Şaud 2: “Uyanış Evi”

Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur
6 Eylül 2008
www.cimsoncircle.com – www.kirmizicember.org

Ve öyledir, sevgili Şambra. Bu güzel toplantıya hoşgeldiniz, ne gün ama, ben Tobias, Adamus Saint Germain ve tüm diğerleri bu yaratım, yenilik, genişleme enerjisinin ortaya çıkışını izledik.

Bilinç Çeşmesi

Çeşmeyi doldurmanın zaman aldığını fark etmiştik, ve siz onu doldurdunuz, Şambra. Onu doldurdunuz. Onu, Yeni Enerji, yeni bilinç dediğiniz şeyle doldurmak biraz zaman aldı. Siz uzun, çok uzun yıldır bunun üzerinde çalışıyordunuz. O, dış alemlerden geliyor, sizin kendi bilgeliğinizin özsuyundan geliyor, gelecekten ve geçmişten geliyor, ve bunların tümü sizin kişisel çeşmenizi dolduruyordu.

Epey zaman alan bu süreç, sabır ve anlayış talep etti, ama biz onun şimdi dolduğunu görüyoruz. Ve bildiğiniz gibi, çeşmelerde hep olduğu gibi, o şimdi kendi çok doğal akma işlemine başlıyor, kendi enerjilerini sürekli yukarıya çekiyor, ve yine, çok güzel bir biçimde, enerjileri damla damla aşağıya akıtıyor.

Kişisel özünüz, ruhunuzla ve tanrısallığınızla, yaratıcılığınızla dolduğundan, şimdi Şambra için bir enerji döngüsü, bir çeşme döngüsü meydana geliyor. Ve şimdi, diğer alemlere giden ve döngüyü tamamlayan enerji döngüsü, çeşmeden suyun dökülmesi gibi bu gerçekliğe geri akıyor, ve sonra yine diğer alemlere salınıyor, ve yine aşağıya akıyor, sonsuz bir döngü – sonsuz bir bilinç ve genişleme, Yeni Enerji, yaratıcılık döngüsü oluşturuyor, engelleri ve duvarları salıveriyor, ve tam anlamıyla yaşamın içinde yer alıyor.

Ve, burada, Dünya’da, insan bedeni içinde hayatta olmak için bu ne güzel bir gün, ve ben de bunu şimdi sizlerle paylaşıyorum, çünkü bir kısmım burada. Bir kısmım, tıpkı sizin gibi biyolojinin içinde, bir kısmım da diğer alemlerde. Şimdi, diğer alemlerin milyonlarca ışık yılı uzakta olduğunu düşünmeyin. Diğer alemler yalnızca bir nefes uzaklığındalar. Onlar belki de göremeyeceğiniz kadar size yakınlar. O kadar yakınlar ki, dışsal alemler diye başka yerlere gözünüzü diktiğinizde, onları göremeyeceğiniz kadar yakınlar. Bir parçam bu dışsal alemlerde olmasına rağmen, ben yine de şu anda size bu denli yakın olabiliyorum.

Hatırlıyorum, birlikte gerçekleştirdiğimiz bu yolculuğa çıktığımızda, perdenin bu yanında bulunan bizler, enerjimizi bu düzeye indirebilmek için, türlü nedenlerden ötürü haftalar öncesinden hazırlanmak zorunda kalıyorduk. O zamanlar engeller çok, çok kalındı, çok, çok yoğundu. Ayrıca – nasıl diyorsunuz – bizim açımızdan, bu çok yoğun insan enerjisine girip bir daha çıkamayacağımıza dair endişelerimiz de vardı. Bu yüzden, diğer meleksel varlıklarla aramızda bir yaşam halatı oluşturmak, enerjimizi bu Şaudlara, sizinle yaptığımız bu toplantılara çok, çok dikkatlice indirmek zorunda kalıyorduk. O zamanlar sizin enerjiniz çok daha yoğundu. O zamanlar, bu gezegende kalmak konusunda hiç şimdi olduğunuz kadar emin değildiniz.

Şimdi biliyorum, bazılarınız bundan kuşku duyabilir. Bazılarınız, ipliğin şimdi çok daha inceldiğini düşünebilir. Ama hayır, aslında sizin enerjinize baktığımızda, burada olmaya ilişkin muazzam bir arzu görüyoruz, ama bir amaç doğrultusunda ve açıklıkla ve tutkuyla ve kolaylıkla burada olmak.

Ama birçoğunuz, yalnızca bir nefes kadar uzakta olan bu diğer alemlere, bu yeni potansiyellere, hatta yeni bir size kendinizi açtığınız için şimdilerde sizi bu Dünya’ya bağlıyor olabilecek o çok ince ipliği duyumsuyor. Bazen, bu çok ince bağlantıyı hissediyorsunuz, ama şu anda olmanız gereken yer tam olarak burasıdır. Bu, ince bir bağlantıdır.

Artık sizinle diğer alemler arasında o kalın engellere ihtiyacınız kalmadı. Artık, burada, Dünya’da kalabilmek adına kendinizi kapatmanız gerekmiyor. Artık, kendinizi fiziksel bir bedende tutabilmek adına bu unutma oyununu oynuyormuş gibi davranmanıza gerek yok. Böylece, iplik ince. Öyle günler var ki, sadece bir nefes alıp öbür tarafa sıçrayabileceğinizi düşünüyorsunuz. Ve ilginç olan da, bunun öleceğiniz anlamına gelmemesidir. Bu, bilincinizin o diğer aleme çok, çok kolayca genişleyebileceği anlamına geliyor.

Ben bazılarınızla çok eğlendim. Biliyorsunuz, biz çok konuşuyoruz. Ha, ben gelip de bunun gibi çok büyük bir Şambra grubuyla konuşma fırsatına sahibim, ama ben gelip sizinle çok özel, çok bireysel konuşmalar da yapabiliyorum. Ve hayır, sırları açıklamıyorum, bunu fark ettiniz – ki bazı sırlar da biliyorum! (bazı gülüşmeler) Ah evet, evet.

Biz geliyor ve konuşuyoruz, ve siz yönünüzü kaybetmiş gibi hissediyorsunuz, üstelik şimdi eskisine göre çok daha fazla. Kafanız hafifliyor, anlıyor musunuz? Sanki Dünya yüzünden siliniverecekmişsiniz hissi. Bu, bilinç çeşmesinde şimdi bir bilinci açmanın yan etkilerinden yalnızca bir tanesidir. O (bilinç) diğer alemlere gidiyor ve geri akıyor, bu aleme geri dökülüyor ve yine yukarı gidiyor. Her seferinde biraz daha ileriye gidiyor, biraz daha genişliyor ve bu aleme geri geliyor; ve bu diğer alemlerden aldığınız kadarını – yeni bir bilgelik türü, bilinç için yeni bir temel gibi – diğer alemlerden bunları aldığınız kadarını kendinizin diğer boyutlarına da dağıtıyorsunuz. İnsani deneyiminize ilişkin tüm hislerinizi paylaşıyor ve salıveriyor, onun yukarı ve dışarı akmasına ve sonra yeniden aşağıya inmesine izin veriyorsunuz.

Birçoğunuzun düşüncelerinden ve hislerinden utandığı bir dönem oldu. Kendinizi zayıf hissettiniz. Değersiz hissettiniz. Yaşadığınız insanca deneyimin kendinizin diğer parçalarına akmasına izin vermediniz. Onu burada sakladınız, geri tuttunuz. Gurularınızın olması gerektiğine inandınız. Büyük meleksi, tümüyle bilge, herşeyi bilen varlıkların olması gerekiyordu. Kendinizi öylesine sakladınız ki. Ve neler olduğunu biliyorsunuz, sevgili dostlar. Tüm enerji, genişlemek ve hareket etmek ve kutlamak istemeyi sürdürüyor. Bu nedenle, siz kendinizi geri tuttuğunuzda enerji engellendi, ve bu sonradan bedeninizde, zihinsel dengenizde, yaşamınızda bolluk yaratma yetinizde ortaya çıktı.

Ama şimdi size baktığımda, kabınızı yeni bilinçle doldurduğunuzu görüyorum. Ve bu çok ilginç, çünkü bunu gerçekleştirdiğinizi sandığınız yollardan gerçekleştirmediniz. Ben gitmeden bu konuda daha konuşacağız, ama bunu tüm o zihinsel alıştırmalarla gerçekleştirmediniz. Bazılarınız zihinsel alıştırmalar kullanıyor, kendinize avlayıcı küçük deyimler, onaylamalar, imgelemeler sunuyor, bazı küçük zihinsel kavramlara tutunuyorsunuz. Bazılarınız bunu dikkati dağıtmak amacıyla yapıyor. Birçoğunuz da, artık neye tutunacağını bilmediği için bunu yapıyordu.

Ama bakın, bilincinizdeki değişimler zihinsel faaliyetler yüzünden olmadı, okuduğunuz kitaplar yüzünden olmadı, daha iyi bir insan, daha nazik, daha düşünceli – ya da bu tür şeyler – olmak adına kendinizi daha fazla çalışmaya, daha çok gayret etmeye zorladığınız için olmadı. Bunlar gerçi ilginç, ama çok da eski tekniklerdir.

Siz bunu, çok güzel bir arzu yoluyla, diyelim, gerçekleştirdiniz. Arzu derken, çok iyi bir anlamda, kalpten gelen, ruhtan gelen, gerçek hislerinizden gelen anlamında. Ama tüm o zihinsel çatışmaya ve akılcı analizlere ve geri kalan herşeye rağmen, sizi bu noktaya getiren bunlar olmadı. Sizi, kalbinizin arzusu, içinizdeki özlem buraya getirdi.

Onu duyuyor, ama sık sık da duymazdan geliyorsunuz. O derin özlemi, arzuyu duyuyor ve çoğu kez onu analitik düşünceye tercüme ediyorsunuz, çünkü ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Içinizde bu derin hisse sahipsiniz – derin ve güzel bir arzuya, yeni bir umut hissine, kanatlarınızı açıp uçma isteğine sahipsiniz. Ve sizi buraya getiren budur. Oysa siz bunun zihnin basamakları olduğunu sanıyordunuz. Hiç değildir.

