar yapıyoruz. Ha bu, sevgili Şambra, içinde olduğumuz yeni bir oyun. Harika bir oyun, ama yeni bir oyun, yani eğer burada oturuyorsanız, teşhir edilmeye açıksınız demektir. (kahkahalar)

Pekâla Ralph… Ralph. Şimdi, biz birçok uzun sohbetlerde bulunuyoruz, ve sen aslında inanılmazsın. Bir yandan bana öğretiyorsun. Aslında şu anda insan biçiminin içinde olup da bu şeylerden geçmenin nasıl bir şey olduğu hakkında bana çok şey öğretiyorsun. Öte yandan, bana öğrettiğin şeyleri bilmiyormuş gibi davranıyorsun. Ve bilmiyormuş gibi davranmayı oynarken de böyle muhteşem bir ikilem – aslında çok parlak bir ikilem – içindesin. Ve kaybolmuşu oynuyorsun Ralph. Sen – eh, aslında, zavallı Ralph’i oynuyorsun. Ve doğru fırsatlar önüne çıkmamış ve hâlâ da çıkmayan Ralph’ı oynuyorsun. Onun için de saklanıyorsun.

Çok parlak bir yanın var – bu ister müziğin olsun, ister yazıların, Ralph, ister konuşmaların, ister ses çalışmaların, ya da felsefen – ki bu herhalde en güçlü erdemlerinden biri – ama böyle bir oyun oynuyorsun. Peki bunu ne zaman ortaya çıkartacaksın? Ne bekliyorsun?

(Ralph uygun kelimeleri ararken duraklama)

Yaa evet, ben de. (Adamus ve Ralph gülerler)

RALPH: Bilmiyorum. Zaman şimdi diyorum. Harekete geçmeye hazırım, ve sadece küçük bir, bilirsin işte, sadece… belki şarkıyı bilmiyorum, bana birkaç notasını mırıldanabilir misin? (Adamus ve izleyicilerden kahkahalar yükselir) Hey, bana küçük bir fırsat verin! (artan kahkahalar)

ADAMUS: Sanırım şu anda ilk dizeyi yazdın! (yoğun kahkahalar) Ama – onu hoşgördüğünüz için teşekkür ederim, teşekkür ederim. Bu arada, siz ikiniz – Ralph ve Gabriella – birbirinizle muazzam bir enerji bileşenine sahipsiniz, ama şu anda onu doğru oynamıyorsunuz. Doğru oynamıyorsunuz, çünkü her ikiniz de birbirinin dramına ve kurban haline giriyor ve bunun neden yapılamayacağını (birbirinize onaylıyorsunuz). Size böyle dosdoğru konuştuğum için üzgünüm, ama ön sırada oturuyorsunuz.

RALPH: Bu yüzden buradayız.

ADAMUS: Ön sıra ve sıra başları, Şambra. Ön sıra ve sıra başları.

Böylece, aranızda böyle bir bileşen var, ama onu oynamıyorsunuz, çünkü hâlâ – bir şeyi bekliyorsunuz. Bir şeyi geleceğe attınız. Örneğin şöyle diyorsunuz, “O olana kadar bunu gerçekleştiremeyiz.” Bu kendi içinde, her birinizin oynadığı bir oyundur. “Sen bu ülkede bir iş bulana kadar bunu yapamayız.” Ama bu hiç de doğru değil. Yapabileceğiniz çok şey var.

Kendinizle aranızda tuttuğunuz o mesafe, ikiniz arasındaki bileşeni gerçekten birleştirmekten korkmanızın simgesidir. Onun orada olduğunu biliyorsun, ama olmasına izin vermekten korkuyorsun. Bu nedenle de o engelleri oluşturuyorsun. Şu iş meselesini öne sürüyorsun.

Bir şeyler öne sürüp duruyorsunuz – bazılarınız için bu göçmenlik, bazılarınız için iş, her neyse. Tüm o engelleri oluşturup duruyorsunuz, çünkü Eski Enerji düşünce tarzınızda öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, hayalleri hayal olarak bırakmak daha iyi oluyor. Hayalleri hayal olarak bırakmak daha iyi oluyor. Bazen gözlerinizi açmak sıkıcıdır. Bazen o fiziksel bedenin içinde olmak zordur. Yeni bir meydan okumayı, yeni bir projeyi üstlenip de belki başarısız olacağınızı söylemek zordur. Belki de başarısız olacaksınızdır. Onun için, neler olacağını hayal etmek daha iyidir, yani onu gerçekten yapmak yerine ve gerçekten içinize getirmek yerine ve gerçekten kucaklamak yerine (Adamus çok tutkulu konuşur) ve gerçekten yaşamak yerine! Ve onu olmak yerine! Ve onu ifade etmek yerine! Ve paylaşmak yerine! Böylece…

Böylece, sevgili Şambra, ve Ralph ve Gabriella, bazen onu uzak bir mesafede tutmak çok daha kolaydır, ama o olgunlaşacak ve sıcak bir günde kokan bayat balık gibi kokacaktır. Ve sonra enerjiniz karmakarışık hale gelecek, ve siz sorunlarınız için – önce beni, ikinci olarak birbirinizi, üçüncü olarak yaşamı, dördüncü olarak ana-babanızı ve sırada daha ne varsa suçlayacaksınız.

Sonra o noktada enerjiniz gerçekten düğüm olacaktır. Ve sonra ne olur? Hepimiz biliyoruz – bunu söylemek istemiyorsunuz, ben ondan söz edeceğim – fiziksel hastalık. Fiziksel dengesizlik. O enerjinin bir yerden çıkması gerekiyor. Onun umurunda değil. Enerjinin umurunda değil. Onun dışarı çıkması gerekiyor. Oynaması gerekiyor. Onu öyle sonsuza kadar frenleyemezsiniz. Metal bir kavanoza su koysanız bile, er ya da geç dışarı çıkacaktır. O kavanozun paslanıp aşınması binlerce ve binlerce yıl alabilir, ama o enerji harekete geçecektir.

Sizler enerji öncülerisiniz. Siz enerji kullanıcılarısınız. Siz Yeni Enerji yaratanlarısınız. O Yeni Enerji yaşamınızda nasıl oynayacak?

Bu arada, güzel bir takım elbise, Sart. (kahkahalar) Bu senin suçluluk simgen mi? (yoğun kahkahalar)

SART: Yok canım, puan toplamaya çalışıyordum!

ADAMUS: Bir başka Şambra’dan – onlar konuşuyor, biliyor musun, içki masasında konuşuyorlar – ev ödevini yapmadığını duydum.

SART: Ha, hayır, yapmadım.

ADAMUS: Yaa evet. Ve bu takım elbise onun yerini mi tutacaktı?

SART: Umuyordum.

ADAMUS: Tutuyor da! Aslında tutuyor. (yoğun kahkahalar ve alkışlar) Adamus’un dünyasında o herşeyi yapar. Çünkü, söylemem gerekir ki – biz dalga geçiyoruz, ama bir gerçeklik payı da var – kendine duyduğun saygıya bak!

SART: Aa evet. Harika hissediyorum. Harika.

ADAMUS: Ve harika görünüyorsun.

SART: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet.

SART: Kendimi muhteşem hissediyorum. Teşekkürler, Şambra. (alkış)

ADAMUS: Şimdi, bu başka herhangi birini etkilemekle ilgili değildir, çünkü tanrı bilir, Sart’ın buna ihtiyacı yok. (kahkahalar) Bu, gösteriş yapmakla da ilgili değildir. Bu, kendini onurlandırmak ve kendine saygı duymakla ilgilidir. Ve bu, her gün bir İtalyan takım elbise giymeniz gerektiği anlamına da gelmez – ama, Cauldre, arada bir bu iyi olurdu! (kahkahalar) Bu, kendinizi onurlandırıyor ve kendinize saygı duyuyorsunuz demektir. Kendinize bu armağanı veriyorsunuzdur. Diyorsunuzdur ki, “Ben buna değerim.” Bu parayla ilgili değil. Para tümüyle önemsizdir. Bu, Benliğin ifadesiyle ilgilidir, ve Benlik bugün muhteşem görünüyor.

SART: Teşekkür ederim. Harika hissediyorum. Harika bir gün geçiriyorum.

ADAMUS: Gerçekten de, ve sen Şambra için bir örneksin.

SART: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Biz teşekkür ederiz.

SART: Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)

ADAMUS: Böylece ben size, Ralph ve Gabriella, meydan okuyorum, şu engeller, kendi kişisel yaşamlarınızdaki engeller yanılsamasından ne zaman kurtulacaksınız? Böyle ham bir yeteneğin kullanılabileceği biçimlerde kullanılmadığını, ki kullanılabileceğini biliyorum, bunu sürekli konuşuyoruz, gördüğüm zaman, “Eh, ben sadece bir şeyi bekliyorum. Yalnızca bekliyorum. Benim beklediğim…” ne, bir araba kazası mı?

RALPH: Bir bisiklet kazası geçirdim…

ADAMUS: Bisiklet kazası geçirmiş.

RALPH: … ciddiydi ama.

ADAMUS: “… Bir şeyin beni harekete geçirmesini bekliyorum.” Geçirecektir er yada geç, ama bu Yeni Enerji’de bundan geçmek zorunda değilsiniz. O tümseğe ya da o incinmeye ihtiyacınız yok, ya da acı bir tartışma yapmaya ihtiyacınız yok. Aranıza bir mesafe – yaşamınızda fiziksel bir mesafe – koymaya ihtiyacınız yok. Onu şimdi yapabilirsiniz. Kolay yoldan ya da zor yoldan; farketmez. Nasıl olsa olacak.

