Şaud 12: “Gene Ben”

Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur

www.crimsoncircle.com – www.kirmizicember.org

Ve öyledir, sevgili Şambra, benim, Tobias, bir aylık aradan sonra, biraraya geldiğimiz inanılmaz bir yıldan sonra, bu sekizinci yılımız…yedinci değil, sekizinci!…. birlikte gerçekleştirdiğimiz bu diziyi, Şaud 12 ile Öğretmenlik Dizisi’ni sonlandırmak için geliyorum. Başlangıçta bunlara ders dedik, çünkü o zamanlar bilinciniz böyle bir düzeydeydi; sonra, gelecek yıllarda ve kuşaklarda bu materyalleri dinleyecek herkes için enerjilerimizin tümünün bir toplamı olan ve Şaud dediğimiz şeye ilerlediniz. Böylece, bu güzel diziyi kapatmak üzere hepinizle ve tek tek her birinizle burada olmak, Ben, Tobias için bir onurdur.

Yerçekimi

Ve gerçekten… biz Şaud’a girerken, ben her birinizle koltuk aralarında dolanıp yumuşakça omuzunuza dokunurken, birkaçınızın ayağına basarken, birkaçınızı kucaklarken çalan müziğin, şarkının (John Mayer “Gravity – Yerçekimi”) da söylediği gibi… ben de tıpkı sizin gibi yerçekimini gerçekten hissedebiliyorum. Şu anda Dünya’da sekizinci yılında olan ve kabuk beden denen bir bedenim var. Hmmm. İlginç. Ve ben yerçekimini hissedebiliyorum. Dünya enerjisinin ağırlığını hissedebiliyorum. Biliyor musunuz, Dünya enerjisi, yalnızca fiziksel yerçekiminden daha fazlasına sahiptir. Bir spiritüel çekim türüne de sahiptir. Bu, eterik bir çekimdir ve bir varlığı tam anlamıyla Dünya denen bu yere çeker. Üçüncü boyut dediğiniz bu şey, sizi aşağıya, ona doğru çeker. Karşı konulamazdır. Sizin güçlü diyeceğiniz bir şeydir. Sizi, deneyim için çeker – potansiyel olarak çok, çok, çok yaşamların deneyimine.

Biliyor musunuz, ET ya da yabancılar dediğiniz ve ille de fiziksel bir bedene sahip olmayan ve Dünya’da dolanan ve Dünya’ya doğan bu varlıklar, Dünya’dan uzak durma eğilimindelerdir. Onlar, enerjinin çekimini, Dünya’ya çeken bu enerjinin çekimini hissederler. Bu yalnızca fiziksel bir çekim değildir, aynı zamanda sizi buraya çeken ve burada tutan spiritüel türden bir çekimdir – Dünya’da olmanın tüm sürecinden ve deneyiminden gerçekten geçebilesiniz diye sizi burada tutar. Yoksa kısa bir ziyaret için buraya gelip, sonra da başka bir yere gitmek üzere ayrılmak isteyecektiniz. Ve bu, siz kendi enerjilerinizin ve kendi bilincinizin tümünden geçene kadar ve kendinizi bu çekimden kurtarana kadar sizi burada tutar.

Ah gerçekten hissedebiliyorum… enerjilerin bana gelişini, Sam denen kabuk bedenime gelişini hissedebiliyorum. Biliyor musunuz, meleksi varlıklar bile Dünya’nın yakınına geldiklerinde, ve biz sizlerle gerçekleştirdiğimiz kanallıklarımız ve Şaud’larımız için geldiğimizde, eğer fiziksel bir beden edinmeyi planlamıyorsak, genellikle bir tür cankurtaran halatı oluştururuz. Saint Germain ya da Kuthumi ya da herhangi bir başka varlık geldiği zaman, o meleksi varlığın seçtiği şeyi yapabilmesi, insanları bu Yeni Enerji sürecinden geçirebilmesi için, fiziksel olmayan alemlerde kalmasını sağlayan ve Dünya enerjilerinin çekiminden koruyan bir dizi ya da düzeyden meleksi varlıklar vardır.

Rakkamların uyumlanması

Bugünün başında yaptığınız giriş konuşmalarını ve rakkamlarla ilgili tartışmalarınızı dinlerken gülümseyip durduk. Bugün gerçekten de üçlü bir yedi rakkamı söz konusu. Ancak rakkamlar bir şeyler yapmanıza neden olmaz. Rakkamlar gerçekliğinizi yaratmaz. Buna bir de öbür yanından bakın. Siz gerçekliğinizi yaratıyorsunuz ve sonra enerjilerin eşzamanlılığı ya da uyumlanması meydana geliyor.

Böylece şimdi bir üçlü yedi günündeyiz. Üçlü yedinin hepiniz için bir önemi var – gerek enerji olarak gerekse numerolojik bir önemi. Kendi yaşamınızın bu zamanında bir uyumlanma ve değişim potansiyeline sahip olduğunuzu bildiğinizden, daha buraya ulaşmadan sanki o aracı ya da armağanı yolunuza ektiniz. Ve sonra o noktaya ulaştığınız zaman, bu 7-7-7 tarihinde olduğu gibi, işte o zaman o da sizin için harika bir yeni, güçlü bilinç formuna açılır ya da serbest bırakılır. Bir anlamda, bu noktaya ulaşacağınızı bildiğiniz de söylenebilir. Şimdi buraya ulaştığınıza göre, kendinize verdiğiniz armağanı alabilirsiniz.

Biliyorsunuz, rakkamlar 9-9, 4-4 gibi, 33, 11 gibi uyumlandığında, tüm bu uyumlanmalar aynı zamanda ruhunuzun size göz kırparak ya da sizi onaylayarak yaşamınızdaki uyumlanmaları ve eşzamanlılıkları fark ettiğinizi bildirmesidir. Bu tür rakkamsal uyumlanmalar gördüğünüzde, kendinizle gerçekten hizada olduğunuzun bilişiyle kendinize gülümseyebilirsiniz. Siz burada, Dünya’da kendi tutkunuzu gerçekleştiriyorsunuz. Seçtiğiniz en yüksek potansiyellerin yolunu izliyorsunuz. Başka insanlar, bu rakkamların uyumlanması gibi şeyleri hiç farketmiyor bile olabilirler, ya da bu onlara hiç bir enerjisel anlama sahip olmayan öylesine tesadüfler gibi görünebilir. Ama siz, bunun özel bir anlamı olduğunu biliyorsunuz. O nedenle, bu sürekli uyumlanmaları görün.

Bu arada uyumlanma derken, bugün o kutsal kitapta yazılı olan rakkamlara, 6-6-6’ya da değinmek istiyorum. Bu sayı bazıları tarafından şeytanın sayısı olarak kabul edilir, ama 6-6-6, tamamlanmanın mükemmel uyumlanmasıdır ve her 6 sizin önemli bir veçhenizi temsil eder – bedeni, zihni ve ruhu. Bunlar tam bir uyuma geldiği zaman, bir tamamlanmayı, eski bir döngünün sonunu ve yeni bir döngünün başlangıcını belirtir. Bu hiç de şeytanımsı ya da kötü bir sayı değildir, tabi insanları kontrol etmeye çalışmıyorsanız; ya da kendinizden ve kendi gelişiminizden korkmuyorsanız, ve kendi bilincinizden korkmuyorsanız. Ve o zaman, evet, “Canavarın İşareti” denen bu rakkamları gördüğünüzde korkuya kapılacaksınız, çünkü kendi içinizdeki canavardan korkuyorsunuz.

Ama bu üç rakkamın uyumlandığını gördüğünüzde kendi dengeli alanınızdaysanız, kendinize karşı dürüst ve gerçek olacak ve bu mükemmel uyumlanmayı bir sonraki düzeye geçmek için fırsat olarak göreceksiniz. Tıpkı üçlü yediyi ya da çok ilginç ve farklı sayısal uyumlanmaları görmeniz gibi.

Böylece hemen şimdi sevgili Şambra, bugün emrinize amade olan muazzam miktarda bir enerji var. Bu sanki onu oraya kendiniz için gömmüşsünüz gibi bir şey. Siz kendinize dediniz ki, eğer o noktaya ulaşacak olursanız – yalnızca zaman ve mekan olarak değil, aynı zamanda bilinç olarak da – küçük bir çan çalsın. Burada olduğunuzu size bildirsin. Bir şekilde – tüm bu karmaşıklığa, sise, zorluklara, kaybolduğunuza ilişkin tüm o inançlara rağmen – bir şekilde yolunuzu buraya buldunuz.

O nedenle biz David’den, Rakkam Üstadımızdan, (kahkahalar)… onun bundan haberi yok!… çanları yedi kez çalmasını isteyeceğiz. Ve o bunu yaparken, siz de her çan çalışında derin bir nefes alın. Bu, kendinize hatırlatmaktır.

Rakkam Üstadı, başla.

(Uzun bir duraklama, çanlar yavaşça yedi kez çalar.)

Birlikte derin bir nefes alalım ve bu ânı onaylayalım. Kendi uyumlanmamızın bu zamanını onaylayalım. Bir döngünün tamamlanması ve bir yenisinin başlangıcı olan bu zamanı onaylayalım.

Şimdiki enerjiler

Siz spiral halinde, sürekli bir gelişim ve genişleme halinde çalışmak eğilimindesiniz. Yalnızca bir daire değil de, sürekli büyüyen ve büyüyen ve büyüyen bir spiral, ve bu spiral bir noktada artık bilinen bilinç sınırları içinde devinemez hale gelir ve siz o spiralin kendi kalıplarının dışına çıkarsınız. İşte şu anda, özellikle de Kuantum Sıçrayışı zamanına yaklaştığımız bugünlerde, olan budur.

Zaman zaman, küçümsemek eğiliminde olduğunuzu bildiğimiz şu şeyden geçtiniz. Siz ona açığa çıkarma ya da arınma diyorsunuz, ve birkaçınız da ona çok kötü adlar takmış halde! (kahkahalar) Bakın, yaşantınızda fırtınalar esiyor ve çoğunuz bu fırtınaların dışardan geldiğini hissediyor – başka insanlardan, dünya olaylarından, belki yalnızca kötü şansınızdan – ve bu fırtınalar yaşamınızdan geçip giderken bir dolu dram yaratıyor ve birçok karmaşaya neden oluyor. Oysa bu fırtınalar aslında fırtına falan değil. Bu fırtınalar… sizin fırtına diyeceğiniz şeyler, enerjiyi – siz olan – size ait enerjiyi, size ait olup da artık size bir Yeni Enerji biçimi olarak hizmet etmeyen bilinci, temizlemenin bir yoludur.

Böylece, yaşamınızdan geçen şeyler var, değişimler, uyarlanmalar (adaptasyonlar), kuantum değişimleri – bu, sevgili Linda’mızın icat ettiği bir söz. Bu şeyler doğaldır. Bir şeyi yanlış yaptığınıza ilişkin Ruh’un size gönderdiği işaretler değildir. Kötü şans getiren şeyler değillerdir. Bunu fark ediyor musunuz, bu noktada olan bir bilinç olarak, sizin deyiminizle manyetize olmadığınızı fark ediyor musunuz? Şu anda kendinize çektiğiniz tek şey, kendi içinizdeki değişimlerdir. Bu değişimler bazen zor oluyor. Bu değişimler bazen, kendiniz için oluşturduğunuz kalıpların bazısını yıkmanın yollarına sahipler. Ama değişimin kendi enerjisi, bilincinizin sürekli gelişimi ya da evrimidir. Sizin bilinciniz… o, şu anda Dünya’da bulunmanızın en büyük nedenidir – bilincinizi geliştirmek ve genişletmek.

Kuantum bilinç değişimi

Bazen değişimler çok güzel biçimlerde gelebilir. Birkaç gün önce, 7-2, 2-7 tarihinde (çvr. 2 Temmuz 2007) haftanın ikinci günü, inanılmaz bir olay oldu. Burada bulunanların birçoğu, Breckenridge, Colorado’nun yüksek dağlarında gerçekleştirilen Yükseliş Okulu’nda bunun bir parçası oldu.

Okulun çok yoğun üç gününden sonra Saint Germain bir ara verdi ve sonra doğrudan – çok, çok direkt olarak – tek tek her birinize konuştu, ve ben de salonda oyalanırken olanı biteni tam olarak hissediyordum. Birçoğunuz merak ettiniz, “O salonda, o birkaç değerli anda ne oldu?” ve birçoğunuz ne olduğunu tanımlayamadı. Ama bir şeyin olduğunu da biliyorsunuz. Eh, siz yalnızca kuantum bilinç değişiminin tadına baktınız. Ve zihninizin bunu, orada ne olduğunu anlamaya çalıştığında anlayamamasının nedeni de budur, çünkü şu anda zihin bir kuantum bilinç değişimini kavrayabilmekten uzaktır. Bu onun kendi kapsamının ya da bilişinin ötesindedir.

Saint Germain’in konuştuğu o değerli anlarda, doğrusu yalnızca kelimelerden yansıtılandan çok daha fazlası meydana geldi. O noktada hepiniz bu değişimin olmasına izin verdiniz. O salonda kendinizi o kadar güvende hissettiniz ki. Kendinize öylesine sevgiyle odaklanmıştınız ki, ve hatta, tüm bu yükseliş sürecine ilişkin yeni bir anlayışa sahip oldunuz. Böylece Saint Germain her birinize doğrudan konuştuğunda, aynı zamanda doğrudan yaptığınız bir seçime – seçtiğiniz bir potansiyele de – konuşuyordu. Siz bir grup olarak, “Hadi, şu anda kendi bilincimizde bir kuantum sıçraması gerçekleştirelim” dediniz, ve bu, salondan öyle bir aktı ki, çoğunuz böyle bir şeyi ender deneyimlediniz, tabi şimdiye kadar böyle bir deneyim yaşadıysanız. Bu hemen içeri aktı ve bedeninizden ve zihninizden aktı. Ve zihniniz bu nedenle bir an için uyuşmuş gibi oldu. Bedeniniz karşılık veremedi. O anda nerede olduğunuzu ya da salonda nelerin olup bittiğini anlamak zordu.

