ŞAUD 3: “Gelecekteki Potansiyeller”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Üstatlık-Yüksek Lisans Dizisi

ŞAUD 3: “Gelecekteki Potansiyeller”

ADAMUS’un katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur

7 Kasım 2009

www.crimsoncircle.com –    http://kirmizicember.org

Ben o Ben’im, Egemen/Mutlak Alan’dan Adamus. Bu 8 Kasım 2009 güzel Pazar gününün yeni spiritüel enerjisinin sınıfına ve laboratuvarına hoşgeldiniz. Sevgili Şambra, hoşgeldiniz.

Şimdi, ben gözleri birazcık açarak başlayacağım, yalnızca Cauldre’nınkileri değil – tek tek her birinizinkini. Ben yalnızca fiziksel gözlerinizden söz etmiyorum, daha çok, ruhsal gözlerinizi kastediyorum.

Böylece, derin bir nefes alın, kendinizi açın. Ne kadar zamandır kapalıydınız? İnsan (olma) oyununu ne zamandır oynuyordunuz? Ah, uzun, çok uzun bir süredir. Bu harika bir oyun, inanılmaz bir oyun. Ben onu oynadım, hatta bazen sizinle birlikte oynuyorum, ama oyunun eskimeye yüz tuttuğu bir noktaya geliyorsunuz. Ruh’a çağrıda bulunuyorsunuz. Ruh’a yalvarıyorsunuz. Bana kızıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki, “Başka bir şey olmalı. Daha fazlası olmalı.” Ve işte biz şu anda tam bu noktadayız.

Biz, Şambra denen bu grubuz – engeller yok, katılınacak bir şey yok, inisiyasyon yok, arada bir nefes almaktan başka yapılacak bir şey yok – ama işte buradayız.

Şambra Nedir?

Öbür taraftaki meslektaşlarım ve destekçilerimle (durumun) ilginç olduğunu söylemem gerekiyor. Onlar, şimdilerde çok aktif olarak Kırmızı Meclis’le ilişkili olduğumu biliyorlar. Tobias’ın bıraktığı yerden devam etmek üzere geldiğimi biliyorlar.

Tobias, ah… bir an Tobias için nefes alalım, çünkü o insan haline geri geldi ve bu da biraz nefes almayı gerektiriyor! (kahkahalar) Ah, ne deneyimlerden geçiyor. Bu Şaud’da değil, ama belki Noel şarkıları olarak biraz Sam’den söz ederiz – nasıl olduğundan, nerede olduğundan.

Yani ben öyle bir pozisyondayım ki, meleksel meslektaşlarım ve dostlarım ve ortaklarım bana gelip de, “Bu şey de ne böyle…” dediğinde, açıklama yapmam gerekiyor. Birisi Pakauwah’ını dışarda bırakmış. (Adamus’un, büyük beyaz bir köpeğin toplantı salonuna girmek istemesini farketmesi kahkahalara neden olur)

LİNDA: Fena halde ziyarete gelmek istiyor.

ADAMUS: Beni ısırmayacağına söz verirse onu içeri davet et. (kahkahalar)

LİNDA: Onu bir dakikalığına içeri bırakın. İstediğimiz zaman kovalayabiliriz nasıl olsa.

ADAMUS: Gerçekten de, bırakın içeri.

LİNDA: Sadece bir dakikalığına… ne kadar güzel. (Köpeğin girmesine izin verilmesi ve izleyiciler arasında dolanması üzerine kahkahalar ve yorumlar yükselir) Ah, sen çok güzelsin. Buraya gel. Buraya.

ADAMUS: Pardon, apış aralarını koklamakla meşgul, ve benimki şu anda ulaşılmaz halde. (yoğun kahkahalar) Kanallık yapan kişiye bazı şeyleri asla yaşatmayız. (yoğun kahkahalar)

Böylece ben arkadaşlarıma açıklamada bulunuyorum. “Şambra nedir?” diyorlar. Ve bu arada, melekler, herşeyi bilmezler. Şöyle bir yanlış-anlayışa sahipsiniz, sadece öldünüz diye olan biten herşeyi bildiğinizi sanıyorsunuz. İnsanların, kendilerini spiritüel varlıklara kapatmak konusunda ne kadar uzmanlaştığını farkediyor musunuz? Kendinizi kapattığınız zaman, Tanrı bile sizi göremez, duyamaz, o küçük düşüncelerinizi okuyamaz. Ve çoğu insan zamanın yüzde 82’sinde kendini kapatıyor. Sekseniki. Ben rakkamlara bayılıyorum.

Böylece, bana sorduklarında, Şambra’nın ne olduğunu açıklamaya çalışıyorum. Şambra nedir? Onu açıklayan bir dolu tanım gerçekten yok. Onun bir din olmadığı açık – ben kim olduğunuzu biliyorum! (Adamus güler ve izleyiciler de) Herhalde bir tarikat, bir mezhep de değil, çünkü, genellikle, gruplara direniyorsunuz. Aslında gruplardan pek hoşlanmıyorsunuz. Herhangi bir şeye katılmak istemiyorsunuz.

“Peki nedir Şambra?” diye soruyorlar. Spiritüel bile değil. Spiritüel bile değil, çünkü ‘spiritüellik’ öylesine eski bir farklı-anlama sahip ki. Öbür taraftaki birçok varlık için ‘Spiritüelliğin’ anlamı – ah, bunu açıkça nasıl ifade edebilirim; etmeyeceğim – bu, sahte, aldatıcı anlamına gelir. Aldatıcı. Spiritüellik, ego ve zihin için bazı en büyük beslenme alanlarından biridir. Zihin, insanların spiritüel olmasına bayılır, çünkü onlara haklı olma, sevimsiz, dar görüşlü ve hep arayış içinde olma gerekçelerini sağlar.

Yani ben Şambra’nın spiritüel olduğunu söyleyemem. Peki nesiniz? Akıl sahibi değilsiniz (kahkahalar) ve bunu onur duyarak kastediyorum (yoğun kahkahalar) ve hak ettiğiniz saygıyla. Şimdi, siz akıl sahibi olmak istemezsiniz. Akıllı, zeki insanlar öylesine sıkıcı, kendini beğenmiş, öylesine küçümseyen kişiler ki. Aslında benim bir noktada akıllı ve zeki biri olduğumu herhalde söyleyebilirsiniz. (kahkahalar) Ama artık değil. Artık değil.

Ayakları yere değmeyen kişiler değilsiniz, yani size yeni çağcılar da diyemem pek. Belki bir noktada öyleydiniz, ama yeni çağ, başka bir yerlerde olmak gibi yanlış bir anlayışa sahiptir. Ve onca yıldır Tobias ile çalıştığınız için, o yeni çağ döneminden geçtiniz. Öyle gerçeklikten kopmuş bir halde ve Dünya üzerinde aslında çok, çok dengesiz olan bir yaşamı sürdürerek yaşamak ve var olmaktan geçtiniz.

Hayır, siz nefes almayı öğrendiniz. Siz bedeninizde olmayı, bedeninizi sevmeyi, eşinizin bedenini sevmeyi, birbirinizi sevmeyi öğrendiniz. Siz, yaşamın sunduğu şeylerin keyfini çıkarmaya başlamak için kendinize izin verdiniz – ki yaşam çok şey sunuyor. Çok şey.

Biz hâlâ mücadeleden geçiyoruz, çünkü hâlâ zihinsel kalıpları, modelleri aşmaktayız. Zihinsel modelleri, kalıpları – durumları ve rakkamları. Hâlâ çağlar boyunca – Atlantis’te, kiliselerde, okullarda, ana-babanız, hatta kendiniz tarafından – oluşmuş programlamaları aşıyoruz. Bakın, beş yıl önceki kişi değilsiniz, öyle misiniz? Hayır. Bir yıl önceki kişi bile değilsiniz. Peki nesiniz? Kimsiniz? Bunu, diğer meleksel varlıklara açıklamaya çalışmam gerekiyor.

Bu aslında bana büyük mutluluk veriyor, çünkü sadece şöyle diyebiliyorum, “Onlar, oldukları şeydir. Onlar, oldukları şeydir. Gerçekten de bir dönüşüm sürecinden geçiyorlar, ve bu dönüşüm süreci, aslında üç, dört, beş yaşam alabilecek bir şeydir,” ve siz onun tümünden kısacık birkaç yılda geçiyorsunuz. Bunun bedeninizi ve zihninizi zorlamasına şaşmamalı. Bu kadar meydan okumasına şaşmamalı, ama öte yandan biz birbirimize sahibiz. Sizler, birbirinize sahipsiniz. Her gece sizinle çalışan meleksel varlıkların muazzam kaynaklarına sahipsiniz. Her gece. Ah, diğer alemlerde bazı inanılmaz tartışmalar ve konuşmalar yapıyor, konuklar getiriyoruz. Bundan daha sonra söz edeceğiz.

Ama şimdilik, Şambra’nın ne olduğunu açıklamaya çalışıyorum – çünkü katılınacak bir şey yok, bir hiyerarşiniz yok, yapmanız ya da inanmanız gereken şeyleri size sürekli söyleyen herhangi bir lideriniz yok. Bu çok gevşek, çok gevşek. Bu bir komün ya da özel bir topluluk değil – güzel tanrım! (kahkahalar) Bir komüne zaten ayak uyduramazdınız. Uydurmanız da gerekmiyor. Fazlasıyla bağımsızsınız, ve bu bir nimettir. Fazlasıyla bağımsızsınız.

Yani, organize bir grup değilsiniz, ve bu da beni, Yeni Enerjinin bu olduğuna inandırıyor. Siz çok, çok bağımsızsınız. Sahiden, gerçekten. Bazılarınız buna inanmıyor. Bazılarınız buna inanmak istemiyor, aslında sorun da bu. Ama siz çok, çok bağımsızsınız. Çok güçlü bir iradeye sahipsiniz. Sizinle çalışmanın yarattığı sorunlardan biri de (bazı gülüşmeler), ki bunu hak ettiğiniz bir saygı ve sevgiyle söylüyorum, çok, çok güçlü bir iradeye sahip olmanız… (Adamus dolanırken birine dokunur) herhangi birinizi özel olarak kastetmiyorum, ama sadece omuzuna dokunmak bile elimi acıtıyor! (kahkahalar) Çok, çok bağımsızsınız, ama yine de böyle bir ortamda biraraya gelebiliyorsunuz, hiç bir kural olmadan, yapmanız gereken bir şey olmadan – herşey gönüllülük ilkesine bağlı – biraraya geliyorsunuz.

Bazen, bunu, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için yaptığınızı söylüyorsunuz. Aslında hiç farketmez, öyle değil mi? Farketmez. Dünya neyse o. Gerçek sevgi – Ruh’un size duyduğu türden bir sevgi – mutlak kabuldür. Mutlak onurlandırma. Yani bu aslında dünyayı değiştirmeye çalışmakla ilgili değildir, gerçi, insanların – bunları kucaklamayı seçerlerse tabii – sizin geçtiğiniz bazı işkencelerden ve cehennemden geçmek zorunda kalmayacağını bilerek insanlığa kutsamalarınızı, armağanlarınızı, potansiyellerinizi yaymak çok, çok doyurucu, tamamlayıcıdır. Bu, kalbinizin iyi hissetmesini sağlar – yani gerçekleştirdiğiniz çalışmanın bu kadar derin bir etki yarattığını bilmek, ve ille de Dünya’da değil – bunu Dünya’da göreceksiniz ama bu daha burada tezahür edeceği biçimde tezahür etmedi. Bunun etkileri diğer alemlerde görülüyor.

Diğer alemler – ah, biz onunla ilgili binlerce yıl konuşabilirdik, ama siz nasıl olduğunu biliyorsunuz. Daha önce de öldünüz, böylece…. (kahkahalar) bir an için hatırlamanıza izin verirseniz, bu bir deneyimdir. İnanılmazdır. Öylesine çok yönlüdür ki. Dünya’nın çok, çok basit, çok kolay görünmesine neden olur. Çünkü diğer alemlerde istediğiniz her şey, hayal edebileceğiniz her şey, bir parçası olmayı seçeceğiniz her türlü oyun, her gerçeklik vardır.