Bilincimizi böyle bir grupta birleştirdiğimiz zaman, enerjiyi hareket ettirmek için yoğunluk oluşur. Şu anda, eğer farkındaysanız – şurayı (solar pleksusu gösterir) bir hissedin – bu salon canlı. Bu İnternet enerjiyle capcanlı. Hareket ediyor. Bazen kendi başınıza, yalnız olduğunuzda herşeyin durgun ve cansız hissedilmesini bilir misiniz?  Şu anda burada, bu salonda gerçekleştirdiğimizi alıp yaşamınıza sokabilirsiniz – yaşantınızda şaşırtıcı şeyler olur.

Bu kurgu zor, öyle değil mi? İşinizi kaybetmek. Bu kurgu işkence eder, çünkü diyorsunuz ki, “Peki sonra? Ne gelip de onun yerini dolduracak?” Bu Yeni Enerji’de genellikle baştan bilemezsiniz. O sonradan gelir. Ama yaşamınızda onca potansiyel var, Jane, sadece seni bekliyor; oynamayı kesmeni bekliyor. Bahaneler bulmaktan vazgeçin. “Peki ya”lardan vazgeçin. Tüm bahanelerden vazgeçin ve olmasına izin verin. Ve bu, birlikte yapacaklarımızın, birlikte gideceğimiz yerin heyecanlı tarafıdır.

Şaşırtıcı şeyler, kısıtlamalar olmadan; garip şeyler olacak. (Adamus kıkırdar ve izleyiciler güler) Garip şeyler, hiç beklenmedik, ve bu Yeni Enerji’nin güzelliği budur – tümüyle beklenmedik şeyler.

Biliyor musunuz, Eski Enerji çok öngörülebilen kalıplarla çalışır. Bu nedenle matematiğe ve bilime ve fiziğe bölünebilir; o çok, çok öngörülebilirdir. İçinde gerçekten yeni olan eğriler ya da virajlar çok azdır, ve gelen eğri ya da virajlar da çok yavaştır. Gerçek bilinç değişiminin meydana gelmesi binlerce ve binlerce yıl alır.

Sizin deyiminizle, Yeni Enerji’yle Eski Enerji’nin bileşimi, olağanüstüdür. Beklenmedik – ve bu, bugün vereceğim mesajlardan biridir, ve gelecek ay göstereceğiniz o küçük diada çıkacak – beklenmedik değişimler. Ve bugün size soracağım soru şudur, gerçekten beklenmedik olana hazır mısınız? En güzel şeyi yaratacağınız konusunda kendinize güveniyor musunuz?

Ve “evet” yanıtını vermeden önce – çünkü bunun palavra olduğunu biliyorum. (kahkahalar) Siz kendinize güvenmiyorsunuz, değişimlerden korkuyorsunuz, bundan sonra ne olacağını merak edip duruyorsunuz. Ölümüne aç kalacak mısınız? Sokağa atılacak mısınız? Farketmez. Farketmez. Ölmüyorsunuz, asla. Fiziksel bedeni terk ediyorsunuz, ama aslında ölmüyorsunuz, ölüyor musun, Richard?

RICHARD: Hayır.

ADAMUS: Ve yaşam daha iyi bir hâl alıyor, değil mi Richard?

RICHARD: Öyle.

ADAMUS: Ve değişimler çok beklenmedik.

RICHARD: Çok.

ADAMUS: Ve beş yıl önce, yedi yıl önce düşünmüş olabileceğin şeyler, yaşamında hayal etmiş ya da istemiş olabileceğin şeyler, çok daha muhteşem gelişebiliyor.

RICHARD: Olabiliyor, evet.

ADAMUS: Peki bunu nasıl yaptın Richard?

RICHARD: İzin verdim.

ADAMUS: Ah! Ah! Mükemmel. Şimdi, salondaki diğer herkes diyor ki, “Ama ben de izin verdim.” (mızmız bir biçimde söyler) “İzin vermek” dediğin zaman Richard, bunun gerçek anlamı nedir? Kendi izin verme tarzını açıkla.

RICHARD: Ahh… onun bana ait olduğunu kalbimde hissetmek. Zaten gerçekleşmiş olması.

ADAMUS: Bu çok sulandırılmış bir yanıt. Sulandırılmış. (kahkahalar) Richard, bu yanıtın onlara bir yararı olmadı, çünkü biliyorum. Ve tekrarlıyorum – sen benimle fazla konuşmadın. Sen Tobias’la konuştun. O daha kolaydı. Ama izin verdim dediğin zaman, yaşamının öyle bir noktasına gelmiştin ki, geriye hiçbir şey kalmamıştı.

RICHARD: Evet, öyleydi…

ADAMUS: Bu biraz garip bir izin verme biçimi, öyle değil mi? Yaşamak için bir nedeninin olmaması. Yaşamak için bir neden olmadığında, korkulacak çok az şey vardır, cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğin (kaygısı) hariç. Bunun dışında korkacak çok az nedenin vardır. Senin izin vermen tümüyle bir salıvermeydi. Dibe vurdun da denebilir. İçini dışına çıkardın, çabaladın ve kendine eziyet ettin ve yalvardın – bana değil; Tobias’a – sordun ve yalvardın ve ıstırap çektin, ve en sonunda bırakıverdin. Tümüyle.

Ve salıverdiğinde, seninle gerçek kimliğin arasında, yaşamına girmeye hazır tüm o potansiyeller arasında var olan o engelleri de salıverdin. Böylece o noktaya geldiğinde o da içeri girebilirdi. Ve girdi de. Ve dahası da var, bu arada. Bu kadar değildi; bu yalnızca çok, birçok raunddan biriydi.

Şambra, bu hiç de bir moral konuşması değil. Bu, sizi birazcık daha sağlıklı, biraz daha mutlu bir insan yapacak büyük ve görkemli bir resim çizmeye çalışmak değildir. Biz insan halinin ötesine geçeceğiz. İnsan hali bir yanılsamadır – harika bir yanılsama, değerli bir yanılsama, çünkü gerçekten, ruhsal düzeyde başka hiç bir yerde öğrenemeyeceğiniz şeyler öğreniyorsunuz – ve bu yüzden Eesa’lı Linda… Eesa, bu arada, senin terimlerinle, Yeshua, İsa anlamına gelir. Daha simgesel bir ifadeyle, Sananda Evi anlamına gelir. Sananda Evi, ışıkla çalışan bir meleksel Düzendir.

Linda, sen buraya ışığı öğrenmek için geldin, ama ışığı öğrenebilmek için karanlığı da öğrenmen gerekiyordu. Hmm. Bunların tümünü, bu harika gezegende ve başka yerlerde öğrendiklerini bütünleştirdiğinde… eh, ayrıntıya girmeyeceğim ama burada küçük bir öngörüde, ya da vaatte bulunacağım sanki. Biz Fransa’ya gittiğimizde – ahhh, yakında oraya geri gidiyoruz –  oradayken, aydınlık ve karanlığın gerçekte ne olduğunu öğreneceğiz. Gerçekte ne olduğunu.

Ha, bazılarınız oraya Katar’lılar için yas tutmak üzere gittiğimizi düşünüyor. Hiç sanmıyorum. Onlar için yas tutmak üzere yeterince insan gitti. Biz oraya, aydınlık ve karanlığın gerçekte ne olduğunu öğrenmek için gidiyoruz. Bunu en mahrem düzeyde nasıl anlayacağımızı öğrenmek için gidiyoruz. Bir… neyse, bu konuşmamızı geziye saklayacağım.

Böylece, Sananda ışıkla ilgilidir ve bu dünyanın ışığa gereksinimi vardı. Bu yüzden hepiniz buradasınız. Meleklerin bilinci, yoğunluk içindeki, bu gerçeklikteki ışığı anlamak ihtiyacındaydı, ve siz de buraya geldiniz. Sananda ışığı getirir, ve sen oradan geliyorsun. Birçoğunuz başka ruhsal ailelerden geliyorsunuz – ama artık farketmez, çünkü size tekmeyi bastılar. (kahkahalar) Kovdular. Kovdular, çünkü, biliyor musun, Pete? Onlardan bunu istedin, Pete. Uzun zaman önce, Mikail Düzeni’ni terk ettiğinde dedin ki, “Belli bir noktaya ulaştığımda, size bir sinyal gönderdiğimde, beni kovun. Beni ruhsal ailemden özgürleştirin.”

Bu, şimdiye kadar sahip olduğunuz en eski bağlantılardan ve en eski karmalardan biridir, böylece, seni kovdular – ve bu acı verir. Ruh ailenizle, neredeyse taa başlangıca kadar geri uzanan meleksel ailenizle, enerjinin kesildiğini hissettiğinizde, bu terk edilme olarak duyumsanır. Bunu bir düzeyde hissedersiniz ve sonra da dersiniz ki, “Neden daha fazla yaşayayım ki. Hiçbir şeyim yok. Biyolojik ailem var…” Tabii bundan söz etmemiz bile gerekmiyor. Bazılarınız onları hiç düşünmeden çabucak seçiverdi. Herşeyi kaldırmaya gönüllü geldiniz. Ama ruh aileniz? Oradan kovuldunuz. Bu acı verir.