Siz bilinç değişiminin sizden akmasına izin verdiniz. Ve gördüğünüz gibi, acıtmadı. Istıraplı değildi. Yaşamınızda bir dolu mücadeleden geçmek zorunda kalmadınız. Zorluklardan geçmek zorunda kalmadınız, ki birçoğunuz kendi arınma sürecinde bunlardan geçti. Ve en güzeli de, bu değerli anlarda çoğunuzun zihinsel kısıtlamaların dışında kalmasıydı. Çoğunuz bunun yalnızca gelip akmasına izin verdiniz, ve bir kuantum bilinç değişimine ulaştınız.

Buna ulaştığınız an, ya da aslında kendi yaşamınızda bunu fark ettiğiniz an, o salondaki o enerji yayıldı – yalnızca lineer olarak değil, çok-boyutlu olarak – ve anında dünyanın her yanındaki Şambra’ya yayıldı. O anda kimisi uykudaydı, kimisi işteydi, kimisi uzun bir yürüyüş yapıyordu. Ama 2 Temmuz’da Breckenridge’de saat 3’ü biraz geçe bir şey oldu ve hepimizin sahip olduğu bilinç bağlantısı yüzünden dünyanın her yanındaki Şambra’yı etkiledi. Ve bu, herkes için bir potansiyel yarattı, ister o anda (bizimle bağlantıda olup) dinliyor olsunlar, ister tümüyle farklı bir şey yapıyor olsunlar. Bazıları bunu o anda deneyimleyip şöyle dedi, “Şu anda bir şey oldu. Ne olduğunu bilmiyorum ama oldu.” Bazıları bunu bir ya da iki gün sonra deneyimledi, ve bazıları da bunu şimdi, konuştuğumuz bu anda deneyimliyor.

Ama bu bir bilinç ya da farkındalık değişimiydi. Ve bilinçteki bu değişim kendilerine Şambra diyenlerden akarken, insanlığın geri kalanına ve meleksi düzeylerdeki tüm varlıklara da akıyor. Bu onlara zorlanmıyor. Bunu kabul etmek zorunda değiller. Görmezden gelebilirler. Hatta bu enerjiyi alıp kendilerine göre, sizin bencil ya da çok düşük enerji amaçları diyeceğiniz şeyler için eğip bükebilirler de. Ama bu enerji (artık) ulaşılır halde. O şimdi boydan boya tüm insanlığa yayılan bir potansiyel.

Bu kuantum bilinç değişimi deneyiminin yaşamınızda birçok etkileri ve anlamı olacak. Herşeyden önce, bir arınma ve değişimden geçmenin, bir dolu ıstıraptan, zihinsel karmaşadan ve genelde değişimle ilişkilendirilen tüm bu gerginliklerden ve korkulardan geçmenizi gerektirmediğini fark ettirecek size. Bu bir anda olabilir. Ve artık bu enerji yaşantınızın yeni araç setinin bir parçası olacağı için de, açılmaya, ortaya çıkmaya başlar. Kendini önce sübtil yollardan ince ince gösterir, ve sonra da kendini büyük biçimlerde göstermeye başlar. Gündelik yaşantınızla birleşmeye, bütünleşmeye başlar ve böylece bazı rüyalarınız, hedefleriniz ve özlemleriniz uyumlanmaya ve gerçekliğinize gelmeye başlar.

Uzun süredir size eziyet eden ya da sizi kaygılandıran sorularınızı yanıtlamak gibi şeyler yapmaya başlar, ve yanıt ansızın orada oluverir. Bu eşzamanlı haa’ları yaşadığınız her sefer, bu tamamlanma ya da bilişi hissettiğiniz her sefer, bunun herhangi birimizden değil de sizden geldiğini anımsayın. Siz bir kuantum bilinç değişiminden geçmek için kendinize izin verdiniz. O eski ve zor yolu pas geçerek doğrudan değişime gitmek için kendinize izin verdiniz. Doğrudan kendinizin evrimine, gelişimine, tekâmülüne gidin.

Ruhsal Durumlar

Şimdi, bu tip kuantum değişimleri beraberinde sorunları da getirir – birçoğunuzun uzun süredir karşılaştığı sorunları. Bunlarda biri de, ruhsal durumun ya da duyguların çalkalanması diyeceğiniz şeydir. Böyle bir değişimden bu kadar hızlı geçtiğiniz her sefer, geri kalanlarınız yetişmeye, bu değişimin bir parçası olmaya çalışır, ve bazılarınız sabahları uyanıp kendini biraz üzgün hissedebilir. Ya da, sabahları uyanıp kendi kabuğunun altında rahatsız hissedebilir. Bir şeye kızgınlık hissedebilir ve onu zihninizden atamayabilirsiniz. Bu yalnızca bir ruh durumudur. Bu yalnızca yaşamınızda olagelen türlü değişimlere gösterilen içsel bir tepkidir. Tepkilerinizin olması çok doğaldır çünkü bir yanınız tepki veriyor ya da meydana gelen bir durumu gözlemliyor.

Şimdi, biz sık sık şunu görüyoruz; bu ruh durumlarından birine giriyorsunuz, ve sonra onu daha da yoğunlaştırmak ve daha da zorlaştırmak için, içinde bulunduğunuz ruh durumunu yargılamaya başlıyorsunuz. Kendinize şöyle diyorsunuz, “Ben kötü bir ruh halindeyim, ama olmamam gerekir çünkü ben Şambra’yım. Ben bir ışık işçisiyim ve kötü ruh hallerinde olmamam gerekiyor. Bunu ne zaman anlayacağım? Bunların hepsine ne zaman yetişeceğim de kendimi dingin, huzurlu ve mutlu, çok büyük bir mutluluk içinde hissedeceğim?” Eh, o çok büyük mutluluk halini unutun! O yapay bir varolma halidir.

Böylece, o ruhsal durumlarınızdan birini yaşadığınızı hissediyorsunuz. Hatta belki de depresif oluyor ya da bir şeye kaygılanıyorsunuz, ve sonra tutup o ruh durumunu düzeltmeye çalışıyorsunuz. Hemen orada durun. Ruhsal durumunuzu ve düşüncelerinizi ve duygularınızı düzeltmeye çalıştığınızı gördüğünüzde, hemen orada durun. (Çünkü bu şekilde) kendinizi yalnızca daha büyük bir karmaşaya sürükleyecek ve aslında içinde bulunduğunuz ruhsal durumu abartıyor olacaksınız.

“İyi ruhsal durum, kötü ruhsal durum” diyen o eski düşünme tarzına sahipsiniz. Oysa bu, Yeni Enerji’de böyle iş görmez. Evet, yaşamınızda olan bazı Eski Enerji insanları diyeceğimiz kişiler için bu bu şekilde iş görebilir. Siz bunu onlarda gözlemleyeceksiniz, ama sizin için bu biraz farklıdır. Düşüncelerinizi, ruh halinizi ya da duygularınızı düzeltmeye ya da değiştirmeye çalıştığınız o noktada, durun. Derin bir nefes alın ve sonra o kısa duvarın arkasına dalın! (kahkahalar) Kısa duvar, kendiniz de dahil olmak üzere herşeyi gözlemleyebileceğiniz yerdir. Kısa duvar, doğru ya da yanlışın olmadığı, iyi ya da kötünün olmadığı, pozitif ya da negatifin olmadığı o doğal ve güvenli alandır. O yalnızca vardır.

Son toplantımızda Kuthumi’nin dediği gibi, bu yalnızca bir deneyimdir, “iyi” ya da “kötü” olarak kutuplaştırılması gerekmez. Eski Enerjide kutuplaştırmak alışılagelmiş bir uygulamadır, çünkü herşey böyle meydana geliyordu. Bir enerjiyi kutuplaştırıyordunuz – diyelim onu “iyi” olarak kutuplaştırıyordunuz… ama Yeni Enerjide bunu yapmaya gerek yoktur.

(Diyelim ki) bir ruh hali içindesiniz, “o günlerden birini yaşıyorum” diyorsunuz. Ama aslında kötü bir gününüzde değilsinizdir, yalnızca o günün kötü yanlarını hissediyor ve bunları ifade etmenize izin veriyorsunuzdur. Görmediğiniz ya da hissetmediğiniz ya da ortaya çıkmasına izin vermediğiniz şey ise, o birleşik halin, günün iyi yanı olduğudur. Ve kötü gününüzün aynı zamanda eşit bir biçimde iyi gününüz olduğunu bir kez fark ettiğinizde; ve gerçekten iyi ya da kötünün olmadığını fark ettiğinizde, o anda meydana gelenin yalnızca bir ifade olduğunu fark ettiğinizde; aslında iyi ya da kötünün olmadığını ansızın fark ediverirsiniz.

Duygusal ya da ruhsal haliniz nötrleşmez… başka bir deyişle, herhangi bir his ya da duygu olmasın diye onu eşitlemez ya da denkleştirmezsiniz… siz onları aslında en yüksek ifade halinde kaynaştırır, birleştirirsiniz. O anda ne oluyorsa, onu kötü bir gün olarak yargılamadan, onu yorgun ya da depresif hissettiğinizi söyleyerek yargılamadan, olmasına izin verirsiniz. Çünkü yorgunluk hissinin olduğu her sefer, sizin fark etmediğiniz şey de, o canlılık hissi de onun içindedir, o birleşik halin içindedir. Kendinizi üzgün hissettiğiniz her sefer – yaşamınızdaki bazı şeyleri bırakmaktan ötürü üzgün – mutluluğun ve neşenin ve özgürlüğün birleşik enerjisi de oradadır. Kızgın ya da öfkelisiniz diye kendinizi her yargıladığınızda, mutlu, sorunsuz ve kabul edici olmanın enerjisi de onun hemen yanıbaşında, aslında onunla mükemmelen bütünleşmiş ve örülmüş haldedir.

İnsanların sık sık girmeye yatkın oldukları bu ruhsal salınmalar sırasında kısa duvarın arkasında durursanız, o ruhsal salınmayı dramla/öyküyle kaynaştırmak zorunda olmadığınızı görürsünüz. Onun ne olduğu hakkındaki yargınızdan kaynaklanan dramlar; “hay allah bana neler oluyor? Neden kötü bir gün geçiriyorum?” (gibi düşünce ve duygulardan) kaynaklanan dramlar; yukardaki tanrıların bunu size neden yaptığını anlamak amacıyla okuma yapan birilerine koşmanızı ya da astroloji haritanıza bakmanızı gerektiren dramlar. Onun siz olduğunu fark edersiniz. Siz yalnızca o belli âna odaklanıyor ya da bir veçhenizi yerleştiriyorsunuzdur. Ama onun hemen içinde tüm diğer ifadeler de birleşik haldedir.

Gidip kısa duvarın arkasında oturun. O anda, o duygudaki sizi gözlemleyin. Kederi gözlemleyin. Onu öldürmeye çalışmayın. Reddetmeye çalışmayın. Gözlemleyin. Ve o belli günde oturmuş o üzgün sizi gözlemlerken, gevşeyip korkuyu, kaygıları üzerinizden atarken, mutlu sizi; tamamlanmış sizi, masum sizi, aptal sizi – tüm o farklı veçheleri – de görmeye başlayacaksınız, ve o anda, hiç birinin yaşantınızı yönlendirmediğini ya da kontrol etmediğini fark edeceksiniz. O anda kendinizin tüm veçhelerini, hiç bir veçhesini, ya da yalnızca birkaç veçhesini ifade etmeyi seçebileceğinizi fark edeceksiniz.

Bu noktayı bugün özellikle gündeme getiriyoruz, çünkü metafizikçilerin – sizin deyiminizle – iyi düşüncelere, mutlu düşüncelere odaklanmaya çalışmaları alışılagelmiş bir uygulamadır. Bu zihin ve düşünceleri kontrol etme hareketleri sadece başınızı derde sokar. Çünkü bir kez zihninizi bu tür bir kontrolle görevlendirdiğinizde, bu tür bir yönlendirmeyi zihninize yüklediğinizde, ve zihnin iyi ya da kötü diye yargılamasına ve diğer duyguları susturmasına ya da baskılamasına izin verdiğinizde, kendinizin bir parçasını reddediyorsunuz demektir. Ve kendinizin bir parçasını her reddettiğinizde, o başka bir boyuta gider. Ve o mevcuttur, gerçektir, ve dikkatinizi çekmek için geri gelecektir.

Böylece, bu ruhsal salınımlar sırasında önemli olan, bir an durmaktır. Bir ya da iki ya da üç nefes alın. Kısa duvarınızın arkasına geçin ve o anki sizi izleyin, ve o sizin daha çok, çok, birçok başka ifadesi olduğunu fark edin.

Bunun size sağlayacağı ilk şey, o anki korku ve kaygıların üstesinden gelmenize izin vermek olacaktır. “Neden ben? Neyi yanlış yaptım? Kendimi mükemmelleştirmek için ne yapmam gerek?” (gibi sorgulamaların) dışına çıkmanıza izin verir. Korku ve kaygıyı bıraktığınız o anda, gerçekten siz olmayan, gerçekten sizin tamamınız, bütününüz olmayan böyle bir şeye yakalandığınız için büyük bir olasılıkla kendinize çok güleceksiniz. Bu özgürleştirici bir deneyimdir ve dediğim gibi, bazılarınız bunda zorlanabilir, çünkü kendi dramlarınızdan beslenmeye çok alışıksınız. Bu dram durumlarına ve duygulara ve ruhsal hallerin salınımına sahip olmaya alışıksınız ve kendinizi güç bela bu şekilde canlı tutuyordunuz. Kısa duvarın arkasında duracak olursanız, çok sıkıcı olacağından korkuyorsunuz. Herşeyin nötralize olacağından. Herşeyin çok, çok – nasıl desek – çok sıkıcı olacağından korkuyorsunuz. Oysa bu hiç de öyle değildir.