Evet, öbür tarafta cennete gidebilirsiniz, ama o, milyonlarca cennetten biridir. Kiliseler cennetle ilgili kendi uyarlamalarını yaratıyorlar, ve onların sadık üyeleri öldüğünde oraya gidiyor, taa ki cennetin berbat olduğunu (kahkahalar) farkettikleri noktaya gelene kadar, çünkü orası insanca parametreleri temel almıştır. Yetmişiki bakire huri mi? Hiç sanmıyorum! (kahkahalar) Bu sıkıcı oluyor, çünkü size hep bakire kaldıklarını söylemiyorlar. (yoğun kahkahalar) Bu benim için cehennem demektir! (yoğun kahkahalar)

Pekâla, nedir Şambra? Ben, öbür taraftaki arkadaşlarıma, bunun gülebilen, deneyimleyebilen, genişleyen bir grup olduğunu, insanlığın şimdiye kadar sahip olduğu en önemli ve yapılaşmış özelliklerinden ya da niteliklerinden birini aşan – ki bu şey, zihindir. Zihin – ve bunu da oldukça zarif ve kolay bir biçimde gerçekleştiren insanlar olduğunu söylüyorum.

Tekrarlıyoruz, amaç zihni kötülemek değil; o, Dünya’ya geldiğinizde yarattığınız çok parlak bir yaratıydı. 3B ile ya da buna her ne gerçeklik diyorsanız – Dünya üzerindeki bu gerçeklikle başa çıkabilmek için bir zihninizin olması gerekiyordu. Zihin, buradaki fiziksel bedenin içinde kalabilmenize ve bu gerçekliği olabildiğince kullanmanıza ya da en iyi şekilde değerlendirmenize yardımcı olmak amacıyla geliştirildi. Ama biz şimdi bunun ötesine geçeceğiz. Biz, çok, çok güzel bir şeye genişliyoruz.

Böylece Şambra – Yeni Enerji öncüleri olan bu grup, burada, Dünya’da ve başka alemlerde birçok deneyime sahip olmuş olan bir varlıklar grubudur, kendi spiritüel ailelerinin liderleri, sizin spiritüel ailelerinizin liderleri olmuş olan bir grup insandır. Yolu yalnız başına yürümek üzere spiritüel ailesini terk eden, ama tüm bu süre boyunca da bunun geride bıraktıklarınızı derinden etkileyeceğini bilenlerdir – yani siz. Bu, son yıllarda, aslında geldiğiniz spiritüel aileyle – bu ister Sananda Düzeni, ister Mikail ya da Cebrail’in Meclisi, ya da liderleri olduğunuz herhangi bir başmelek meclisi olsun – bağlarını kesen bir gruptur, yani siz. Siz sonunda, şu son yıllarda, onlarla olan bağlarınızı birkaç nedenden ötürü kestiniz. Diğer alemlerdeki enerjileri özgürleştirmeye çalışmak gibi bir sorumluluk taşımadan kendi başına olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmeniz gerekiyordu. Önce kendinizi özgürleştirmeniz gerekiyordu. Bunu sizin için, kendiniz için gerçekleştirmeniz gerekiyordu, diğer herkes için değil. Önce kendinizi sevmeyi öğrenmeniz gerekiyordu.

Aslında bir başkasını sevmek daha kolaydır, bir şeyler yapmak, yaşamınızı başkalarına göre yapılandırmak – çok daha kolaydır. Çok daha kolay. Ama sıra bunu kendiniz için yapmaya geldi mi, ve sonra da tüm o kuşkulara, tüm o dışsal eleştirilere, tüm o ‘acaba buna değer misiniz’ sorgulamalarına geldi mi – işte bu noktada o derin enerjilere, kendi gerçek benliğinize girersiniz.

Böylece ben, öbür taraftaki varlıklara diyorum ki, bu, onun ne olduğunu bilmeden Yeni Enerjiye öncülük eden, yürekli, dürüst, cesur, sevecen bir melekler grubudur. Size bir kitap verseydik ve, “Kathleen, Yeni Enerji’nin ne olduğu burada yazılı. Şimdi, onun bir parçası olmak istiyor musun?” deseydik, farklı olurdu. Bu çok daha kolay olurdu. Ama burada diyorsunuz ki, “Ben ona gireceğim. Herşeye lanet olsun, bu Yeni Enerji’ye gireceğim.”

Böylece, Tobias gittiğinden beri şu birkaç ayı sizlerle geçirdiğim için şimdi çok gurur duyuyorum, yolun her adımında sizlerle omuz omuza olmaktan çok gurur duyuyorum. Benim kendime özgü yollarım ve tarzım var, ve bunu da, enerjiyi harekete geçirmek için yapıyorum. Bunu, sizi bazen biraz kızdırmak, biraz şoka sokmak, ve yapabildiğim zaman da mizah adına yapıyorum. Ama bunu sizleri sevdiğim için ve yolculuğun tadını herhalde sizden fazla çıkarttığım için yapıyorum. (kahkahalar) Herhalde sizden fazla çıkartıyorum.

Böylece, bugün… konuşacaklarımıza geçerken, derin bir nefes alalım.

Pakauwah’lar

Önce Pakauwah’lardan söz edelim. Biliyorum, bunu daha önce de tartıştık, ama Pakauwah’lar sizin bir uzantınızdır. Onlar sizin bir yaratınızdır. Sizin bir veçhenizdir. Cauldre’nın da az önce söylediği gibi, evet, benim insan olmayan, hayvan olan bir veçhe yaratmam, parlak bir fikirdi. Basitçe, hayvanlar, insanların sahip olduğu o beklentilere ya da gündemlere ve sorunlara sahip değildir. Hayvanlar sevecendir. Hayvanlar ayrıca size sözcüklerle konuşmazlar. Ah, insanların yaptığı o konuşmalar insanı çileden çıkarmaya yeter de artar bile. Hayvanlar, kalpleriyle – adına her ne demek isterseniz – ruh düzeylerinden, içsel varlıklarıyla iletişim kurarlar.

Böylece şimdi bu Pakauwah’ı, bu totemin enerjisini alıp – o güzel varlığa yansıtılmış kendi enerjinizi alıp – onunla çalışmaya başlamak fırsatına sahipsiniz. Karşılaştığınızın ilk sorun nedir? Mary.

MARY: Pakauwah’ımı bana yakın hissettiğimden emin değilim.

ADAMUS: Ah, kesinlikle. Kesinlikle. İlk sorun, bağlantınızdır. Bağlantınız. Ve siz bir Pakauwah seçme deneyiminden geçtiniz. Bazılarınız hâlâ seçmedi, ve bu arada, eğer seçmediyseniz, bir karar vermekle ilgili sorunlarınıza göz atmanız gerekir. (kahkahalar) Bir seçim yapmak. Bu o kadar da zor değil! Şaka yapmıyorum, ciddi söylüyorum. (yoğun kahkahalar, Adamus güler)

Bu yalnızca bir imgelemedir, hepsi bu. Onun için, bir bakıverin. Hâlâ bir Pakauwah seçmediyseniz – ne olursa, bir örümcek, uygundur, ne olursa – herhalde bazı karar verme sorunlarınız var demektir, ve bu sorunlar da herhalde, yanlış kararı almaktan korktuğunuz gerçeğine dayanıyordur. Yapamazsınız. Yanlış karar veremezsiniz. Deneyin. Deneyin. İlk seferinde de kendinizi fazla incitmeyin. (Adamus güler)

Şimdi şöyle bir şey oluyor, ve ben bunun derin fizik kurallarına girmeyeceğim, ama enerjinizi değiştirme biçiminiz yüzünden, ve titreşimsel gerçekliği aşarak genişleyici gerçekliğe geçmekte olduğunuz gerçeği yüzünden, yanlış bir karar veremezsiniz. Yanlış bir karar verdiğinizi düşünebilirsiniz, ki bu bazen çok gerçek görünür, ama en sonunda şu olur, kendi enerjileriniz, kendi bilinciniz kendi kendini düzeltecektir. Ve buna direnebilir, ve bu olmuyormuş gibi davranabilirsiniz, oysa gerçekten oluyordur. Gerçekten oluyordur. Bana güvenin. Hayır, aslında bana güvenmeyin. (kahkahalar) Kendinize güvenin. Kesinlikle kendinize güvenin.

Yani herşey kendini yeniden-dengeler. Önemli olan, daha önce de konuşulduğu gibi, en azından bir momentumun sağlanmasıdır. O sarkacın yeniden salınmasını sağlamanızdır. Sarkaç ne zamandır öylece asılı duruyor ve hiçbir şey yapmıyordu? Öylece asılı duruyordu. Ve o şimdi yeniden salınıyor, ama herzamanki sarkacınızın aksine, sadece ileri ve geri salınmıyor. Şimdi o yukarı ve aşağı salınıyor, daireler halinde salınıyor, aynı anda her iki yana salınıyor. Yeni Enerji budur. Kafa karıştırıcı – ama sadece eski zihninize takılıp kaldıysanız.

Böylece, Pakauwah’ınız kendinizin bu uzantısıdır ve o sizin bu enerjinizdir. Bir başkasına ait değildir.  O sizdir. Siz çok önemli bir Yeni Enerji temelini (prensibini) öğreniyorsunuz – enerji yönetimi. Siz kendi enerjinizi yönetmeye alışık değilsiniz. Enerjiniz hakkında kaygılanmaya, onun için üzülmeye, onu planlamaya, saklamaya, onunla oynamaya alışıksınız, ama onu yönetmeye değil. Böylece bir Pakauwah, bir totem yaratır, onunla bu bağlantıyı kurarsınız. Ve şimdiye kadar yaptığımız da budur – onunla bağlantı kurmak, onu hissetmek.

O şu anda orada. Bir nefes alın. Pakauwah’ınız hemen oracıkta. Siz hemen oradasınız, o sizin bir parçanız. Hemen orada.

Çoğu zaman bir tür nötrlük içinde öylece bekliyor. Sizin onu ne yapacağına ilişkin yönlendirmenizi ya da yol göstermenizi bekliyor. Bazılarınız ona çok belirli arzular yükleyip komutlar verdiniz, ve dediniz ki, “Her an izlemede ol. Rüyalarımda bana eşlik et.” Birçoğunuz bunu yaptı. Çok, çok etkileyici. “Rüyalarımda bana eşlik et.”

Bazılarınız Pakauwah’larını kullanırken zorluyor, Pakauwah’larınıza sizin için çok para yaratmak ya da yeni bir eş, bir partner bulmak gibi şeyler yapmasını söylüyorsunuz. Pakauwah’ınız size yeni bir partner bulmayacaktır. Eşleşeceği başka bir Pakauwah bulacaktır, ama… (kahkahalar) Ve işte o zaman tümüyle farklı bir sorun ortaya çıkmış olur! (yoğun kahkahalar)

Ama Pakauwah’ınız, diğer boyutlara kendinizi nasıl göndereceğinizi, enerjinizi nasıl yöneteceğinizi, kendinizin veçheleriyle nasıl bağlantı kuracağınızı anlamanıza yardım etmek için oradadır. Bu çok değerli bir deneyimdir. Ve bu sadece arada bir ya da ayda bir burada toplandığımız zamanlar yapacağınız bir şey değildir. Onunla her gün çalışın. O inanılmazdır. Pakauwah’ın ne kadar parlak olduğunu farkedeceksiniz.

Ve Pakauwah’ınız olarak, örneğin, bir sincap seçtiyseniz, başka bir şey daha farkedeceksiniz. Sincaba ne oluyor? Kathleen, seninle uğraştığım için değil ama…

KATHLEEN: Farklı bir şeye mi dönüşebilir?

ADAMUS: Kesinlikle. Ne kadar parlak olduğunu görüyor musun? Farklı bir şeye dönüşebilir, ve dönüşecektir de. Yeni Enerji’ye ilişkin ilginç bir gözlem. Sadece, Pakauwah’ı bir sincap yapalım dediğin için, onun bir köpeğe ya da bir ayıya ya da bir yunusa dönüştüğünü farkedeceksin. O sizin enerjilerinize ve çevrenizdeki enerjilere uyumlanmaya başlar, böylece de biçim değiştirmeye başlayacaktır. Onun bir insana dönüştüğünü bile görebilirsiniz; uzaylı bir yaratığa dönüşebilir. Sizin geçmişinizden ve geleceğinizden geçmeye başlar ve enerjisel nitelikler edinmeye başlar, ve tıpkı bir bukalemun gibi olacaktır. Biçimini değiştirip duracaktır. Size kesinkes hizmet etmek amacıyla yeni nitelikler üstlenecektir.