Ama biliyor musunuz, bu egemenliğe, mutlakiyete atılan bir adımdır. Ruh aileniz sizi bıraktığında, bu gerçekten acıtır. Ve suçu aslında biyolojik ailenize yüklüyorsunuz. Ruh ailenizi, biyolojik ailenizle eş tutuyorsunuz. “Bana neden böyle davranıyorlar? Beni neden terk ettiler? Benimle neden böyle alay ediyorlar?” Bu aslında kendi ruh ailenizin bir yankısıdır.

Böylece Şambra, konuyu dağıttım ama eğleniyorum.

Ev Ödevine Geri Gelme

Böylece, son toplantımızda konuştuğumuz ev ödevi çok önemliydi. Onurlandırmak. Şu geçtiğimiz ay başkalarını onurlandırmak için kaç tane fırsatınız oldu? Bir seçime sahiptiniz – onurlandırmak ya da yargılamak; onurlandırmak ya da eleştirmek; onurlandırmak ya da onlara ne oluyor diye şaşmak. Başkalarını onurlandırmak… kendinizi de onurlandıracaksınız, ve o onurlandırmaya ihtiyacınız da olacak, çünkü Yeni Enerji gerçekten yaşamınızın bir parçası haline geldiğinde, çok, çok, çok hızlı, çok çabuk iş görür. Ve başkaları ve kendiniz için sahip olduğunuz onurlandırma, kolaylık anlamına gelecektir… Yeni Enerjiyle tezahürlerinizde, yaşamınızda nasıl çalıştığınızın kolaylığına. Onurlandırmak çok, çok önemlidir.

Biz yaratmaktan söz ettik – herhangi bir şey. Geçenlerde bunu Wisconsin’deki toplantımızda vurguladım. Herhangi bir şey yaratın, ne olursa. Şambra, birçoğunuz, o uzun, uzun tartışmalara girmekten hoşlanıyorsunuz. Buradan (başını gösterir) konuşmaktan hoşlanıyorsunuz, ve olan da tam olarak bu oluyor. Biraz çıldırmaya başlıyorsunuz. Yaşamınızda şeylerin neden yolunda gitmediğinden, ya da hallolmadığından konuşmayı seviyorsunuz. Ve ben size bir yanıt verdiğimde – ve burada tabi ki rüya halinden söz ediyoruz – size “Bir şey yap. İzin ver” diyorum, tıpkı Richard’ın yaptığı gibi, ama Richard gibi dibe dalmayın. “İzin ver.” Bir hafta sonra yine çıkageliyor ve başka bir tartışma başlatmak ve farklı bir yanıt almak istiyorsunuz. Nedense, bu uzun tartışmalara neredeyse bağımlı oldunuz. Sanırım bir yanınızı tatmin ediyor. Gerçekten, onlar öyküdür. Onlar uzun öykülerdir, ve size geçici bir erteleme sağlıyorlar. Size – öyle sanıyorsunuz – size azıcık bir şey yapmama ve öğrendiklerinizi bu Dünya’da uygulamaya sokmama izni veriyorlar.

Sonra, Pakauwah’nız ile, hayvan toteminizle çalışmak var. Şimdi, bazılarınız dedi ki, “Eh, ben bunu daha önce yaptım.” Ama böylesini değil. Bazılarınız diyor ki, “Bu, kulağıma, sanki geriye gidiyormuşuz gibi geliyor,” ama bir anlamda, evet, çünkü bunu yapmaya alışkınsınız. Ama biz onu kullanacağız, çünkü o Pakauwah, Robert, dışarı çıkacak ve senin için iş görecek. Sizi bekleyen potansiyellerin enerjilendirilmesine yardımcı olabilir. Gizlice izlemede de kalabilir. Şu anda salondaki diğer enerjileri gözleyebilir.

Herhalde farkettiniz, bugün bu burada oldukça açık. Zaman zaman, rahatsızlığa neden olmaya çalışan bir dolu karanlık enerjiler ve varlıklar oluyor. Bugünse burada neredeyse hiç rahatsızlık veren yok. Ha, etrafta asılılar. Bu karartma panjurları bile onları uzak tutamıyor, ama bir mesafede duruyorlar, çünkü filler ve panterler ve atmacalar ve kaplanlar ve birkaç yılan, bir kaplumbağa (kahkahalar) ve tüm o diğer Pakauwah’lar var.

Ve Pakauwah’larınız, özellikle de panter gibi olanlarınız, saldırıya uyumlanmadılar. Onları herhangi bir insana zarar vermek için porgramlamadınız. Ama, biliyor musunuz, orada zaman zaman takılan o karanlık varlıklardan biri Pakauwah’ınızı hissettiğinde, ah, bu çok açık mesaj oluşturur – “Bu kişiye bulaşma.” Onlar… bu sanırım, evinizde bir alarm sisteminizin olmasına benziyor da diyebilirsiniz. Hırsız, (sizin eviniz yerine) komşuya gidecektir. Bu daha kolaydır. Hızlıdır.

Pakauwah’ınız orada olduğunda, tıpkı şu anda birçoğunuzunkinin burada olması gibi, bu güzel bir… bu güzel bir enerji türü oluşturur. Bir engel ya da duvar değildir. Bir kalkan değildir. Siz bir duvar yaratmadınız. Ama o yalnızca sizin şöyle diyen bir parçanızdır, “Bu egemen/mutlak bir varlıktır, başka bir yere git. Başkasına bulaş. Egemen/mutlak varlık.”

Bu varlıklar, bu karanlık varlıklar, onlar akıllı değil bu arada. Sadece sizi korkutabiliyorlar diye, ya da birkaç başı döndürüyorlar diye, ya da kusmanıza neden oluyorlar ya da bu tür şeyler yapıyorlar diye, onlara kendi enerjinizden, kendinizden çok, çok fazla veriyorsunuz. Gerçekten o kadar akıllı değiller. Toteminizi gördüklerinde, o zaman bunun bilinçli bir insan olduğunu bilirler.

Totemlerinizle çalışın. Onlarla uyuyun. Onları yürüyüşe çıkarın. Biz birkaç dakikaya kadar onları burada yürüyüşe çıkartacağız. Arabanızda olmalarına izin verin, ve onların dönüştüğünü fark edeceksiniz. Onlar biçim değiştirebilirler, bu arada, ve değiştirirler de. Bazılarınız, bir atmaca seçmişken onun bir an sonra yunusa dönüştüğü gerçeğinden rahatsız oldu. Ne olmuş yani? O sadece enerjidir – özgür hareket ve biçim içindeki enerji. Bir an atmacanın enerjilerini ve atmacanın güzelliğini kullanmak, ve sonraki an yunusla olan doğal yakınlığınız ve bağlantınız.

Pakauwah’lar kendi biçimlerine ya da formlarına geri dönme eğilimindedirler. Eğer yunusa dönüşen bir atmacaysa, o atmaca biçimine geri dönme eğiliminde olacaktır. Ama herhangi bir şey de olabilir. Sizin için seçtiğiniz her yoldan iş görebilir. Başka alemlere gitmek için oradadır. O, sizin adınıza alemlere gidecek veçhenizdir. Siz hemen burada, bu gerçeklikteki onca başka çalışmayı gerçekleştirirken, sizin o diğer yanınız da çalışıyor. Onunla bağlantı kurduğunuzda… bu arada, o yaratıcıdır. Çok, çok yaratıcıdır. Sizin o bir yerlere gönderdiğiniz ifadeniz, sizden daha büyük ya da daha akıllı değildir. Size ne yapılacağını söylemez. O, size hizmet etmek için buradadır. Onunla çalışın. Siz tekil değilsiniz. Tekil değilsiniz. Andrah bunu herkesten daha iyi bilir. Ama, insanların garip bir alışkanlığı olduğunu da bilir… siz kendinizi fazla-tanımlamak istiyorsunuz.

Şimdi, bunun öbür yanı ki Andrah size bunu da söyleyecektir, kendilerini fazla-parçalamış kimselerdir – çoklu kimlikler. Parçalara bölünmekten korkuyorsunuz. Peki ya size zaten parçalara bölündüğünüzü ve sonra kendinizi nasıl yeniden birleştirmeyi öğrendiğinizi söylesem? Kendinizi nasıl yeniden biraraya getireceğinizi biliyorsunuz, çünkü burada bulunan her biriniz, Andrah’ın da bildiği gibi, şu ya da bu zamanda, bu yaşamda ya da bir başkasında parçalandı, yani kendinizi nasıl yeniden biraraya getireceğinizi biliyorsunuz.

Şimdi bu bilgi ya da bilgelik içinizde olduğuna göre, şimdi açılmanıza, genişlemenize izin verin – Pakauwah, hani sözünü ettiğimiz o rol yapma. Kendinizi tanımlama eğilimindesiniz – David, seni seçiyorum ama, sen herkesi temsil ediyorsun – David’i tanımlamak istiyorsun, ve David’i tanımlarken de çok akılcı oluyor, kalıplar oluşturuyorsun, çok sıkışıp kalıyorsun. Yeni Enerji, birlikte gerçekleştireceğimiz çalışma yeni tanımlamayla ilgili, yalnızca bedenin, zihinsel bir kişiliğin olmadığı. Biliyor musun ki, sen hiç de geçmişin değilsin. Değilsin – hiç biriniz – geçmişiniz değilsiniz, Kathleen Barry. Bizim konuştuğumuzu hatırlamıyorsun. Oysa ben senin için daha özel olduğumu sanıyordum. (yoğun kahkahalar)

Geçmişiniz olduğunuzu düşünüyorsunuz, oysa hiç de değilsiniz. Bu yanılsamadır. Geldiğin yer değilsin, Larry. Ha, bir parçan evet; ama sadece çok küçük, küçük bir parçan.