Bunu yaptığınızda, kendinizi izlemek için kendinize izin verdiğinizde, çok daha fazla derinlik ve boyutluluk olduğunu fark edeceksiniz. Yaşamınızı anlamlı ve heyecanlı kılmak için dram yaratmaya ihtiyacınız yok. Zihinsel olmadığı için, duygusal olmadığı için, anlatması çok zor bir yeni derinlik keşfedeceksiniz. O sizin tam ifadenizdir. Ve işte o zaman, gerçek, kişisel yaratıclığın ne olduğunu anlayacaksınız. Başka bir deyişle, her an kendinizi nasıl yarattığınızı anlayacaksınız. Bu sizin tümüyle yeniden-yenilenmenizi ve yaşantınıza ilgi duymanızı sağlayacak.

Biliyor musunuz, siz – birçoğunuz – kendi yaşamınıza karşı ilginizi kaybettiniz. O yaşamın yalnızca bir şekilde devam edip gitmesine izin veriyorsunuz, ama aslında ona olan ilginizi kaybettiniz. Geçenlerde, sizin Finlandiya dediğiniz yerde arkası gelecek Tutku seminerlerimden ilkini verdim. Biz gerçek tutkuya ulaşmaktan, yeniden kendiniz için ve yaşam için heyecan duymanızdan konuştuk. Bunları yapmayı sürdüreceğiz. Tüm bu deneyimin bir parçası da dramdan çıkmayı, kısa duvarın arkasına geçmeyi kapsıyor.

Klaus’un Öyküsü

Ve bunu da söyledikten ve bir yudum da su aldıktan sonra, size kısa bir öykü anlatmak istiyorum. (İzleyicilerden “ahhh” ve “yaşasın” sesleri gelir ve Tobias kıkırdar) derin bir nefes alın ve o kısa boyuta gidelim! (kahkahalar)

Uzun zaman önce, ama aslında o kadar da uzun olmayan bir zaman önce, Avusturya ülkesinde yaşayan, adı Klaus olan ve oyuncak yapan sevgili bir kişinin öyküsünü anlatmak istiyorum. Derin bir nefes alalım ve enerjiyi hissedelim, çünkü bu, sadece kelimeleri olan bir öyküden fazlasıdır. Bu bir his öyküsüdür, bir enerji öyküsü ve her birinizin öyküsüdür.

Klaus oniki yaşında oyuncak yapan yerel bir ustanın çırağı olarak işe başladı. Klaus, elleriyle çalışmayı ve ahşapla oynamayı, ondan bir şeyler yaratmayı hep sevmişti. Daha çok, çok küçük bir çocukken bıçağını eline alır ve saatlerce ahşabı yontardı. Belli bir şey yarattığından değil, sadece ahşabı, bıçağı ve yarattığı şey ne ise onu hissetmeyi sevdiği için. Böylece oniki yaşına geldiğinde ana-babası, “Klaus, yaşamını kazanmanın, yaşamınla bir şeyler yapmanın zamanı geldi” dedi, ve onu oyuncak yapan yerel ustayla çalışmaya gönderdiler.

Şimdi usta, oyuncak yapan usta, işinde çok becerikliydi ve oyuncaklarının kalitesinin ve dayanıklılığının ünü her yana yayılmıştı, ve küçük oyuncak askerler yapmada uzmandı – küçük derken, yaklaşık bir ayak boyunda. Ve o bu oyuncak askerleri ordunun her türlü rütbesinde ve pozisyonunda yapıyordu. Ve Avrupa topraklarında çok iyi tanındığı için, birçok farklı ülkenin üniformasını bu oyuncak askerlere giydirir ve her tarafa gönderirdi.

Şimdi Klaus… Klaus’un doğal bir yeteneği ve becerisi vardı, ve ustasının ona gösterdiği yöntemleri ve işlemleri çabucak kaptı. Ama bıçakta ve zımpara kağıdında ve o oyuncak askerleri yapmak için kullanılan tüm diğer araç gereçte ustalık sergilese de, Klaus dikkatinin kolayca dağıldığını gördü. Ve eğer tüm enerjisini o tahta oyuncak askere odaklamazsa, ahşaba türlü türlü başka biçimler verdiğini gördü.

Bazı günler, bıçaklarla ve testerelerle ve diğer araç gereçle çalışırken, oyuncak asker yapmak yerine, küçük bir tahta ayı yaptığını fark ediyordu. Bazı günlerde de küçük bir oyuncak bebek yapıyordu. Ve bu elbette ustasını fazlasıyla rahatsız ediyordu. Ustası, Klaus’un yetenekli ve becerikli olmasını takdir ediyordu ama, Klaus’un o çok değerli çalışma zamanını bu tür yaratılara harcamasını da çok eğlendirici bulmuyordu. Sık sık Klaus’u azarlar, “Kimse küçük oyuncak ayıları satın almakla ilgilenmiyor. Hele bir çocuğun, bir bebeğin ahşaptan küçük bir heykelini satın almakla hiç kimse ilgilenmiyor. Biz, askerleri yapanlar olarak tanınıyoruz ve sen de bunu yapacaksın” derdi. Klaus işini çok sevse de, yerleşmiş bu kurala uymaktan nefret ediyordu, ve bir çırak olarak geçirdiği on yıl boyunca bu küçük oyuncak askerlere odaklanmak, onları yapmayı sürdürmek, ona çok zor geldi.

Böylece on yıl sonra, bir gün ustasına gitti – aradan on yıl geçmişti – ustasına gitti ve şöyle dedi, “Efendim, öğrettikleriniz için, ahşap ve boya ve ipek ve kumaş hakkında öğrendiklerim için, bildiğim her şey için minnettarım. Ama şimdi gitme zamanım geldi, kendi başıma gidip dükkanımı açmak ve istediğim şeyi yaratmak zamanı geldi.”

Ustası Klaus’u küçümseyerek, “Genç adam, yetenekli ve beceriklisin ama çalışmalarında bir başarısızlık abidesisin. İnsanların ne istediğini anlamıyorsun. Bir odağın ya da yönün yok. Hayalperestsin. Gezgincisin. Bir çırak olarak hizmetini takdir ediyorum, ama aynı zamanda gitmene izin vermek beni çok rahatlatacak, çünkü sen yaşantımda çok sıkıntıya ve kaygıya neden oldun” dedi.

Böylece, bir oyuncak üreticisinin çırağı olarak kenara koyduğu birkaç kuruş, ve birkaç arkadaşının yardımıyla, Klaus bir ‘Klaus Oyuncak Üretimi ve Bebek Dükkanı’ açtı. Klaus tutkusunu yaşıyordu, çünkü şimdi seçeceği her tür ahşabı sipariş edebilirdi, ve o elbette en iyisini seçti. Yaratacağı bebekleri ve oyuncakları gerçekçi kılacak boyaların içine işleyecek en iyi renk ve boya maddelerini İtalya’dan sipariş edebiliyordu. Ve elbette en iyi ipekleri ve kumaşları Fransa’dan ve Hindistan gibi çok uzak ülkelerden sipariş ediyordu.

Klaus kendini mükemmeliğe adamıştı – kendi mükemmelliğine – ve ne tür bir oyuncak bebek yarattığı aslında farketmiyordu. Tek bir şeye odaklanmak istemiyordu. Askerlere ya da kraliyet ailesine ya da sadece tek bir şeye odaklanmak istemiyordu. Ve en büyük sevinci her sabah dükkanını açmak, yaratılarını oluşturacak ahşabın ve boyaların ve malzemelerin kokusunu içine çekmek, ve sonra arka dükkana geçip çalışmaya başlamaktı.

Klaus, çalışmayı çok sevdiğini ve gün içerisinde rahatsız edilmek istemediğini hemen fark ettiği için, dükkanda ona yardım etsin diye kimseyi tutmadı. Yalnızca kendi vardı. Arka odalara gidip yontmaya ve testereyle kesmeye ve zımparalamaya bayılıyordu ve o anda yarattığını bile bilmiyordu. O şeyler öylece tezahür ediyordu. İşini o kadar seviyordu ki, sık sık bir müşterinin geldiğini haber eden kapıdaki küçük çanı bile duymazdan geliyordu. Ve ah, müşteriler geliyordu. Yalnızca köyden değil, tüm çevreden geliyorlardı, çünkü Klaus’un oyuncakları büyüleyiciydi. Onlarda, başka hiç bir oyuncakta olmayan gerçekçilik vardı. Bazıları, bu oyuncak bebeklerin sanki canlandığını söylüyordu. Ama Klaus fazla satış yapmıyordu, çünkü sürekli onları yapmakla meşguldü. İşin müşteri kısmına ilgi göstermiyordu.

Klaus eline bir tahta parçası alır ve onu yalnızca hissederdi. Ahşabın dokusunu hissederdi. Onun damarlarını ve sertliğini ve kalitesini hissederdi. Onu kendine yakın tutar ve – bu insanlara çok garip gelse de – onunla birlikte nefes alırdı. İşi bittiğinde o kütüğün nasıl bir şey olacağına odaklanmaya çalışmazdı. Ellerini, onunla çalışmaya başlasınlar diye bırakıverirdi, ve bir zamanlar bir kütük olan ahşabı yontarak ve zımparalayarak ve biçimlendirerek Klaus’un tam bir ifadesine dönüşmesine kendini kaptırıverirdi.

Bir gün bir çocuk yapıyordu, bir bebek; ve yontup dururken, hatta o minicik patikleri en güzel deriyi, en iyi iplikleri kullanarak yaparken, aslında kendi bebekliğini, annesinin kollarında olduğunu, ve orada sallandığını hayal ediyordu. Ve bu his ve bu tutku ondan o kütüğe akarak muazzam güzellikte bir bebeğe dönüşüyordu. Ve o ince, çok ince ayrıntıları yaratmak üzere boyayı eline aldığında, sanki bunlar bebeği tam anlamıyla canlandırıyormuş gibi oluyordu. Tüm giysileri kendi dikti. Saçı kendisi yerine oturttu. Ve birçoğunuzun da yaptığı gibi, işin güzelliğini, ifadenin o ânını içine çekti. Ve yarattığı her bebeği sevdi.

Çok, çok küçükken ormanda gördüğünü anımsadığı bir periye benzeyen küçük bebekler yaratmaya bayılıyordu. O güzel aileyi gördüğünü anımsıyordu… kendi ailesi değil, ama sokakta yürüyen bir aile… o ailenin bir üyesi olmanın nasıl bir şey olacağını hayal ediyordu – o küçük çocuklar, mutlu ana-baba, herkes en güzel giysilerini giymiş kiliseye gidiyor – ve oturup bu aileyi yontmaya ve yaratmaya başlardı, onları giydirir ve kutsardı. Tüm aileyi yaratırdı.

Yarattığı o garip bebekler için de ünü yayılmıştı. Bunlara aziz derdi, ama bu bebekler kilisenin tipik azizlerine hiç benzemezdi. Onlar, insanın o katı hatlarına sahip olmayan meleksi varlıklardı. Ve birisi çıkıp da bu tahta bebek biçiminde hayata geçirdiği belli bir azizin adını sorduğunda, ağzında bir ad gevelerdi – “Aziz rrmm” (Tobias geveler) – ve insanlar da o zaman kendileri bir ad takar ve “Evet, bu Aziz Demetius. Bu Aziz Christopher. Bu Aziz bilmemne” derlerdi. Aslında onlara pek fark etmiyordu, çünkü müşteriler bu güzel azizlere dönüşen yontulmuş bebeklere bayılıyorlardı.

Klaus, neredeyse hemen herşeyden bebekler yapıyordu. Kral ve kraliçelere benzeyen bebekler yapıyordu. O günlerde tahtta oturan kral ve kraliçeyi değil de, kendi içinde hissettiği kral ve kraliçeyi. Yontarken… “Kral olmak – kendi kralım olmak – nasıl bir şey olurdu?” der ve bunu ahşaptan oyar, kumaşlardan giysilerini diker, boyalarla sonlardı.

Ve siz, burada ne söylediğimizi anlıyorsunuz. Klaus işini seviyordu. Onu o kadar sevdiği için de, yarattığı her bebeğe bir enerji yükleniyordu. Ve o bebek hayat buluyordu. Onun sevgi enerjisini, farklı yanlarının, arzularının ve dileklerinin ve hayallerinin enerjisini taşıyordu.

Yıllar geçtikçe, Klaus, aslında çok talep edilen bu tahta bebeklerden çok, çok az sattığını fark etti. Bunları ondan satın almaya gelen insanlar, gösterdiği hizmet ve ilgi eksikliğine sinirleniyorlardı. Sık sık dükkanın kapalı olduğunu, ama onun arkada çalıştığını görüyorlardı. Arkadaşları ve köydeki insanlar, “Peki ama Klaus, neden bir yardımcı tutmuyorsun? Çok daha fazla bebek satarsın. Çok zengin bir adam olursun, çünkü senin bebeklerin başka hiç bir yerdeki bebeklerde bulunmayan mükemmellikleriyle ve bir çeşit enerjileriyle, canlılıklarıyla tanınıyorlar” diyorlardı. Klaus başka biriyle pek çalışmak istemiyordu, ama gerçek motivasyon, Klaus’un aslında bebeklerini satmak istememesiydi. Onlara çok bağlıydı. Arka odası hayal edebileceğiniz en güzel tahta bebeklerin binlercesiyle dolmuştu. Bazı hayvanlar, bir dolu meleksi varlık, ormanlardaki periler ve birçok farklı insan tipi şimdi raflarda temsil ediliyordu.

Yıllar geçti ve Klaus artık yaşlı bir adam olmaya başladı. Yaşamından memnundu. Hiç evlenmedi. Hiç çocuğu olmadı. Başka insanlarla birlikte çok, çok az şey yaptı, çünkü işine aşıktı. Ailesi buydu. Yıllar geçtikçe, Klaus görüşünün çok, çok azalmaya başladığını fark etti. Gözlükle bile o ince ayrıntılara – boyadığı gözlerdeki gözbebekleri, giysilerin ve pelerinlerin dikilmesi – odaklanmak zorlaşıyordu. Ellerinin de çok ağrıdığını, eklemleri hareket ettirmenin zorlaştığını fark ediyordu, iki ya da üç günde yarattığı bir bebeği şimdi iki ya da üç misli zamanda oraya çıkartabiliyordu.