Öğretmek

Öğretilerinizde, ister bir grup önünde eğitim veriyor olun, ister bir video hazırlayın ya da şarkılar yazın, ister aile üyeleri ve arkadaşlar için sadece bir dinleyici ya da rehber olun, bunların hepsi öğretidir. Ne yaparsanız yapın, diğer insanlarda karşılaşacağınız önemli şeylerden biri, onların analiz etmeye başlamaları ve kendileri için koydukları kurallarla kürdanlar ve yapıştırıcılar üzerine bir insan yaşamı inşa etmeye çalışmaları olacaktır. Ve siz geri yaslanıp gülümseyebilecek ve sizin de bu yollardan geçtiğinizi, elleriniz ve dizleriniz üzerinde çabaladığınızı bileceksiniz. Geri yaslanıp, herşeyden önce, onların iyi olacağını bileceksiniz. Onlar iyi olacaktır. Bu aslında birinizin yazacağı bir kitabın ilginç noktalarından biri olacak. Onlar yalnızca, herşeyin yolunda olacağını bilmek isteyeceklerdir. (Herşey) yolundadır, pekâladır.

Bir şeyin gelip de onları yok edeceğine dair, yanlış yollara sapacaklarına, yanlış kararlar alacaklarına ve sonunda cehenneme gideceklerine – ve herşeyden de çok – sonunda yok olacaklarına, artık var olmayacaklarına dair büyük bir korku mevcut. Ama sizin ve benim bildiğimize göre, böyle bir şey asla olmayacak. Onlar bazı zorluklardan ve sıkıntılardan, bazı mücadelelerden geçebilirler. Ah, o çatışmalar – ve siz bunu iyi bilirsiniz – bizim ayrılık noktası dediğimiz o yeri terk etmeden hemen önce, ki bu, bilinçte büyük bir değişim anlamına gelir, (o yeri) terk etmeye hazır olup olmadıklarından emin olmadıkları için hâlâ bilinçte o çatışmalar meydana gelir. Bu sanki uzaya fırlatılmak gibidir. Yeryüzünü terk etmeye gerçekten hazırlar mıdır? O motorları çalıştırıp o atılımı yapmaya gerçekten hazırlar mıdır? Ve bu korkutucu olabilir. Ama siz bunlardan geçtiniz. Siz bunun başarılı olduğunu biliyorsunuz – ve üstelik zihnin istediği yollardan olmadığını da biliyorsunuz. Bu (yani zihinsel yollardan) nadiren olur. Bakın, beklentiler, geçmiş olayları temel alan zihinden gelir.

İnsanlar hedeflerini planlayıp gerçekleştirirken, ki bunu az sonra ele alacağız, çoğunlukla beklentilere sahip olurlar. Beklentiler zihinden gelir, geçmişten gelir, ve çok sınırlıdırlar. Geçmişte size büyük üzüntü yaratan bu olmuştur. Şeylerin nasıl olması gerektiğine ilişkin, ruhsallığın ne olması gerektiğine ilişkin beklentileriniz. Ve şunu söylemek zorundayım – yani herhalde siz şunu söylemek zorundasınız ki – ruhsallık, o eski beklentileriniz doğrultusunda bir şey değildir, hiç değildir, öyle değil mi? Siz kanatlar oluşturacağınızı mı sandınız? Kafanızın üzerinde küçük bir hale? Lazerimsi bir görüye sahip olup insanların giysilerini delip içlerini mi görebilecektiniz? (kahkahalar) Sırlarınızı bildiğimi söylemiştim! (yoğun kahkahalar)

Gerçek ruhsal (spiritüel) farkındalık o kadar basittir ki, o kadar karmaşık-olmayan bir haldir ki. Gerçek ruhsal farkındalık, insanı büyütmeye, yüceltmeye ilişkin değildir. Tanrısallığı, insanı, hepsini Dünya üzerindeki bu deneyimde insan bedeni içinde bütünleştirmektir.

Biz bunu çok, çok yıllar önce de söyledik, ama şimdi yeniden tekrarlayacağız. Tüm melekler – tüm melekler – bu asıl Dünya’nın ya da şu anda doğmakta olan diğer dünyaların yolundan geçeceklerdir. Ve doğmakta olan çok dünyalar var. Onlar bu Dünya’nın kopyalarıdır. Başka boyutlarda doğuyorlar. Bu Dünya’nın tüm niteliklerini üstleniyorlar. Asıl Dünya hep buydu ve hâlâ da budur ve hep bu olacaktır. Tüm melekler kendi Bir’liklerini, kendi bütünleşmelerini, kendi yeni farkındalıklarını kutlamak için Dünya’dan geçecektir.

Bu, dışarlarda bir yerlerde olmuyor. Başka alemlerde olmuyor. Fiziksel bedeni terk edip de öbür tarafa geçtiğinizde olmuyor. Bu, Dünya denen bu yerde oluyor. Tüm melekler bu yoldan geçecektir.

Size daha önce de söyledik, önce insan gelir; sonra, daha önce hiç insan biçimine girmemiş melekler gelir; bundan sonra Ruh, Tanrı, Yuva – adına her ne diyorsanız – gelir. Bütünleşme, içinizdeki Tanrı’nın farkındalığına ilişkin ayrılık noktası, evet, hemen burada, Dünya’da meydana gelir.

Bugün

Böylece, hayatta olmak için ne güzel bir gün. Ben sizin o sorunlarınıza odaklanmanızı istemiyorum. Çünkü bu gerçekten hayatta olmak için, birçoğunuzun şu anda yaptığı gibi güneşi hissedebilmek ya da yıldızları görebilmek için güzel bir gün. Güzel bir gün – şu anda dikkatle kulak verecek olursanız, özellikle de bu dağlık ortamda, ama aslında her yerde – dinlemek için ve Yerkürenin, Gaia’nın dansını, buradaki zamanınızın başlangıcından bu yana insan etini besleyen ve ona bakan ruhun dansını hissetmek için ne güzel bir gün. Ve o burayı terk ederken dans gerçekleşiyor.

Ha, o üzüntüyle ya da kızgınlıkla gitmiyor. İnsanca eylemlerin gezegeni tahrip ettiğini düşündüğünüz için gitmiyor. Gidiyor, çünkü insanlar için evlerinin sorumluluğunu alma zamanının geldiğini biliyor. Ev, Dünya’dır, ve o kendi grubuyla birlikte giderken – ki bu zaman alır, öyle birkaç yıl içinde olmaz, yüzlerce yıl sürebilir, çünkü onlar burada çok, çok uzun bir zaman kaldılar, ve siz onların ansızın gitmelerini bekleyemezsiniz – bir dans, bir geçit töreni, bir kutlama, bayrağın insanlara geçirilmesi meydana geliyor. Bir an durun ve dinleyin.

(duraklama)

Büyük bir sevinç var. Dünya üzerinde bir insan olmak için ne güzel bir gün, bilinçte bunca değişimin olduğu bir gün. Bazen, bizim bakış açımızdan bile, sanki bu noktaya gelmek çok uzun zaman almış gibi görünüyor. Bu noktaya ulaşmak için kaç yaşam yaşadınız? Ama şimdi değişim – bilinçteki gerçek değişim – meydana geliyor. Gerçi geçmiş yaşamlarda bazı başka değişimlerden geçtiniz ama hiç biri bununla kıyaslanamaz.

Ha, değişim kesinikle bazı eski sistemlerin tepetaklak olmasına, bundan sonra ne olacak korkusuna neden oluyor. Ama siz ve ben bunun başarıya ulaştığını biliyoruz. Başarıya ulaşıyor, çünkü bir vizyona sahip olanlar var, sizin gibi. Her birinizin bir vizyonu var. Vizyon, bir hedef değildir. Vizyon, başka insanlara zorlanmıyor. Vizyon, bir hayaldir. Bir hayal, gerçeklik olabilir.

Bu Dünya’nın her yanında şu anda meydana gelen budur. Bu yalnızca Dünya’daki insanlar için değildir, tüm diğer alemlerdeki melekleri de etkiliyor. Tanrı dediğiniz bu şeyi etkiliyor. Tanrı, yaşamının en muazzam değişiminden sizin sayenizde geçiyor.

Derin bir nefes alalım ve hepimizin Dünya’da olduğu ve aynı anda da başka boyutlarda olduğu bu günü kutlayalım, içinden geçtiğiniz değişimleri kutlayalım.

Bakın, Dünya’daki bu yaşamınızda içinden geçtiğiniz bazı şeyleri, tanrıya şükür ben Sam olarak yaşamak zorunda kalmayacağım! Sizler yolun açılmasına yardımcı oldunuz. O bazı derin, karanlık belirsizlikler, o büyük yalnızlık hisleri, geri kalan varlıklar – melekler, Sam olarak ben – biz bu kadar zorlu şeylerden geçmek zorunda kalmayacağız.

Giden Şambralar

Ben, bu Şaud’a devam etmeden önce bir soruyu yanıtlamak istiyorum, bazı çok zeki, parlak Şambralardan bir soru çıktı. Neden şu ara birçok Şambra Dünya’yı terk ediyor? Neden ölüyorlar? Bunlar, seçime sahip olan spiritüel varlıklar. Neden şimdi ölüyorlar? Yeterince güçlü bir seçim yapmadılar mı? Bir parçaları seçimlerini duymadı mı? Yoksa sadece kendilerini aldatıyorlar da bunların hepsi zaten yazgı mı? Ah sevgili Şambra, siz yarısı boş bir bardağa bakıyorsunuz.

Aslında bu kadarınızın bile hâlâ burada olması şaşılası, (bazı gülüşmeler) çünkü biz çok, çok daha az kişinin kalacağını bekliyorduk. Biz birçoğunuzun on yıl önce, beş yıl önce (dünyayı) terk etmesini bekliyorduk. Daha fazla Şambra’nın gitmemiş olmasına şaşıyoruz! Biliyor musunuz, biz burada, bu tarafa geçecek çok sayıda Şambra için bir karşılama merkezi olarak büyük bir yer hazırladık, ve o yer hemen hemen boş duruyor. Yemekler koyduk, ve bunlar ziyan olacak (kahkahalar), sizlere yardımcı olmak üzere (orada bekleyen) varlıklar sıkılıyor. Bu, Linda ve Cauldre’nın sözünü ettiği o büyük boş salon gibi ve kimse ölmedi. Biz birçoğunuzun geri gelmesini bekliyorduk, çünkü siz belli bir noktaya kadar çıkmak üzere kontrat yapmıştınız. İşte bu. Yolda kilometre taşları vardı. Bazısı yedi yıl kadar geriye gidiyor. Anımsıyor musunuz? Gecenin birinde omuzunuza dokunulduğunu? Dedik ki, “Biz senin için hazırız. Biz ölüm meleği değiliz, yalnızca sana eşlik etmek için burada bulunuyoruz.” Ve siz de dediniz ki, “Hayır. Ben kalıyorum. Daha ne kadar zorlaşacağı umurumda değil.”