Kendini Yeniden Tanımlamak

Böylece bu, kendini David ya da adınız her neyse olarak tanımlamak yerine, yeniden tanımlamakla ilgili olacak. Kendinizi bulmaya çabalarken ne çok enerji harcadığınızı biliyor musunuz? Nerdeyse tümünü. Kendinizi bulmaya çalışıyorsunuz, oysa aslında gerçekten o benliği kaybetmeye çalışmalısınız. “Ben kimim?” diyerek fazla zaman harcıyorsunuz. Onun yerine sadece, “Ben o Ben’im” deyin. Ben o Ben’im. Farketmez. David ya da Donald ya da Mary olmanız farketmez.

Biz bu insan tanımının ötesine geçeceğiz. Tamam mı? (izleyiciler yanıt verir, “Evet”.) Hm, şimdi öyle söylüyorsunuz. (kahkahalar) Bu zaman zaman rahatsızlık verecektir. Ve şöyle diyecekler de olacak, “Sana ne oldu? Ben o grubu biliyordum… Ben birlikte olduğun o grubu biliyordum.” Çünkü, biliyor musunuz, böyle bir toplantıdan ya da atölye çalışmalarımızın birinden döndüğünüzde, bir parıltıyla dönersiniz. Adımınız biraz hafiflemiş dönersiniz. Birazcık daha sezgisel, daha özgür dönersiniz. Onlar bundan ille de hoşlanmayabilirler – “O grup sana neler yapıyor öyle?” Hmmmm, gerçekten.

Böylece, bunu eleştirenler ve anlamayanlar olacaktır. Farketmez. Farketmez. Önemli olan tek şey, sizinle ruhunuz, kendiniz arasındaki ilişkidir. Hepsi bu. Başka hiçbir şeyin önemi yok.

Başkalarının ne düşündüğüne takılmayın, çünkü – bunu daha önce Tobias’tan da duydunuz – onlar aslında umutsuzca sizin farklı olmanızı istiyorlar. Ve bunu iyi anlamda söylüyorum, ama onlar birinin, birinin öncü olması gerektiğini bilmek istiyorlar. Birinin, öteye geçmesi gerekiyor.

Biliyor musunuz, birlikte yapacağımız çalışmada, akıl hastalığının ve şu hastanelerdeki zavallı, zavallı sevgili varlıkların, gerçekte ne olduğunu anlamaya başlayacağız. Şimdi, ben onlar için üzülmüyorum, çünkü akılsal bir çöküş halindeler, akılsal bir hastalığa sahipler ya da delirmişler. Bu pekâladır. Bu harika, harika bir deneyimdir. Hepiniz bu deneyimi yaşadınız, öyle değil mi?

Bu harikadır. Ama onları kilit altına almak ve onlara uyuşturucu ilaçlar vermek – işte bu günahtır. Bu alçaklıktır. Çünkü şimdi akılsal bir çöküş, akıl hastalığı, ya da her neyse, gibi ilginç bir deneyimden geçen birini alıyor, ve ona diyorsunuz ki, “Bu, bir insanın olması gereken o güzel küçük tanımımıza uymuyor.” Biraz Atlantis-vari bir enerji, anlıyor musunuz. “Peki ne yapacağız? Onlara uyuşturucu ilaçlar vereceğiz ki bizim gibi olsunlar.” Sen değil, Edith. Sen değil. Senin uyuşturucu ilaçlara gereksinimin yok. (kahkahalar) Ve onları sessizleştiriyor ve sakin tutuyor ve küçük bir odaya kilitliyorsunuz.

Sevgili varlıklar, Dünya’daki bir dolu karanlık enerji şu anda buradan geliyor, çünkü bu insanlar inanılmaz varlıklardır. Ha, siz onların deli olduğunu söylüyorsunuz. Hayır, onlar sadece bir deneyim yaşıyorlar. Muazzam miktarlarda enerjiye sahipler. Geri kalan bizlerin – sizlerin – bazısı gibi sınırlama ve kısıtlama türüne sahip değiller. Bu yüzden de enerjilerinin çıldırmasına izin veriyorlar.

Bu şimdi geceleri sizi taciz eden psişik enerji olarak ortalıkta. Sizi taciz ediyorlar, çünkü, eh, size bir çekim hissediyorlar. Sizinle bir bağ hissediyorlar, çünkü sizin enerjinizde, bir noktada bir çöküş yaşadığınızı söyleyen bir şey duyumsuyorlar. Siz onların yanıtına sahipsiniz, ve bu yüzden onlar, onların psişik enerjisi bu kadar sık çevrenizde dolanıyor. Onlar kilit altında tutuluyorlar.

Ben fazla zaman harcıyorum, ama daha az soru ve yanıt yapıveririz. Şimdi, aslında bugün konuşmak istediğim şeye geçelim.

LİNDA: Sen bir anlamda burada canlı bir S&Y yapıyordun.

ADAMUS: Gerçekten de. Pekâla, bugün neden söz edeceğiz? Biz… hadi derin bir nefes alalım.

LİNDA: Daha yeni mi başlıyorsun?

ADAMUS: Evet, bu benim girizgâhımdı. (kahkahalar) Bu monologdu. (yoğun kahkahalar) Yani soru ve yanıtları herhalde şimdiden, onların ne olduğunu bile bilmeden yanıtlayabilirim: Hayat boktan; bununla başa çıkın. (yoğun kahkahalar) Burada sıraya girecekler için soruların çoğunu hemen şimdi yanıtlayacağım.

Diyorsunuz ki… size sorudansa yanıtı vereceğim. Yanıt şu, bir oyun oynuyorsunuz – oyununuzda bu kadar sevdiğiniz şeyin ne olduğunu bulun.

Soru, “Adamus, şeyler neden bu kadar zor? Neden hallolmuyor? Ben neden berbat bir yaşam sürdürüyorum? Ben neden – hm mm” – boşlukları doldurun. Soru bu. Bu tekrar ve tekrar ve tekrar yinelenip duruyor.

Yanıt şu, siz bir oyun seçtiniz. Kimse onu sizin için seçmedi. Bu oyunda sevdiğiniz bir şey olmalı. Sevdiğiniz şeyin ne olduğunu keşfettiğinizde… gerçekten boktan bir ilişkiyi sürdürmenizin suçunu bir başkasına atabileceğiniz gerçeği. Böylece kendiniz için sorumluluk almak zorunda kalmazsınız. Yanıt budur. Olan budur. O ilişkide paranız olmadığı için kalmıyorsunuz; o berbat ilişkide kalıyorsunuz çünkü bir kurbansınız; ve buna bayılıyorsunuz. Bir noktada ben de bayılmıştım. Belki bir ara bundan sıkılırsınız.

Enerjiyle bir oyun oynuyorsunuz, değil mi, Andrah? O enerjiyle bir oyun oynuyorsunuz ve istediğiniz an bırakabilirsiniz.

Diyorsunuz ki, “Ama, Adamus, hiç param yok. Ne yapacağım?”

Bilmiyorum! Farketmez. Gerçekten farketmez. Belki yeniden hayatın keyfini çıkartırsınız. Belki o hastalığınız çözülmeye başlayacak. Belki yaşamın rengini göreceksiniz, ya da Tobias’ın dediği gibi, o yüksek çözünürlükteki hayatı göreceksiniz yeniden. Belki kendinizle yüzleşmeniz gerekecek. Belki. Bu içlerinde en zorlu olanı, ama aynı zamanda da en güzeli, en güzeli, kendinle yüzleşmek.

Ah, benliğiniz, çöplük diyeceğiniz şeyle, ve daha önce şeytan ve canavar dediğimiz şeylerle ve diğer herşeyle dolu. Ama aslında değiller. Aslında değiller. Bu sadece umutsuzca kurtulmak isteyen sıkışıp kalmış enerjidir.

Böylece, bugünün konusundan söz edelim. (kahkahalar) Şimdi soru ve yanıt bölümünü yaptığımıza göre, (kahkahalar) başka var mıydı ki… Ve bu arada, büyükannen? Öbür tarafta nerede olduğunu bilmiyorum. Ben Paris’te bir kuş olmakla ya da sizlerle çalışmakla meşgulüm. Bilmiyorum. Onu kendin ara. Kendi psişik yeteneklerini kullan. Büyükannen herhalde… o iyi durumda. İyi durumda.

Başka ne gibi sorularımız var?

LİNDA: (çabuk çabuk yanıtlar) Yok! (yoğun kahkahalar)

ADAMUS: Evet, birkaç tane var. Onları aradan çıkartalım da buradaki gerçek çalışmamızı yapabilelim.

LİNDA: Sen gerçekten çoğunu yanıtladın. Bir soru vardı…

ADAMUS: O yanıtı kaç kez verdiğimizi biliyor musun, ve…

LİNDA: Biliyorum. Biliyorum. Ama sadece onay olması açısından, bazı…

ADAMUS: Bugün herhangi bir Yeni Enerji sorusu var mı?