Bir gün derin bir içgeçirdi ve bir bebek üreticisi olarak günlerinin sona erdiğini gördü. Biraz keder olsa da, atölyesinin duvarlarında sıralanan tüm o bebeklere baktı ve aslında yalnız olmadığını fark etti.

Böylece bir gün Klaus, emekli olmanın zamanının geldiğine karar verdi, ve emekli olabilmesi ve rahat etmesi için, yiyecek ve giyecek için ve belki biraz da seyahat etmek için, tüm bebeklerini satması gerektiğini biliyordu. Bu onu çok üzdü, ama ona aynı zamanda da bir özgürlük hissi verdi. O bebeklerin uzun yıllar keyfine varmıştı, bazısı 40 yıldır o raflarda duruyordu. Bırakmak zamanının geldiğini fark etti. Böylece, dükkanının önüne büyük bir ilan astı, “Tüm mallar satılıktır.” Mevcut tüm malların satılmasına yardımcı olsunlar diye birkaç genç arkadaş tuttu ve dükkanı halka açtı. Ve birkaç gün içinde dükkandaki tüm bebekler satıldı – elbette değerindeki fiatlara – ve Klaus emekliliğinde gereksineceği rahatlığı sağlayacak paraya kavuştu.

Artık dükkan boşalmıştı. Müşteriler gitmişti, bebekler de gitmişti, ve evet, Klaus duygulandı, ruhsal hali salınıp durdu, biraz üzgün ve boş hissediyor, hayatının geri kalanıyla ne yapacağını bilemiyordu. Kısa öykü… (bazı gülüşmeler)

Klaus köyün çevresinde yürüyüşe çıkmaya karar verdi. Yıllardan beri çok az bir bölümünü görmüştü, ve şimdi bu tür şeyleri yapmak zamanıydı. Şehre yakın ırmağın kenarında yürürken, çocukları ve köpekleriyle yürüyen genç bir çiftle karşılaştı, ve köpeği hemen tanıdı. “Ben tıpkı buna benzeyen bir köpek yonttum – aynı gözler, aynı deri. Eh belki de köpekler köpeklere benzemek eğilimindedir. Belki de bu yalnızca bir tesadüftür” dedi.

Ve şehre yaklaşmaya başladıkça, Klaus çok garip görünen bir adama rastladı. Oldukça aykırı, farklı görünüyordu, ve Klaus hemen onu bebeklerinden biri olarak tanıdı, adamı durdurdu ve, “Bayım, ne iş yaparsınız?” dedi. Ve bu adam biraz şaşırmış olarak, “ben bir şairim, bir öykü anlatıcısı ve gezginciyim. Peki sen kimsin?” dedi. “Ben Klaus’um, eski bir bebek üreticisi ve ben sanki daha önce karşılaştığımızı düşünüyorum” dedi. Ve şair kafasını sallayarak “Hayır” dedi ve yoluna devam etti.

Klaus yürümeyi sürdürdü. Ergen bir oğlana rastladı ve hemen onu da bebeklerinden biri olarak tanıdı, ama şimdi burada çok garip şeylerin olduğunu düşünmeye başladı. Genç çocuğu durdurdu ve ailesini ve geçmişini, nereden geldiğini sordu. Çocuk korkmuş görünüyordu, bu yaşlı adamdan korkmuştu ve koşarak kaçtı. Günün geri kalanında Klaus, tıpkı bebeklerine benzeyen ve öyle hissedilen insanlar ve hayvanlar ve hatta meleksi varlıklarla karşılaştı.

Ve bu elbette Klaus’u şaşkına çevirdi, neler olup bittiğini anlayamadı. Böylece atölyesine geri döndü, oturdu ve düşünmeye başladı. Neden şimdi canlanmış haldeki – biyolojik bir biçime sahip – bebekleriyle karşılaşıyordu? Bunu düşünürken, “Burada neler olup bittiğini anlamam gerekiyor” dedi. Böylece büyük bir ziyafet planladı, sokaklara çıktı ve yine daha önce de gördükleriyle karşılaştı – ve bazı yeni varlıklarla – ve bunların hepsi bebeklerine benziyordu. Onları, köyün en iyi, en iyi lokantasına bir ziyafete davet etti. Klaus olup biteni anlamaya kararlıydı ve bunların tümünü toplayarak… kim bilir, belki insanları, belki de bebekleri… aslında olan biteni keşfedebileceğini düşünüyordu.

Büyük ziyafet akşamı geldi ve en güzel yemekler ve şaraplar ortaya çıktı. Yemek başlamadan önce, hâlâ neler olduğunu sorgulayan, hâlâ şimdi canlanmış görünen tüm o bebeklerle karşılaşmaktan fazlasıyla etkilenen Klaus, garsonlara masadaki herkesin bardağını şarapla – en iyi beyaz şarapla – doldurmasını söyleyerek kadehini kaldırdı ve “Size” dedi. Ve o anda, kadehlerinden bir yudum almaya başlayan herkes, lokanta oturan herkes, yok oldu. Ve Klaus o anda, en başından beri onların onun parçaları olduğunu fark etti. Onların hepsi, kendinin ifadeleriydi. Ve o şimdi onları yuvaya geri getirmişti. Onları kendine geri getirmişti.

O bütünlenme ânında, derin bir nefes alan ve şarabından bir yudum içen Klaus kendine şöyle dedi, “Gene ben. Ben yine kendimle buluşuyorum.” “J’encore” dedi, Cauldre’nınkine benzeyen bozuk Fransızcasıyla. (Tobias güler) “Gene ben. Ben yine kendimle buluşuyorum.”

Ve kendisinin her bir parçasıyla bütünleştiği o an, Klaus yaşamının geri kalanında ne yapacağını gördü. O, üstat öğretmen olacaktı. Bebek üreticisi olmak isteyen tüm genç çocukları ve genç adamları biraraya getirecek, ve onlara oyuncak asker ya da kraliyet ailesi ya da yalnızca tek bir şey yapmaları gerektiğini söylemek yerine, kendi hayal güçlerini kullanmayı, yaratmak istediklerinin en güzelini yaratmak için kendi parçalarını kullanmayı öğretecekti. Klaus Oyuncak ve Bebek Yapımı Okulu’nu açtı ve şimdiye kadar görülen en başarılı öğretmenlerden biri olarak devam etti.

Gene Ben

Şimdi, Klaus’un bu uzun öyüküsünü neden anlattık? Bu sizin de öykünüz. Bu, sevgili Şambra, kendinizin bir dolu parçasına sahip olduğunuzu söylemenin bir yoludur. Siz gündüzleri hayal kuruyorsunuz. Geceleri rüya görüyorsunuz. Hatta şu anda bile kendinizin parçalarını yaratmak üzere çoklu boyutlara gidiyorsunuz, şeyler hayal ediyorsunuz, özlemleriniz ve hayalleriniz var. Ama onlar oralarda bir yerlerdeydi, kendi çok boyutlu oyuncak raflarınızda, kendinizin parçalarını yonttuğunuz kendi dükkanınızdaydılar. O asil yanınızın – o boktan, cansıkıcı yanınızın! (kahkahalar) Sizin o küçük/genç yanınız, o… (diyelim) küçük bir kızken, o küçük oğlanı da yarattınız ki, o veçhede olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamanıza yardımcı olsun. Bir asker olabilecek, herşey olabilecek yanınızı siz yarattınız. Öyle parçalarınız var ki, her yerde, onları tutkunuzla ve sevginizle yarattınız. Farklı olasılıkları düşünüyor ve hayal ediyorsunuz. Büyük bir yazar, bir bilim adamı, bir aşçı, bir işletmeci, bir melek, bir kuş olmak istediniz.

Biliyor musunuz, bir şeyi her düşündüğünüzde ya da bir hayal ettiğinizde, onu yaratırsınız. Belki ellerinizle değil, belki tahtayla ve boyayla değil, ama onu yaratırsınız ve o bir yerlerde mevcuttur, yalnızca burada değil. Farklı olasılıkları farklı biçimlerde oynayarak test ediyorsunuz. Bazılarınız merak ediyor, bu yaşamda evlenmeseydim ve dünyayı dolaşsaydım ne olurdu diye, ve bunu tam anlamıyla yaratıyorsunuz. Ve sizin o bebeğiniz bir yerlerde bunu gerçekleştiriyor. Siz kendinizin tüm parçalarını, yaratılarınızı tanımıyor, fark etmiyorsunuz, ama onlar oradalar, tıpkı Klaus’un oyuncak bebeklerinin gerçekten orada, raflarda durması gibi – en azından onları özgür bırakana dek.

Hayal ettiğiniz o parçalarınıza sahipsiniz, “Zengin olmak, güçlü olmak nasıl bir şey olurdu? Kanseri iyileştiren bir icatla ortaya çıkmak nasıl olurdu? Hayatları sonsuza dek değişecek bir grup insana danışmanlık yapmak nasıl olurdu?” Bunlar sizin bebekleriniz, bunlar sizin yarattığınız bebekler ve gerçekler. Gerçekler. Bu yeni bilinç zamanında siz yine kendinizle buluşuyorsunuz. J’encore. Gene ben.

Şu anda çok ilginç bir şey oluyor. Siz şu andasınız. Ve bir yerlerde olan tüm o yaratılarınız var, ve şimdi sanki tüm yollarınız aynı anda kesişiyor. Eşzamanlılık mı? Belki. Rakkamların uyumlanması mı? Planın bir parçası. Gelişen, evrimleşen bilinciniz mi? Kesinlikle evet.

Siz kendinizle buluşacaksınız, ve bazen de kendinizin başka bir insan kanalıyla, bir hayvan, bir kuş ya da köpek kanalıyla, ufacık bir demet ya da gölge gibi sizinle birlikte odada olup da sonra yok olan bir varlık kanalıyla temsil edildiğinizi göreceksiniz. Hatta bir ağaçta, hatta belki de yağmurun damlalarında. Siz kendinizle yeniden karşılaşacak, buluşacaksınız. Olmuş olduğunuz ve uzun zamandır oralarda bir yerlerde olan ve şimdi, şu anda bu gerçekliğe geri gelen, kendinizin potansiyelleridir.

Gene ben. Bu sanki bir deja vu. Deja vu, başka bir alemde hayal ettiğiniz ya da yarattığınız ve sonra onu bu gerçekliğe geri getirdiğiniz bir deneyimin anımsanmasıdır. Gene ben, yine sizdir. Kendinizle buluşmanız.

Bu çok ilginç bir olgu olacak, çünkü başlarda onu kendi dışınızda tutma eğilimi olacaktır. Şu kişi neden içinizdeki bir şeyi tetikliyor, tıpkı sokakta yürüyen Klaus’a kendi oyuncak bebeğini anımsatan kişi gibi. J’encore, gene siz, ama başka alemleri keşfe çıkan ve şimdi buradaki gerçekliğinize gelen siz.

Bu başlarda garip bir his olacak, tıpkı Klaus’un kendi bebeklerine benzeyen insanlara rastladığında hissettiği gibi. Başınızı kaşıyacak ve neler oluyor diyeceksiniz. Ama siz belki, tıpkı Klaus gibi, onların hepsini biraraya toplayabilir, hepsini büyük bir ziyafete davet edebilir – hesabı siz ödeyeceksiniz! – her bir parçanızla sevinç içinde kutlama yapabilirsiniz. Evet, belki o kadar hoşlanmadığınız parçanızla da. Onu bastırmaya ve geri tutmaya çalışsanız da insanlara kızan ya da sinirlenen parçanız. Küçük bir çocukken canı yanan ve insanlardan kaçmak için dolaba ya da yatağın altına saklanan ya da çalılıkların arkasına kaçan parçanız.

Gençliğinizde lisede ya da üniversitedeyken en büyük hayallere ve özlemlere sahip olan, idealist olup da dünyayı değiştirmek isteyen ama bunu hiç yapmayan parçanız… ama belki de yaptınız da onu nasıl değiştirdiğinizi fark edemiyorsunuz… ama yunusları kurtaracak olan, örümcekleri kurtaracak olan, herşeyi kurtaracak olan parçanız. İçinizde bir kenara attığınızı hissettiğiniz parçanız. Biliyor musunuz, o parçanız oyuncak bebeklerinizden biridir, ormanlarda ya da etten kemikten biri olarak yaşamıyor ama, başka bir boyutta yaşıyor ve bu rolü oynuyor, başkalarına yardım etmenin nasıl bir şey olduğunu hissediyor. Onları geri getirmek zamanıdır. Kendinizle buluşmak zamanıdır. J’encore. Gene ben. Bu sadece yine ben.

Tüm yollarınız şimdi uyumlanıyor ve birleşiyor. Bakın önceleri, yollar bir dolu farklı yönlere gidiyordu, sizler hayatlarınızın tüm o siz’leri ile çok meşguldünüz. Ama gördüğünüz gibi şimdi yollar yeniden birleşiyor. J’encore. Yine ben.

Yuvaya dönüş

Bunu ister hayal edin ister gerçekten yapın, ama oturun, ve hayal gücünüzü, kendinizi, Sizin siz’lerini yeniden size dönmeye davet edin. Tanrısal sıvıyı, tüm parçalarınızın yeniden birleşmesine izin veren o iksiri için. Ben şarabı önermiyorum – seçiminiz her neyse – ama bir kutlama olsun. Yeniden buluşmanın kutlaması. Bunu yaparken, yalnızca sizin değil, ama sizi kuşatan tüm siz’lerin sahip olduğu yetenekler ve yaratıcılıklar ve deneyim çokluğu sizi büyüleyecektir. Onları yeniden biraraya getirmek. Yeniden kendinizle buluşmak.