Birkaç yıl önce, yaşamınızla ne yapmanız gerektiğini düşünürken, evinizi, arabanızı, işinizi, eşinizi ve aklınızı, hepsini birden aynı anda kaybettiğinizde (kahkahalar), neden Dünya’da kalaydınız ki? Ama biz sizin için geldiğimizde – ha, size gelen, elinde bir tırpan tutan o (ölüm simgesi) iskelet değildir, tabii siz onu seçmedikçe, çevrede dolanan meleksel varlıklar gelir. Ve biz size geldiğimizde, şöyle dediniz, “Hayır, daha değil. Buraya kadar geldim. Bu sanki sinemaya gidip de filmin bitimine on dakika kala çıkıp gitmeye benzer. Ben bunun sonunu görmek için kalmak istiyorum.”

Şimdiye kadar, tahmin ettiğimizden çok daha fazla Şambra kaldı. Bu şaşırtıcı. Kesinlikle şaşırtıcı. Bazısı gerçekten öteye geçti, ama çok azı – çok azı. Bu tarafa geçenler yaşamlarında belirli bir noktaya gelmişlerdi, ve çok sevgili bir doktor dostumuz bu noktayı şöyle anlatıyor, “O eski yıpranmış arabaya yama yapmaya çalışmak yerine, onu, Yeni Enerji motoruna, doğru düzgün güzel bir şasiye sahip yeni bir modelle, seksi bir spor arabayla değiştirmek çok daha iyi.” Ve bu bazen daha iyidir. Öyledir. Ha, bazen de bedeninizi öylesine kötü kullanıyorsunuz ki. Siz bedeninizi o eski karma günlerinde inşa ettiniz. Küçük bir Karma Ghia (Karma Cia) kullanıyorsunuz! (Tobias’ın Volkswagen’in “Karmann Ghia” modeliyle kelime oyunu yapması kahkahalara neden olur) Bir de meleklerin mizah anlayışı yok derler!

Siz o bedeni, aynı biyolojik formatta kalarak, eski anlaşmalar ve eski enerjiler ve eski, çarpık, atalardan kalma karmalar üstüne inşa ettiniz. Bakın, burada bir şey var – ben şimdi konudan ayrılıyorum ve Cauldre bunu yapmamı istemiyor – ama çok ilginç bir şey var. İnsan doğanızda ensest dediğiniz bir şey var. Kardeşlerinizle ya da birinci dereceden kuzen/kuzinlerinizle ya da akrabalarınızla falan (ilişkiye girip) çocuk yapmanız öngörülmüyor, çünkü bu, belli biyolojik dengesizliklere neden oluyor, oluyor da gerçekten.

Ama aynı atalardan kalma karma kalıplarının içinde kaldıkça, başka bir deyişle, tekrar tekrar aynı aileye geri gelmek, aynı gruba doğup durmak, ki böyle bir eğiliminiz vardı, – nasıl desek – güzel bir insan bedeni olarak düşündüğünüz şeyin daha azına (daha az güzel bir bedene) mâl oluyor. Belirli bir atalardan kalma ensestlik türü söz konusu. Güzel bir beden mi istiyorsunuz? Bir dahaki sefere eğer yeniden geri gelecekseniz, farklı bir aile seçin! (kahkahalar) Ben çok ciddiyim. Biz bunun izini istediğiniz yoldan sürebiliyoruz – kimyasal olarak, DNA düzeyi olarak – ama siz bu bedenlerde kapana kısılıyorsunuz ve bazen de öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, bedeni değiştirmek daha kolay olabiliyor.

Bakın, ölmek aslında çok kolay. Bazılarınız ondan korkuyor, çok korkuyor. Ondan kaçıyorsunuz. Oysa ölmek, şimdiye kadar gerçekleştirdiğiniz en kolay şey. Bunu binlerce kez yaptınız, bazılarınız. Öte tarafa geçiverirsiniz – ben burada Şambra’dan söz ediyorum, genel olarak insanlardan değil; bazı insanlar fazlasıyla travma içinde oluyor – siz bunu o kadar sık yaptınız ki, zarif bir biçimde gerçekleştirebilirsiniz. Siz aslında profesyonel ölü-cüler oluyorsunuz. (kahkahalar) Bunu iyi yapıyorsunuz. Böylece… (Tobias kıkırdar)

Böylece, sevgili Şambra, aslında öbür tarafa geçenler çok az, ve aslında bazıları da sizi o kadar çok seviyor ki, öte tarafa geçiyorlar. Bizim tarafa geri geliyorlar, sizlerle çalışabilmek için. Perdenin bu yanından size rehberlik etmenin daha kolay olduğunu hissediyorlar. Bunu hizmet (aşkıyla) yapıyorlar. Onlara acımayın, onlar için kötü hissetmeyin. Onlar sonra sizinle çalışmak için geri geliyorlar. Çiçekler Köprüsü’ne koşmuyorlar. Sizinle çalışmak için geri geliyorlar.

Onların insan yanlarının bir kısmı şöyle diyor, “Hayır ölmek istemiyorum.” Aslında bu bilinçli seçimi çok az insan yapıyor. İnsan tarafları “istemiyorum” diyor, ama daha önce de konuştuğumuz gibi, zihnin düşüncelerinden ve zihinsel yaratılardan çok daha derin, çok daha kuşatıcı olan bir şey var. Ve o da, kalbinizin arzusudur.

Böylece merak edip duruyorsunuz, kim yönlendiriyor? Kim hükmediyor? Ruhunuzla, gerçek özünüzle, sizin için doğru olan konusunda sürekli bir mücadele içinde misiniz? Oturun ve kendinizi dinleyin. Kendinizle gerçek, tam benliğiniz arasında böyle bir engele sahip olmak yerine, oturun ve dinleyin. O arzuda ne var? Ve o değerli anda, zihnin bir şeyler yapılandırmaya ve beklentilerle hedefler oluşturmaya çalışmadığı o anlarda, insan ve ruh bir olur.

Seçimler korkudan yapılmaz; seçimler büyük ve saf yaratıdan yapılır. Seçimler, sadece küçük insan yüzünden yapılmaz; seçimler, varlığın bütününden yapılır. Seçimler bu düzeyden yapıldığında ve beklentiler salıverildiğinde; yaratıcı enerjinin, bu çeşme gibi, salınıp dönerek ve genişleyerek akmasına izin verildiğinde, işte o zaman kendiniz için gerçek ve bütünsel seçimlerin tezahür ettiğini görürsünüz. Yalnızca küçük insan değil, yalnızca sınırlı zihin değil. Seçim, zihninizin bilebileceğinden çok daha muazzam bir şeydir.

İyi olan şu ki, hepiniz buraya geliyorsunuz. Şimdi hepiniz, küçük seçimlerin ötesine geçtiğiniz ve gerçek spiritüel seçimler yaptığınız noktadasınız. Bir insan olarak Dünya’da olmak için ne muhteşem bir gün. Hemen burada yaşamı kutlamak için ne muhteşem bir gün.

Birlikte derin bir nefes alalım. Ben bu Şaud’u oldukça kısa tutacağım. İnanılmaz!

Dünya Üzerinde Yaşam Hakkında Eğitim Vermek

Kuthumi ve Saint Germain ile geçenlerde Hamburg’da gerçekleştirdiğimiz toplantımızda, yaratılmakta olan bu inanılmaz yeni alandan söz ettik. Bu inanılmaz. Şimdi, elbette, Yeni Dünya’nın olduğunu biliyorsunuz. Yeni Dünya, insan bilincinin kitaplığı gibi, tüm bilgilerin ve hislerin ve duyuların ve deneyimlerin bir deposu. Yeni Dünya, birçoğunuzun gidip de, daha önce hiç Dünya’ya gelmemiş olup şimdilerde gelmeye başlayan meleksel varlıkların eğitimine yardımcı olduğunuz yerdir.

Böylece siz oraya gidiyorsunuz, ve ben sizin öykülerinizi, deyim yerindeyse derslerinizi duyuyorum. Kaçınız bu yeni varlıklara, Kristallere, ilk kez Dünya’ya gelen bu meleklere, geceleri sınıflar veriyor. Öykülerinizin bazılarını, onlara insan olmanın neye benzediğini nasıl anlattığınızı duymaya bayılıyorum. Ve eğer bunu bilecek birileri varsa, o da sizsiniz. Eğer Dünya’nın başlangıcından bu yana türlü hayatlar yaşamış birileri varsa, o da sizsiniz. Eğer yeni varlıklara öğretme vasfına sahip birileri varsa, o da sizsiniz.

Her gece birçok sınıf yapılıyor. Siz onların, hiç ağırlık taşımayan, bildiğiniz anlamda hiç bir yoğunluğu olmayan ışık bedeninden – o çok özgürdür – insan bedenine geçmenin nasıl bir şey olduğunu anlamalarına yardım etmeye çalışıyorsunuz. Ve biliyor musunuz, bazen sizinle benim yaptığımız konuşmalara rağmen, Dünya’da olmaya ilişkin sizden arada bir duyduğum sövmelere ve sızlanmalara rağmen, şimdilerde Dünya’ya gelen grupların, melekler ordusunun önünde durduğunuzu görmek ve “Ruhunuzun Dünya’ya gitmesinden daha güzel bir şey yok. Yoğunluk deneyiminden daha güzel, Dünya denen bu yerde yaratılarınızın çiçek açmasını izleme deneyiminden daha güzel bir şey yok” demenizi izlemek çok şaşırtıcı.

Bu grupların önünde, iyi bir yemek yemekten söz etmenizi, daha önce hiç yemek yememiş bir meleğe bunu anlatmaya çalışmanızı duymak komik oluyor. Siz bunu kelimelerle ya da zihin yoluyla anlatmıyorsunuz, hisleriniz yoluyla anlatıyorsunuz. Bir başka insanla sevişmenin nasıl bir şey olduğunu anlatıyorsunuz. Ve tekrarlıyoruz, meleksel varlıklar, onlar, bilirsiniz işte, biz ışık bedenlerimizi birleştiririz falan ama, bu, Dünya’daki deneyime hiç benzemez.