Pakauwah’ın güzelliği işte budur. Genellikle, başlangıçta onu yarattığınız biçime geri dönecektir. Bir sincap idiyse, sincaba geri dönecektir, bir noktaya kadar. Ve bir noktada diyecektir ki, “Ben artık bir sincap değilim. Başka bir şeye tekâmül edeceğim.” Ve bu belki de başka bir hayvan olmayacaktır. Belki öylesine farklı bir şeye tekâmül edecektir ki, eski zihninizle onu tanıyamayacaksınız bile. Bu, o noktaya vardığınızda ilginç bir nokta (olacak). Onu yeniden tanımlamak için zorlamaya kalkmayın. O yeni biçimleri ve o yeni formları üstlenmeye başlamasına izin verin. Ve onun hayvan türünden bir kafaya ve ruhsal bir bedene – fiziksel olmayan bir bedene – sahip olduğunu görebilirsiniz. O her türlü garip şeyleri gerçekleştirebilir.

Bütün bunlar, beklenmeyeni bekleyin demenin bir yoludur, çünkü siz Yeni Enerji’desiniz, ve Yeni Enerji, lanet olsun, Eski’sinden farklıdır ve siz de onun öyle olmasını istersiniz. Bu yolculuk sadece Eski Enerji’de devam etmek üzerine kurulu olsaydı, yalnızca biraz daha zengin, biraz daha akıllı, biraz daha iyi görünüşlü, biraz daha seksi olmaya çalışmak olsaydı, ne olurdu? Sanırım hayal kırıklığına uğramış ya da amacına ulaşamamış, engellenmiş hissederdiniz. Değil mi?

LİNDA: Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Lütfen bana evet deyin. (Adamus güler)

Şimdi bir dakikamızı Pakauwah’ınızın enerjisini hissetmenize ayıralım, onunla bağlantı kurun. O dışarılardaydı. Diğer alemlerdeydi. Her an, yolunuzun her adımında sizinleydi.Yok olmadı, bir yerlere uçup gitmedi; o sizi bekliyor.

Pakauwah’ı İçimize Getirmek

Bugün Pakauwah ile farklı bir yöne gidelim. İçe dönelim, bedeninize. Diyorsunuz ki, “İyi de, o koca şişko fili bedenime nasıl sığdıracağım?” Ah! Ah.

(a)         O dönüşüp başka bir biçim alabilir.

(b)         Bir filin sizden büyük olduğunu kim söyledi? Kim söyledi… birisi söylemiştir. Birisi demiştir ki, filler kocamadır. Onun için siz de şöyle düşünüyorsunuz, “Aa ben o fili, Pakauwah’ımı, bedenime alamam. Patlayıveririm.” Belki de patlamazsınız. Belki dönüşebilir ya da biçim değiştirebilirsiniz, ya da o dönüşür, ya da her ikisi.

Pakauwah’ınızdan, fiziksel bedeninize girmesini isteyeceksiniz. Neden? Çünkü uzun süredir orada bulunmadınız. Bulunmadınız. Doktorların girmesine izin veriyorsunuz. Bedeninizin farklı bölgelerinde araştırmalar yapılıyor ya da onların sizi kesip biçmesine izin veriyorsunuz. Ama siz fiziksel bedeninizin içine girmediniz. Oraya girmekten pek de hoşlanmıyorsunuz.

Ama Pakauwah, sizin o parçanız, girecek. Peki ne yapacak? Hiçbir şey. Bugün değil. Ama onunla birlikte öğrenmeye başladığınızda, o bedeninize girecek ve diğer parçalarınızın bilip de size geri bildirimde bulunmadığı dengesizliklerin keşfedilmesine yardımcı olacak; daha orada olmasa bile olma potansiyeline sahip olan dengesizlikleri. Pakauwah, fiziksel, zihinsel varlığınızın, dengesiz potansiyeller diyeceğiniz şeyleri ya da sağlık ve sağlık sorunlarını – akıl sorunlarını – nasıl kendine çektiğini anlayabilecektir.

Böylece, derin bir nefes alın. Bırakın, Pakauwah’ınız içinize gelsin. Onu nefesinizle içinize alın.

(duraksama)

Kendi içinize yolculuk.

Şimdi, fazla ilerlemeden bir an için durun. Bedeninizin içi nasıl görünüyor gibi zihinsel fikirleri salıverin, çünkü şöyle düşünmeye başlıyorsunuz, “Acaba L42 no’lu damardan mı gitmeli?” anlıyor musunuz, “Yoluna oradan mı devam etmeli? Yoksa,” biliyorsunuz işte, “Pakauwah’ım bağırsaklarıma mı gitmek istiyor? Onun kulaklarıma, gözlerime gitmesine engel mi olmalıyım?” Gerçeğe dayalı kısımları şu anda salıverin. Siz bir enerji varlığısınız. Bırakın o enerjinize girsin, ille de fiziksel benliğinize değil. Bırakın, burada sizin enerji benliğinize girsin.

Ona izin verin, sizin bu parçanızın gereksinim duyduğu tek şey budur, ve bırakın dolansın. Bırakın çevrede dolansın.

Siz içinizde bir krallıksınız. Fiziksel bir parçanız muhteşem bir krallıktır; onu yalnızca biyolojik kavramlarla düşünmek yerine enerjisel kavramlarla düşünürseniz, birçok niteliğe sahiptir. Şu anda çağdaş bilimin sorunlarından biri de şudur – “Eğer bir mikroskopta göremiyorsanız, mevcut değildir.” Gerçi bu değişiyor. Bu, şu ara, sizin ve başkalarının gerçekleştirdiği çalışmalar sayesinde hızla değişiyor. Enerjisel nitelikler kabul görüyor. Bu sürecektir. Gruplar var – çok değil – ama, fiziksel bedenle ilişkili enerji akışını gerçekten anlamaya başlayan doktor grupları var.

Şimdi bırakın, Pakauwah’ınız derinliklerinize gitsin. Bedeninizin içinde dolanmasına izin verin. Belli bir yere gitmesini söylemeyin. Şu anda herhangi bir şeyi şifalandırmasını istemeyin. Sadece yeniden bedeninize aşina olmanızı sağlamasına izin verin. Bir ses duymayı beklemeyin. Yazılı bir raporun geleceğini beklemeyin. Bu yalnızca Pakauwah’ınızla ilgili temel bir deneyimdir.

Bu arada, evet, sizin başka enerjisel veçhelerinizi de geliştireceğiz. İlle de Pakauwah’lar değil, ama bu ilk düzey, ilk kademedir. Size hizmet etsin diye başka yaratımlar da geliştireceğiz, ama önce bunu sindirelim. Pakauwah ile şu bağlantıyı gerçekten kuralım ve onun çok-boyutlu yolculuk ettiğini anlayalım. O hep oradadır. Bedeninize girebilir. İçinizdeki çekirdek düzeye – bedeninizin iletişim sistemine – ulaşabilir.

Bedeninizin iletişim sistemi ayrıntılı, ancak manyetiklerden, elektrikten, enerji hareketlerinden, birçok farklı fizik türlerinden, süregelen birçok farklı nabızlardan oluşan basit bir ağdır. İşte bedeniniz böyle şaşırtıcı bir iletişim sistemine sahiptir. Aynı anda türlü şeyler yapabilmenizi sağlayan budur – yemek, yürümek, düşünmek gibi. Beden sürekli küçük sinyaller, küçük nabızlar yayar. Bedenin her yanından saniyede milyonlarcasını, milyonlarcasını. Bunu kontrol etmek ya da hepsini takip etmek zorunda olmayışınız şaşırtıcı değil mi? O bunu kendi başına gerçekleştiriyor. Ve bu, fiziksel gerçekliğin bir mucizesidir.

Bedeninizin iletişim sistemi genelde kendi içinde oldukça iyi çalışır. Ama, bir bölümün diğer bir bölümle iletişimi kestiği zamanlar da olur. Kalbin kötü bir şöhreti vardır. İletişim sisteminin diğer kısımlarıyla bağlantıyı keser, ve siz elbette bir tür kalp hastalığı ya da kalp krizi yaşarsınız. Kalp – fiziksel kalp – aynı zamanda enerji kalbiyle de ilişkilidir. Ruhunuz değildir, ama duyumsama ve hissetmelerinizin gerçekten çok tamamlayıcı bir parçasıdır. Zaman zaman iletişimi kesiliverir.

Bedeninizin bu ağı ile sizin – buna zihniniz demeyelim de, bilinciniz diyelim – aranızdaki iletişimde kesinlikle büyük bir boşluk var. Biliyorsunuz, örneğin, bilincinizle bedeniniz arasındaki iletişim sisteminde ben size (Adamus birisine vurur) sıkı bir biçimde vurursam… (Adamus kıkırdar) Pardon tatlım. Size sıkıca vurursam, bunu bilirsiniz. İletişim sistemi anında yerine oturur.

Bilinç der ki, “Şu Adamus tarafından saldırıya uğradım” – sevgiyle, sevgiyle – ve size tetikte olmanızı söyler. Ama bilinciniz genellikle bedeninizin iletişim sistemiyle fazlasıyla iletişimsizlik içinde. Sistem şu anda çalışıyor, ama düşük enerjiyle ve çok, çok Eski Enerji’yle çalışıyor. Ve, kuşkuyla korkuya dayalı çalışıyor.

Genelde – büyük bir çoğunlukla – insanlar kendi bedenlerinden korkuyorlar, çünkü beden acı/ağrı üretiyor ve beden ölüyor. Sizin yerinizde olsam ben de korkardım. Ama öyle bir noktaya gelirsiniz ki, herşeyden önce, acı ya da ağrının, çoğu kez, bir yanılsama olduğunu ve bedenin ölebileceğini, ancak Dünya’da bir dizi fiziksel ölüm yaşamış olduğunuzu – bazen büyük acılar içinde, bazen de hemen gidiverirsiniz – ama bedeni geride bıraktığınızı farkedersiniz.

Bu, Yeni Enerji’de gerekli değildir. Bedeni beraberinizde götürürsünüz, öbür tarafta bir bedene gereksinim duyacağınızdan değil, ama onun tüm enerjisel unsurlarını, bedendeki etin içerdiği tüm bilgeliği, ki bu sadece enerjidir, alır ve beraberinizde getirirsiniz. Neden? Eh, bunun birkaç nedeni var. Öbür tarafta daha iyi bir görünüşe sahip olursunuz. (kahkahalar) Yok, gerçekten öyle. Dünya’da hiç fiziksel yaşamları olmamış varlıklar, yüzüyormuş, süzülüyorlarmış gibidir, anlıyor musunuz, tüy gibidirler. Aslında pek tanımlanmış bir halde değildirler. Enerjilerinde bazı renkler görürsünüz, ama gerçekten de o kadar tanımlı değildirler.

Eğer Dünya’da bulunmuşsanız, ve özellikle de fiziksel bedeninizi beraberinizde getirmeyi öğrenmişseniz, çok tanımlanmış bir haldesinizdir. Ve bu öbür tarafta gerçekten harika bir şeydir. Bunu öbür tarafta satın alamazlar, (kahkahalar) neyin moda olduğu umurumda değil. Ve onlar, bilirsiniz işte, bunu isterler. Ve siz de o zaman gülersiniz, çünkü şöyle dersiniz, “Kolayı var. Bu hemen şuracıkta, aşağıda, Dünya gezegeninde bulunuyor.” (yoğun kahkahalar) “Yolunuz açık olsun! 10.000 yaşam sonra görüşmek üzere!” (yoğun kahkahalar)

Böylece, bedeninizle yeniden bağlantı kurmak önemlidir. Eğer yükselmeyi seçiyorsanız, bedeninizi beraberinizde götüreceksiniz. Bunu yapmak çok daha iyidir. Kemiklerinizin – eski kemiklerinizin – toprağa gömülmesinden daha kötüsü olamaz. Bu, sizi hemen geri çekmenin emin ve manyetik bir yoludur. Eğer kemikleriniz toprağa gömülüyse ve o kemiklerde hâlâ enerji varsa, bir enkarnasyona (bedenlenmeye) daha neden olacaktır. Aslında bu herhalde yeniden-bedenlenmenin en büyük nedenlerinden biridir, varlık bedenlenmek istemese bile. Bedenleri onları geri emer – bu ve reddedilmiş ya da terk edilmiş sevgililer. (kahkahalar) Hemen geri çekiverir.

Böylece, Pakauwah’ınızı içinize davet ettiğiniz zaman, içeri girer ve bedeninizin iletişim sistemiyle yeniden-bağlanmanıza yardımcı olur. İletişim sistemi bir insan dili konuşmaz. Fransızca konuşmaz, maalesef. İngilizce konuşmaz. Ama bir dinamik ve bir model ve bir aşinalık yaratır, ve ben sizin buna dönmenizi istiyorum. Enerji bedeninize yeniden aşina olmanızı istiyorum.