Sevgili Şambra, bu öyle bir anda olmaz, ama şimdi olmaya başlıyor. Gene ben – sizin deja vu’nüz. Siz bu Dünya’ya bu zamanda bilinci teşvik etmek için geldiniz. Biz, Şambra tarafından, Kırmızı Çember tarafından, sevgili Linda tarafından geliştirilmiş olan terimi kullanıyoruz. Ve biz “bilinci teşvik etmek” terimini kullanıyoruz. Şimdi burada gerçekleştireceğiniz şey budur.

Bilinci teşvik edenler

Enerji tutucuları olduğunuzu anımsıyor musunuz? Bu size sanki binlerce yıl önceymiş gibi gelmiyor mu? Enerji tutucularıydınız ve bundan gurur duyuyordunuz, hangi enerji olursa olsun onun sorumluluğunu yükleniyordunuz. Birkaç yıl önce enerjiyi hareket ettirenler olmaya geçtiniz – başkaları için enerjiyi hareket ettirmeye, kendiniz ve tüm bilinç adına enerjiyi hareket ettirmeye. Ve şimdi de enerji bilincini teşvik edenlersiniz. Tıpkı Klaus’un ahşap işçiliği ve oyuncak yapımcılığı öğretmeni olmak üzere devam etmesi gibi, siz de şimdi bilincin öğretmenleri olmak üzere, başkalarını da bilinçlerini, ufuklarını genişletmede teşvik etmek üzere devam ediyorsunuz.

Bilinç, farkındalıktır. Bu aslında bir enerji değildir. Farkındalık enerji değildir. Siz enerjiyi, bilincinizin bir aracı olarak kullanırsınız, tıpkı Klaus’un, zanaati için araç olarak boya fırçalarını ve testereleri ve zımpara kağıtlarını kullanması gibi. Siz enerjiyi, kendi bilincinizin bir aracı olarak kullanırsınız. Bilinç, farkındalıktır. Siz şu anda Dünya üzerinde bilinci ve farkındalığı teşvik edenlersiniz. Bu nedenle hâlâ buradasınız. İlerlemek isteyeceğiniz şey budur. Hâlâ sizden akan büyük bir canlılığa, büyük bir yaşam gücüne sahipsiniz. Tüm insanlık için bilinci teşvik etme çalışmasını yapmak üzere bu gezegende daha çok, çok yılınız var. Sizin için yapılacak çok şey var ve yapacağınız herşeye kulak vermeyi isteyecek çok insan var.

Tamamlanma

Biz burada bir döngünün sonuna geliyoruz, ve daha önce de söylediğim gibi, bu yalnızca 7-7-7 tarihinden fazlasıdır. Bugün, birbirimizle yaptığımız bir anlaşma tamamlanıyor, dünyaya gelmek – siz fiziksel formunuzda ve ben o muhteşem ruh formumda – ve bizi şu anlarda sona erdirdiğimiz Öğretmenlik Dizisi’ne getiren sekiz diziden geçmek anlaşması, tam anlamıyla tamamlanıyor. Benim, Kırmızı Meclis’ten olanlarla birlikte burada olacağıma, sizi seveceğime ve yol göstereceğime, neşelendireceğime, bazen de dürteceğime, gereken herşeyi yapacağıma dair bir anlaşma (sona eriyor).

Geçenlerde, dengeye bağlı olarak, sizin bulunduğunuz yere bağlı olarak, on yıl daha Dünya’da kalacağımı söyledim. Ve şimdi bu noktada, sevgili dostlar, tam gidiş tarihimi biliyorum, çünkü beni bekleyen bir kabuk bedenim var. Beni içine çeken Dünya’nın o yerçekimi var. Böylece kendim için bir seçim yaptım, 19 Temmuz 2009, son kanallığım olacak, bu Şambra grubuna son gelişim olacak. O tarihlerde on yaşında olacak olan Sam’in bedenine tümüyle gireceğim. Karşılacağım ama… Sam kanalıyla birçoğunuzla yeniden karşılacağım, ama etten kemikten olarak. Beni Tobias olarak tanımayacaksınız ve beni Sam olarak da tanımayacaksınız, ama beni gözlerimden tanıyacaksınız, tıpkı, gördüğü an kendi yaratılarını tanıyan, oyuncak üreticisi Klaus gibi. Biz birbirimizi tanıyacağız.

Gelecek iki yıl boyunca hepinizle, Yeni Enerjiyle ve insanlık adına bilinci teşvik etmede çalışmayı sürdüreceğim. Ve gidişimden sonra… ah bu acı-tatlı. Bu tıpkı, tüm bebeklerini raflarda sıraya dizen Klaus gibi… onları bırakmak acı-tatlıydı, rafları temizlemenin zamanı geldiğini biliyordu… işte benim için de acı-tatlı, hepinizle ve her birinizden ne kadar sevinç duyduğumu biliyorum. Yalnızca bu toplantılarda değil, ama birlikte olduğumuz başka zamanlarda da. Biz yolu birlikte gittik. Bazılarınızın arabayı kullanma biçimi beni gerçekten korkutuyor – Sam’in bazılarınızın arabasına binmesine asla izin vermezdim! (kahkahalar) Biz göl kenarlarında yürüdük. Birlikte bir dolu güzel kitap okuduk. Birçok yemeği paylaştık ve siz uyuya kalmadan hemen önce yatağınıza uzanıp da birkaç kelimeyi paylaştığımız zamanlar oldu.

Ama benim zamanım doluyor, şimdiden sonra iki yıl daha, bu dizilerin onuncusundan sonra… 19 Temmuz 2009’un numerolojisine bir bakın, hmm… sizinle yaptığım anlaşmanın zamanı doluyor. Ve o zaman, Adamus Saint Germain, Kırmızı Meclis’in hizmetkârı olarak, Kırmızı Meclis’le başka alemlerin ve Dünya’daki Kırmızı Çember’in köprüsü olarak gelecek. Ona Kuthumi, Kwan Yin, ve özellikle de Şambra enerjisi eşlik edecek.

2009 tarihinden sonra bazı Şaud’lar olacak ki, bu yalnızca Şambra olacak – siz. Başka zamanlarda da Saint Germain ve onun veçheleri olacak. Ha evet, Mark Twain’i ve Pitagoras’ı ve diğer başka veçhelerini, doğrudan sizinle birlikte kanallık etsinler diye buraya getirecek. Kuthumi’yi ve daha birçoklarını getirecek, ama benim Tobias – To-bi-wah – olarak sizinle birlikte olduğum zaman sona erecek, birlikte olduğumuz döngü tamamlanacak.

Böylece, şimdi gözyaşları olmasın, çünkü bu temel eğitimde birlikte olacağımız daha iki yılımız var, bu Şaud’ların daha iki yılı var, insanlık adına bilinci teşvik etmenin daha iki yılı var. Sizi candan seviyorum. Birlikte olacağımız zamanları iple çekiyorum.

Ve öyledir.

Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 50.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Kırmızı Çember her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Kırmızı Çember toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Kırmızı Çember bolluğunu, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışlarıyla sürdürür.
Kırmızı Çemberin en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.

Sorular ve Yanıtlar

Öğretmenlik Dizisi:
Şaud 12: “Gene Ben”
Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur
7 Temmuz 2007
www.crimsoncircle.com – www.kirmizicember.org

Ve öyledir, sevgili Şambra, bu toplantının, hepimizin katıldığı bu Şaud’un, J’Encore’un, “gene ben”in enerjisini sürdürüyoruz.

Bakın, bu sanki bir kavşakta durmuşsunuz gibi, ama yalnızca iki yolun değil, çok, çok, çok yolların kesiştiği bir kavşakta. Ve siz düşüncelerinizden birini bir yola; hayallerinizden birini bir başka yola; hislerinizden birini yine başka bir yola; yaratıcı imgelemelerinizden birini de başka bir yola gönderdiniz. Kendinizin her bir fikir, düşünce, his parçasını farklı farklı yollara gönderdiniz, böylece kendinizin parçalarını, yanlarını araştırabilecektiniz. Ve o sizi, o insan veçhenizi, yalnızca tek bir yola odaklı tuttunuz.

O yolculuğu biraz kendi başınıza ve yalnız sürdürdünüz, ama alttan alta, size ait her fikrin ve düşüncenin kendi yolculuğuna çıktığını, kendi şeylerini keşfettiğini, kendi ifadelerini bulduğunu hep bildiniz. Ve bir gün, ki o bu Şimdi ânıdır, tüm düşünceler ve hayaller ve özlemler ve potansiyeller yeniden birleşir. J’Encore. Gene ben. “Bu sadece benim, bu sadece sahip olduğum ve keşfe çıkan bir his. Bu benim sahip olduğum ve onunla hiç bir şey yapmadığımı düşündüğüm bir fikirdi, ama şimdi görüyorum ki yapmışım. O keşfe çıkmış.” O belki hemen burada, Dünya’da, bu üçüncü boyutta tezahür etmemişti ama, bir yerlerde bir şeyleri gerçekleştirmişti. Her bir hayal, her bir imgeleme ve her fikir.

Bu yaşamında kendi yollarını birleştirebilen çok insan olmayacak. Bu belki bugünden sonra birkaç yaşam sürecek, uzak bir gelecekte olacak, ama sizin için varolan potansiyel, bu birleşmenin şimdi meydana gelmesidir, bulanık, ya da hatta mevcut değilmiş gibi görünen bu parçalarınızın şimdi bilincinize gelmesidir. Bu, kendinizin Gene ben’ini biraraya getirmektir.

Bunun yaşamınızı nasıl etkileyeceği konusunda belirleyici olmak istemiyorum, bunu sizin keşfetmenizi istiyoruz. Ama biz bununla ilgili – kendinizi geri getirip birleştirmekten – gelecekte daha birçok Şaud boyunca konuşmayı sürdüreceğiz. Kendinizle yeniden buluşmanız. Geceleri gördüğünüz ve size anlamadığınız saçmasapan bir ayrıntı gibi gelen rüyalar yerine, Gene Ben’in o rüyayı geri getirmesi. Ve şimdi o rüyayı anlayacaksınız ve birçoğunuz için de bu, bu gerçeklikte meydana gelecektir. Geceleri gördüğünüz rüyaların bazısını başka bir yerlerde yaşıyorsunuz. Ama şimdi, bu yeni bilincinizle, aslında onları hemen burada, Dünya’da meydana gelsinler diye buraya getiriyorsunuz. Gene ben.

Ve böylece, soruları alalım.

1.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Başka varlıklar, Kuantum Sıçraması zamanında foton enerjisinin kapılardan (vortekslerden) gireceğini ve en güçlü enerjinin de, eski Kudüs şehrinin üstündeki kapıdan gireceğini söylüyor. Ve bu, oradaki kutsal dağı yıkacak bir depreme neden olacakmış. Tüm gezegeni kaplayacak ve birbuçuk ila üç gün sürecek bir karanlık olacakmış. Birçok ruh bedenini terk edecek ve bizler o süreç içinde bir tür uyku halinde olacakmışız, oysa sen bizim hiç bir şey hissetmeyeceğimizi söyleyip duruyorsun. Lütfen bunu biraz daha açar mısın?

LİNDA: Ve bunu soran, İsrail’den bir hanım.

TOBIAS: Gerçekten. Sanki kulağa, Dünya üzerindeki bir başka gün daha, gibi geliyor! Salla sars yuvarla! Ha! (Tobias güler ve bazı izleyiciler de)

LİNDA: Güzel…

TOBIAS: Şaka ediyorum. Kuantum Sıçraması dediğimiz bu şeyde, herşey potansiyellere sahip. Her türlü şeyin olma potansiyelleri mevcut. Bu tür felaketlerin olma potansiyelleri var ve bunlar da sık sık Kudüs ve kutsal topraklar gibi arketipsel simgelerin bazısıyla ilişkilendiriliyor. Ama bu yalnızca bir potansiyeldir, ve böyle bir şeyin olma olasılığını biz çok, çok düşük olarak görüyoruz, çünkü, eh, insanlar aslında şu anda bunu seçmiyorlar. Onlar ille de bu tür bir dramın, böyle bir enerjinin olmasını seçmiyorlar. Kuantum Sıçraması’ndaki geçiş gerçekleştirilirken, bu, bireylerin içinde çok sübtil, çok ince bir biçimde olacaktır. Onun böyle büyük bir drama gereksinimi yoktur. O nedenle, başka grupların gördüğü, başka alemlerde gerçekleştirilebilecek bir potansiyeldir, ama onun bu dünyasal alemde, bu üçüncü boyutta gerçekleştirilme olasılığı çok, çok zayıftır.

Hepiniz için, tüm Şambra için, dramlara yakalanmamak önemlidir. Yaşamınızda heyecan yaratmak için dramlara ihtiyacınız yok. Sürekli günleri geçiştirerek yaşamaya çalışmak için dramlara gereksiniminiz yok. Bu bir Eski Enerji beslenmesidir. Tüm unsurları biraraya getirdikçe, şu anda Dünya üzerinde yaşamanın yeni bir derinlik ve hatta yeni bir boyut kazandığını görmeye başlayacaksınız. Dramlara gereksinim yoktur, ve biz bu yüzden böyle bir şeyin olma olasılığının çok az olduğunu söylüyoruz.

Kişisel düzeyde olan şudur, çok yakında gelecek olan bu Kuantum Sıçraması gününde, siz – şöyle diyelim – bir tür anahtar almak için, ve şimdiye kadar çalıştığınız eski potansiyellerden çok daha fazla derinliğe sahip olan, çok daha farklı yeni bir potansiyel dizisinin kilidini açmak için, kendinize tam anlamıyla izin veriyor olacaksınız. Yaşamınıza muhteşem yeni fırsatlar getiriyor olacaksınız. Ve sonra, bunları kullanmayı ya da kullanmamayı seçmek, bireyler olarak size kalmış bir şey olacaktır. Bu şeyler asla size zorlanmayacaktır. Asla size emredilmeyecektir. Herşey seçimle ilgilidir. Teşekkür ederiz.