Gelmekte olan bu yeni varlıklara yüzünüzde güneş ışığını nasıl hissettiğinizi anlatırken, sizi dinliyoruz. Onlar bunu hayal bile edemiyorlar. Doğada yürümekten, biyolojinizin içinde biyolojide yürümekten söz ediyorsunuz. Hiç bir şey buna benzemez. Bazen, “Ben sadece düşük seviyeli bir insanım” moduna girdiğinizde, gülmem geliyor. Geceleri bu sınıflara konuştuğunuzu duyduğumda, bu inanılmaz bir şey. Işte tutkunuz burada ortaya çıkıyor. Gerçek yaşam aşkınız burada ortaya çıkıyor.

Böylece, bu Yeni Dünya var, ve geçenlerde Saint Germain bir gruba, şu anda birçok başka dünyanın yaratıldığını söyledi. Bu – sizin deyiminizle – asıl Dünya deneyimi, ruhun gelişimi için öylesine enerjisel bir yer olduğunu kanıtladı ki, şu anda birçok başka dünya yaratılıyor. Bu Dünya’nın karşılaştığı sorunlara rağmen (başka dünyaların yaratılmasını) garip bulabilirsiniz, ama gerçekten öyle mi? Gerçekten öyle mi? Bu belki de sadece bu Dünya’nın içinden geçtiği bir değişim olabilir mi? Tam olarak aynı fiziksel özelliklere sahip başka dünyaların şimdi yaratılmasını sağlayacak bilinç yükselmesine erişildi, bu dünyalar belki başka boyutlarda ama aynı özelliklere sahip. Üzerinde düşünülecek bir dolu şey.

Son zamanlarda bazılarınız bir tür çağrı aldılar. Tam da yükseleceğinizi ve asla geri gelmeyeceğinizi düşündüğünüz sıralarda, bu yeni dünyalar, bu yeni yerküreler için şimdi bir çağrı alıyorsunuz. Onların da öğretmenlere gereksinimi var. Onların da, ruhun tohumunu içine getirecek, yaşam gücü enerjisinin tohumunu içine getirecek varlıklara gereksinimi var. Onun için, bazılarınızın son zamanlarda bununla mücadele ettiğini biliyorum, çünkü bu çağrıyı duyuyorsunuz. Bilincin ve insan gerçekliğinin öncüleri olarak, bir parçanız nasıl olur da bu yeni yerlerden birine gitmek istemez?

Eh, ben şimdi buna girmeyeceğim. Ayrılmadan önce (bu konuya tekrar) döneceğim. Size, gerçekleştirdiğim bir şey hakkında konuşacağım, ki bu aslında oldukça benzersiz bir şey – yükselmek ve yine de kendini tekrar tekrar yaratmayı sürdürmek yeteneği. Bu, göründüğünden çok daha karmaşıktır, ama üzerinde konuşacağız. Şimdilik, Şaud’umuza geri dönelim.

Uyanış Evi

Böylece, Hamburg’daki toplantımızda, bir nefes uzaklığındaki bir boyutta şu anda yeni bir yerin yapılandırıldığından, inşa edildiğinden söz ettik. Aslında bu yer, dünyaya o kadar yakın bir boyutta ki, öylesine yakın ki, biraz daha yaklaşsa, maddeselleşecek. Fiziksel olacak, sizinki gibi.

Şu ara çok insan uyanıyor, ve onların bir yere, güvenli bir yere, sizin deyiminizle bir merkeze ihtiyaçları var. Biz bu yere – enerji belli bir amaç uğruna yapılandığında, biz buna Ev demek eğilimindeyiz. Şimdi, siz içinde yaşadığınız şeye ev diyorsunuz, ama biz meleksel alemlerde benzer (ya da tıpatıp aynı) enerji ve bilince Ev diyoruz. Örneğin, Sananda Evi vardır. Micha-el Evi. Bunlar, bir tür spiritüel merkezler ya da toplantı yerleridir. Boydan boya tüm boyutlarda bunlardan çok, birçok var, ama siz şimdi bir Ev yaratıyorsunuz – bir Uyanış Evi – ve bu, Dünya’ya çok yakın, ama daha fizikselde tam tezahür etmiş değil.

Siz onu inşa ediyorsunuz, kendiniz için değil. Gerçekten bunun ötesine geçtiniz. Gerçekten. Siz onu uyanmakta olanlar için inşa ediyorsunuz. Ve dünyanın her yanında uyanış sürecinden geçen milyonlarca ve milyonlarca ve milyonlarca insan var.

Biz bundan daha önce söz ettik. Onların, Dünya enerjileriyle çok yakından ilişkili olan bir yere gereksinimleri var. Neden? Çünkü uyku hallerinde, rüya dünyalarında, çıkıp başka alemlere uzandıklarında, o enerjiyi ya da bilinci Dünya’ya getirmede çok zorlanıyorlar. Geceleri çıkıp gittikleri zaman, diğer alemlerde geziniyorlar ama onları geri getirdiklerinde unutuyorlar. Bunun nasıl bir şey olduğunu siz biliyorsunuz. Siz şimdi o özü beraberinizde buraya getirmede çok daha başarılısınız. Biliyorum, uykunuzun bölünmesinden şikayetçisiniz, ama bunun nedenlerinden biri de, şeylerin daha büyük resminden bu özün parçalarını geri getirmenizdir.

Böylece sizler, Şambra olarak, şu son birkaç yıldır, gerek fiziksel gerekse fiziksel olmayan başka varlıklarla birlikte, bu uyanış evini yaratmak için çalıştınız. Artık burası, dünyanın her yanından insanların çok yakında gidebileceği bir yerdir. Bu yer, Dünya’nın enerjisel yapısına o kadar yakın, o kadar yakın ki, bu bilgiyi, bu tür şifayı, bu bütünleşmeyi geri getirebileceklerdir.

Biz bir süredir sizinle birlikte onun üzerinde çalışıyorduk, ve bugün, sizi bir grup olarak oraya götürmek istiyoruz. Kuthumi otobüsünü getirecek. (kahkahalar) Bu arada, Kuthumi, Hamburg’da olanları bir Arcturus gezisine çıkardı. Kırk ışık yılı uzaklığa, ama onun çok hızlı bir otobüsü var, onun için bu hiç de uzun bir yolculuk olmayacak. Ve biz bunu şaka yollu ve mecazi olarak söylüyoruz, ama sizi, bizimle birlikte bilincinizi genişletmeye davet ediyoruz, çünkü bugün sizi uyanış evinin büyük ön-açılışına götürmek istiyoruz. Onun içinde sizin enerjiniz var ve önemli bir parçasını oluşturuyor.

Ve hareket etmeden önce, birkaç şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Burası, hayal gücünün ve bilincin inşa ettiği bir yerdir. Burası, arzunun ve sevginin inşa ettiği bir yerdir. Burası, hepinizin “Yaşamım sırasında Dünya’da içinden geçtiğim deneyimler vasıtasıyla başkalarının da yararlanmasını istiyorum” dediğiniz bir yerdir. Siz bu yerin yapısına ve tasarımına ve enerjisel operasyonuna, enerjnizi kattınız. Siz onun bir parçasısınız.

Diğer insanların kendi uyanışlarının daha yumuşak olmasını istediğinizi, kendi Ben Ben’im’lerini keşfederken çıkmaz sokakların, karanlık patikaların ve şeytanların ve canavarların fazla olmamasını istediğinizi söylediniz. Onun için de bu yerin yaratılmasına yardımcı oldunuz. Uyanmakta olanların, bazılarınızın içinden geçtiği o fiziksel travmalardan, ve özellikle de zihinsel travmalardan geçmelerini istemediğinizi söylediniz, onun için bu yerin yaratılmasına yardım ettiniz.

Bu yer, resmi olarak, Kuantum Sıçraması’ndan tam bir yıl sonra açılacak. 19 Eylül’de. Şu anda final… şimdi, bu çok gerçektir Şambra, ve siz bazen gerçek dediğiniz şeyi hayalden ayırmada zorlanıyorsunuz. Ama onlar aynı şeydir. Sadece, buradaki fziksel Dünya’da olmasıyla, fiziksel-olmayan bir yerde olmasına göre farklı niteliklere sahiptirler. Ama (bu yer) çok, çok gerçektir.

Şimdi, dediğim gibi, burası resmen 19 Eylül’de açılacak, ve bu, yeni web sitenizin açılacağı günle aynı güne denk geliyor. Şimdi, sevgili dostumuz Michelle MacHale’e söylememiz gerekiyor, sen bu proje üzerinde, bu yeni web sitesi üzerinde çok çalıştın. Bunların hepsinin sadece bilgi, programlama, yazılım ve bu tür şeyler olduğunu mu düşünüyorsun? Sadece önündeki ekranda gördüklerin olduğunu mu düşünüyorsun? Hiç de değil. Sen onu bugün tanıtmak için, online olması için, hazır hale getirmeye çalıştın. Bu tarihe yetişmedi. Çünkü 19 Eylül olması gerekiyordu.

Çünkü bakın, bu yalnızca bir web sitesi değil, bu, yeni Uyanış Evi’ne bir kapıdır. Şambra enerjisi orada çok önemli olacaktır, ve herhangi biriniz bu yeni Şambra web sitesine girdiğinde, ahh, ekranda bir şeyler göreceksiniz. Farklı alanlar göreceksiniz, ama o aslında Uyanış Evi’ne bir kapıdır.

Hadi şimdi derin bir nefes alalım. Kuthumi’nin otobüsüne binelim…

(duraklama)

… ve enerjimizi bu yere genişletmeye izin verelim.

Oraya doğru hareketlendiğimizde, bazılarınız soruyor, “Peki, Şambra Hizmet Merkezi’ne ne oldu?” O hâlâ yerinde duruyor, orası size mahsus. Orası size mahsus. Ama bu Uyanış Evi, bu işlemden/süreçten geçmeyi seçen, şu anda bir bilinç bütünleşmesinden geçen tüm insanlar içindir.

Şimdi kalkarken… hayal gücünüzü kullanın. Salın gitsin. Hayal gücünüzü kullandığınız için kendinizi salak gibi hissetmeyin. O, sahip olduğunuz en önemli araçlardan biridir.