LİNDA: Yok.

ADAMUS: Ha, tamam. Soru. Cesurca, cüretkâr. Mikrofonu bekle. Eesa’lı Linda (sana) onu getiriyor.

1.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofonda bir kadın): Bedenimde hissettiğim o karıncalanmalar, o yeni enerjiler nedir? Herhangi…

ADAMUS: Evet. Buna… eh bu… bu tıpkı bir – Cauldre söylememi istemiyor, ama ben onun gözlerini kapatıp söyleyeceğim – bu, meydana gelen spiritüel bir orgazm gibidir. Gerçekten öyledir.

1.ŞAMBRA: Ha iyi!

ADAMUS: Sen uzun süredir ayrı olan kendi tanrısallığının enerjilerini içine alıyorsun, ve bunlar daha yakına gelmeye başlıyorlar, ve sen bir anlamda onlarla güzel ve yeni bir bağlantı kuruyorsun. Onun yarattığı  – onlara ne diyordunuz?

1.ŞAMBRA: Aa, kalkmış penis mi?

ADAMUS: Enerji, bedenini yukardan aşağıya yıkıyor. Özellikle de başın tepesinde çok belirgindir, bunu hisseden ya da hissedecek olan geri kalan sizler (için söylüyorum), bazen şuradadır (üçüncü gözü gösterir). Aslında bazen de şu bölgede (solar pleksusu gösterir) tezahür eder, ama her zaman karıncalanma olarak hissedilmez; kelebek gibi hissedilir. Ama bu, Benliğinle, tanrısallığınla olan bağlantıdır. Onu nefesinle içine çek. Ve onun bir melek falan olduğunu da söyleme… kendinden başka kimseye itibar etme. Olan budur. Ayrıca biraz da gelen Yeni Enerjidir, ki az sonra onun hakkında konuşacağız.

1.ŞAMBRA: Teşekür ederim. Kestiğim için özür dilerim.

ADAMUS: Yok, sorun değil. Karıncalanma dediğin o şeylerin – biz bunun için başka bir ad kullanıyoruz, ama karıncalanma güzel bir ad – bedeninde ve zihninde muazzam bir simyasal etkisi vardır – tabii onları itip uzaklaştırmazsan, onları nefesinle içine alırsan. Onlar muazzam bir bedenindeki şeyleri yeniden-dengeleme kapasitesine sahiptirler. Bunlar geldiğinde, o an yaptığın şeyi bırakıp, bedenine nüfuz etmesine izin vermek amacıyla birkaç dakikanı ayırmak için harika bir zamandır. Tanrısallık geliyor. O bir çırpıda gelmez; küçük küçük gelir. Kesinlikle uygun ölçüde nüfuz eder. Teşekkür ederiz.

2.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofonda bir kadın): Adamus, geçen hafta enerjiye emretmekten söz ettik.

ADAMUS: Evet.

2.ŞAMBRA: Ve ben bilinçli seçim yapmayı düşündüğümde, sanki şöyle hissediyorum, bilinçli bir seçim yaptığım zaman, bu bir anlamda enerjiye emretmek oluyor. Ve merak ettim… aslında senin bu konudaki bakış açını almak istemiştim.

ADAMUS: Gerçekten. Sen, Gizem Okulları’nda tartıştıklarımızdan söz ediyorsun, ve biraz da içeriğin dışına çıkıyorsun, tabi birkaç gününü uyguladıysan başka. Ama elimden geldiğince yanıtlayacağım. Bilinçli bir seçim yapmaya ilişkin bir şey var ki, çoğunuz, bununla çalışmasına rağmen çok da rahat hissetmiyor. Ama en azından, yazgının kanatları sizi bir yere taşısın diye beklemektense, bazı seçimler yapmaya başlayabileceğin noktaya geliyorsun. Ama seçimlerini yanlışsız olarak kelimelere döktüğünden, onları doğru olarak tezahür ettirdiğinden, emin değilsin. Böylece sen… hâlâ bir dolu… ımm…

(duraksama, Adamus’un dikkatinin salonun arkasında bulunan yiyeceklerle dağılması ve bir brownie (kakaolu, cevizli kek) alması, kahkahaların yükselmesine neden olur) Hâlâ bunu doğru yapıp yapmadığın hakkında ( Adamus’un ağzı doluyken konuşmasıyla kopan kahkaha tufanı) bir dolu tartışma var. Hmmm, lezzetli.

Gizem Okulları’nda çalıştığımız şeylerden biri emredilen enerjidir. Bu, bilinçli seçimin bir sonraki evrimidir. Ama, enerjilere emretme çalışmasına başlamadan önce, bilinçli seçimin gerçekten bir fark yarattığı gerçeğini hazmetmiş, bu konuda rahatlamış olmalısın. Bildiğin gibi, sınıfta bazı garip anlar yaşandı – çok rahatsız edici anlar – ve bununla yeni çalışmaya başlamış biri için…

(Adamus’un yemeye devam etmesi üzerine kahkahalar yükselir) … insan olmak… insan olmak.

LİNDA : Sana engel olmayalım.

ADAMUS: Bilinçli seçim uygulamasından ve enerji okulunda oluşturduğumuz bazı temellerden geçmeyen biri için doğrudan bu düzeyden başlamak, aslında ilginç bir biçimde geri tepebilir. Yani…

2.ŞAMBRA: Blinçli seçim gerçekten ilk…

ADAMUS: Bilinçli seçim temel adımdır, kesinlikle. Kesinlikle.

Böylece konumuza…

LİNDA: Şimdi mi başlıyorsun?

ADAMUS: Hıı. Bugün soru ve yanıtlara gerek yok.

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Tamam, şimdi.

Geçmiş (Tarih) Yanılsaması

Biz bir dakika önce tarihten söz ettik. Tarih, kesin bir yanılsamadır – kesin yanılsama. Tarih, yazılmış olan şeylerdir. Bir bakış açısıdır. Gerçekte olan biten değildir. Siz bir gelişme, bir ilerleme olduğunu düşünüyorsunuz – Lemurya, Atlantis, 1. Dünya Savaşı, onu izleyen 2. Dünya Savaşı gibi – oysa hiç de değil. Hiç de değil.

O güzel filmi yapanlar olarak (Şambra duyurusunda tanıtılan Leap! filmine göndermede bulunur) anlayın ki – ve onlar filmlerinde bilinci açmaya dikkat çekmeye çalışıyorlar – herşey bir yanılsamadır. Çok güzel bir yanılsama. Ben, yanılsamanın kötü bir kelime olduğunu söylemiyorum, ama o bir yanılsamadır. Tarihin kendisi büyük bir yanılsamadır, insanlar, bir şeyler yazıldığı için buna inanıyorlar. Bir kağıt parçasına yazıldığı için – “Bu böyle olmuştu.”

Zamanların en büyük yanılsamalarından biri, bir kitabın içindeki bir kaç sayfa yüzünden, İncil ve Yeshua’nın öyküsüdür. Büyük bir yanılsama, ve insanlar da buna inanıyor. “Eh, bu tarih. Kitapta yazılı, ve Tanrı, bunun değiştirilemeyeceğini söylüyor.” Kaç kez değiştirildi? Bu ne yanılsamadır. Yeshua ile ilgili öyküler bile yeter, Yeshua’nın buraya geri gelip de bazı kişilerin kıçına tekmeyi basmak istemesine (neden olacak kadar çarpıtıldı), çünkü bu (öyküler) gerçek değildir. Gerçek değildir.

Bir bölümü aslında oldu. Bir bölümü. Büyük bir bölümü ise değiştirildi. (Linda’ya bakar) Kaygılanma, şu anda dinlemiyorlar. (yoğun kahkahalar) Onlar daha sonra dinleyecekler, ama sen şehir dışına çıkmış olacaksın, yani… (yoğun kahkahalar)

Kendi tarihiniz… Ben geçmiş yaşamları o kadar önemsemiyorum, çünkü – geçmiş yaşamlarınıza, hani neydiniz falan gibi şeylere takılıp kaldığınız günleri anımsıyorsunuz – bu etkileyicidir ve ilginçtir, ama sadece bir yanınızdır.

Tarih büyük bir yanılsamadır, ve biz bugün geri gidip bazı kapılar açacağız. Ve bunu yapmadan önce şunu açıkça belirtmek istiyorum – bu alıştırmada rahat değilseniz, yapmayın. Onu daha sonra dinleyebilirsiniz. Daha sonra okuyabilir ya da daha sonra yapabilirsiniz. Bu size doğru gelmiyorsa, pekâla. Ve burada kesinlikle yargı yok, çünkü yapacağımız şey tehlikelidir. Tehlike kabulünüz mü?

(izleyiciler yanıtlar “Evet.”) Yalan söylüyorsunuz. (kahkahalar) Şu anda risk almaya karşı mısınız?

(izleyiciler yanıtlar “Hayır.”) Açıkyürekli olduğunuza dair. Aslında değilsiniz.

Böylece, biz geri gideceğiz, ve geri gitmemizin amacı, son toplantımızda da konuştuğumuz gibi, size geçmişte olanların öykünün tamamı olmadığını anlamaktır. Onlar öykünün (sadece) bir parçasıdır.