Tekrarlıyorum, biyoloji kitaplarında araştırmaya başlamayın. Tıp okuluna gitmeniz gerekmiyor. Bu, bedeninizin enerjiselliğiyle ilgili, ve bedeninizin kendini nasıl yeniden dengeleyeceğini hep bilmiş olan ve hâlâ da bilen parçasıyla yeniden bağlantı kurma yeteneğiyle ilgili. Yeniden-çıkan/gelişen uzuvlar – içinizdeki yapıdalar, ve bunun bilimsel kanıtı var. Ama herşeyden çok, enerjisel olarak kesinlikle oradadır. Bir kenara koyulmuştur, görmezden gelinmiştir, en büyük gizemlerden biri olarak görülmüştür. Oysa değildir. Değildir. Bu, izin vermekle ilgilidir ve kendinizle yeniden bağlantı kurmakla ilgilidir. Bedeniniz kendini şifalandırır.

Şimdi, bunu sadece birkaç kilo daha hafif olmak ya da biraz daha genç görünmek için yapıyorsanız, bunu yeniden düşünmek isteyebilirsiniz. Ama bunu, bundan önceki yaşamınızda – ve binlerce yaşam önce – keyfini çıkarmayı unuttuğunuz şeylerin keyfine vararak Dünya’da daha birçok güzel yıl geçirmek amacıyla biyolojik sisteminizi onarmak ya da yeniden-canlandırmak için yaparsanız, bedeniniz de, “Evet! Evet!” diyecektir. Ve siz derin bir nefes alacak ve şöyle diyeceksiniz, “Ben oynamak için buradayım. Ben keyfini çıkarmak için buradayım. Ben eğlenmek ve bolluk içinde olmak için buradayım – her anlamda bolluk, yalnızca para değil, ama her anlamda bolluk.”

Bu, doğal yoldur. O öbür yol – ıstırap, yoksunluk, hastalık – bu doğal değildir. Doğal değildir. Aslında bir çarpıklık, bir yalandır, ve bu şekilde yaşamak, egemen/mutlak bir varlık olarak yaşamaktan çok daha fazla enerji gerektirir.

Böylece, derin bir nefes alın ve Pakauwah’ınızı, içeri girmesi, enerji bedeninize girmesi, bedeninizin iletişim ağı ile bağlantıyı sağlaması için kutsayın. Şimdi, Pakauwah’ınız bununla, Şimdi ânındaki bilinçli siz arasındaki bağlantıyı yeniden kurmaya başlayabilir. Sağlığınızın ansızın değişmesini beklemeyin. Ama değişeceğini bilin. Değişeceğini bilin.

Hemen şurada birisi var, sence bir sakıncası yoksa – lütfen ayağa kalk – hemen burada, sözlerimdeki gerçeği size doğrulayabilecek birisi var. (Garret Annofsky ayağa kalkarken izleyiciler alkışlar)

Şimdi, Garret söylediklerimi başka kelimelerle ifade edebilir, ama o kendi içine dönmesi gerektiğini biliyor. Evet, doktorların yardımını ve hâlâ adını değiştirmemiş olan Andrah’nın (kahkahalar) sevgi desteğini almıştı. O, Şambra’nın sevgisine sahip. Ama, herşeyin orada olduğunu bilerek içine geri dönmek zorunda kalmıştı. Herşey oradadır. O, alışılmamış, egzotik ya da garip ilaçlar almadı. Tuhaf sular içmedi. Mantralar ve ilahiler söylemedi, ve öyle çok da ağlamadı. Biraz Yeni Enerji satrancı oynamak dışında beni de çağırmadı. Bu harika bir şeydir. O içine döndü. Ve bunu gerçekten basit tuttu. “Ben O Ben’im ve her zaman da olacağım.” Bu, o bedenin ağına ve onun iletişim sistemine bir şey söylüyordu. O, bizim yapacağımız gibi, Pakauwah ile çalışmadı, ama içine döndü ve “Ben O Ben’im” dedi, ve bedeni bunu duydu. Teşekkür ederim.

GARRET: Seninle aynı notu aldım! (ceketlerinin rengini karşılaştırmak anlamında söyler)

ADAMUS: Evet, evet. (Adamus güler) Ama benim notumda diyordu ki, “Pahalı bir elbise giy.” Bilmiyorum, (Cauldre’nın ceketi hakkında konuşur) bu sanki kampa giden bir Yuppie’ninkine benziyor! (yoğun kahkahalar, Adamus kıkırdar)

Böylece, derin bir nefes alalım ve gerçekten Pakauwah’ınızın özünü hissedelim. O sizdir. Bir veçhedir. Sizin parlaklığınızdır. Sizin parlaklığınızdır. Sizdir.

Şimdi, içinize girip de sizin için çalıştığında, ve sizin için rüya hallerinizde ve her zaman çalıştığında, onun formunu biçimlendirmesine ve dönüştürmesine ve hareket ettirmesine ve değişmesine izin verin. Tekrarlıyorum, sizinle konuşmasını beklemeyin, ama bu, iletişim kurmayacak anlamına gelmiyor. Arada büyük bir fark var. Konuşmak, iletişimin çok, çok kaba bir biçimidir. Aşırı derecede kaba. Arada şöyle bir fark var, detone bir insanın şarkı söylemesiyle, yüzlerce yetenekli müzisyenin ve şarkıcının biraraya geldiği büyük bir senfoni orkestrasından çıkan sesler arasındaki fark gibi. Bakın, dil tekdüzedir. Oysa (bir zamanlar) çok daha fazlasıydı – Atlantis, Lemurya zamanlarında, şarkıyı andıran bir dil vardı – ve şimdi dil çok tekdüze. Çok yakında Cauldre burada şarkı söyleyecek. (kahkahalar) Biz hep birlikte bir Şaud’un tamamını şarkı halinde söyleyeceğiz! Bu, rahatlık alanından çıkmaktır – hele Cauldre için – kesinlikle.

Böylece şimdi, derin bir nefes alın ve bırakın Pakauwah kendi işini görsün. Sizi de kendi işinizle başbaşa bıraksın. Sizi de kendi işinizle başbaşa bıraksın.

Enerji Yönetimi

Şimdi, bir geminin kaptanı olsaydınız, esasen kendi tayfalarınız üzerinde kontrolünüz olur muydu? Onlara ne yapmaları, nasıl yapmaları, ne zaman yapmaları gerektiğini, ve bunun karşılığında ne maaş alacaklarını söyler miydiniz? Roger.

ROGER: Evet.

ADAMUS: Evet. Güzel yanıt. Mükemmel yanıt, çünkü burada önemli bir unsur iş başındadır. Geminin kaptanı sizsiniz, ve tüm o diğer insanlar da var, ve siz o diğer insanlar için beklentilerinizi tanımlamazsanız, onlar isyan edip (gemiyi) ele geçirmek eğilimindedirler. Yani liderliğiniz ve dengeniz ve beklentiniz konusunda çok net olmanız gerekiyor. Bunu onlara açıkça belirtmeniz gerekiyor, maalesef.

Bu arada, Şambra birazcık farklıdır. Şu anda buna girmeyeceğim, ama sizin herşeyi açıkça belirtmeniz gerekmiyor, sizin yalnızca, onların gidip kendileri için Yeni Enerji’yi keşfetmelerine izin vermeniz gerekiyor. Bu bazen bazı çelişkiler yaratır, bazı, ah, ilginç dinamikler, ama aslında iyi bir şeydir. İyi bir şeydir. Biliyor musunuz, zaman zaman Şambra ile Şambra biraraya geldiğinde, ortalık ısınabiliyor, bazı sürtüşmeler oluyor. Ha, çok sevgi var, ama bir dolu da sürtüşme oluyor. Neden? Çünkü hepiniz çok stresli, çok gergin bir dönemden geçiyorsunuz. Şu ara bir dolu değişimden geçiyorsunuz, ve bir anlamda aslında diğer insanı test ediyorsunuz. Bazen onlarla geçmiş yaşam sorunlarınız var. Bunların hepsi de liderlik falan kılığında ortaya çıkıyor, ama gerçek neden bu değil. Neden, şu ara meydana gelen inanılmaz gerginlikler (stresler).

Ama bu konumuzun dışında kalıyor. Geminin kaptanı, evet. Siz çalışan herkese, kaptanın siz olduğunu çok açıkça bildirmek istersiniz. En tepede siz varsınızdır. Atış emrini siz verirsiniz.

Şimdi, soru şu, kendi geminizin – bedeninizin, zihninizin, ruhunuzun, geçmişten gelen veçhelerinizin, her bir parçanızın – kaptanı olarak, kontrol uygular mısınız? Timothy.

TIMOTHY: Evet mi?

ADAMUS: Hayır, uygulamazsınız. Ama yanıt verdiğin için teşekkür ederiz. Hayır, uygulamazsınız, ama – ve ben bunu bir örnek olarak kullanıyorum; kimseye kusur bulmaya çalışmıyorum – ama, hayır uygulamazsınız, çünkü hepsi sizdir. Orada başka insanlar yoktur. Onların beklentileri ya da gündemleri ve beslenme arzuları ve sizin gücünüzü ele geçirmek gibi, insanların yaptığı şeyler yoktur. Bu sizsiniz. Kendi geminizin kaptanı sizsiniz. Patron sizsiniz. Siz egemen/mutlak olan varlıksınız. Her bir parçanız – bedeninizin ve zihninizin ve ruhunuzun her bir parçası – sizi mutlak biçimde seviyor. Diğer insanlar sizi ille de sevmeyebilir, ama sizin her bir parçanız sizi sever.

Siz, kendinizin diğer parçalarıyla iletişimi kestiniz. Ve şeylerin yapılma biçimi yüzünden, size saygı duymuyorlar. Sizin bu diğer parçalarınız, eskiden olduğu gibi ve olmasını istedikleri gibi, size saygı duymuyorlar. Ama bunu istiyorlar.

Üstelik herşeyi daha da zorlaştırmak için, artık kendinize de güvenmiyorsunuz, böylece gerçekten kendinizle ilgili, sizin bu parçalarınızla ilgili saygınlığınızı kaybettiniz, ve bu yüzden de zihninizle, bedeninizle ve kesinlikle ruhunuzla olan iletişimin büyük bir bölümü kesildi. Hele ruhunuzla, kesinlikle. Kendinize olan güveni kaybettiniz ve böylece de kendinizi şu küçük varoluş içinde soyutladınız. Küçük varoluş. Aslında kim olduğuna güvenmemek.

Kaybedilen ilk şeyin, elbette, ruhunuz olduğu açıktır – ruhunuz, can. Siz… bazen şöyle dediğinizi duyuyorum, “Biz bile bile unuttuk.” Hadi ama, lütfen, gerçekten. Bile bile mi unuttunuz? Kim olduğunuzu unutmak mı istediniz? Bunu size kim söyledi? Gerçek soru şudur, buna neden inandınız? Hayır, hayır, hayır.

Siz kendinize olan güveninizi ve kendinizle olan iletişimi kestiniz. Böylece ruhunuzla olabilecek her türlü iletişimden kopmuş oluyorsunuz. Oysa o hâlâ oradadır. Hâlâ oradadır, hep oradaydı, ama siz onunla, kendinizin her bir parçasıyla iletişim kurmayı kestiniz. Bedeninize güvenmiyorsunuz. Zihninize güvenmiyorsunuz. Ruhunuza ilişkin en ufak bir fikriniz yok. Onu uzun zamandır arıyordunuz, ve bu bir anlamda eğlenceli bir oyundu – “Hadi gidip ruhu arayalım.” Nerede arayacaksınız? O sizdir. Diyorsunuz ki, “Ben mi? Ruh mu?”  Kesinlikle. Ruh kendiyle olan iletişimden kopuk, güven eksikliğinden ötürü.

Böylece işte buradasınız, geminin kaptanı olarak ve tüm o… ben yalnızca sizden söz etmiyorum. Ben… ben sadece bunu daha sonra okuyacak diğer insanlardan söz ediyorum diyelim. (kahkahalar, Adamus güler) Kendi geminizin kaptanısınız, kendinizle olan iletişiminiz kopuk, ve Tanrı hakkında ve spiritüellik hakkında şu garip fikirlere de sahipsiniz. Bu fikirler, sizinle çalışırken, aşması en zor şeylerden bazısı – sizin bu fikirleri, Tanrı’yla ilgili eski geçmiş yaşam anlayışlarını aşmanızı sağlamak.