Biz bu Farkındalık ve Uyanış Evi’ne hareket ederken, onun neye benzediğini görmeye çabalıyorsunuz, ve bu, bildiğiniz gibi, yeni bilincin niteliklerinden biridir – değişmeyi sürdürecektir. O, bazılarınıza Zümrüt Şehir gibi görünecektir. Bazılarınıza, göl kenarında güzel bir malikâne gibi görünecektir, çünkü öyledir. Bazılarınız ise hiç bir şey görmeyecektir, ve bu uygundur.

Eğer bunun, bu Uyanış Evi’nin dışardan neye benzediğini göremiyorsanız, farklı bir düzeye geçin. Hisleri yorumlamanın farklı bir yolunu bulun. Onu görmek zorunda değilsiniz. Sadece hissetmenize izin verin. Ağaçların büyüklüğüne, duvarın yüksekliğine karar vermeye çalışmayın. Sadece onu hissetmenize izin verin. Bu belki de, onu hayal edebilmekten daha güçlü bir araçtır.

Buraya girmeye hazırlanırken, sizden ayakkabılarınızı çıkarmanızı isteyeceğim. Sizden ayakkabılarınızı çıkarmanızı istiyorum! (izleyiciler ayakkabılarını çıkartır.)

Peki ben neden ayakkabılarınızı çıkarmanızı istedim? (Linda, “çıkarıp çıkarmayacağımızı görmek için” der. Tobias güler.) Ve (bizi) izleyenler ya da dinleyenler, sizler de ancak ayakkabılarınızı çıkartırsanız içeri girebilirsiniz. Bu semboliktir. Semboliktir, çünkü, bakın, ayakkabılarınız ayağınızdaydı, yolda yürümenizi sağladılar. Onlar geçmişinizin enerjilerini ve kirini taşıyorlar. Ve Uyanış Evi’ne girdiğimizde, öğrencilerinizden – ha, onları buraya getireceksiniz – onlardan, geçmişi bırakmanın, üzerinde yürüdükleri yolu bırakmanın simgesel hareketi olarak, ayakkabılarını çıkarmalarını isteyeceksiniz. Bunu, Uyanış Evi kirlenecek kaygısıyla yapmıyoruz. Ama yeni bir başlangıç olduğu için yapıyoruz.

Ve Uyanış Evi’ne girerken, sizden derin bir nefes almanızı isteyeceğiz. Derin bir nefes alın, sadece yapımına yardımcı olduğunuz bu boyutsal evin özünü içeriye davet etmek için değil, ama enerjinin akmasına da izin vermek için. Ve siz de öğrencilerinizden derin bir nefes almalarını isteyeceksiniz, çünkü birçoğu, içeri girdiğinde, bir şok halinde ve bir korku ya da tedirginlik halinde ve potansiyel bir cansızlık halinde olacaklar. Burası, bir öğretmen, bir rehber ve bir şifacı olarak her zaman kullanabileceğiniz bir yer olacak, çünkü onun yapılanmasına yardımcı oldunuz.

Böylece, onlardan derin bir nefes almalarını istediğiniz zaman, bu, enerjiyi yeniden hareket ettirmeye yönelik olacak. Bu, onların içinde bulundukları korku ya da tedirginlik ve bazen de panik hallerinin yatışmasına, onları yeniden Şimdi ânına getirmeye yardımcı olacaktır.

Bir sonraki adım, Uyanış Evi’ne girerken bir sonraki adım, biraz su içmektir. Burada bol su var. Bir bardağa bile ihtiyacınız yok. Sadece sudan için, çünkü su, daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, bir mucizedir. Su, bildiğiniz gibi – siz onun yalnızca bir bardağa koyduğunuz ve içtiğiniz o berrak, genelde berrak madde olduğunu sanıyorsunuz – ama suya dair çok daha fazlası söz konusudur. O, Yeni Enerji içerir. O, öz enerjisini içerir. Ve onu içtiğiniz zaman, kendinizi doldurduğunuzu onaylarsınız, başlarken sözünü ettiğimiz gibi, kendi çeşmenizi (doldurduğunuzu onaylarsınız). Onu, yaşam gücü enerjisiyle dolduruyorsunuzdur. Yani bu simgesel bir harekettir. O nedenle, bu sudan içtiğinizi hayal edin.

Şimdi bu Uyanış Evi’nde biraz etrafa bakınalım, çünkü buraya çok, çok insan gelecek. Birçoğunuz burada eğitim vereceksiniz. Birçoğunuz, bireysel olarak danışanlarınızı, müşterilerinizi buraya getireceksiniz. Buranın ışıklandırılması tüm uygun enerjilerle tasarlandı ve yapılandırıldı, çünkü ışıklandırma ve renklerde çok önemli özellikler mevcuttur.

Burası çok özel seslerle yaratıldı. Şimdi, burada hoparlörlerimiz ya da elektronik aygıtlarımız yok. Onlara ihtiyacımız yok. Ama hollerden ve odalardan yayılan sesler var. Danışanlarınızdan herhangi birini, ya da rehberlik ettiğiniz ve eğitim verdiğiniz insanlardan birini buraya getirdiğinizde, duyacakları sesler onlara özel olacaktır – onlara özgü. Güvenli bir alan sağlayan bir rezonans türüne gireceklerdir. Ses ve nefes, güvenli bir alan yaratmanın en önemli iki niteliğidir.

Duyacaklarınız ya da hissedecekleriniz size özel olacaktır, bu nedenle, onların aynı rezonansı duymalarını ya da hissetmelerini beklemeyin. Bu, onlara özgü olacaktır. Ama kendilerini yeniden dengeye getirmelerine yardımcı olacak şekilde ayarlanacaktır.

Bu Uyanış Evi’nde çevremize bakınırken, o hemen şu anda birçoğunuz için değişiyor olabilir – büyüklüğü, renkler, odaların yerleşimi, hatta belki oda bile yoktur. Neyin olması gerektiğine zihinsel olarak karar vermeyin. Onunla birlikte akmanıza izin verin. Orası, sizin tarafınızdan bazı parlak enerjilerle inşa edildi.

Böylece, danışanlarınızı buraya getirdiğinizde, ki bunu ister bizim şu anda yaptığımız gibi hayal gücüyle yapılan bir yolculuk olarak gerçekleştirin, ister ruhtan-ruha kurulan bir düzeyden gerçekleştirin, ama onları buraya getirdiğinizde, burası onlara güvenli bir alan sağlayacaktır. Onlara şifalanma, dönüşme, keşfetme fırsatı sağlayacaktır.

Siz burada onların rehberleri olacaksınız. Bu Uyanış Evi’nde olan bazı şeyleri anlamalarına yardım edeceksiniz. Burada, bu güvenli alanda varolabileceklerini anlamalarına yardım edeceksiniz. Salıverebilecekler. Saldırıya uğrayacaklar diye kaygılanmaları gerekmeyecek. Biri onların enerjisini çalacak diye korkmaları gerekmeyecek. İzledikleri o eski yola devam edecekler diye endişelenmeleri gerekmeyecek. Burası, tüm enerjinin çözüm aradığını – ve bulduğunu – gerçekten keşfedecekleri yerdir.

Bu doğal bir işlemdir. Zihin yoluyla zorladığınız bir işlem değildir. Iradeyle zorladığınız bir işlem değildir. Tüm enerji çözüm arar ve onu bulur. Bir insan, güvenli bir alanda oturduğu zaman – oturmak burada bir mecazdır – ama güvenli bir alanda olduğunda, derin bir nefes aldığında, çabayı bıraktığında, kontrolü ve beklentileri bıraktığında; kendi içlerine düştüklerinde, dışardaki bir Tanrı’ya değil de – geçmişte birçok soruna neden olmuş olan o sevgili Tanrı’ya değil de, gerçek kimliklerine teslim olduklarında. Dışsal bir Tanrı’ya teslim olmak, enerjisel bir çarpışmaya neden olur, sisteminizin – tüm sisteminizin, biyolojik, zihinsel ve ruhsal ve gnost – ya kendini kapatmasına ya da büyük bir çatışmaya girmesine neden olur. Bilmediğiniz ya da anlamadığınız bir şeye teslim olduğunuzda, temelde bir hiçliğe teslim olur, bir tür erimeye doğru gidersiniz. Sisteminiz, neyin yanlış gittiğini merak edecektir.

Ama kendinize, kendi Tanrı’nıza, içinizdeki size teslim olduğunuzda, ve sadece doğal işlemin meydana gelmesine izin verdiğinizde, beden de kendini şifalandırmaya başlar. Bayrak Teknolojisinde sözünü ettiğimiz gibi, kendini şifalandırır. Zihin sakinleşir, ve sakinleşince de yeniden dengeye gelmeye başlar. Ve ruh, insan veçhesiyle bağlantı kurmaya ve bütünleşmeye başlayabileceğini hisseder. Ve bunların tümü bu güvenli alanda meydana gelebilir.

Bu güvenli alanda, siz ya da danışanlarınız bu Uyanış Evi’ne ayak bastığınızda, yöntemler yoktur. Terapiler yoktur. Çanlarını, yağlarını, kristallerini buraya getirmezler. Bu tür dikkat dağıtan şeylerin hiç birini getirmezler. Sadece onlar vardır. Öncelikle ve ilk başta – bunu göreceksiniz; onlara söylemeniz bile gerekmeyecek, onlar bunu fark edecekler – bu Uyanış Evi’nde salıverecekleri ilk şey zaman olacaktır. Zaman.

Zaman

Zaman, en katı inanç sistemlerinden biridir. Zaman, lineer (doğrusal) bir yol yaratır ve insanlar da onun tuzağına düştüklerini hissederler. Bir insan, zaman ile çok derin, çok girift bir ilişki kurduğunda, bir hapishanede olduğunu, bir kapana kısıldığını hissedecektir. İnsanlar yeniden-doğuşa (reenkarnasyona) inansınlar ya da inanmasınlar, geçmişe inanırlar. Ve bir insan geçmişe inandığı zaman, onun gelecekte de devam edeceğine inanır.

Böylece, danışanlarınızı, ya da birlikte çalıştığınız, rehberlik ettiğiniz birini bu Uyanış Evi’ne getirdiğinizde, onlar ansızın garip duyumsamalar edinecekler. Size bir şeyler söyleyecekler – “Zaman, yaşamımın şu anında çok kafa karıştırıcı görünüyor. Oysa ben zamanı izlemede çok iyiydim, ve şimdi hiç de iyi değilim.” Bunu hatırlıyor musunuz, bundan geçtiğiniz (günleri) hatırlıyor musunuz? Gerçek uyanış sürecinde içinizdeki bir şeyin konuştuğunu, ve sizin zaman kavramını bıraktığınızı anımsayın. Bu, gidilecek en, en ilk şeylerden biridir.