Bu yaşamdaki aileniz bir yanılsamadır. Yanılsama derken, bunun çok, birçok gerçeklikten biri olduğu anlamında. Bir yanılsama, gerçek olmadığı anlamına gelmez; yalnızca birçoğundan biri demektir. Birçoğundan biri.

Böylece, bu yaşamdaki aileniz için dediniz ki, “Eh, bu benim ailemdi. Doğduğuma ilişkin bir kağıt parçası var elimde.” Belki de doğmamıştınız. Belki de doğmamıştınız. Belki de, düşündüğünüz o aileye sahip değildiniz.

Bu, harika, çok baştan çıkarıcı, çok gerçek bir yanılsamadır, ama bu belki de sahip olduğunuz tek aileniz değildir. Belki bunun yerine iyi bir aile seçtiniz. Belki sizi seven ve destekleyen, ve size güzel şeyler alan, güzel şeyler söyleyen bir aile seçtiniz. Belki.

Belki, tümüyle farklı bir kültürden gelen bir aileniz oldu. Hiç farklı bir kültürde var olduğunuz hissine kapıldınız mı? “Benim bu kültürün içinde ne işim var?” dediğiniz zamanlar. Belki de başka bir kültürde olmalıydınız, çünkü tarih harika bir yanılsamadır.

Biz bugün geri gideceğiz, ve biz, berrak bilinçli seçimi kullanarak, kapılar açacağız.

Geçmişi Yeniden Ziyaret Etme

Şimdi, siz bununla ilgili kostümlü bir provadan geçtiniz, ve eğer anımsıyorsanız bileceksiniz, geçen yıl bir ara, uzun koridorlardan geçtiğiniz rüyalar gördünüz; bir dolu kapısı olan uzun uzun koridorlar; çok fazla kapısı olan ve çıkış yolunu bulamadığınız binalarda ya da evlerde kayboldunuz; aralarında seçim yapmak zorunda kaldığınız birçok kapıya ilişkin rüyalar, ve hangisinden geçeceğinizi bilememek. Buna benzer herhangi bir rüya, bu kostümlü provadan bir anlamda geçtiğinizin göstergesidir.

Şöyle diyen bir düşünce okulu var – ki bu olağan insanlar içindir ve sizler kesinkes olağandışısınız – düşünce okulu der ki, “Asla geri gitme. Asla geri gidip şeyleri deşme.” Eh, biz şeyleri deşmek için geri gitmeyeceğiz. Biz şeyleri işlemden geçirmek için geri gitmeyeceğiz, biz kapıları açmak için geri gidiyoruz, çünkü ister bu yaşam olsun ister şimdiye kadarki herhangi bir başka yaşamınız, orada, insan biçimindeyken rolünü oynadığınız – rolünü oynadığınız – potansiyeller kadar gerçek olan potansiyeller var. Onlar mevcutlar. Gerçekler. Ve aslında fiziksellikte deneyimlemeyi seçtiklerinizden daha az değiller.

Bu enerjiler şu anda sizin için ulaşılır haldedir. O enerjiler sizinle bu şimdi ânında karşılaşmayı arzuluyor. Biz bu kapıların bazısını açarken çeşit çeşit enerjiler gelecek – hisler ve tepkiler – ve onları yargılamaya ya da onlarla savaşmaya çalışmak, işiniz değildir. Ben bu yüzden son toplantımızda sizden herşeyi onurlandırmanızı istedim, buna, açacağımız kapılardan gelecek enerjiler de dahildir.

Eğer son zamanlarda kovalama, takip edilme – kovalandığınız – rüyaları gördüyseniz, bu büyük bir olasılıkla kostümlü provamızda bazı kapıları açtığınız ve bazı oldukça öfkeli enerjiler dışarı çıktığı içindir, çünkü onlar uzun süredir kendi tarzlarında bastırılmışlardı. Onlar şimdi dışarı çıkmaya hazırlar. Böylece bazısı büyük bir gürlemeyle çıkacaktır. Bazısıysa çok sevecen ve çok yumuşak çıkacak ve yaşamınıza akacaktır. Ve onları fark etmezseniz, dikkatinizi çekmek için bacağınıza bir tekme savuracaklar. Bu, size geri gelen enerjidir.

Biz bu kapıların bazısını açarken… ben yalnızca bastırılmış anılardan söz etmiyorum; ben, hiç tezahür ettirilmemiş şeylerin potansiyelinden söz ediyorum – örneğin, büyük bir şifacı olabilecekken, bir salak olmayı seçtiğiniz bir yaşam. Ama o büyük şifacı potansiyeli hâlâ oradadır. Hâlâ aktif. Hâlâ dolanıp duruyor. Kaybolmamıştı. Var olmaktan çıkmamıştı.

Çok, birçok insanın lideri olduğunuz – onlardan sorumlu olduğunuz – bir yaşamınız olabilir, ama aslında bunu seçmediniz. Bir ev kadını olmayı seçtiniz ya da belki birinin yardımcısı. O ifadeye izin vermediniz. O ifadeyi seçmediniz, ama o hâlâ oradadır.

Bu potansiyellerin her birinde… ve bu arada, potansiyelleri düşünmeye başladığınızda çıldırmanıza neden olabilirsiniz, çünkü diyorsunuz ki, “Peki, bir şeyi gerçekliğim olarak seçtiysem, orada daha kaç tane potansiyel var?” Neredeyse sonsuz. Neredeyse sonsuz. Bir yazı tahtam olsaydı, o yazı tahtasının üzerine kocaman bir daire çizerdim. Ama ona ihtiyacım yok, çünkü görebiliyorsunuz.

En yüksek olasılık potansiyellerini içeren bir daire var – en yüksek olasılık derken, yolculuğunuzu en çok tamamlayan, ruhunuzun en büyük evrimine izin verecek olanlar, ve sizin bir çekim hissettikleriniz anlamında. Böylece bunlar bu büyük dairenin içinde, (Adamus havaya “çizer”) ve sizin seçtiğiniz gerçeklik, bunun tam ortasındaki bir noktadır.

Onun hemen arkasında biraz daha küçük başka bir daire vardır – ikinci derecedeki yedek potansiyeller, bu birinci derecedeki potansiyellerle pek aynı miktarda enerjiye ya da dinamiklere sahip olmayan potansiyeller, ama onlar yine de oradadır. Ve bu şekilde neredeyse sonsuza kadar gidebilirsiniz, bir potansiyel… sizin çocukken ölme potansiyeliniz vardı, ama ölmediniz. O yaşamda çok yönlü, çok kısımlı olma potansiyeliniz vardı. Bir potansiyeliniz ve potansiyeliniz vardı, yani bu, potansiyel olarak farklı ışıma düzeylerini içeren bir dizi dairelerdir, ve sonsuza kadar gidiyormuş gibi görünebilir.

Ve siz diyorsunuz ki, “Peki bu nerede bitiyor? Bu yaşam için kaç tane potansiyel var? Milyarlarca mı?” Bir anlamda farketmez, çünkü potansiyellerin yolu sonsuzluğa uzanmıyor. Şöyle bir şey oluyor, belli bir noktayı alırsınız ve o, daireyi tamamlar, diye ifade edelim. Sonsuza kadar gitmez. Aslında, hiçbir şey gitmez. Fiziksel evreniniz bile, zaman da gitmez, mekân da. Onlar sonsuza gitmez; büyük bir döngü gerçekleştirerek sonunda daireyi tamamlarlar.

Bunun, daha sonra, Yeni Enerjinin bazı fizik (kurallarını) konuşurken hatırlanması önemlidir, ama görüyorum ki zaman hızla akıp gidiyor ve benim daha sonrası için bir randevum var. Onun için, alıştırmamıza geçelim.

Biz geri gideceğiz, ve şayet bu konuda herhangi bir kaygınız varsa, bunu şimdi yapmak zorunda değilsiniz. Bu Yeni Enerjide hatırlanması gereken basit şey, bunun seçimle ilgili olduğudur. Şimdi, bunu bir tören, bir seremoni haline getirmek için bir tomar kükürt ve tütsü ve değerli taşlar ve donanımlar, bir dans orkestrası ve dansçılar getirebilirdim. Ama buna ihtiyacımız yok. Bu seçimle gerçekleştirilir. Seçimle.

Böylece, gözlerinizi ister açın, ister kapatın. Hangisi olursa, farketmez. Bunu olabildiğince basit yapacağız.

Biz, – şu anda dinlemekte olanlar, bunu sonradan okuyacak olanlar, şu anda burada oturanlar – hepimiz için hazırlanmış olan enerjiyle şu anda geri gideceğiz. Biz, geçmişe geri gitmemizi sağlayacak bir enerji hazırladık, ve geçmişin kendisi yalnızca bir yanılsama ve yalnızca bir potansiyeldir. Ve, bir an için, geçmişinize – geçmiş potansiyellerinize – gidip gitmemekle ilgili bilinçli bir seçim yapın. Bu bir evet ya da hayırdır. Bunu belli bir biçimde kelimelere dökmeniz gerekmiyor.

(duraklama)

Ve şimdi sadece kendinizi yanınızda duran – yanıbaşınızda olan – Pakauwah’ınızla hayal edin, o ister uçuyor, ister yürüyor, sürünüyor, yüzüyor, uçuyor olsun.

(duraklama)

Şimdi geri geri yürüyelim. Bunu nasıl yaparız? Uzun bir koridor, güzel bir koridor, çok iyi korunmuş çok geniş bir koridor hayal edelim. Ve bu, geçmişinize giden koridordur – yoldur.