Bugün Roma hakkında konuşulduğunu duydum – inanılmaz bir yer. Oraya gitmeyi seviyorum. Ama kiliseyle ilgili geçmiş yüzünden ve Tanrı’nın ne olduğuyla ilgili orada çok miktarda eski şartlandırmalar var. Birçok insanın farkettiği hiç değil, hiç değil. Böylece, sizin bu parçayla bağlantınız kopuk.

Biliyor musunuz, benim Tanrı tanımım, aslında… tekillik değil. O, yukardaki cennette oturan şu sakallı, büyük, kızgın beyaz adam değil. O, birisinin Tanrı’sı, ama umarım sizinki değildir.

Ya Tanrı, geçmişin birikmiş potansiyelleriyse – olmuş olan ve olmuş olabilecek herşey – geçmişin tüm potansiyelleri ve geleceğin tüm potansiyelleri, olabilecek herşeyse? Ya Tanrı, şu an dışında herşeyse?

(duraklama)

Potansiyeller – her bir potansiyel, deneyimlediğiniz şeyler ve deneyimlemedikleriniz dahil, ve daha deneyimleyeceğiniz şeyler ve deneyimlemeyecekleriniz – ya Tanrı buysa? Ve ya Aynı Zamanda Tanrı Olan sizler bu varolan anda bu enerjileri içinize çekmek, onları şu anda gerçekliğinize, kendi içinize getirmek için buradaysanız? Sadece bir fikirdi, uyumaya çalıştığınız bazı geceler üzerinde düşünüp taşınacağınız bir şey.

Her neyse, Şambra, siz burada kendinize yeniden güven besleme noktasına geliyorsunuz. Her bir parçanız – bedeniniz, zihniniz, ruhunuz, veçheleriniz, içinizdeki Tanrı, tanrısallığınız, deneyimlenmiş olsun ya da olmasın her bir potansiyel, olabilecek her potansiyel – gerçekten size hizmet etmek istiyor. O sizdir. O sizdir.

Böylece, şu anda burada bulunduğunuz noktaya geliyor ve diyorsunuz ki, “Kendime güvenmem gerekiyor. Kesinlikle salıvermem gerekiyor.” Kesinlikle salıvermek. Bir başka varlığa ya da Pakauwah’ınıza ya da eşinize ya da ne olduğuna ilişkin hiç fikrinizin olmadığı bir Tanrı’ya bırakmak değil – nasıl salıverirsiniz? Böylece, salıverirsiniz. Peki ne olur? Salıverdiğinizde ne olur?

ŞAMBRA (hanım): Korkarsın.

ADAMUS: Pardon?

ŞAMBRA (hanım): Başlangıçta korkutucu gelir.

ADAMUS: Az çok korkutucu – gerçekten korkutucu; aslında şimdiye kadar, şimdiye kadar içinden geçtiğin en korkutucu şey – az çok korkutucu. Seni altüst eder. Tüm bilincinin zangırdamasına, titremesine neden olur. Bir şeyin uyumu bozulduğunda, nasıl zangırdamaya ve titremeye başlar bilir misin? Bazen arabandaki uyum – belli bir hıza çıktığında zangırdamaya ve titremeye başlar – peki ne yaparsın? Yavaşlarsın. Peki bu durumda ne yaparsın?

ŞAMBRA: Nefes alır hızlanırım.

ADAMUS: Nefes alırsın. Hızlanır ve nefes alırsın. Bu grubu seviyorum! (kahkahalar) Bu grubu seviyorum. Evet! Derin bir nefes alır ve salıverirsin, ki salıvermek hızlanmaktır. Frene basmak yavaşlamaktır, engellemedir, akışı durdurmaktır. Hayır, salıverirsin.

Yaşamın değişecek mi? Yaşamın değişecek mi? Kesinlikle. Kesinlikle değişecek. Buna kabul verecek misin? Yoksa değişimin ne olması gerektiğini tanımlamaya mı çalışacaksın?

ŞAMBRA: Sanmıyorum.

ADAMUS: Evet, yapacaksın. (kahkahalar) Değişimi kesinlikle tanımlamaya çalışacaksın. Ama bu pekâladır. Senin insan yanının ille de olmasını beklediği ya da istediği biçimde olmayacağını bildiğin sürece, pekâladır. Gelecek oturumlarımızdan birinde insan eseri benliğiniz ile ruhsal benliğiniz arasındaki farktan ve neden görünüşe göre bir çelişki olduğundan söz edeceğiz, en azından kısa vadede.

Yani salıverirsiniz. Bu, Enerji 101’dir. (çvr: üniversitelerin 1. sömestirinde verilen giriş derslerinin kodu) Biz ondan daha önce söz ettik ve siz de üzerinde düşündünüz. Ama sorun şu ki, siz üzerinde düşündünüz. Biliyorum, bazılarınız büyük, çok büyük adımlar attı, ama biz şimdi onu yaşayacağız – onu, kendi içinizdeki o mutlak güven alanında yaşamak.

Bu, sizin sorunlarınızı ortaya çıkartacaktır. Şimdiye kadar yaptığınız her bir hatayı. Bedeninizin her dengeden çıkışını, kendinizi her aptal yerine koyuşunuzu ve kötü yaşamlarınızı ve kötü şeyleri – bu sorunları ortaya çıkartacaktır. Tüm bu hataları yapmış olana nasıl güveneceksiniz? Ah! Hatayı tanımlayın. Hatayı tanımlayın.

Böylece ben sizi sürekli güvene geri dönmeniz için yüreklendirip duracağım. Kontrol değil. Geminin kaptanı gemisini kontrol eder; ama kendi yazgınızın kaptanı olarak sizin kontrol etmeye gereksiniminiz yok. Siz, hayal eden, yaratan, imgelem varlığı haline gelecek, ve geri kalan tüm parçaların buna kendi desteğini vermesine izin vereceksiniz. Bunun fazla yapılanmaya gereksinimi yoktur. Bunun yüreğe gereksinimi vardır. Hissetmeye gereksinimi vardır. Bunun, yaşamınızda fazladan birkaç lira kazanmanızı sağlayacak modelleri nasıl yaratacağını arayıp duran beyine gereksinimi yoktur. Bu, tutku içinde yaşamakla ilgilidir, çok daha basit bir biçimde – çok, çok, çok daha basit bir biçimde tezahür ettirmekle ilgilidir.

Hep birlikte derin bir nefes alalım.

(duraklama)

Gerçekler

Madem ki az önce modadan söz ediyorduk, David, üstümdeki gömleğin rengi nedir?

DAVID: Mavi.

LİNDA: Bunu mu yapacağız, mikrofonu getireyim mi?

ADAMUS: Gerçekten. Gerçekten. Linda mikrofonu size getirecek.

DAVID: Mavi.

ADAMUS: Mavi, gerçekten de. Evet öyle. Ve Gabriella, şu anda neredesin?

GABRIELLA: Burada.

ADAMUS: Burada. Burası neresi?

GABRIELLA: Burada, benim Şimdi’mde.

ADAMUS: Buraya ne deniyor?

GABRIELLA: Ha, Cold Creek Canyon.

ADAMUS: Cold Creek Canyon, kesinlikle. Ve Elizabeth… (Linda’ya) Koş, koş, koş. (yoğun kahkahalar)

LİNDA: Nazik ol. Burada birden fazla Elizabeth var.

ADAMUS: Kullandığın araba ne marka?

ELIZABETH: BMW.

ADAMUS: B-M-… güzel!

ELIZABETH: Teşekkür ederim.

ADAMUS: BMW. Şimdi, bunlar hiç de gerçek olmayan üç gerçek – bunlar hiç de gerçek değil.

Şimdi, bunların bir bölümü gerçek, ama büyük bir bölümü de değil. Bu, gideceğimiz (yönün) bir sonraki adımıdır. Ve sizden güven talep edecektir, ve ben bu yüzden az önce güvenden söz ettim. Ve boyutlar-arası olabilmeniz için ve artık hiçbir şeyin, hiçbir şeyin gerçek olmadığını anlamaya başlamanız için, Pakauwah’ınız ile bağlantınızı talep edecektir.

İnsanlık gerçeğe odaklanmaktan hoşlanıyor, kendini gerçeğe demirlemekten hoşlanıyor. Diyor ki, “Bu böyledir.” Zihin buna bayılıyor. Aslında, siz ve varlığınızın diğer parçaları da bundan az çok hoşlanıyorsunuz.

Gerçek. Gerçek size, netlik, açıklık olduğunu düşündüğünüz şeyi veriyor, ama aslında size kısıtlamalar veriyor. Diyorsunuz ki, “Gerçek: güneş yarın doğacak.” Belki de doğmayacak. Aslında aranızdan birkaç kişi, az önce geldiğimde ve giriş konuşmamı yaptığımda, parlakça kendi kendine şöyle düşündü, “Hmmm, Adamus bugünün Pazar olduğunu söyledi, Kasımın 8’i dedi,” ve hangi yıl olduğunu söyledimse. Bu aslında gerçektir, bir yerlerde. Bir yerlerde dinlemekte olan Şambra için. Ve gerçek değildir, çünkü eksiktir. Eksik.

Eski Enerjiden Yeni’ye en büyük geçişlerden biri, gerçek olanın artık gerçek olmamasıdır. Kendinize güvenmedikçe, kendi enerji yönetiminiz üzerinde çalışmadıkça – Pakauwah kadar basit bir şeyle nasıl bağlantı kuracağınızı (bilmedikçe), bununla başa çıkmak zor olacaktır. Pakauwah’ınız yalnızca sizin hayal edilmiş – ya da gerçek – hayvan veçhenizdir.

Yani, gerçek kapıdan çıkıp gidiyor, ve siz tekrar ve tekrar ve tekrar bununla karşılaşacaksınız, ve bu zihninize meydan okuyacaktır, ve diyeceksiniz ki, “Ama bu gerçek,” şu zemin tahta. Ya da öyle mi? Bunun bir bölümü gerçektir. Herhangi bir şeyin bir bölümü gerçektir, tümüyle yalan olsa bile. Ve zihniniz şöyle demeye başlar, “Ama, ama…”  Ah, işte bu, derin bir nefes almak zamanıdır.

Zihniniz, kalıplara ve yapılara ve belli inanç sistemlerine programlanmıştır. Zihnin bu gelişim modelini, ve arkasında yatan yoğunluğu ve inancı alıp da, bunu kendinize ve ruhunuza uygulayabilseydiniz, olağanüstü olurdu – tabii, “Belli bir noktada bu çok yoğun inanç sisteminin ötesine genişlememe izin vereceğim” diyen bir şeyi işleme dahil ettiğiniz sürece. Zihin bir inanç sistemidir – çok yoğun, çok gerçek. Parlak bir iş (çıkardınız). Zihin öylesine akıllı ki, kendine inanan, kendine güvenen, ve aslında yalnızca kendini görebilmek için diğer herşeyi kapatan çok parlak bir veçhesini yaratmıştır.

Zihni yaratmak gibi parlak yaratım sırasında, onu kendinden özgürleştirecek o küçücük tetiği, o küçük donanımı da yaratmış olabileceğinizi düşünmüyor musunuz? Bunu yapmış olabileceğinizi düşünmüyor musunuz?

Bunu yaptınız. Bunu yaptınız. Orada bir tetik var. Orada, zihnin kendi kalıpları içerisinde, deyim yerindeyse, bir mekanizma var – yalnızca küçücük bir düğme, bir tuş, diyelim – ve zihni kendinden özgürleştiren o küçük düğmedir. Ama biliyor musunuz? Siz, bir patlamayla zihninizin ötesine geçmenize izin verecek bu mekanizmayı yaratacak kadar parlaktınız – ve ben “bir patlamayla” diyorum, çünkü öyle olacak. Aklınızla, zihninizle bağlantılı olan pek çok enerji var. Onu açtığınız zaman, patlayacaktır.

Ama bu mekanizmayı, bu salıverme mekanizmasını yaratacak kadar akıllıydınız – zihin gerçekten de çok akıllıdır, çünkü onu siz yarattınız – ve zihin dedi ki, “O düğmeye sakın ha basma!” (kahkahalar)

Böylece burada ilginç bir açmaz söz konusu. Onun orada olduğunu biliyorsunuz. Onu hissediyorsunuz. İnanç sistemlerinden, yapılardan özgürleşmenin orada olduğunu biliyorsunuz, ama kapısına bir nöbetçi koydunuz ve o nöbetçiye, ne olursa olsun, ona söylediğiniz hiçbir palavraya inanmamasını söylediniz. Bu yüzden, nöbetçisi olan o kapıya geldiğiniz zaman – ki bir ordu dolusu nöbetçi onu koruyor – gelip de “Hey, hmm, ben geldim. Gitmek zamanı,” dediğiniz zaman, size inanmayacaklardır.