Geçmiş, deneyimden başka bir şey değildir, ama yine de zamana ilişkin inanç sistemiyle geleceği de oluşturur. Bir zamanlar size, gelecek, şifalandırılmış geçmiştir, dediğimi anımsayın.

Danışanlarınız, dostlarınız, rehberlik ettiğiniz kişiler, zamanı bırakmaya başladığında, geleceğin yazgı ya da alınyazısı olmadığını da anlamaya başlayacaklardır. Çoğu insan şimdilerde geleceğin önceden yazıldığına ve bu konuda pek söz hakkına sahip olmadığına inanıyor. Geleceğin, kısmen de olsa zaten yaratıldığına inanıyorlar – hatta aydınlanmış diyeceğiniz varlıklar bile, zamanınızın bazı büyük filozofları ve yazarları bile. Zaten onlar için yaratılmış bir yol olduğuna, ya da geleceği zaten yarattıklarına inanıyorlar, oysa öyle değildir. Uyanış Evi’nde, geleceğin, potansiyelden başka bir şey olmadığını ve potansiyellerin de hayal ettikleri şeyler olduğunu anlamaya başlayacaklar.

İnsan çoğu kez, geçmişin üzerine kurulduğu için gelecekten korkar. Potansiyellerden korkuyorlar, çünkü onları en çok çekiyormuş gibi görünen potansiyeller, en dramatik, en katı, en zorlulardan bazısıdır. Çünkü eğer bir korku ve dram alanında, kendileriyle ilgili bir belirsizlik alanında duruyorlarsa, çekilecekleri gelecek potansiyeli de bu olacaktır. Onlar için erişilir halde olan diğer büyük potansiyelleri görmeyeceklerdir.

Gelecek, ardına dek açıktır, ama lineer bir karmik yol izlendiğinde, hiç de öyle görünmeyecektir. Tıpkı sizin için olduğu gibi, yarın, ansızın bir yön değişikliği alabilir. Yarın açılabilir ve sizin için muhteşem bir yeni bilinci açığa çıkartabilir – tabii gitmek istediğiniz yer burasıysa.

Böylece, danışanlarınız zamanla ilgili inanç sistemini salıvereceklerdir, ve bu ilk adımdır.

Uyanış Evi’nin diğer niteliklerinin bazısını, Yunanistan’da, Atina’da yapacağım atölye çalışmasında ele alacağız. Ben bunu çok belli bir nedenden ötürü burada yapmak istiyorum. Bilgi, elbette Şambra ile paylaşılacaktır. Bu Uyanış Evi herkes için, hepiniz için kullanılabilir haldedir. Hatta kendi başınıza bile oraya gidebilirsiniz. Yalnızca danışanlarınızı, rehberlik ettiğiniz kişileri oraya götürmeniz gerekmiyor. Kendiniz de gidebilirsiniz. Oranın yapılanmasına siz yardım ettiniz.

Diyorsunuz ki, “Peki Tobias, bu ne kadar gerçek? Bu da başka bir öykü mü? Bir mecaz mı?” Size, ne kadar gerçek olduğunu söyleyeceğim. Şimdiyle, birlikte gerçekleştireceğimiz bir sonraki Şaud arasındaki zamanda, inşa etmekle, yapılandırmayla ilgili bir şey olacak ve siz bunu çok fark edeceksiniz, çünkü bu yerin yapılandırılmasına yardımcı oldunuz. Burası, bir ya da iki haftaya kadar açılacak. Yeni web sitesinin, Uyanış Evi’nin yeni kapısının açılmasıyla açılacak. Ve yaşamınızda öyle bir şey olacak ki – ha, bunu siz yaratıyorsunuz, onun size gelmesini biz sağlamıyoruz – ama öyle bir şey olacak ki, gülecek ve şöyle diyeceksiniz, “Ha, Tobias’ın sözünü ettiği buymuş.” Siz, inşaatla ya da yapılandırmayla ilgili gerçek bir fiziksel deneyim tezahür ettireceksiniz.

Bazılarınızın, bir çivinin üzerinden geçtiğiniz için lastiği patlayacak, ve bu gerçeğe, arabanızın bir lastiğinin patlamasına söveceksiniz. Ama ne olduğuna bakıp da çiviyi gördüğünüzde, şöyle güzel bir kahkaha atmanızı istiyorum. Bu, bunun gerçek olduğunu kendinize söylemenin bir yoludur – ve bunu biz söylüyor olmayacağız, bunu kendinize yine siz söylüyor olacaksınız. Ki gerçektir de, içinde bulunduğunuz gerçeklik kadar gerçektir.

Kazara bir kamyona çarpabilirsiniz, ve dönüp de ne tür bir kamyon diye baktığınızda, onun bir inşaat firmasının kamyonu olduğunu göreceksiniz. Elbette önemli bir hasar olmayacak, sadece hafif bir dürtme, bir hatırlatma.

Bir alet ayağınıza düşebilir (kahkahalar) ve bir yandan ayağınızı tutmuş zıplarken, bir yandan da söverken, içtenlikle gülecek ve diyeceksiniz ki, “Şimdi onun gerçek olduğunu biliyorum.”

Kendinize bu armağanı vereceksiniz. Siz bunu uzun zamandır yapıyorsunuz. Hep Tanrı’dan size bir işaret vermesini istediniz, ben bunu ne çok yaptığınızı biliyorum. Oysa bu, insanların yapacağı en kötü şeydir, bir Tanrı’yı bilmediğiniz halde dua etmeniz ve Tanrı’dan bir işaret istemeniz, oysa Tanrı hemen buradadır, ama siz dışarıya çıkıyorsunuz ve o ortaya çıkmıyor; hiç bir işaret gelmiyor. O zaman da Tanrı’ya güvenmemeyi öğreniyorsunuz. Tanrı’ya güvenmemeyi öğrendiğinizde ise, aslında kendinize güvenmemeyi öğreniyorsunuz.

Ama şimdi kendinize bir işaret vereceksiniz, ve bu işaret olmadık bir yerden gelip gerçekliğinize girecek, ve siz o zaman diyeceksiniz ki, “Başka insanlar için yapılanmasına yardımcı olduğum, bir rehber, bir yardımcı, bir öğretmen olarak gidebildiğim bu Uyanış Evi, gerçek.” O gerçektir. Öykülerinizi dinlemek için sabırsızlanıyorum. Onları paylaşmanızı çok isterdim.

Böylece, bugünkü konuşmamızın özü bu. Bugün, yeni yaratılarla ilgiliydi – Şambra’nın gerçekleştireceği müzik ve film ve her türlü şey. Ama hepiniz, Uyanış Evi’nde yer aldınız.

Ve diyorsunuz ki, “Ne kadar yakında, ne kadar yakında Dünya’da tezahür edecek? Neden başka bir boyutta olmak zorunda?” Ah, Şambra, siz oyunun bir adım ötesindesiniz. Bu da yakında gelecektir.

Bu güzel yerin, uyanış sürecinden geçen insanların geleceği bu yerin, öğretilerinize, danışmanlıklarınıza devam edeceğiniz bu yerin özünü hissetmek amacıyla derin bir nefes alalım. Bu Ev’in – Uyanış Evi’nin – çok kısa bir süre sonra açılmasını kutlayalım. Biz şimdi onun son rötuşlarını yapıyoruz, ve yakında onu tümüyle kullanabileceksiniz.

Derin bir nefes alın…

(duraklama)

… ve şimdi ânınıza geri gelin. Şimdi ânı gibisi yoktur. Uyanıştan geçen diğer insanlar, zaman inancını ve zaman yanılsamasını salıvermeyi öğrendikçe, bu ânın ne kadar değerli olduğunu fark edeceklerdir, çünkü siz bu anda mevcutsunuz, bu anda potansiyellerinizi yaratıyorsunuz, ve bu anda geçmişin tüm deneyimlerini bütünlüyorsunuz.

Ve öyledir.

Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Kırmızı Çember, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan küresel bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 50.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Kırmızı Çember her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Kırmızı Çember toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Kırmızı Çember bolluğunu, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışlarıyla sürdürür.
Kırmızı Çemberin en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.

Sorular ve Yanıtlar

Geri Dönüş Dizisi:
Şaud 2: “Uyanış Evi”
Tobias’ın katılımıyla, Kanallık, Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur
6 Eylül 2008
www.crimsoncircle.com – www.kirmizicember.org

Ve öyledir, bu güzel enerjiyle ve bugünün yeniliğiyle, yaratıcı gayretlerin işlemeye başlaması ve kutlanmasıyla, şimdilerde kendini açan insanların gelebileceği ve birçoğunuzun, deneyimlerini, bilgeliğini kullanarak yaratılmasına yardım ettiği ve yakında açılacak bu Uyanış Evi’yle devam ediyoruz. Ve insanlar buraya geldiğinde, zamanın, geçmişi içeren bir bavul olduğunu öğrenecekler, çünkü zaman, çok lineer ve çok yapısal bir kalıp oluşturarak insanların kendi geçmişleriyle özdeşleşmelerine, kendi geçmişleri olduklarına inanmalarına neden olur.

İçinde bir süre yaşadığınız evin kendisi olmadığınız gibi, geçmişiniz de değilsinizdir. O evin içinde bir zamanlar yaşamışsınızdır, onu bir zamanlar deneyimlemişsinizdir, ama artık orada değilsinizdir. Bu, bir zaman önce olmuştur.

Uyanmakta olan insan, geçmişten özgürleşebileceğini – ya da kendini özgürleştirebileceğini – anladığında, Şimdi ânında yaşayabildiğinde, bu, giriyor olabileceği geleceğin yollarını temizleyip açar. İlerlemek amacıyla almış olabilecekleri yönleri temizler. Yeni potansiyelleri ortaya çıkartır. Birçok insan, kendi geçmişi olduğu, geçmişin onu bugünkü kimliğine getirdiği konusunda ısrar edecektir. Onlar, kendi geçmişlerinin bir derlemesinden başka bir şey olmadıklarında ısrar edeceklerdir. Ama uyanış sürecinde, bugün kim olmayı seçiyorsanız sadece o olacağınızı öğrenirsiniz.

Ve böylece, bugünün soruları çok ilginç olacak. Başlayın.