Ve biz bu uzun, çok uzun koridorda yürürken – ki sanki hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor, çünkü gerçek şu ki, o daha sonra daireyi tamamlar – ama biz şimdi orada yürürken, önce kendi benliğinizin enerjisini hissedin. Kendi benliğinizin.

Bu, hayal etmek, imgelemektir, ama hayal, şu anda burada oturmak kadar gerçektir.

Yavaş yavaş yürüyün. Acelemiz yok.

Çok güzel bir koridor. Daha önce de güzel koridorlardan geçtiniz, bunu yeniden canlandırın. Halı ya da güzel İtalyan seramiklerinin  olması farketmez.

(duraklama)

Ve bu koridor boyunca kapılar var. Kapılar, ve belki sanat eserleri de var, ama buna odaklanmayalım. Kapılar var, ve tüm kapılar kapalı görünüyor, çünkü her bir kapı, geçmişinizin bir potansiyelini temsil ediyor.

(duraklama)

Hangi yaşamdan geldiği önemli değil. Her kapının ardında ifade edilmemiş potansiyeller var…

(duraklama)

Hiç alınmamış kararlar…

(duraklama)

Hiç oynanmamış roller…

Hiç sapılmamış yönler.

Hepsi sizdir. Hepsi sizdir. Sizindir, çünkü kendi tanrısal ruh düzeyinizde kendinize bu potansiyeli, çok, birçok potansiyel armağanını verdiniz.

Yazgı asla olmadı. Siz kendinize seçenekler ve tercihler verdiniz. Ve bir tanesini ifade etmenize rağmen, diğerleri hâlâ orada. Onların enerjileri sizin için hâlâ orada.

Biz Yeni Enerjide herşeyi yeniden biraraya getiriyoruz.

(duraklama)

Bunlar, geleneksel anlamda veçheler değil. Bunlar potansiyeller. Ve biz bu koridorda yürürken, geçmişin tüm o enerjisinin, tüm potansiyellerinin farkına varıyoruz, eğer öldürüldüğünüz bir yaşamınız varsa, tam anlamıyla daha zamanınız dolmadan – bir savaşta ya da hastalık yüzünden, ya da başka bir insanın elinden – bu, beraberinizde getirdiğiniz, zaman ve mekândan bu yaşama sürüklediğiniz bir travma yaratmıştır. O kapıların ardında, hiç öldürülmediğiniz potansiyelinin de olduğunu farkediyor musunuz?

Kendinizle ve dünyayla huzur içinde olduğunuz potansiyelleri?

Kendi yaşamınıza ve dünyaya sevgi ve sevinç, neşe getirdiğiniz potansiyelleri?

Bu kapıların ardında, geçmişinizde, hiç ifade edilmemiş enerjiler var, hiç seçilmemiş enerjiler, hiç fiziksel gerçekliğe getirilmemiş enerjiler var. Ama onlar hâlâ oradalar.

Biz bu koridorda yürürken, Pakauwah’ınız yanıbaşınızda, kapıların açılmaya başlamasına izin verebilirsiniz. Onları kendiniz açmak zorunda değilsiniz; siz önlerinden geçerken onlar da sanki açılıyor. Neden? Çünkü siz şimdi o enerjiyi salıvermeyi seçiyorsunuz. Siz şimdi onu bu Şimdi anına, bu gerçekliğe getirmeyi seçiyorsunuz. Siz, herşeyden çok ve herşeyin ötesinde, tarihinizin kendisinin bir yanılsama olduğunu farketmeyi seçiyorsunuz. Tarihiniz, potansiyellerden başka bir şey değildir.

Siz… siz tarihiniz değilsiniz. Siz, olduğunuzu sandığınız geçmişiniz değilsiniz. Ve bu, “Ben Ben’im” prensibidir.

Koridorda yürürken ve kapılar açılırken, o potansiyeller serbest kalıyor. Ve belki şimdi değil, belki daha sonra, ne çok potansiyel yarattığınızı farkedeceksiniz. Geçmişte size olan ve gerçek olduğunu düşündüğünüz bazı şeylerin, gerçekliğin yalnızca bir ifadesi olduğunu farkedeceksiniz. Şu anda içinde yaşadığınız ânın ne çok potansiyelle dolu olduğunu farkedeceksiniz.

Koridorda yürümeye devam edin, yavaş yavaş, sevecenlikle, bırakın o kapılar açılsın. O enerji hiç bir biçimde size ihanet etmeyecektir. Hatta – sizin deyiminizle – karanlık tarafa geçmiş olma potansiyeli, ki her yaşamda, seçmemiş olsanız bile, çok, çok gerçek olabilir. Böyle bir potansiyel ortaya çıktığında, artık karanlık olan bir enerji kisvesinde olmayacaktır. Artık o yanılsama içinde değildir. Yani – sizin deyiminizle – karanlık enerjinin gelip de şimdi yaşamınıza gireceğinden kaygılanmanız gerekmiyor. O sadece enerjidir. O sadece bir potansiyeldi.

Kim olduğunuzu sandığınızdan çok daha fazlası olduğunuzu anladığınızda, kendinizin büyük bir bölümünü özgürleştirirsiniz. Siz her bir potansiyelsiniz. Siz her bir ifadesiniz, bu gerçeklikte ifade edilmiş olsun ya da olmasın.

Sevgili Şambra, bu özgürleştiricidir, bağımsızlaştırıcıdır. Bağımsızlaştırıcı.

Potansiyelleri Geri Getirmek

Derin bir nefes alın… ve koridordan geri gelmenize, içinde olduğumuz Varoluşun Şimdi Noktası’na geri gelmenize izin verin. İstediğiniz an geri gidip (orayı) yeniden ziyaret edebilirsiniz. Her an geri gidip bunu tekrarlayabilirsiniz. Bu yaşamda sıkışıp kaldığınızı hissettiniz mi; arada bir bunu tekrarlayarak kendinize ne kadar bereketli olduğunuzu hatırlatırsınız. Siz öylesine çoksunuz ki. Hiç tekil değilsiniz. Şu sözde spiritüel öğretmenlerden bazısı, geçmiş yaşamların lineerliğinden söz ettiğinde, gülmem geliyor. Hiç de değildir. Hiç olmadı. Hiç olmadı.

Şimdi geri gelin. Kendinizi bu Varolma Noktası’na geri getirin, ve o enerjilerle hiçbir şey yapmayın. Gidip onları manipüle etmeyin ya da zorlamayın. Onlar size gelecektir. Size katılacaklardır. Size katılacaklar, ve onların bir gündemi olmayacak, bir dönüşleri olmayacak. O artık özgür enerjidir. Size geri geliyor.

Bunu yaptığınız zaman, geçmişin kapılarını açtığınız zaman, ah, bazı şok dalgaları gelecek oradan. Birkaç enerji gelip sizi biraz çarpacak. Peki ne yaparsınız? Hiçbir şey. Hiçbir şey, hiçbir şey. Onunla yüzleşmezsiniz, ondan kaçmazsınız; onu nefesinizle içinize çekersiniz. O sadece enerjidir.

Birkaç kâbus göreceksiniz, üzgünüm. Bunu size baştan söylemeliydim. (kahkahalar) Yaşamınızda bazı dengesizlikler olacak, ve çevrenizdeki insanlarla birkaç şey değişecek. Ve duygusal açıdan bazı zor zamanlarınız olacak.

Peki onunla ne yaparsınız? Hiçbir şey. Hiçbir şey. Ha, onu gerçekçi bir biçimde nefesinizle içinize alırsınız. O, sizi incitmek için burada değil. Ha, bazıları kendine özgü bir renkliliğe sahiptir, kendi dinamiği vardır. Ama o gerçekten size geri geliyor. Tüm yaptığı bu. Ondan ödünüz kopmasın. Ne tür canavarları serbest bıraktınız diye merak etmeyin. Bununla başa çıkamayacak olsaydınız, bunu yapmazdık.

Bunu, (sizinle ya da bu bilgiyle) uyum içinde olmayan başka kimseyle yapmayın. Koşa koşa gidip de bunu yerel kilisenizde yapmaya kalkmayın. (kahkahalar) Kişi eğer hazır değilse, bir veçhenin ne olduğunu ve enerjinin nasıl çalıştığını bilmiyorlarsa, böyle bir şey yapmak aslında tehlikelidir – psikolojik olarak kesin, ama ruhsal olarak da tehlikelidir. İnsanlar enerjiyi anlamıyorlarsa – siz onlara enerjiden söz ederken onlar evlerindeki ışıklardan ve ısıtmadan söz ettiğinizi sanıyorlarsa – onlar için bunu yapmayın.

Siz hazırsınız. Siz hazırsınız. Tobias’la on yıllık bir hazırlık dönemi ve kendi başınıza da yaşamlar boyu hazırlık. Göreceksiniz ki bir… içeriye gelen enerji dalgaları var, ve siz bunu rüyalarınız aracılığıyla, bazı bedensel enerji değişimleri aracılığıyla bileceksiniz, ve herşey yolunda. Herşey iyi, güzel. Kesinlikle. O sizdir. Sizdir. Sizin potansiyelleriniz. O, bahçenize ektiğiniz şeydir, ve şimdi hasada hazır.