LİNDA: İsrail’deki bu hanımlar için özel olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

TOBIAS: Evet gerçekten de. Kuantum Sıçraması enerjisi – Kuantum Sıçrayışının ve Yeni Enerjinin enerjisi – bu İsrail ülkesinde çok önemli bir etkiye sahip olacak. Buna bir kapı ya da geçit denebilir ama, orası şu anda eski din ve eski Tanrı anlayışının, Dünya’daki enerjisel merkezidir. Artık insanlara hizmet etmeyen bir Tanrı enerjisine tam anlamıyla – dört bin yıldan beri ya da daha fazladır – tutunan insanlar var. Ve onlar bu Tanrı’yı yerinde tutmaya çalışıyorlar, çünkü o kontrol eden bir Tanrı’ydı, erkek bir Tanrı’ydı, çoğu kez kızgın bir Tanrı’ydı ve, sevgi kelimesini belki kullanan ama asla gerçekten ifade etmeyen bir Tanrı’ydı. Bu sadece bir insan veçhesi. Bu gerçek bir Tanrı değil, çünkü Tanrı sizin içinizdedir ve Tanrı hiç de… sözcük bile kullanamıyorum, ama Tanrı, şu anda betimlendiği gibi ve toplumunuzu ve kültürlerinizi yönettiği gibi hiç değildir.

O nedenle evet, ister birkaç ay içinde ister birkaç yıl içinde ya da onlarca yıl sonra öyle bir nokta gelecek ki, bu “kutsal” topraklardaki Tanrı kavramı iyice sarsılmak zorunda kalacak. Şimdi, insanlar ne ölçüde tutunmayı sürdürecek? Eh, bunun her an olduğunu görebilirsiniz – çok sıkı tutunuyorlar. Belki de bilinçteki sallantı bu enerjinin birazını özgürleştirecek, ve insanlar böylece yeni bir Ruh’la, ve “BEN BEN’İM”le başlayan ve sonra oradan genişleyen Ruhu keşfedebilecekler.

Böylece, yeni Tanrı’nın gelişmesine izin verecek yeterli bir bilinç olursa, ve öte yandan (aynı zamanda) tutunan yeterli bir bilinç olursa, bu bazı sallantıların olmasına neden olacaktır. Bu belki depremler olarak gelecek, belki de savaşlar olarak gelecektir, ama bu genellikle Eski Enerjinin sıkışıp kaldığı yerden kurtulmasına ve yeni bir düzeye geçmesine izin vermenin bir yoludur.

Eğer insanlar, ve özellikle de Şambra, enerjinin bu gelişiminin dramına katkıda bulunursa, o zaman evet, bazı çok dramatik olayların olması çok olasıdır. Ama buna gerçekten ihtiyacınız var mı? Başlıklara bakıp da koca koca şehirlerin silindiğini görmeye ihtiyacınız var mı? Başlıklara bakıp da büyük bir terör eyleminin gerçekleştiğini görmeye ihtiyacınız var mı? Elinizde bir fincan kahveyle güne böyle mi başlamak isterdiniz? O dramı hissederek mi? Hâlâ yaşadığınızı hissetmek için mi?

Olmanıza, enerjiyle çalışmanıza ve onu buraya getirmenize, ve gerçekten olduğunuz herşeyi kabul ve takdir etmenize ve içinizde olan Tanrı’yı anlamanıza izin veren farklı bir yol var, dramatik olmayan, ve çok bütünsel olan bir yol var. Böylece bu bir insan seçimidir. Yazgı kitabına yazılmış değildir, ki böyle bir şey de yok.

2.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Selam Tobias. Seninle birlikte burada olmak gerçekten harika. Bugün benim doğumgünüm. (Şarkı söylemeye başlar) “Altmış yaşındayım, güzelim, ve Ben Ben’im!” bunu yapabilmek için üç haftadır bekliyorum. (izleyiciler alkışlar)

TOBIAS: Evet, gerçekten de. Ve sen ve Kuthumi biraraya gelseydiniz…

2.ŞAMBRA: Biliyorum! Biliyorum!

TOBIAS:…. nelerin olacağını kelimelerle anlatmak mümkün değil!

2.ŞAMBRA: Ya evet, ama o, rap, müzik değil dedi, oysa ben bundan pek de emin değilim. Bir zamanlar avukattım ve şimdilerde tam gün müzik öğretmenliği yapıyorum. Gitar, piyano ve şarkı söylemeyi öğretiyorum, ve 50’nin üzerinde öğrenci halen bekleme listesinde. Bu, 9 Haziran 2002’de kariyerimi değiştirdiğimden beri böyle. Ben şunu bilmek istiyorum, ve bunu uzun zamandır bilmek istiyorum, senin bugün söylediğin anlamda bilinci ve farkındalığı teşvik etmede müziğin rolü nedir? Ve ayrıca, Jimi Hendrix ve birçok başka sanatçıyla ilgili konuştuğumuz son Şaud’umuzda yaptığımız o bellekte geri gitme gezintisini sevdim. Daha belki kulaklarımıza ulaşmamış olan geleceğin müziğine karşılık, önceki zamanların müziğinin rolü nedir? ve ben o çok sevdiğim ve klasikleşmiş eski rock şarkılarını öğrencilerime öğretmeye devam edip onları yine de bilinç olarak ileriye götürebilir miyim?

TOBIAS: Gerçekten. Burada çok ilginç bir konuyu gündeme getiriyorsun. Müzik belki de bilinç değişimi potansiyeline izin veren en kolay yollardan biri, melodiler yüzünden, müziğin titreşimi ve rezonansı yüzünden, yalnızca kelimeler ya da senin nota diyeceğin şeylerden ötürü değil. Ama bilinci müziğe yerleştirmek, başka herhangi bir şeye yerleştirmekten kolaydır. Gözlerin bir kitapta ya da dergide bir şey okuduğunda, zihinsel olmaya yatkınsındır ve aslında bilinç potansiyelini dışlamak eğilimindesindir. Ya da hatta bir söyleşi ya da konuşma da biraz zihinsel olma eğilimindedir. Müzik, ah, o kalbe hitap eder ve onun için de bir bilinç akışına izin vermek çok daha kolaydır.

Sen 60’ların, 70’lerin ve hatta bugünün birçok büyük müzisyenlerine değinirken kendi sorunu yanıtladın, ama bu noktada kişisel görüşümüzü de ifade etmemiz gerekiyor. Şimdilerde bilinç ve enerji rezonansının müzikle aktarılması, yirmi ya da otuz yıl öncesinde olduğu kadar verimli değil. Bilinci müzikal titreşimler kanalıyla ulaştırmak için yapılan neredeyse bilinçli girişimler çok daha az.

Ancak döngüler değişiyor ve bu zamanda saf bilinci bir müzik formuna koymak daha olası, özellikle de besteci, müziğin bir titreşim – ya da yalnızca bir titreşim – olmadığını anladığında. Müzik şimdi Yeni Enerjide bunun ötesine geçiyor, ve titreşimsel tonların, genişleyen Yeni Enerji rezonansıyla birleştiği, hepsinin aynı şeyde biraraya geldiği müzikal bir senfoni olabilir. Yani enstrümanlar çalacak, şarkıcılar söyleyecek, ama buna Yeni Enerji bilinci ve potansiyeli de örülmüş olacak. Bu, Şaud’ları dinlemeyen ya da kitapları okumayan ya da bu diğer şeyleri yapmayan insanlara bilinç hizmeti götürmenin yoludur. Bu, Yeni Enerji için bir sunuş yöntemidir.

Bunu söyledik ama, biz müzikle ilgili “Tobias’a sor” oturumumuzu yapmak için bekleyip duruyoruz – ve her zaman da sabırlı değiliz. (alkışlar) Gerçekten. Biz türlü durumların meydana gelmesini bekliyorduk ve bunlardan biri de… kısa bir süre sonra Taos’ta yapılacak Kuantum Sıçraması konferansında göreceğiniz ve hissedeceğiniz ve duyacağınız ve etkilerini deneyimleyeceğiniz çeşitli müzik türlerinin ortaya çıkması ya da gerçekliğinize gelmesi, çok büyük bir olasılıktır. Daha Cauldre’yla bile paylaşmadığımız bir sırrı açıklamam gerekiyor…. o buna hep bayılır! (kahkahalar) İnsanlar kendi planlarını yaparken, bizlerin de bu tarafta planladığı şeylerden biri de, Yeni Enerji müziğinin sahneye çıkması için bu Kuantum Sıçraması kutlamasını kullanmaktır. Onun için, orada ol…

LİNDA: Cauldre bunu biliyor!

TOBIAS: …. orada ol ve bunların tümünün nasıl açığa çıktığını izle. Teşekkür ederiz.

2.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

3.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Epeydir bedenimin sağlığı konusunda sürekli ve çok kaygılanıyorum ve onunla ilgili korkularımdan sıyrılmada çok zorlanıyorum. Ve aslında bu kadar çok kaygılandığım için sorunlar yaratacağımdan da korkuyorum. Bedenimin içinden geçtiği değişimlerin, bu değişimlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını, yoksa gerçekten endişelenip de tıbbi yardım almamın gerekip gerekmediğini nasıl bileceğim? Çünkü bazı tetkikler yaptıracağım, ki bunu gerçekten istemiyorum, ama son zamanlarda öylesine kafam karıştı ki, ne yapmam gerektiğinden emin değilim ve korkuyorum. Teşekkür ederim.

TOBIAS: Gerçekten. Kaygılanma, bir dram biçimidir ve sen herhalde bunun berbat olduğunu ve bundan nefret ettiğini ve bunu senin oluşturmadığını söyleyecek olsan da, aslında sen yarattın. Kaygılanmak, meydana gelen olayları daha da dramatize eder, yalnızca bedeninde değil, ama zihninde ve yaşantının yaratıcı bölümünde de. Böylece bu aslında sana büyük miktarlarda – senin enerji diyeceğin – enerjiyi sağlıyor, ama dramatik enerjiyi, aslında gereksinmediğin bir enerjiyi.

Şimdi burada birkaç şey var. Öncelikle, Bayrak Teknolojisiyle çalış. Yani, bedeninin, kendisini yenilemesine izin ver. Bu çok dramatik, çok heyecan verici bir şey değil. Bir dolu alkış ve ıslık söz konusu değil. Doğrusu, Bayrak Teknolojisi çok, çok sıkıcıdır. Sen yalnızca bedeninin doğal fonksiyonlarına, nasıl yapılacağını bildiği şeyleri yapmasına izin verirsin. Nefes çalışmanı yap. Bu çok önemli. Ve, kulağa çok garip gelse de, sonuçlara ulaşmaya çalışma, çünkü aslında bu, enerjiyi önyargılı ya da kutuplu bir hale sokar. Fiziksel bedeninin iyileşmesini ne kadar istersen iste, onu iyileştirmeye çalıştıkça, o kadar zor hale gelir. Yani bu aslında kabullenmekle ilgili. Kaygılanmakla değil. Olabilecek en kötü şey nedir? En kötüsü.

Ve şimdi, bu yenilenmiş bilinçle, bedenin artık gerçekten işe koyulabilir, çünkü o… o sağlıklı olmak ister. Sağlığa ve şifalanmaya ve yenilenmeye programlanmıştır. Bu, DNA’nın ve DNA bölümlerinin derininde mevcuttur ve şimdi bu gerçekliğe gelmektedir. Bu, senin gezinen parçalarından biridir. Senin o şifalanan veçhen şimdi geri geliyor.

Bu arada doktora da git, onay almak ve rahatlamak için, yoksa… senin zihnini biliyorum, o habire kaygılanmayı sürdürecek. Şimdi doktor gerçekten dışsal bir kaynaktan gelen bir anlayışa sahip olmanı sağlayabilir. Ama doktor sana ne derse desin, bir tür hastalığının ya da bedeninde bir dengesizliğinin olduğunu söylese de, bedeninin kendini yenilemek istediğini ve bunu yapacak yeteneğe sahip olduğunu anla. O bunu nasıl gerçekleştireceğini bilir. Doktor seni biraz rahatlatacak ve belki de yönlendirecektir.

Ve birçok doktorun çok iyi olduğu bir şey daha: ilaçlarla ve araç gereçle ve bu tür şeylerle çalışsalar da, onlar aynı zamanda enerjiyi hareket ettirenlerdir. Bir doktorun, özellikle de Yeni Enerjiye yönelmiş bir doktorun en büyük yararı, bilincinin yapmak istediği şifa çalışmasının desteklenmesine yardımcı olmaktır. Yani seninle doktor arasında alttan alta bir bilinç çalışması olur. Ancak kendi bedenin için her zaman sorumluluk al ve bu sorumluluğu üstlen. Diğer herşey bunu desteklemek üzere gelir – doktor, aile ve arkadaşlar, başka şeyler – senin kendi yenilenme yeteneğini desteklemek üzere gelir. Teşekkür ederiz.

3.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

4.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Merhaba Tobias. Ben sana en küçük kızımı sormak istiyordum. O, birinci derecede şeker hastası ve geçenlerde ensüline başladık ve ben sizlerin bu konudaki görüşlerinizi merak ediyordum, ya da ensüline bağımlı diabet hastaları hakkında konuşabilir misin.

TOBIAS: Elbette. Kızından söz ettiğin bu özel durumda… biz onun enerji düzeyine bakıyoruz ve burada derin bir bakış atmamıza izin var. Biz bu noktada… ve hayır Linda, biz tıp doktorları ya da otoriteleri değiliz…

LİNDA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: …. biz enerjisel bir genel bakış sunuyoruz. Bu fiziksel ya da psikiyatrik bir önerme değil, biz daha çok, daha yüksek bir bilinç biçimine uyumlanıyoruz. (bazı gülüşmeler)

LİNDA: Bu işte iyisin!

TOBIAS: Teşekkür ederim. (kahkahalar) Şimdi, bu itirazı da göz önünde bulundurarak, kızın bu noktada ensülini ve gerekli ilaçları almazsa fiziksel bir travmaya girer. Ensülin zihni etkilemiyor, bedende çalışıyor. Ve bu iyi bir şey. Zihnin ya da hatta ruhun işlemden geçirme biçimini değiştirmiyor. Yalnızca fiziksel durumla ilgili.