LİNDA: Tamam.

TOBIAS: Sanırım bu kısa olacak.

LİNDA: Bu benim sorum olacak.

1.ŞAMBRA’NIN SORUSU (Linda): Pekâla, sekiz yıl kadar önce, biliyorsun, bize kısa duvarın arkasında durun, bu sadece bilinç, demiştin; ve bu o zamanlar pek de önemli bir öğüt gibi gelmemişti, çünkü, bilirsin, oy kullanman gerekir. (kahkahalar) Ama (bu öğüdün) önemini sonradan anladığımızda, ne tür bir bilincin yansıdığını açıkça görebildik ve biraz da utanç duyduk. Şimdiyse bilinç için umut görüyoruz ve o potansiyellerde de biraz umut görüyoruz. Neden bilinç adına oy kullanmayalım?

TOBIAS: Biz, kısa duvarın arkasında durmaktan söz ettiğimizde, bunu yalnızca oy kullanmayla bağlantılı söylememiştik. Bu herşeyden çok sizinle ilgiliydi. Kitle bilincine kapılmakla ilgiliydi, ve izleyici olmakla ilgiliydi. İzleyici olduğun zaman, şeylerin aslında nasıl yaratıldığını gözleyebilirsin.

LİNDA: Ben kısa duvara bayılıyorum!

TOBIAS: Ama pek de sık orada değilsin… (yoğun kahkahalar, Tobias güler)

LİNDA: Güzel, teşekkürler!

TOBIAS: Biz herhangi bir insana, sürekli orada olman gerekiyor, demiyoruz; ama yaratının aslında nasıl çalıştığını izlemek amacıyla, kitle bilincinin, tıpkı bir ırmak gibi çok güçlü akıntıları ve çok güçlü anaforları olduğunu izlemek amacıyla, geride durulacak bir zaman vardır, çünkü bunlara kapılmak çok olasıdır.

Yani biz şunu söylüyoruz, kısa duvarın arkasında durmakla, bu (başkanlık) seçiminde bile, tabii bunu seçerseniz, insanların dramlara nasıl kapıldıklarını izleyebileceksiniz. Bu tür seçimler çok ender olarak bilge ve bilinçli bir seçim yapmakla ilgilidir. Bunlar daha çok, en büyük dramı kimin yaratabileceğiyle ilgilidir.

LİNDA: Ben sadece oy pusulasına küçük bir işaret kondurmak istiyorum.

TOBIAS: Kesinlikle – bu bir kural değildir – kesinlikle, geçmişte yapılmış bir öneridir. Ama şimdi istediğin seçimi yapabilirsin.

LİNDA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Ben teşekkür ederim.

LİNDA: Tamam, başka kişisel soru sormayacağım.

2.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Az önce öteye geçen kocamla olan karmik ilişkiye biraz daha açıklık getirebilir misin lütfen. Neden bu kadar zorlu bir ilişkiydi? Neden gitmeyi seçti, ve şimdi nasıl? Benden, onunla birlikte Rüya Yürüyüşü yapmamı (ona geçişte eşlik etmemi) istedi ve ben bunu ne kadar becerdiğimizden emin değilim. Bana bıraktığı karmakarışık durumlar yüzünden, dün onu Köprü’den atmaya hazırdım (kahkahalar). Acaba Rüya Yürüyüşünü bırakmam ve bu yürüyüşü daha şefkatli ve onunla daha az bağı olan birine devretmem, benim için daha mı iyi olur? Bu zamanda vereceğin her türlü içgörüye teşekkür ederim.

TOBIAS: Gerçekten, ve bu mektup yazıldıktan sonra, Rüya Yürüyüşünün kesildiğini öğrendin, çünkü kocan Çiçekler Köprüsü’nü geçmek istemiyor. Onu Dünya alemlerine yakın tutan çok fazla enerji var, seninle ilgili kaygılar gibi, ve senin bazı – nasıl desek – onunla ilgili ilginç hislerin, onu yakınlarda tutuyor. Bu nedenle, şu Rüya Yürüyüşü’nü bırak gitsin, bu yürüyüşten kop, ve kocanın bir süre çevrede dolanacağını anla.

Kendi sorunda yanıtını da verdiğin gibi, uzun bir karmik geçmiş var, uzun – çok, çok uzun – bir geçmiş, ki bu meleksel aile düzeyine kadar gidiyor, ama burada, Dünya’da da çok geçmişiniz var. Bu seni ilginç bir soruyla karşı karşıya bırakıyor, ve senin aslında sorduğun şey – yani burada tüm kelimelerin altında yatan gerçek soru şu – ölmüş ya da yaşıyor olsun, kocanı ilk ve son kez bırakman uygun mudur? Onunla bağını kesmek ve, “Birlikte birçok maceramız oldu – seni candan sevdim, senden fena halde nefret ettim – ama tümüyle bırakmak uygun mu?” demek, uygun mudur?

Şimdi, bu zor bir soru. Zor, çünkü ilginç bir suçluluk duygusu ve hepinizde olan, şeylerin bilincinde olmak var – “Öteye geçen annemi salıverirsem ne olur?” Benim annemi değil, sizin annenizi. “Çocuklarımı enerjisel olarak salıverirsem ne olur? İşimi salıverirsem ne olur? Kendi içimde bunca zamandır birlikte yaşadığım bu eski insan halimi salıverirsem ne olur?”

Mükemmel sorular – bırakırsanız, salıverirseniz, ne olur? Cehenneme mi düşersiniz? Hiçlik mi olursunuz? Yoksa özgürlüğü mü keşfedersiniz?

Bu soruyu sizin yerinize ben yanıtlayamam. Ama sahip olduğunuz korkuyla, gönülsüzlüğünüzle, hatta başkalarını salıvermekle ilgili suçluluk duygusuyla empati kurabilirim. Ama buna bir de şu açıdan bakalım. Birçoğunuz, enerjisel olarak, çocuklarınıza çok bağlıydınız ve hâlâ da öylesiniz. Bırakıverirseniz ne olur? Sorumsuz bir ana-baba mı olursunuz? Yaşamaktan vaz mı geçersiniz? Onları bıraktınız diye uçurumdan mı düşerler? Kesinlikle hayır. Siz onlara tanrısal bir özgürlük bahşediyor (bağışlıyor) olursunuz.

Onları salıverdiğiniz zaman, bu ikinizi de özgürleştirir, yalnızca onları değil. Sahip olduğunuz o eski enerji bağlarını özgürleştirir. Şimdi artık özgürsünüzdür. Mutlak ve bağımsızsınızdır. Bilge bir spiritüel varlık olarak, farklı bir düzeyde, özgür bir düzeyde, ve karma değil de gerçek sevgi diyebileceğiniz bir düzeyde, yeni bir ilişkinin yaratılabileceği akla uygun gelmiyor mu? Teşekkür ederiz.

3.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam, “Tuning In” filminin yönetmeni) Eh, ben Kaliforniyalıyım, onun için “tümüyle” derdim. (bazı gülüşmeler) Sen filmimizde tümüyle yer aldın. Bununla ilgili ne düşündün? Ve bir başka sorum daha var, tümüyle farklı bir soru. Geçenlerde YouTube’da inanılmaz bir şarkıcı buldum. Şimdi onun menajerliğini yapıyorum. Onun müziğini dünyaya getirmek konusunda beni yönlendirebilir miydin, çünkü o harika!

TOBIAS: (duraklama) Seninle sonradan offline olarak biraz bilgi paylaşacağım, çünkü burada elimizde çok genç ve aşırı duyarlı biri var. O nedenle, bunu sonraya bırakıyoruz. Filme gelince – ünlü olmak çok hoş! (kahkahalar)

3.ŞAMBRA: Eh, yıldız sensin. Bunu biliyorsun.

TOBIAS: Elbette. Elbette! (kahkahalar) Ve senle ben lafladık. Sen, yalnızca benimle ilgili bir film yapmak istiyorsun, gerçi…

3.ŞAMBRA: Tabii ki yapmak istiyorum!

TOBIAS: … ben biraz utanıyorum. Ama evet, hadi yapalım (kahkahalar) – “Tobias ve Sam’in yaşamı ve devreleri.” Aslında ben şaka yapıyorum ve bazılarınız da gülüyor ama, üzerinde çalışılan bir senaryo var, diğer alemlerde. Ben arada bir ona takılıyor, ona “Ben Sam’im” senaryosu diyorum. Bir kabuk bedene, biyolojik bir bedene sahip olma yetisi, işte bu yazılacak, ve bu bir film olacak olursa, Dünya’da olan ve gerek kabuk bedenlerinde gerekse meleksel halde bulunan birkaç varlığın ve meydana gelen ilginç etkileşimlerin kurgusal öyküsü olacak. Bu çok, çok popüler bir kitap ve belki de bir film olacak, çünkü insanların nasıl çok-boyutlu olduklarını, birçok düzlemde nasıl var olduklarını, veçhelerinin hâlâ nasıl oyunun bir parçası olduğunu, bu şeylerin hep nasıl iş başında olduğunu anlamalarına yardımcı olacak. Ve insanların sahip olduğu bazı garip düşünceleri ve davranışları açıklayacak.

Yani bu filmde olmak – ve gerçekten – çok samimi olarak – tüm Şambra enerjisini bu projeye katmak, büyük bir zevk, çünkü bu film, çok, birçok gözü açacak.

3.ŞAMBRA: Teşekkür ederim. Ve şimdi bir de JFK’yi (John F. Kennedy) kimin öldürdüğünü söyleyebilir misin? (Tobias ve izleyicilerden yoğun kahkahalar yükselir)

TOBIAS: Bu tarafta bile, sözünü etme iznine sahip olmadığımız şeyler var.

3.ŞAMBRA: Pekâla.

TOBIAS: Çünkü insanlara kim olduğunu söyleseydik, hiçbir dram yaratılmazdı!

3.ŞAMBRA: Tamam, teşekkür ederim.

TOBIAS: Tümüyle, teşekkürler. (kahkahalar)

4.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Ben, yaklaşık bir yıldır büyük bir değişimden geçiyorum. Çok karanlık ve zor bazı çetin zamanlar oldu. Bu çetin dönemler için söyleyebileceğin bilge sözlerin var mı? Ayrıca, hipnoterapi, yararlı bir seçenek mi? Bir de, verdiğim eğitim ve kitabımla gittiğim yön hakkında herhangi bir yorumun var mı? Teşekkür ederim.