Bu çok parlak bir oyundur, ama Tanrı kim? Nöbetçiler mi? Hayır… hayır, nöbetçiler değil. Sizsiniz. Tanrı sizsiniz. Yaratıcı sizsiniz. Kendi gerçekliğini seçebilenler sizsiniz. İstediğiniz her şeyi seçebilirsiniz. Her türlü programlamayı, her türlü inanç sistemini, şartlandırmayı, tekrarlanan her kalıbı, yalnızca bir nefes alarak ve kendinize güvenerek aşabilirsiniz. Nefesi almak kolaydır; kendine güvenmek, çok zordur – çok, çok zordur – ya da değildir. Ya da değildir.

Yeni Enerji’ye cesaretle girmeyi sürdürdüğünüzde, ki burada hepiniz için muazzam bir destek var, ama ona girmeye devam ettikçe, artık gerçeğin olmadığını göreceksiniz. Size fizik (kurallarıyla) ve bilimle ve tıpla ve mimarlıkla ve mühendislikle ve televizyonlarla – herşeyle – ilgili söylenenler artık (gerçek) değildir, çünkü siz, o her neyse, onun sadece bir yanını ya da bir potansiyelini görüyorsunuz, oysa çok daha fazlası vardır. Çok daha fazlası.

Bu gömlek size mavi gibi görünebilir, ama başka alemlerde gerçekten – buna başka alemlerden bakan gözler onu tümüyle farklı bir şey olarak görür. Nerede olduklarına ve ne yaptıklarına bağlı olarak ya hiç renk görmezler, yani insanın fiziksel doğasında tanımlandığı biçimiyle, ya da bu maviyi daha sarı tonlarında ve büyük bir olasılıkla da yeşil tonlarında görürler. Diğer alemlerdekiler renk görmezler – yani sizin gördüğünüz gibi görmezler – o zaman, bu mavi midir? Bir meleğe sorun. O size diyecektir ki, “Yok canım.” Herhalde turuncudur. Kim bilir? Üstüne üstlük, onlar için görmek zordur, çünkü onlar enerji kalıplarına (modellerine) bakarlar. Fiziksel gerçekliği görmezler.

Ben, bir meleğin fiziksel doğada var olabileceği ve görebileceği en yakın konumda bulunuyorum, çünkü Cauldre gözlerinin açık olmasına izin verdi. Yani ben şimdi yine de enerjilerinizi görebiliyorum ama, bu güzel yüzleri de görüyorum.

Böylece, tüm gerçek kayıp gitmeye başlayacaktır. Akıl eriyip gitmeye başlayacak ve siz zaman zaman kendinizi çaresiz ve aptal hissedeceksiniz. Randevularınızı kaçıracaksınız. (kahkahalar) Adları unutacaksınız. Ve birisi çıkıp size diyecek ki – ve siz de buna bir an için inanacaksınız – ama birisi yaşlandığınızı söyleyecek, ya da bir parçası olduğunuz o tarikat şeyinde, ya da her neyse, fazla zaman geçirdiğinizi söyleyecek. Ve siz, geçici bir an için buna inanacaksınız, özellikle de şu yaşlanma kısmına. Ama yaşlanmıyorsunuz. Ve şimdi bunu dengelemek için bir dolu haplar ve vitaminler falan almaya da koşmayın, çünkü bedeniniz zaten bunların tümüyle nasıl başa çıkacağını biliyor, ona izin verirseniz. Ona sadece izin verirseniz.

Böylece, tüm gerçekler değişmeye başlayacak ve bu da sizin yönünüzü çok kaybetmenize neden olacak. Herşey kayıp gitmeye başlayacak. Evet, yine de araba kullanmanız gerekecek, ve araba kullanma belleğinin kayıp gitmesine ne zaman izin vermeyeceğini bilecek kadar bilge olan bir parçanız var. (kahkahalar) Önce diğer şeyleri salıvereceksiniz.

Gerçekler değişmeye başlayacak ve siz, çevrenizdeki dünyanın pek de gerçek olmayan gerçekler üzerine kurulduğunu farkedeceksiniz. Bu çok değişik ve baştan çıkarıcı görünse de, zaman zaman çok korkutucu olacak, çünkü bildiğiniz şekliyle dünya eriyip yok olacak.

Onun yerini neyin alacağını daha sonra konuşacağız, ama öylece hiçliğe girmeyecek kadar parlak olduğunuzu anlayın. Siz, kısa bir dönem için hiçlik gibi görünecek olsa da, çok yeni bir şey yaratıyorsunuz.

Gerçek, kapıdan çıkıp gidiyor. Gerçek, kapıdan çıkıp gidiyor. Herkes tarafından pek kabul görmüş olan Newton’un kuralları, kapıdan çıkıp gidiyor, ve belki de uygun olarak. Bunun, tüm o etki tepkinin ve çekimin ve tüm o diğer kuramların, geçici bir durum olduğunu Newton’un kendisi söyledi. Dedi ki, “Ama bu yalnızca bir potansiyeldir, seçtiğimiz ve birlikte yaşamayı (kabul ettiğimiz) bir potansiyeldir ama (potansiyellerden) yalnızca biridir.” Ama bu, kapıdan çıkıp gitmeye başlıyor.

Son zamanlarda biraz sersemlemiş mi hissediyorsunuz? Son zamanlarda biraz bağlantısı kesilmiş gibi mi hissediyorsunuz, ille de kendinizle değil, ama diğer şeylerle? Çünkü gerçek değişecektir.

Siz gazetelerde gerçekleri okuyorsunuz. Onlar gerçek değildir; onlar sınırlı inanç sistemleridir. Gerçekten.  Gerçekten. Siz gerçekleri kitaplarda okuyorsunuz ve ipnotik bir biçimde sanki yol buymuş gibi onları içinize alıyorsunuz, “İşte gerçek bu. Bu, hemen burada, şu kitapta yazılı.” Ben, hiç gerçeklere dayanmayan kitaplar yazdım, ama bu onları asılsız yapmaz. Yalnızca farklı bir bakış açısıdır, ve bakış açıları şimdi değişecektir.

Böylece, derin bir nefes alalım. Pakauwah’ınız ve kendinize olan güveniniz, gerçeklerin artık gerçek olmadığı gerçeğine (kahkahalar) uyumlanmanıza yardımcı olacaklar.

Güven

Sonra… biz burada zamanı kolluyoruz, gerçi zaman – ne de gerçek-olmayan (bir şey). Size bir noktaya kadar hizmet ediyor… bir noktaya kadar. Şeylerin az çok sağlamlaştırılmasına yardımcı oluyor, ama siz aslında zaman yolcularısınız. Aslında bunu şu anda gerçekleştiriyorsunuz. Şu anda gerçekleştiriyorsunuz. O iletişim sistemi kapalıydı, o yüzden yalnızca burada olduğunuzu sanıyorsunuz. Siz ileri ve geri yolculuk edip duruyorsunuz. Bedeninize girecek olan o Pakauwah; o da, siz buradayken dışarı gidiyor ve zamanda yolculuk yapıyor. Bu inanılmaz bir şeydir. Zamanda yolculuk bazen herhangi bir insanca deneyimden daha eğlencelidir, düşünebildiğim birkaç durum dışında. Ama zamanda yolculuk… ah, biz sınıflarımızdan birinde bunu ele alacağız. Bugünkü konumuzla devam etmek istiyorum.

Böylece, derin bir nefes alalım ve her açıdan – her açıdan – kendinize güvenebileceğinizi anlayın. Şu sözleri söylüyorsunuz, “Ben de Tanrı’yım.” Peki bunu ne zaman yaşayacaksınız? “Ben de Tanrı’yım” demek, herşeye güvenmek demektir. İnsan veçhesinin belli beklentileri var, ve şeyler her zaman da Bay ve Bayan İnsanın olacağını düşündüğü şekilde hallolmaz. Ama hallolur. Olur. Güven budur. Güven budur.

İlginç, eğer kendinize güvenmiyorsanız, geriye ne kalır? Yaşamlar boyunca başkalarına mı güveneceksiniz? Yaşamlar boyunca kendinizden kuşku mu duyacaksınız? Kendinize güvenmiyorsanız, var olmadığınızı iddia ediyorum. Gerçekten mevcut değilsinizdir. Bu, öldüğünüz anlamına gelmez. Sadece mevcut değilsinizdir.

Gelecek ve Yazgı

Böylece bugün, birlikte bir yolculuk yapalım. Son oturumumuzda, geçmişe geri gittik ve kapılar açtık. Geçmişin kapılarını açtık, ve siz bazen şu büyük enerji şarjını bekliyorsunuz; şimşek gibi çakan aydınlanmalar ve tüm o diğer şeyleri bekliyorsunuz. Oysa bazen değişimler öylesine güzel ve ince (sübtil) görünen düzeylerde ve şu anki geçerli iletişim sisteminizin (algılama) aralığının dışında olur ki, gerçekte olan biteni farkedemezsiniz. Ama o oluyordur.

Böylece, geçen ay o kapıları açıp da geçmiş potansiyellerin gelip sizi Şimdi ânında ziyaret etmesine izin verdiğinizde, bu potansiyellere izin vermekle Tanrı benliğinizin yarısına izin verdiğinizi ileri sürüyorum. Geçmişte belli şeyler deneyimlediniz – işten kovuldunuz, örneğin. Bu iyi bir şeydir. Tobias buna değindi ve ben de pekiştireceğim. Er ya da geç, sevgili dostlar, köleleştirmeye dayalı o ağır kitle bilinci ağından çıkmanız gerekecek – ve ben açıkça ona bu adı veriyorum. Bu, çağdaş (modern) günlerin köleliğidir. Lütfen. Lütfen – size özgür olduğunuz söyleniyor, ama değilsiniz. Bunu biliyorsunuz. Diyorlar ki, “Ha, istediğin herşeyi yapabilirsin.” Bir kez olsun bunu yapmayı deneyin. Özgür değilsiniz. Bu köleliktir ve biz onunla da oynayacağız. Onu aşacağız.

Bu, kendi adınıza çalışmanızla ya da en azından kesinlikle sevdiğiniz bir şey yapmanızla sonuçlanacak. Ama eğer o işte ya da o döngüdeyseniz… ben bunun bugün Dünya’da hâlâ var olduğuna bile inanamıyorum, ve giderek de beter olacak. Sürekli kölelikten, bir başkası için çalışmaktan, ‘o adam’ için çalışmaktan, maaş çekinden ve oturmaktan oluşan bu sistem… Ah Tanrım, eğer küçücük bir bölmede oturuyorsanız, Pazartesi günü gidip onu bir balyozla yıkın. (kahkahalar) Ve sonra iyi bir avukat bulup mahkemeye gidin ve deyin ki, “Bir insanı böyle bir bölmeye koymak insanlık dışıydı”, ve sonra tazminat olarak büyük bir para talep edin ve büyük bir olasılıkla da kazanırsınız. Ya böyle olur, ya da bunu gerçekleştirirken çok iyi bir zaman geçirmiş olursunuz. Ama bunların hepsi yanlıştır. Hepsi yanlıştır.

Böylece, biz geçmişe gittik. Potansiyelleri açtık – hiç gerçekleştirilmemiş ya da eyleme geçirilmemiş olanları, ama onlar yine de oradadır. Enerjileri orada, potansiyelleri orada, sevgileri orada. O, hiç iletişim kurmadığınız bir veçhedir, böylece onu içeri aldık.

Bugün, geleceğe gidelim… geleceğe. Bu, biz yola çıkmadan ilginç bir soruyu gündeme getiriyor. Gelecek, alnınıza yazılı mıdır? Hayır. Dünya’daki insanlarla bir anket yapılsa, yaklaşık yüzde 99.7’si için kesinlikle öyledir. Onlar buna izin veriyorlar. Bunu seçiyorlar. Yani bizim bakış açımızdan bakacak olursanız, onlar bir yazgı kalıbını izliyor.

Şimdi, bu yazgı bir anlamda kişisel bir yazgıdır, çünkü onu bir noktada seçmişlerdir. Ama yaşamlarını diğer insanların  yönetmesine izin vermişlerdir. Yaşamlarını, veçhelerinin yönetmesine izin vermişlerdir. Kendileri vazgeçmiştir. Yalnızca kendilerini kontrol etmekten vazgeçmiş değillerdir – onlar kendilerini fazlasıyla kontrol eden varlıklardır – ama diğer herşeyden vazgeçmişlerdir. Teslim olmuşlardır. O nedenle de yazgıları belirlenmiştir. Karmik yollarını izliyor ve bunun olmasına izin veriyorlar. Diyorlar ki, “Bu benim karmam,” karma sözcüğünü kullanmasalar bile.