Şimdi bunu dedik ama, fiziksel beden ensülinle biraz dengede tutulsa da, burada derin, çok derin enerji yaraları var. Ve görülen her diabet durumu, o kişide varolan sevgi eksikliğinin, ve öncelikle de kendine karşı olan sevgi eksikliğinin güçlü bir göstergesidir. Bu tamamen kendini sevme yeteneğinin eksikliğidir ve kişinin çevresindeki tüm insanlarda tezahür eder – aile üyelerinde, erkek arkadaşlarda, kız arkadaşlarda, eşlerde, diğer herşeyde. Ayrıca, bir başka kişiden sevgi kabul edememek de söz konusudur. Destek kabul etmek ya da kişinin devam etmesini sağlayacak temel fiziksel ihtiyaçları kabul etmek, evet, insanlar kabul edebilirler. Ama onlar sevgiyi reddediyorlar ve bu, kendi içlerinde başlar.

Burada mucizevi bir şifa söz konusu değildir. Kendini koşulsuz olarak ve tümüyle sevmesi için bir insanı nasıl yüreklendirirsin? Nasıl seveceklerini öğrenmek için nelerden geçerler? Eh, ilk adımlardan biri nefestir. Eğer kendini sevmiyorsan derin nefesler alamazsın. Nefes, çok derinlerde yatan birçok sorunu ve kızgınlıkları ve geri kalan şeylerin tümünü ortaya çıkartacak ve açacaktır, ama kendini sevmenin ilk adımı budur.

Bu, hepinizin ve özellikle de senin bakmanı isteyeceğimiz şeylerden biridir, çünkü bu yalnızca kızınla ilgili değil. Diabet hastası olan çok, birçok kişiyle ilgilidir. Bak, şeker hastalığı, bedendeki bazı enerjilerin dengesizliğidir, kandaki şekerin dengesizliğidir, kendi tatlılığının ve hayatın tatlılığının dengesizliğidir.

Böylece ben soruyu sana geri yönelteceğim ve üç ya da dört ay sonra geri gelip bize bir insanın kendini sevmesini nasıl sağladığını anlatmanı isteyeceğim. Kızın, ki o enerjisel olarak (şu an) burada, bu keşif işleminin bir parçası olmayı kabul ediyor. O ille de… o bunu kabul etti, ancak onun bunu kabul etmiş olması işleri kolaylaştırmayacak. Bu hem onun içinde hem de senin içinde bazı konuları, ve biraz da bununla bağlantılı olan, senin kendine değer verme sorunlarını ortaya çıkartacak. Böylece, insanın kendini sevmesinin nelere mâl olduğuna bakmak ve o dengeyi fiziksel bedene getirmek için ne güzel bir zaman. Teşekkür ederiz. Ev ödevini biliyorsun.

4.ŞAMBRA: Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)

5.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Bir yıldan fazla bir zamandır hayatımda önemli atılımlar yaratmanın sınırlarında dolanıyorum. Beni, hep istediğim şeyleri nihayet hayatımda tezahür ettirmek üzere olduğuma inandıran bazı fırsatlar ve olasılıklar kapımı çaldı. Ama bu şeyler tam tezahür edecekken, herşey hep son dakikada bozuldu. Hepsi gözümün önünde bir serap gibi yok oluyor. Ben bunlara olumlu yanından bakıp, belki de gerçekten en sonunda istediğimin bu şeyler olmadığına kendimi inandırmaya çalışıyorum. Ama dürüst olmam gerekirse, içimin derinliklerinde büyük bir hayal kırıklığı ve kafa karışıklığı hissediyorum. Nelerin olup bittiğini bana açıklayabilir misin?

TOBIAS: Elbette. Başarı-fobisi. (Tobias kıkırdar, izleyiciler de güler) Bu gerçek bir korkudur. Başarı-fobisi – başarma korkusudur. Onun neredeyse tadını alabildiğini, onu neredeyse hissedebildiğini, ama sonra yok olduğunu söylüyorsun. Peki neler oluyor? Ondan korkuyorsun. O atılımı yaparsan ne olur? Sana ne gibi sorumluluklar yükler? Yaşantını nasıl değiştirir? Beslendiğin biçimde beslenmekten nasıl vaz geçersin? Yaşantında sahip olduğun bazı bağımlılıkları ve kalıpları nasıl değiştirmek zorunda kalırsın?

O nedenle, sende başarı-fobisi var. Bu atılımları yapmaktan neden korktuğuna bakman gerekiyor. Bu atılımın yaşamındaki anlamı ne olacak? Olduğun herşeyi olabilmek için nelerden vazgeçmen gerekecek? Teşekkür ederiz. Burada yepyeni bir bilim söz konusu, belki de Andra buna girmek isteyecektir. (kahkahalar)

6.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Selam Tobias. Sen belki de sorumu açıklığa kavuşturmuş olabilirsin ama ben onu yine de soracağım. O harika haftasonunun, Breckenridge’deki Yükseliş Okulu’nun sonunda, Saint Germain, orada bulunan hepimizi duygulandıran bazı inanılmaz, muhteşem şeyler söyledi. Bana gerçekten hitap eden şeylerden biri de, birçok yaşamdır taşıyıp durduğumuz yüklerin ve çabalarımızın sonuna geldiğimiz ve artık hayatımızın sevinç ve mutluluk dolu olmasını bekleyebileceğimizdi. Ben şunu bilmek istiyorum, deneyimlemekte olduğum – ve birçok Şambra’nın da deneyimlediği – beden ağrılarını salıvermek, bunun bir parçası mıdır?

TOBIAS: Gerçekten de öyledir, ve Saint Germain bu gruba hitap ettiği zaman, ki bu o gruba özeldi ama etkileri tüm Şambra’ya yayıldı, söylediği şuydu, insanlığa hizmette, bilince hizmette, genel olarak Şambra çok, birçok yaşamdır kendini hizmete adadı. Başka insanların acılarını üstlendi, başka insanların hislerini ve duygularını üstlendi, bir anlamda insanlığın yükünü ve bilincini üstlendi, ve bu kulağa çok muhteşem geliyor ama oldukça da doğrudur.

Yolun bir noktasında yapılan bilinçli bir seçim vardı, “Ben insanlığa hizmet edeceğim.” Ve insanca yaşamanın acılarını ve yaşamın meydan okumalarını ve zorluklarını deneyimlemek, hepinize, insanların ve hatta meleklerin neler deneyimlediklerinin inanılmaz derin bir içgörüsünü sundu. Size öylesine derin bir deneyim sundu ki, bu Yeni Enerjinin bilinç teşvikçileri nasıl olunur’u daha iyi anlayacak hale geldiniz. Bunu bir analiz ya da teori alanından yapmadığınızdan, derin bir biçimde buna dalabileceğinizden emin olmak istediniz. Ve şimdi uyanıyorsunuz. Bunun size ait olmadığını, sizinle ilgili olmadığını fark ediyorsunuz. Bu deneyimlerin çok derinine daldınız ve kendiniz adına üstlendiniz, ama aslında bu sizinle ilgili değildi.

Şimdi, tıpkı oyuncak üreticisi Klaus gibi; o tüm o güzel bebekleri satmak yerine raflarda tuttu, ama bir noktada onları bırakması gerektiğini fark etti. Ve bizim Şambra’ya soracağımız ve sormayı sürdüreceğimiz soru şudur: Kendinizi, size ait olduğuna inandırdığınız onca çabayı ve meydan okumayı ve zorluğu bırakabilir misiniz? Çünkü gerçekte onlar size ait değildir. Size ait tek şey, şu anda seçtiğiniz şeydir, ve hepsi budur. Size ait olan tek şey budur.

Böylece, Saint Germain, “Sizler, artık yaşamınızda sevinç duyabileceğiniz bir zamana yaklaşıyorsunuz” derken, benim de sorum şu olacak: Buna sahip olmak için kendinize izin verecek misiniz? Bedeninizde ve başka yerlerde ağrılara neden olan şeyleri bırakmaya istekli misiniz? Kendi yaşamınızı – ve yalnızca kendi yaşamınızı – sevinç ve özgürlük içinde ve bağımsızca yaşamaya gönüllü müsünüz? Yalnızca kendiniz için. Şimdi bu belki kulağa bencilce geliyor, ama öyle mi? Eğer mutlak sevinç ve özgürlük içinde, ve fiziksel acıdan, zihinsel travmalardan ve tüm o diğer şeylerden özgür yaşıyorsanız, ve bağımsızsanız, bunun bilinç üzerinde bir etkisi olacağını düşünmez misiniz? İnsanlığın yüklerini taşımak yerine ve eski bilinci taşımak yerine, bilinci teşvik etmenizin zamanı gelmedi mi? Teşekkür ederim.

6.ŞAMBRA: Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)

LİNDA: Burada bazı güzel sorular var.

7.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Merhaba Tobias. Ben, çevredeki enerjilere inanılmaz derecede duyarlıyım. İnsanlarla ilişki içinde olmak beni hep korkutmuştur ve ben toplum içinde konuşmaktan da fazlasıyla korkuyorum. Bu sorun gerçekten olduğum öğretmeni olmamı ve enerjimi genişletmemi engelliyor. Soru şu, duyarlı olmama neden olan kendi korkum mu, yoksa doğam gereği fazla duyarlı olmam korkuyu mu tetikliyor. Aynı zamanda içimde öyle bir şey var ki, kendimi muhteşem hissetmeme neden oluyor ve deyim yerindeyse, Şambra enerjimi pompalayan enerji olduğumu varsayıyorum. Önceki yaşamlardan getirdiğim büyük şeylerin olduğunu da algılıyorum. Ekleyebileceğin bir şey var mı? Teşekkür ederim.

TOBIAS: Gerçekten de. Saint Germain’in Yükseliş Okulu’nda da belirttiği gibi, geçmişte birçoğunuz sessiz ve derin düşüncelere daldığınız hayatlar yaşadınız. Bu yaşamda bile bizim göze çarpan, çok dramatik diyeceğimiz bir yaşamı, çarpıcı biri olduğunuz bir yaşamı seçmiyorsunuz. Daha sessiz bir yaşam sürdürmek eğilimindesiniz. Aslında geçmişte, şimdiki yaşama bağlanan ve büyük yalnızlık içinde geçen hayatlar yaşadınız. O nedenle, şimdi kendi kabuğunuzdan çıktığınız bir noktadasınız, olduğunuz herşeyi olmak üzere, başka insanlar için bir esin kaynağı olmak üzere ortaya çıkıyorsunuz. Ve senin, olduğun herşeyi olmakla ilgili bir başarı-fobisine girdiğin açık.

Birçoğunuz bu sorumluluğu almak istemiyor ve sen başka insanları yanlış yönlendirebileceğinden korkuyorsun ve bu nedenle de kendini geri çekiyorsun. Birçoğunuz şu anda çok, çok duyarlısınız. Küçük bir grubun önüne çıksanız bile onarın enerjilerini hissedebiliyorsunuz ve belki de, onların hissettiği ve sizin algıladığınız şeylerden pek hoşlanmayacağınızdan korkuyorsunuz. Onların kafalarından düşünceler geçiyor ve siz de bunları kendi kafanızda duyuyor olabilirsiniz… “Bu sevgili varlık pek de iyi bir konuşmacı değil, çok sıkıcı, uzun öyküler anlatıyor, bu tür şeyler işte.” (kahkahalar) Şimdi bunu söylüyoruz ama, sen onların ne düşünebileceklerinin yalnızca bir yanına bakıyorsun. Diğer yanları çok esinlenmiş olabilir, paylaştığın her bir kelimeye bayılabilir. Yaşamında meydana gelen her durumun tüm yanlarına bakmayı anımsa.

Bunun tek bir çaresi var benim bildiğim. Kalk ve yap. Başarısızlıktan korkma. Evet, fazlasıyla utanabilirsin. İnsanlar çıkıp gidebilirler. Ama sen de biliyorsun ki, böyle bir şey olduğunda sende de bir şey meydana gelir. Burada sözünü ettiğin kendi içsel enerjilerin devreye girer ve, “Onların ne söyleyeceği umurumda değil. Ben kendimi ve kendi gerçeğimi ifade ediyorum, ve önemli olan da bu” der. Öte yandan, yalnızca sözcükleri duymak için değil, ama senin enerjini hissetmek için de gelen büyük grupları ve izleyicileri kendine çekebilirsin. O nedenle, senin ne olursa olsun bunu gerçekten yapmak için karar vermen gerekiyor. Teşekkür ederiz.

LİNDA: İki soru daha?

TOBIAS: Üç… dört. Hayır yedi! (kahkahalar)

LİNDA: Hisset, hisset, o sesi hisset. Kaç soru? (Tobias üç parmağını gösterir.) Teşekkür ederim.

8.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Selam. Bu benim ilk toplantım, yani… burada olmak harika. (izleyiciler alkışlar) Yani ben Şam… Şambra mıyım? Buna böyle mi diyorsunuz?

TOBIAS: Evet! “Benim adım Bob. Ben Şambra’yım.” Burada bunu böyle yapıyoruz, evet. (kahkahalar, Tobias da kıkırdar)

8.ŞAMBRA: Evet. Eh, ben öyle olduğumu varsayıyorum, çünkü İnternette okuduğum birçok şeyle rezonanstayım. Yani bu çok iyi bir malzeme. Benim sorum müzikle ilgili, ve müzik öyle ya da böyle hep hayatımın bir parçası oldu. Ve şu son birkaç yılda buna daha ciddi eğilmeye karar verdim ve şarkı sözü yazıyorum ve bir CD çıkardım. Bana zor gelen, işin pazarlama yanı ve bunu bir sonraki düzeye taşımak istiyorum. Orada burada sahneye çıkıyorum ama küçük çapta, ve bunu bir sonraki düzeye taşımak istiyorum. Ve ben sadece bu konuda senin söyleyeceklerini duymak istiyorum.