Bazen, sizinle oyunlar oynayacak bir görünüşe sahip olacak. Ona aldırış etmeyin. Nefesinizle içinize çekin. Onurlandırın. Onurlandırın. Onurlandırın.

Biz geçmişin potansiyellerine kapıları açarken, tarihinizin hiç de düşündüğünüz şey olmadığını anlayacaksınız – siz olduğunuzu sandığınız şey değilsiniz – ve bir süreliğine dengenizden çıkacaksınız, çünkü kendinizi kendiniz olarak tanımlamaya alışıksınız. Kendinizi kesin bir biçimde tanımlamaya, bu yanılsamayı, bu potansiyeli kesin bir biçimde tanımlamaya çalışmak için bir ömür harcadınız. Bu nedenle, bir süreliğine temellerinizi sarsacaktır.

İşte bu noktada Şambra denen grup biraraya gelir, birbirini destekler, paylaşır ve şöyle der, “Evet ya, şu ‘Neler oluyor, bilmiyorum’ dediğim günlerden birini yaşıyorum.” Ve başka bir Şambra bununla bir bağ kurup şöyle diyebilir, “Ben de yaşadım, ama biliyor musun? Ertesi gün inanılmazdı. Ertesi gün, sanki muazzam bir bilinç sıçraması oldu.” Şu anda bu enerji alanınıza akıyor.

Son toplantımızda, yolun her adımında sizinle olduğumu söylemiştim, ve bunu gerçekten kastediyorum. Gerçekten kastediyorum – yolun her adımında – ve, biraz sarsıntılı geçecek zamanlar olacak, ve muhteşem zamanlar olacak, geri dönüp baktığınız ve “Ne renksiz bir hayat. Ne sıkıcı bir hayat” dediğiniz zamanlar olacak.

Cauldre’nın da şimdi kendi kendine düşündüğü gibi, onun, ve sizinkilerde de, bedeninin, zihninin ve ruhunun içinde nasıl çalışabildiğime, bunun aslında ne kadar rahatlatıcı olduğuna hayretler içinde kalıyor. Şimdi, bana korkutucu gelen şey ise, bir insanın nasıl olup da gözleri kapalı bir biçimde bir iskemlede on yıl boyunca oturup hareket etmemesidir! Ne kadar renksiz! (kahkahalar) Ne kadar renksiz.

Ve insan olmak bir nimet değil mi? Bu bir deneyim. Bir test ve bir sınav değil. Bu deneyimdir ve kendi egemen/mutlak doğanızın keşfidir.

Aydınlık ve karanlık konusunu bir sonraki konuşmamda ele alacağım. Biz Fransa’da aydınlık ve karanlıkla ilgili bazı deneyimler edineceğiz. Ama şimdilik… hâlâ hatırlamıyor musun, Kathleen? (Kathleen “hayır” anlamında başını sallar) Gelecek ay sana geri gelip yeniden sorabilir miyim?

KATHLEEN: Evet.

ADAMUS: Eh, biz konuşacağız. Biz konuşacağız. Sen…

KATHLEEN: Sen bana rüyalarımda konuşuyorsun – oysa ben rüya bile görmem. Yıllardır rüya görmüyorum.

ADAMUS: Ah! Ah! Yarın Kathleen bana sövecek. Yarın değilse öbürgün. Yıllardır rüya görmediğini söylüyor. Ama elbette, hepimiz biliyoruz ki rüya görüyor. Rüyaların olmasa var olmazdın. Var olmazdın.

KATHLEEN: Ama onları hatırlamıyorum, ve biz bunu seninle konuştuk ve sen dedin ki, bu, yapmam gereken şeyi yaptığım anlamına geliyormuş, o kadar uzaklara gidiyormuşum ki, geri geldiğimde hiç birini hatırlamıyormuşum.

ADAMUS: Bu doğru, ve şimdi onları hatırlama zamanı.

KATHLEEN: Tamam.

ADAMUS: Onları hatırlama zamanı.

KATHLEEN: Tamam, sorun değil.

ADAMUS: Bir neden yok… evet, çoğunuz o kadar uzaklara gidiyorsunuz ki, rüyalarınızı hatırlamıyorsunuz. Rüya görüyorsunuz, ve şimdi onları hatırlamaya başlayacaksınız.

Rüyalar, bu arada, Yeni Enerji’de farklıdır; rüyaların yorumu, Eski Enerji’dekine göre farklıdır. Eski Enerji’de rüyalar bir dizi simgeydi, çoğu kez anlaması çok, çok zordu, zaman zaman da sanki çılgıncaydı. Peki ne yaptınız? Onları bir kenara ittiniz.

Şu anki bilincin rüyaları aslında çok daha, sizin gerçekçi diyeceğiniz türdendir. Bazen kafa karıştırıcı olabilecek ama, daha gerçekçi olacaklar. Geceleyin, uzak bir yerlerde bir proje üzerinde başkalarıyla birlikte çalıştığınızı gördüğünüz bir rüyanız olursa, bu büyük bir olasılıkla gerçekten oluyordur. Sen kapıları açıyorsun, ama yeniden rüya görmeye başlayacaksın.

KATHLEEN: Tamam.

ADAMUS: Bu senin için uygun mu?

KATHLEEN: Evet.

ADAMUS: Rüyaları hatırlamak.

KATHLEEN: Onları hatırlamak.

ADAMUS: Tamam. Ve göreceğin bir rüyadan – belki bu gece, belki yarın – çok rahatsız olduğunda kızmayacak, ve sonrasında neden uyku tutturamadığına şaşmayacak mısın?

KATHLEEN: Ee, artık uyuyamayacağımı biliyorum. Uyumuyorum zaten. Bütün gece ayaktayım.

ADAMUS: Ve rüyalar zaman zaman korkutucu ya da tedirgin edici olabilir, ama, artık rüya göreceksin.

KATHLEEN: Tamam.

ADAMUS: İşte bu kadar kolay.

Böylece Şambra, bugün bir dolu konuşma yaptık, küçük bir deneyimden geçtik – geçmişin potansiyellerini açtık. Bu, diğer herşey kadar gerçektir. Şu anda bildiğiniz tarihininizin olan bitenin ve olmuş olabileceklerin sadece bir dilimi olduğunun anlaşılması. Bunu gerçekleştirdiğinizde, ve bunların hepsini Şimdi anına, hemen buraya, geri getirdiğinizde, gelecekte olacağını düşündüğünüz yolunuzu kesinlikle değiştirecektir. Ve ben bu yüzden ‘beklenmedik şeyleri bekleyin’ diyorum.

Eğer herşeyi, size daha önce olmuş şeylerle ilişkilendirirseniz, gelecekte size olacak olan onun bir uyarlamasıdır – belki daha kolay bir uyarlaması ya da daha zengin bir uyarlaması. Biz artık o yolun üzerinde değiliz. O değişiyor, o yüzden beklenmedik şeyler oluyor. Sizi temelden sarsmasına izin vermeyin.

Söylediklerimi duyun – sizi temelden sarsmasına izin vermeyin. Kaçıp saklanmak istemenize neden olmasına izin vermeyin. Bu, şu anda gereksindiğiniz en son şeydir, yani geri kaçıp saklanmak. Onu enerji olarak içinize alın. Onu, kesinlikle yarattığınız ve tezahür ettirdiğiniz bir şey olarak içinize alın.

Bu alıştırmayı kendi kendinize ya da küçük bir Şambra grubuyla tekrarlayın. Bunu yapmanız, aynı zamanda Yeni Enerji denen şeyi de yaşamınıza davet edecektir. Ben Yeni Enerjiyi tanımlamak istemiyorum, bugün buna girmeyeceğiz. Daha sonra. Ama şimdi, geçmişin potansiyelleri açılmışken, buraya getirilmişken, Yeni Enerji şimdi içeri girme özgürlüğüne sahiptir ya da bu daveti almıştır.

Yeni Enerjide… bu konuda bir kitap yazmam gerekecek. Yeni Enerjide, potansiyeller yoktur. Yeni Enerjide hiç potansiyel yoktur, ve biliyorum, bu konuştuklarımızla çelişiyormuş gibi görünüyor, ama artık onun içinde potansiyeller yok, ve bunun hakkında gelecek toplantımızda konuşacağız. Peki Yeni Enerjinin içinde ne var? Potansiyeller değilse, nedir?

Böylece, bir sonraki toplantımıza kadar sizi dramatik bir belirsizlikle baş başa bırakıyorum (kahkahalar), ve o zamana kadar, bazılarınızı Fransa’da göreceğim.

Ve böylece, sevgili Şambra, ben Andrah’dan rica edeceğim – biyolojinizin size çağrıda bulunmasına rağmen; soru ve yanıtlarımızı tamamladık, bu günlük bu kadar – Andrah sizi beş dakikalık bir nefes çalışmasından geçirecek. Potansiyellerin o enerjisini nefesinizle içinize alın.

Ben sizden izin isteyeceğim, ve gitmeden önce, herşeyin – yaratımdaki herşeyin – yolunda olduğunu size hatırlatmak istiyorum. Tüm yaratımlardaki herşey yolunda. Bunu hatırlayın. Yaratımın parçalanmış kısımları yok, eksik kısımları, tamamlanmamış kısımları, ya da sizin karanlık diyeceğiniz kısımları yok.

Tüm yaratımda her şey yolunda, ve bu nedenle, Ben’im, Adamus.

Ve öyleydi.