Onlar, ruhun lineer (doğrusal) gelişimine inanıyor ve onu izliyorlar. Aptallık; sanki bunu yapmaları gerekiyormuş gibi, sanki bunu onlara Tanrı yaptırıyormuş gibi, sanki başka seçenekleri yokmuş gibi. Onlar ayrıca kitle bilincinin yazgısına da inanıyorlar, ki bu çok, çok yoğun, çok, çok ağırdır; o matriksten, o ağdan kurtulmak zordur – ya da değildir. Bu, bir seçim yapmak kadar kolay olabilirdi, ama o zaman yaşamınız değişir. Çoğu insan bunu gerçekten istemez. Ve ben eleştirel değilim, bir gözlem yapıyorum. Bunu beğenmiyor musunuz? Eleştirmiyorum, yalnızca gözlemliyorum. (kahkahalar, Adamus güler)

Böylece onlar yazgıdan oluşan bir hayat yaşıyorlar, ayrıca, çok güçlü inanç sistemlerine sahiplerse, özellikle de dinsel açıdan, spiritüel inanç sistemlerine sahiplerse, bu da yazgıyı yaratır. Onlar, cennet ve cehenneme gitmenin yolu budur ve bunlar iki (ayrı) yöndür diye inanıyorlar. Bu, yazgıdır. Bu, iki seçenekli yazgıdır, ama kendilerine verdikleri tek seçenek budur.

Böylece çoğu insan yazgıyla yaşıyor ve aslında, çoğu insan yazgıya inanıyor. Onlar, kendileri adına yazgıyı seçen ve onlara ne olacağını söyleyen beş para etmez bir Tanrı’ya inanıyor. Ve bu hiç umurlarında olmadı… biliyor musunuz, zihin bazen ne kadar kısıtlanmış olursa olsun, durup da “Eh, Ruh’un neden umurunda olsun ki. Ruh bana bunların tümünü neden yaptırsın ki? Ne yani, kendimi kime kanıtlayacağım? Neye kanıtlayacağım?” diye sormak için çok da keskin bir zihne gerek yoktur. Mantık istediği kadar değişsin, bu mantıklı değildir. Bu hiç de mantıklı değildir. Ama programlama, ipnoz, örtücü-katmanlar öylesine güçlü ki, aksi halde çok parlak olan adamları ve kadınları alıp onların aptallaşmasına, çok aptallaşmasına neden oluyorlar.

Yani… çoğu insan yazgının yönlendirmesiyle yaşıyor, oysa yaşamak zorunda değiller. Yaşamak zorunda değilller. Sudan çıkmış balık gibiler. Ha, bunun neye benzediğini bilirsiniz – yani yazgısız olmanın. Siz geçmişte şöyle diyen bir deneyimden geçtiniz, “Rehberleriniz gitti. Artık kural mural yok. Kontratlarınız bitti.” Bu, yazgı değil midir? Kısa bir dönem için sanki eğlenceli değil miydi, ama sonra eskimedi mi? Bu, kendi kendinize yüklediğiniz bir yazgıdır. Ama sonuçta gerçekten bir yazgı yoktur. Ama eğer yazgının çatısı altında yaşamışsanız, (yazgısız olmak) bir süre sonra gerçekten biraz daha rahatlaşır. Bir süre sonra kolaylaşır ve siz kendinizi çıplak, korunmasız ve incinebilir hissedersiniz, bir yazgı olmadığında çok incinebilir halde hissedersiniz. Ama yazgı yoktur. Gerçekten yoktur.

Peki, bir dakikaya kadar yolculuk edeceğimiz gelecekte ne var. Ve aslında biz gerçekten oraya yolculuk edeceğiz. Ve etmeyeceğiz! (kahkahalar) Artık hiçbir şey gerçek değil. Çok akışkan – çok, çok akışkan – ve bu iyi bir şeydir.

Potansiyeller

Peki orada ne var? (izleyiciler yanıtlar “Enerji… potansiyel.”) Potansiyeller. Potansiyeller. Kesinlikle. Kesinlikle.

Tek tek her birinizin önünde uzanan bir potansiyeller alanı var, ama aslında pek sınırlı. O potansiyel alan, önceden olmuş şeylerle yaratıldı. Her defasında burada bir eylem ya da olay olduğunda, bu, orada bir potansiyel yaratır. Bugün deneyimleyeceğiniz herşey, geleceğinizde yeni bir potansiyel baloncuğu yaratır. Ve böyle de olması gerekir.

Potansiyeller sizin bir dizi seçim yapmanızı sağlar, ve sonra hangi potansiyel olacağını seçerek yaşamınızı sürdürürsünüz. Ve genellikle, sizin üzerinizde en güçlü enerjisel etkiye sahip olanı seçersiniz – ille de sizin için en iyi olanı değil, ama en baştan çıkarıcı olanı. En baştan çıkarıcı potansiyeller, seçeceğiniz potansiyellerdir. Çoğu kez mantıklı değildirler. Çoğunlukla sizin başka alemlerinizde iş görürler. Çok, çok baştan çıkarıcıdırlar, ve sonra siz kendinizi bunun iyi bir seçim olduğuna inandırırsınız. Oysa bu yalnızca baştan çıkarmadır.

Yani gerçekten istediğiniz şeyi her zaman seçmezsiniz; sizi baştan çıkaranı seçersiniz. Ve dersiniz ki, “Eh, istediğim bu değil mi?” Eh, eğrilmiş bükülmüş, çarpıtılmış küçük insan tarzında, evet öyledir. Ama biz şimdi büyük melekleriz. (kahkahalar) Bunu aşıyoruz. (Linda komik bir surat yapar ve Adamus dönüp ona konuşur) Bu konunun yaratılmasına sen yardım ettin, bana öyle bakma. (yoğun kahkahalar) Biz bütün hafta boyunca bunun üzerinde çalıştık, yani… ben önceden, kendi tarzımda, hep Cauldre ve Linda’ya danışırım ki rahatlık alanlarının sınırlarını aşmasınlar.

LİNDA: Sınırları zorlar ama.

ADAMUS: Sınıra kadar itelerim ama hiç ötesine geçirmem. (kahkahalar)

Böylece, bir dakikaya kadar gideceğimiz gelecekte, gidip potansiyelleri ziyaret edeceğiz. Onları hissedeceğiz. Onlarla ilgili düşünmeyeceğiz. Onları, bazılarınızın yapmaya yatkın olduğu gibi, Excel çizelgesine geçirmeyeceğiz. Biz onların enerjilerini hissedeceğiz.

Ama şimdiye kadar, orada olan ve sizin hissettiğiniz potansiyeller, farkında olduğunuz potansiyeller, geçmiş tarafından yaratılmış olan, büyük bir çoğunluğu geçmiş deneyimlerle yaratılmış olanlardır. O potansiyeller geniş bir seçenek çeşitliliği içeriyor. Başka bir deyişle, o potansiyellerin seçenekleriyle kısıtlanmış değilsiniz, ama onların dinamikleri Eski Enerji’ydi ve geçmişe dayalıydı. Ve bu yüzden de zaman zaman sanki sıkışıp kalmış hissediyorsunuz. Sanki bir başkasının büyüsüne kapılmış gibi hissediyorsunuz, bu ister kendinizinki ya da ruhunuzunki ya da bir başka insanınki olsun, ve boşuna didindiğinizi hissettiniz, çünkü hepsi geçmişi temel alıyordu.

Böylece, şu anda onların ötesine bakabiliriz, çünkü başka potansiyeller de var; siz onları yalnızca görmediniz. İletişim ağı onları içeri getirmedi. Geçmişinizin etkilerinin ötesinde yatan potansiyeller var.

Derin bir nefes alın ve buna takılmayın, ama üzerinde düşünüp taşının. Onu hissedin. Potansiyelleriniz – farkında olduklarınız – geçmişinize ya da veçhelerinizin geçmişine dayalıydı.

Bizim açacaklarımızın geçmişinizle, karmanızla, on dakika önce kim olduğunuzla, bir yaşam önce kim olduğunuzla hiç ilgisi yok. Bunlar tazedir. Bunlar başlangıçta sizmişiniz gibi hissedilmeyecektir, çünkü insan yanınızın, kim olmuş olduğunuzun, kiminle özdeşleştiğinizin özünü içermeyecektir. Bunlar o kadar yenidir ki, bir an için yanlış yaptığınızı, belaya çattığınızı hissedebilirsiniz. Dersiniz ki, “İyi de, ne hissetmem gerekiyor?” Siz baştan çıkarma, ayartma hissetmeye alışıksınız. Güç hissetmeye alışıksınız. Karşı koyan enerjiler hissetmeye alışıksınız. Bu yeni potansiyeller bunlardan hiç birini içermez. İçlerinde sizin en derin özünüze sahiptirler, ama kısıtlanmamış ve sınırlanmamış bir biçimde, geçmişi temel almayarak.

Sevgili Şambra, bu Yeni Enerji’dir. Diyorsunuz ki, “Onlar hep orada değil miydi?” Kesinlikle. Bir uyku halindeydiler. Uyuyorlardı. Hatta bugünün öncesinde gidip de onları arasaydınız, asla bulamayacaktınız, çünkü başka bir şey arıyor olacaktınız. Başka niteliklere sahip olan bir şey arıyor olacaktınız, ve siz hep baştan çıkarma – kendi baştan çıkarmanız – tarafından (başka yere) çekilirsiniz.

Geleceği Ziyaret Etmek

Böylece bugün, ister gözlerinizi açık ister kapalı tutmayı seçin, derin bir nefes alalım…

(duraklama)

Ve birlikte geleceğe doğru yolculuk edelim. Gelecek daha olmadı. Onun potansiyelleri oradadır. Gelecek yazılmadı. Bu yüzden fizikçiler ve durugörücüler ve kâhinler zamanın büyük bir çoğunluğunda yanlış anlıyorlar. Neden? Neden? Neden? Çünkü daha gerçeğe bile ulaşmadan baştan çıkıyorlar. Gerçi, baştan çıkma bir gerçek türüdür, ama onlar amaçtan sapıyorlar.

Hadi şimdi gidelim. Bu yolculuğu yapalım. Son toplantımızda yaptığımız gibi, birlikte bir koridor boyunca ilerleyelim. Şu güzel koridordan geleceğe yürüyelim. Ama bu koridordan yürürken, bırakın o koridorun gerçeği eriyip yok olsun. Zemin, eriyip yok olsun; duvarlar, eriyip yok olsun; kapılar, eriyip yok olsun.

Buradan yürüyelim, ve bu yalnızca aydınlığa ya da karanlığa yürümek olmasın; kendimize yürüyelim. Kendinize yürüyün. Orada bulunan tüm potansiyellere yürüyün – geçmiş tarafından yaratılmış olan potansiyellere. Onlar hâlâ oradalar, onlardan geçelim.

İçinden yürüyüp geçtiğimiz şey, çok-boyutlu bir holograftır. Herşeyi içerir; hiçbir şey içermez. Olabilecek herşeyi içerdiği gibi, hiçbir şey içermez.

Yürümenize izin verin ve şimdi, yürümeyi de bırakın. Yürümeye gerek yok. Ben O Ben’im orada duruyor.

(duraklama)

Ve şimdi dünün olaylarıyla yaratılmış açıkça belli olan potansiyellerin yanından geçerek, sizin daha tam benliğinizi, daha gerçek benliğinizi, daha tanrısal benliğinizi temsil eden potansiyellere gidelim…

Şimdiye kadar görülmemiş ve bilinmemiş ve hissedilmemiş potansiyellere, ama işte buradalar…

Geleceğin, çok belirgin bir biçimde farklı ya da basit olabilecek potansiyelleri…

Tüm inançları, tüm mantığı, tüm gerçekleri eritip yok eden potansiyeller…

Enerjinin yapısını salıvererek, yeni bilincinize, o her neyse, ama dünün bilincine dayalı olmayan bir bilince hizmet edecek bir enerjiye dönüştürmek.

Biz bu potansiyellere – eski ağın ötesinde ve eski inanç sistemlerinin ötesinde bulunan bu potansiyellere – yürürken, hiçbir baştan çıkarma yok. Yeni Enerji potansiyellerinizde baştan çıkarmayı (gerektirecek) hiçbir temel yok.