TOBIAS: Gerçekten. Burada… aynı anda birçok farklı düşünce geçiyor… öncelikle, şu anda Şambra tarafından yaratılan ve Şambra’nın müzik çalışmalarının dağıtımına yönelik bir ağ var. Bazı kişiler, şu anda yapılanma aşamasında olan bu Şambra internet kapısıyla dünya çapında bir dağıtıma ulaşacak, bazıları da daha küçük çaptaki dağıtımlardan yararlanacak. Ama bu önemli olmamalı. Müzik, melodisel bir danışmanlık türüdür ve bir milyon kişiye ya da yalnızca birkaç kişiye ulaşmanın önemi yoktur. Bu daha çok, az önce sözünü ettiğimiz şeyle ilgilidir – bilincin aşılanması, insanlara müzik kanalıyla enerjisel ya da hissel danışmanlık yapabilme yeteneği.

Yani burada önemli olan, dağıtım için türlü kaynakları denemektir, çünkü aslolan budur. Bunu pazarlamayla karıştırma. Bu, enerjisel dağıtım kaynaklarına ulaşmakla ilgilidir. Ve bugün elinizin altında bir dolu teknolojiye sahip olduğunuza kalıbımı basarım. İnanılmaz… internetin enerjisine baktığımız zaman, kısa duvarımızın arkasında durup da aşağıya, Dünya’ya baktığımızda ve internet teknolojisine baktığımızda, orada öyle çok enerji var ki, gerçi çoğu eski ama yenileri de var internette. Siz belki farketmiyorsunuz, çünkü sadece onu açıyorsunuz – işlemcinizi – ve işte hemen orada oluyorsunuz. Ona katılıyorsunuz. Ama biz yukardan baktığımızda, internet denen şeydeki enerji potansiyelini görebiliyoruz.

İnternet, temelde insan bilincinin bir yansıması ya da paralelidir. Ve bugünlerde insanların büyük bir çoğunluğunun kendi enerjilerini internete kattığını da biliyorsunuz. O bir tür kolektif bir kolektifsizlik. Evinizde, kişisel şeylerinizi yapmaya izin veren kişisel bilgisayarlarınız var, ama bu, insanlık bilincinin de katılmasına izin veriyor. Ve bu, muazzam bir potansiyel sunuyor.

Sen dağıtıma bak, yalnızca geleneksel ve fiziksel yöntemlere değil de, internetten dağıtıma da bir bak. Müziğine yerleştirdiğin enerji, belli gruplarla, hatta özellikle – ister erkek ister kadın olsun – dünyanın belli bölgeleriyle rezonansa girecektir, ve kendi düzeyini bulacaktır. Artık gerçekten bugünlerde pazarlama yapman gerekmiyor, yalnızca dağıtım kapılarını açman gerekiyor, ve bu, Şambra’nın yaptığı hemen herşey için geçerlidir.

8.ŞAMBRA: Tamam, teşekkür ederim.

LİNDA: Oldukça ilginç, teşekkür ederim.

TOBIAS: Kesinlikle! (izleyiciler alkışlar)

LİNDA: En iyi günündesin. En iyi oyununu oynuyorsun.

9.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Ben bir kavşaktayım ve direkt bir yöne ihtiyacım var. Birkaç ay önce Saint Germain, eğer birisi hâlâ bolluk konusunda sıkıntı çekiyorsa, ya geri çekilip bakmayı ya da bırakmayı düşünsün dedi. Ben bu sözleri ciddiye aldım ve geçtiğimiz aylarda doğada kamp kurup 2003’den bu yana yapılmış olan Şaud’ları tek tek yeniden okudum, ve neleri gözden kaçırdığımı ve hayatımın neden diğer Şambralar gibi yolunda olmadığını görmeye çalıştım. Birçok yeni içgörüler kazandım ve beni geri tuttuğunu fark ettiğim şeyleri salıverdim. Birçok günü gözyaşları, öfke ve karmaşa içinde geçirdiğim gibi, sevinç, umut ve mutluluk dolu günlerim de oldu. Bununla birlikte, sonuçta kendime gerçekten ne istediğimi sorduğumda, hiç bir yanıt gelmiyor. Bu engele neden olan şeyi bilmem gerekiyor. Lütfen beni bazı alanlarda yönlendir, çünkü duyarsızlık ya da kayıtsızlık içinde ölmek istemiyorum.

TOBIAS: Eh, sen duyarsızlık ya da kayıtsızlık içinde ölmeme seçimini yaptın, ve herşeyden önce, bunun gerçekleşeceğini anla. Sen kendini, birçok insanın içinden geçmediği muazzam bir arınma ve kendini-keşfetme düzeyinden geçirdin. O nedenle, bu süreçten/işlemden geçtiğin için kendini onurlandır. Sen bunu çok, çok çabuk yapıyorsun, bir dolu hayata yaymıyor, kendinin her bir parçasını tam anlamıyla araştırıyorsun.

Şimdi, analizlerinde öyle bir noktaya geldin ki, artık analiz edemiyorsun, ve bu iyi bir şey. Artık o parçaları çözemiyorsun ve bunun iş görmediğini de şimdi biliyorsun. Bir anlamda şimdi boş bir kap haline geliyorsun. Hayal kırıklığın, umutsuzluğun açıkça ortada, ama Şaud’un başında sözünü ettiğimiz şeye geri git. Her kötü günün arkasında bir iyi gün vardır. Kötü günü ve iyi günü birleştirdiğin zaman, tümüyle farklı bir gerçekliğe sahip olursun. Bu artık bir gün olmaktan çıkar, bir deneyim haline gelir. Yani şimdi muazzam bir umutsuzluk içindesin ama, öbür tarafta, karşıt tarafta, muazzam bir hoşnutluk, doyum ve tamamlanma var. Sen şu anda tam olarak bu noktadasın. Tükenmişlik, hayal kırıklığı ve umutsuzluk yüzünden bir anlamda boş bir kap gibisin. Ve şu anda, seni kurtarsın diye herşeyin gelmesine izin verecek haldesin. Oysa seni kurtarabilecek tek kişi yine sensin, ama sen en azından buna açıksın.

Şimdi, bu Şaud’un bir daha üstünden geç ve dinle, okuma, dinle, birkaç kez. Gene ben’i, kendini yeniden biraraya getirmeni, kendinle buluşmanı. Şeyleri anlamak için ve kendini bir insan olarak ve bir ruh olarak onarmak için bu umutsuz arayış içindeyken, senin tam anlamıyla türlü enerji veçhelerini, kendi parçalarını, her aleme keşife gönderdin. Bunu yaptığını anımsıyorsun değil mi? “Bu boyutu araştırmam gerek. Şu potansiyeli araştırmam gerek” dediğini anımsıyorsun. Sen bunu sessizliğin, inzivan sırasında gerçekleştirdin, ve şimdi o parçalar biraraya gelmeye başlıyor. Onları zorlama. Onlara baskı yapmaya ya da onları yönlendirmeye çalışma. Onları yalnızca bırak. Beynine başvurup da birleştiklerini düşünmeye başladığın an, salıver gitsin. Unut. Yürüyüşe çık ve derin bir nefes al. Onlar geri gelecekler, sen geri geleceksin, Gene ben, doğal olarak ve kolayca.

Bunu yaptığın zaman, aslında bunların tümünü nasıl planladığına ilişkin, kendinin derinliklerini anlamana yardımcı olsunlar diye bunların tümünü nasıl biraraya getirdiğine ilişkin o muazzam “haa” anlarından birini yaşayacaksın. Bolluk ya da sağlık sorunu, artık bir odak ya da sorun olmaktan çıkacak. Bunlar sadece kendine kendin olma iznini vermenin doğal sonucu olacaklar. Kullandığımız sözcükler işi zorlaştırıyor, çünkü kelimeleri anlamaya çalışmak gibi bir eğilim söz konusu oluyor. O yüzden senin hemen şimdi bu mesajın hissine geri gitmeni isteyeceğiz. Biz bir bilinç ekliyoruz. Biz buna senin için bir enerji türü, bir potansiyel ekliyoruz. Şimdi onu yalnızca bırak gelsin. Tüm parçaların nasıl birleşmeye başladığını izle, ama çok yeni bir yoldan. O “sen” – o eski sen – bir anlamda öldü, gitti. Yeni “sen” şimdi bu gerçekliğe gelmeye başlıyor. Teşekkür ederiz.

LİNDA: Tek bir soru daha mı, yoksa iki mi?

10.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Merhaba Tobias. Sanırım sen sorumu yanıtladın ama ben… Bu yaşamımda yaptığım ve senin de pek iyimserlikle söz etmediğin şeylerden biri de ruhsal durumlar için (aldığım) ilaçlar. Ve ben bu konuyla ilgili enerjide ne gördüğünü ve kendimin o parçasını yuvaya nasıl getireceğimi merak ediyordum.

TOBIAS: Gerçekten de. Sadece bunun farkında olman çok büyük bir fark yaratıyor. Geçmişte ne yaptığını anlaman, kendini dengeleyip sağlamlaştırman gerektiğini anlaman ve bu psikiyatrik ilaçları kullandığın gerçeği, senin deyiminle, onların hepsinin yeniden geri gelmesine yolu açıyor.

Sen de biliyorsun ki, sen ve ben, küçük bir şaka yapıyoruz. Kendi içinde, bakmak istemediğin bir muhteşemliğe sahipsin, böylece muhteşem olmadığın oyununu oynuyorsun – ki bunun kendisi zaten çok, çok muhteşem bir şey! (bazı gülüşmeler) Senin içinde öylesine çok potansiyel var ki, ve ben seni çok kez patakladım. Bunu kendine geçmiş yaşamlarda deneyimlettin, dedim – insanın o muhteşemliğini, toprakların hükümdarı olan parçanı, çok, çok insan üzerinde etkiye sahip olan parçanı – ve sen şimdi bir anlamda, hiç de sen olmayan bir oyun oynuyorsun. Yani muhteşem olmama oyununu. Ki bu oldukça muhteşem bir şey!

O nedenle, artık zamanı geldi. O eski oyundan sıkılmaya başladın, ki sıkılacağını sana söylemiştim. Ve şimdi, yeni bir biçimde yaşamak istediğin noktaya geliyorsun. O psikiyatrik ilaçlar için endişelenme. Ancak, burada birkaç tavsiyem olacak. Bu, tıbbi bir tavsiye değil. Psikiyatrik bir tavsiye değil. Bu, o ikisinden de iyi olan büyük bir spiritüel tavsiye… Saint Germain’i hisset! (kahkahalar)

Psikiyatrik ilaçlar, akıl için ilaçlar, depresyon ve ruh halleri için ilaçlar alanlarınız, eğer bu ilaçları yaklaşık bir yıldır bıraktıysanız ve onlara yeniden başlamak gibi bir eğilim varsa, ya da genelde kendini çok eksik hissetme eğilimi varsa… bunlar içinizde bir delik, bir tür psikolojik bir delik bırakırlar, ilaçları bıraktıktan sonra bile uzun süre devam eden bir eksiklik (duygusu) bırakırlar. Biz, bu tarafta yaptığımız enerji araştırmalarında, çok balık yemenin, göllerden ya da ırmaklardan gelen değil de, denizlerden gelen balıkları – sizin ton balığı, somon balığı, karides, kabuklu deniz hayvanı dediğiniz türden olup da denizlerden gelen balıkları yemenin, homeopatik ve doğal bir şifa etkisine sahip olabileceklerini gördük. Ancak, şimdilerde ilaç alıyorsanız ve onları bırakmaya çalışıyorsanız, bu geçerli değildir. Neredeyse tam tersi bir etki yapabilir. Ama eğer yaklaşık bir yıldır ilaç almıyorsanız, bol bol balık yiyin.

Öncelikle onun… sisteminiz bunu, et gibi daha ağır yiyeceklerden çok daha fazla sever. Ve göreceksiniz, düzenli bir biçimde balık yediğiniz zaman… yalnızca balık yemeyin, balığı birkaç günde bir yiyin… bu şekilde birkaç ay beslendikten sonra o deliğin, içinizde hâlâ bir delik olduğuna ilişkin hissin ve her türlü eksiklik duygusunun, gittiğini göreceksiniz. Bu beslenme tarzı aslında içinizde kalmış olan psikolojik ve her türlü fiziksel kalıntıların yıkanıp temizlenmesine yardım edecektir. Teşekkür ederiz. Kaygılanmaktan vazgeç.

10.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

LİNDA: Teşekkür ederim. Son soru.

TOBIAS: Evet.

11.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Merhaba Tobias, teşekkür ederim. Bu benim için tam bir şımartılma…

TOBIAS: İyi!

11.ŞAMBRA: Seninle konuşmak için buraya çıktığımdan beri epey zaman geçti, ve günlerimiz sayılı olduğuna göre, bu son kez de olabilir. Beni bunca zamandır esinlendirdiğin, teşvik ettiğin için sana teşekkür etmek istiyorum ve bana söylemek istediğin herhangi bir şeyin olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

TOBIAS: (duraklama) Biz burada enerjine bir göz atıyoruz. Evet, var. Var, ama biraz dalgalanmalara ve sarsıntıya ve bu gibi şeylere neden olacak. Bunun sonucu olarak gecenin bir yarısında bazı telefon görüşmeleri ve tartışmalar olacak, ama evet, şu anda öğretmeye başlaman çok önemli. Sen öğretmeye başla. İşte bu. Senin tutkun bu, arzun bu. Seni geri tutan şeyler vardı – bunlardan biri, sen kendindin, ve diğer şeyler türlü farklı biçimlerde tezahür etti – ama öğret. Öğret. Ve eğer bu, senin istediğin biçimde gelişmezse, geri gel ve biz başka kişilerle konuşalım.

11.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Biz teşekkür ederiz. Kimsenin sizi durdurmasına izin vermeyin Şambra. Kim olduğunuzun tam ifadesi olun.

Böylece, bugün büyük bir mutluluktu, J’Encore, gene ben.

Ve öyledir.

Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Crimson Circle, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan global bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 40.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Crimson Circle her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Crimson Circle toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Crimson Circle, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışları yoluyla bolluğu kabul etmektedir.
Crimson Circle’ın en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.