Ölüm diye bir şey yok. Yaşama zorunluluğu diye bir şey yok. O sadece var.

Bu potansiyellerin herhangi bir sorunu çözmesi ya da düzeltmesi ya da herhangi bir şeyi değiştirmesi gerekmiyor, çünkü bu yeni potansiyeller eski dengesizliklere sahip değiller. Onlar yepyeniler. Onlar, sevincinizin ve tutkunuzun yeni meyveleridir, ve buradalar.

Şu anda yaptığımız, seçmek değildir, bunları (buraya) geri sürüklemeye çalışmak değil. Biz bir bağlantı kuruyoruz. İletişim.

Şu anda bilincimizi genişletiyoruz. Bu, zihinsel eylem zamanı değildir, “İşte hayatımı böyle yapılandırmak istiyorum” demek zamanı değildir. Bu, sizi hissetmek zamanıdır, kısıtlanmamış, dengede olmayan – başka bir deyişle, daha önceden herhangi bir dengeye ya da biçime sahip olmayan, ama saf olan – saf, saf potansiyelleri hissetmek zamanıdır.

Ve onları duyumsamaktan başka yapacak hiçbir şeyiniz yok.

Onları koklamak aracılığıyla duyumsayabilirsiniz. Onları hissetmek, hatta duymak ve tatmak aracılığıyla duyumsayabilirsiniz. Ama herşeyden çok, sadece varolarak, kendinize güvenerek (duyumsayabilirsiniz).

(duraklama)

Zaman zaman Pakauwah’ınızla çalışın, zaman zaman da bu şekilde, potansiyellerinize giderek çalışın. Bu, insanlığın ya da tüm yaratımın ağı ya da alanı değildir; bu sizindir. Sizin potansiyelleriniz. Onlar oradalar.

Şu anda, bilinci genişletmekle, biz bu potansiyellerin kilidini açıyor, aktive ediyor, ortaya çıkartıp yaşamınıza getiriyoruz.

(duraklama)

Bunlar en güzel ve en akıcı biçimde mevcut âna, bu gerçekliğe, sizin Varoluş Noktanıza, Seçim Noktanıza, Gerçekleştirme Noktanıza geri gelmeye başlıyorlar.

Derin bir nefes alın. Salonda olduğunuzu hissedin.

Bugünkü konuşmamızın sonunda, Andrah’tan ek olarak küçük bir nefes çalışması yapmasını isteyeceğim, ve biraz da hareketli bir müzik isteyeceğim, bunu gerçekten topraklayabilmek için. Biz böyle genişlediğimiz zaman, bazı sistemleri, bazı şebekeleri ve sizin bazı parçalarınızı açıyoruz, ve onların bu topraklanmaya ihtiyacı olur.

Bugün gitmeden önce, sizden, Pakauwah’ınız ile çalışmayı lütfen sürdürmenizi isteyeceğim. Bu, enerjinizi nasıl yöneteceğinizi anlamanın yoludur. Onun, zihninizin olacağını sandığı biçimde davranmayabileceğini anımsayın. O değişir, hareket eder, dönüşür, farklı hissedilir. Pakauwah’ınızı dün hissetme biçiminizle bugün hissetme biçiminiz aynı olmayabilir. Değişebilir.

Gerçeğe ilişkin sorunlarla karşılaştığınızda, ki gerçek değişebilir görünüyor, kendinize güvenmek zamanıdır. Sizi bir yapılanmaya ya da kalıba geri çekmeyi deneyecek bir yanınız – ve birçok insan – olacak. Ama işte bu, kendinize güvenmek zamanıdır, çünkü gerçek artık tek gerçeklik (realite) değildir. O çok çok-boyutlu hale geliyor.

Yani yerleşik gerçeğin – tanımlanmış yaşama tarzının – rahatlığına geri koşmayı istemek, çok kolay olacaktır. Ama kendinize güvenin. Bu yeni topraklara atılmak için kendinize güvenin. Biz bunun için buradayız. Diğer alemlerdeki meslektaşlarımla ve arkadaşlarımla konuşurken bundan çok gurur duyuyorum. Bu, bunu denemeye istekli olan, yeni topraklara gitmeye istekli, gönüllü olan bir grup.

Bir Grup Deneyimi

Gitmeden önce bir şey daha. Hepinizle çalışmak istiyorum. Küçük gruplarla, bazen daha büyük gruplarla, rüya halimizde yoğun olarak çalışıyoruz. Rüya hali, gerçek haldir. Bunu son zamanlarda deneyimlediniz, bazılarınız. Uyanırsınız, ve rüyanız yatak odanızdan daha gerçektir. Rüya, bu (yaşamdan) daha canlıdır. Bu bazen biraz can sıkıcı olabilir, çünkü dersiniz ki, “Rüya haline geri dönmek istiyorum.” Ama biz bunların tümünü biraraya getiriyoruz.

Böylece, biz küçük gruplar, orta büyüklükte gruplar halinde birlikte çalışıyorduk, ama şimdi tüm Şambra ile tek bir etkinlikte ve bir rüya etkinliğinde çalışmak istiyorum. Ve bu, umarım – sizlerin organize edebileceği ve kendi başına yapabileceği – daha birçoklarının ilki olacak.

11 Kasım gecesi – ve anımsayın, gerçek artık gerçek değil, ama deneyimlemek için her zaman bir fasetayı, bir görünümü seçebilirsiniz – diyelim ki 11 Kasım gecesi, çünkü bunun çok gizemli bir tarih olduğunu düşünüyorsunuz. 11-11 … 11-11-11. Orada hiçbir şey yok… orada… evet var… durmak zorundayım. O tarihle ilgili, rakkamların uyumlanması yüzünden bazı kayda değer ilginç şeyler var. Ve söylediği şudur, enerji, bu rakkamlar uyumlu olmadığında farklı hareket eder, ama böyle uyumlandığında ise farklı bir biçimde bu rakkamlardan ve matematiğinden geçer. Ama sonuçta rakkamlar da artık gerçek değil.

Her bir rakkam için, aynı rakkamın çoklu benzeri ya da karşılığı olduğunu biliyor musunuz? İki – sadece iki değildir. İkinin altında ve üstünde boyutları vardır, ve kadim insanların ve mistiklerin bazısı bunu bilirdi ve bugün bile, insanların ikiyi iki olarak tanımladığını gördüklerinde, gülerler. Bu, ikinin bir parçasıdır, ama iki, bir  negatif ikiye ve bir pozitif ikiye ve yanlamasına bir ikiye ve sonsuz bir ikiye ve sınırlı bir ikiye sahiptir ve bu, tüm potansiyelleri kapsayarak böyle uzayıp gider. Görüyor musunuz, hiçbir şey olduğunu düşündüğünüz gibi değildir. Daha fazlasıdır. Çok daha fazlası.

Böylece, 11-11’de, çünkü bu diğer herkesin kulağına güzel gelecektir – tüm metafizikçi arkadaşlarınız diyecekler ki, “Biz 11-11’de bir deney yapıyoruz.” Vaay, vaaay… (izleyiciler ooo’lar ve aaa’larla ve gülerek karşılık verir) Ve sonra da bir kitap yazar, adına da “11-11 Deneyi” dersiniz. Üstelik bu çok da iyi satar!

Şimdi, şöyle bir şey yapacağız, eğer katılmaya gönüllüyseniz – yapmanız gereken tek şey, içinizden bir seçim yapmak olacak; biz onu duyarız. Biz o gece toplanacağız, hangi zaman diliminde olduğunuzun önemi yok, saat kaçta olacağının önemi yok. Ama o gece rüya halinizdeyken, bir grup rüyası oluşturacağız.

Bunun hakkında fazla bir şey söylemek istemiyorum, ama hepimiz biraraya geleceğiz. Aynı deneyime sahip olacağımız gibi birçok farklı deneyimlerimiz de olacak. Temel bir tema olacak. Bir başlangıç, orta ve bir son olacak. Rüyamızın bir öyküsü ve öykü içinde öyküler olacak. Ve siz katılımcı olacaksınız ve kendi deneyiminiz olacak, ama yine de aynı anda grup deneyimine de sahip olacaksınız. Yani tek bir rüya gibi görünenin içinde iki rüyanız ve aslında ikiden çok daha fazlası olacak, ama şimdi buna girmeyelim. O rüyanın grup bölümünü ve kendi bireysel bölümünüzü deneyimleyeceksiniz.

Lütfen, lütfen yatağınızın yanına bir kağıt ve kalem ya da elektronik aletinizi ya da her neyse – o küçük tuşlu klavyenizi falan koyun. Ve bunu bu gece ya da yarın gece yapın. Son dakikaya kadar beklemeyin, çünkü uyuya kalır  unutursunuz. Onu yatağınızın yanına koyun, ve gece yarısı uyandığınızda ya da sabah ilk iş olarak, durun, derin bir nefes alın; başka hiçbir şey yapmadan önce, yazmaya başlayın. Şimdi, gerçekten gidip fena halde çiş yapmanız gerekebilir, ama direnin. (kahkahalar) Direnin ya da doğaçlamada bulunmak için her ne yapmanız gerekiyorsa yapın, ama yazın. Yazın. Rüyayı yazın.

Şimdi, biz notlarınızdan oluşan yüzlerce sayfa yazmanızı beklemiyoruz. Önemli hisleri, önemli görsel şeyleri, ve herşeyden de çok – şöyle diyeceğim – sorulan soruya verdiğiniz yanıtı yazın.

LİNDA: Hmm, (anlaşılan) bir soru olacak.

ADAMUS: Ben bir soru sorulacağını söylemedim. (kahkahalar) Ben, sorunun yanıtını yazın, dedim. Sorulur ya da sorulmaz, ama sizin bir yanıtınız olacak. Hiçbir şey olmuş olduğu gibi değildir.

Sonra, biz o parlak ve sevecen ve çok çalışan Crimson Circle ekibinden, bunları – yazılarınızı – koyabileceğiniz genele açık bir yer yaratmasını isteyeceğiz.Yazıların ayrıntılı olması gerekmiyor. Bu bir yazı yarışması değil. Biz bununla bazı çok özel şeyler göstereceğiz. Katkıda bulunun. Yalnızca bunun için oluşturulmuş bir mesaj tahtası olabilir. Başka bir araç da olabilir, ama bu bilgiyi toplamanın bir yolu olsun.

Ve sonra biz ara sıra bundan söz edeceğiz. Bir sonraki toplantımızda ise kesinlikle bazı içgörüleri ve bilgiyi vereceğiz. Bu, neler olup bittiğini anlamanıza yardımcı olacak. Yeni Enerji rüya anlayışını birazcık daha anlamanıza yardımcı olacak. Ben, rüya sembolizmi demek istemiyorum, çünkü bu (sembolizm), bu arada, artık yok. Rüyalar şimdi sizin için çok farklıdır.

Böylece, hem yaygın, genel şeyler farkedeceksiniz, hem de yaygın, genel olmayanları. Hem anlayışınızın grup bölümünü hem de bireysel bölümünü deneyimleyeceksiniz. 11-11. Büyük 11-11 Şambra Rüya Deneyi yolda. Lütfen katılın. Bu, hepimizin burada ve şimdi olanları gerçekten anlamasına yardımcı olacak.

Hadi derin bir nefes alalım. Burada sizinle birlikte olmak bir onur ve mutluluktu. Bir dakikaya kadar biraz nefes yapacağız. Ben enerjinizin, bağlılığınızın, Yeni Enerjiye girerken bu olağanüstü deneyimin bir parçası olmanızın değerini çok takdir ediyorum.

Bu arada, “Ah, sevgili Adamus” ya da pek-de-sevgili-olmayan Adamus derken, dikkatli olun. “Hadi cidden, cidden, cidden, cidden hızlı gidelim” derken, dikkatli olun. (kahkahalar) Çünkü anlamanız gerekiyor ki siz gerçekten, gerçekten, gerçekten, gerçekten hızlı gidiyorsunuz. Ama çarpışmalara ihtiyacımız yok. Şeylerin parçalanmasına ihtiyacımız yok. Biz hızlı gidiyoruz.

Bazılarınızı biliyorum, bazen şöyle diyorsunuz, “Bana bunu sert bir biçimde ver. Bana bunu fırtınalı, hoyrat bir biçimde ver. Bana bunu patlayacak biçimde ver.” Artık buna ihtiyacınız yok.

Böylece, sevgili varlıklar, bu bir hatırlatmadır – herkese bir hatırlatmadır.

Tüm evreninizde herşey yolundadır, ve bu yüzden, ben Adamus olabiliyorum.

Keyfine varın.