TOBIAS: Gerçekten. Burada birkaç şey birden var. Eğitimin ve kitap büyük bir değişikliğe uğrayacak. Şu anda gerçekleştirdiğin eğitim ve kitapların, geçtiğin bu çok zorlu dönemde kendine yol göstermene yardımcı oluyor. Bu karanlık dönemden geçmek açısından bakıldığında, dünyanın her yanındaki her Şambra’nın muazzam bir şefkat ve empati beslediğini düşünüyorum, ve şu anda hepinizden gelen yanıtları değerlendirecek olsak, sanırım iki şey çok, çok açık hale geliyor. Birincisi, nefes. Bu çok basit görünüyor, ve ben bazılarınızın daha karmaşık bir şey istediğini biliyorum. Ama gerçekten, nefes almak, bir enerji akışının yaratılmasını sağlar, bu blokajların (engellerin) bazısının ortadan kaybolmasına yardımcı olur, seni yeniden bedenine yerleştirmeye yardım eder, ve seni zihninden çıkartır.

İkincisi, içinden geçtiğin bu işlemin, bu sürecin – ruhun karanlık gecesinin, geçmişteki rehberlerinin seni terk ettiği bu zamanın, yaşam yolunda tümüyle yön değiştirdiğin bu zamanların – zor olduğunu, meydan okuyucu olduğunu, anlamaktır; ama bu aslında doğal bir işlem/süreçtir. Senin insan veçhen avaz avaz bağırıp duruyor ve ona ne olacağını merak ediyor. O sana, tıpkı ana-babasına kızan ve ilgi çekmek isteyen küçük bir çocuk gibi feryat ediyor – “Beni kim besleyecek? Ben ne iş yapacağım? Kendimi nasıl koruyup da hayatta kalacağım?” Ama daha yüksek bir düzlemde, kendi ruhsal benliğine güvendiğin bir düzlemde, iyi gidiyorsun. Gerçekten iyi gidiyorsun.

Bu işleme/sürece ne kadar az direnirsen, ondan ne kadar az korkarsan, onu o kadar katıksız bir sevinç ve kutlama olarak göreceksin. Daha önce hiç Dünya’ya gelmemiş onca meleğin buraya neden gelmeye çalıştığını sanıyorsun? Bazen bunun bir lunaparktaki o heyecan yaratan trenlere binmeye benzediği söylenebilir. Seni korkutabilir. Ödünü patlatabilir. Ama bu inanılmaz bir işlem/süreçtir. Ona direnme. Ona yama yapmaya, söküğü dikmeye kalkma.

Ve ben buna şunu da ekleyeceğim, ve bu bazılarınızın düşündüğüyle çelişebilir, ama ortalıkta olan o psikiyatrik uyuşturucu ilaçlar, uygun değildir. Ve biliyorum, onları almak bazılarınızı cezbediyor. Bazılarınız, onların size yardımcı olacağını düşünüyor, ama yaptığınız, bir insan varlıktan, bir tanrısal insan varlığa dönüşmenin doğal sürecinden kaçmaktır.

Kozasına girmeye başlayan bir tırtıl, kozaya girmekten onu alıkoysun diye ilaç almaya başlasaydı, ne olurdu? Bir tırtıl olmakla, bir kelebek olarak ortaya çıkmanın yarı yolunda bir yerlerde sıkışıp kalırdı. Kendisi ile çok güzel bir işlem arasına yapay bir engel koymuş olurdu. “Ben bu ilacı almak zorundayım, çünkü baksanıza, bana neler oluyor. Bedenim değişiyor. Pelte gibiyim. Kendimi bu kozaya sarıyorum,” der ve ilaç alır. Ancak işlemi saptıracak ve çarpıtacaktır.

Böylece sevgili Şambra, sizi fazlasıyla yüreklendiriyorum – ve ben burada Şambra’ya konuşuyorum, dünyanın geri kalanına değil – nefesin, herhangi bir haptan çok daha etkili olduğunu anlayın; kendinizi sevmenize zaman ayırmanın, sizi türlü yöntemlerden ve haplardan çok daha fazla dengeleyebileceğini ve yeni enerjinizi dengeye ve çözüme getirebileceğini anlayın. Kendinize güvenemiyor musunuz? Teşekkür ederiz.

5.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Tobias, şu son birkaç ay çılgıncaydı. Temel olarak bir gitme (ölme) isteğim vardı, ve bu, bir köşeyi dönmüşçesine, nihayet hayatı yeniden yaşamak istediğim bir hisse dönüştü. Ve ben senden sadece bir güncelleme istiyorum. Nasıl gidiyorum, ve bilgece bir şeyler söyleyebilir misin? Ve sonra, Sandra adına ikinci sorumu soracağım.

TOBIAS: Evet, ben bunu burada çabucak özetleyeceğim. Ve biz elbette bol bol konuşuyoruz – daha doğrusu, sen bol bol konuşuyorsun, ben de bol bol dinliyorum – ve ben son zamanlarda sana anlatmaya çalıştım, onun için de şimdi bunu yüksek sesle söylüyorum. Arayışını bitirme zamanı geldi. Sen, aramaya, araştırmaya bağımlısın, her türlü farklı yere bakıyorsun, ve bu neredeyse Alice Harikalar Diyarındaki çılgın şapkacının haline benziyor. Dışarlarda bir yerlerde o sihirli yanıtın ve altın kabın olduğunda ısrar ediyorsun. Ama sessiz sakin kendinle kalmaya ve tüm dışsal faaliyetleri kesmeye çalıştığında, derin bir korku ortaya çıkıyor. Bu, muazzam miktarlarda vesveseyi, iç sıkıntısını, kaygıyı tetikliyor, ve sen kendini yeni baştan koşa koşa gidip yanıtları başka yerlerde aramak zorunda buluyorsun.

Bu çok yaygın bir durum, yalnızca sana has demiyoruz. Şambra genel olarak bundan geçti. Artık arayış içinde olmamak, ve tüm yanıtların sana gelmesine izin vermek seçimini yapabildiğinde; bir yerde kalabilip de, seni o yerden atacak ve başka bir yere ittirecek tuzakları yaratmadığında; işte o zaman yanıtları bulacaksın – sen koşa koşa gidip uzun süredir beklediğin yanıtların peşine düşmeden, yanıtlar sana gelecek koşa koşa.

Bu nedenle, önündeki birkaç ay boyunca gün-be-gün yoluna çıkacak şeylerin haritasını çıkarmaya çalışma. Sadece, arayışı bırakmak zamanının geldiğini söyleyelim. Sonraki soru.

5.ŞAMBRA: Teşekkür ederim. Bir de kısaca, Sandra ve ben, ikimiz de şu geçen ay boyunca dizlerimizde yoğun ağrılar ve acılar yaşadık. Bununla ilgili bize bir şeyler söyleyebilir misin?

TOBIAS: Sanırım az önce asıl nedenden söz ettik. Arayış içinde koştuğun zaman, hep hareket halindesin, dizlerin ağrıyacaktır. Onlar sana, durman gerektiğini söylemeye çalışıyor.

6.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Sevgili Tobias, bize lütfen korku enerjisi hakkında konuşur musun. Bu, şimdiye kadar mevcut yaşamımda büyük bir rol oynadı, ama şimdi bilincimin değiştiğini hissediyorum, korku enerjisinin bedenimde sadece enerji olarak depolandığını hissediyorum. Ancak, bir şekilde bir ego parçamın ya da veçhemin, salınmak üzere bu enerjiye ve korkulara da tutunduğunu hissediyorum. Ben bunu öğrenmek istiyorum ve onun kolay yoldan nasıl salınacağını.

TOBIAS: Gerçekten. Yine nefesle başlayalım, nefes, onu salıvermenin kolay yoludur. Bunu söylüyoruz ama, nefese başladığında – ben gerçek bilinçli nefesten söz ediyorum, günde birkaç dakika – nefese başladığında ne olur? Senin fiziksel ve eterik bedenlerinde depolanmış korkuyu gevşetir. Ve biz, bu nefese başlayan, kendi yaşamlarına hayat vermeye başlayan çok Şambra gördük, ve korku ortaya çıkar, karanlık ortaya çıkar. O şimdi gevşemiştir. Peki ne yaparsın? Sadece nefes alır verirsin. Korkunun orada olduğunun farkındasındır. Karanlığın ve bazen de veçhelerinin geldiğini hissedebilirsin. O merkez noktada kalırsın. O güvenli alanda kalır, nefes almayı sürdürürsün.

Korku ilginç bir enerjidir. Korku, insanlar tarafından sık sık canlı olduklarını hissetmenin bir yolu olarak kullanılır, çünkü o çok dinamik bir enerjidir. Böylece, sebep ne olursa olsun korkuyu – korku ve dramı – yaşamlarına sokarlar ve bu, kendilerini canlı, hayatta hissetmelerini sağlar. Burada olduklarını anımsarlar. İster inanın ister inanmayın ama, bu onları bir süreliğine zihinlerinden uzaklaştırır. Ama korku çok ilginç bir enerjidir. Çok bağımlılık yaratır ve sen odağını ondan ayırana dek, ona nefes alana dek ve o drama – çünkü korku budur, dramdır – ihtiyacın olmadığını, yaşamında ona ihtiyacın kalmadığını anlayana dek, sana geri dönüp duracaktır.

Bazılarınız buna ilginç bir tepki veriyorsunuz – “Ben korkusuz ne yapacağım? Tümüyle boşalmış olurum. Hiç bir şeye sahip olmam. Yol işaretlerini nasıl anlayacağım? Bu huysuz, sapık enerjilerin bazısı olmadan burada olduğumu bile nasıl bilebileceğim?” Ama belki, sadece belki, canlı olduğunu sana hatırlatması için korkuya gerek duymayan, sabahları seni yataktan çıkarmak için dramlara gerek duymayan farklı bir bilince hazırsındır. Kendini gerçek ve canlı hissettirecek tüm bu çarpıklıklara gerek duymayan bir bilince.

Böylece, korkudan nefesle geçip gitmek – en mükemmel şey. Onu dışarda tutmaya çalışma. Onunla zihinsel oyunlar oynamaya kalkışma. Bu, az önce Şaud’da sözünü ettiğimiz şeydir. Birçoğunuz kendinize, biliyorsunuz, şu küçük psikolojik avlayıcı sözleri, şu klişeleri söylemeye çalışacaksınız. Bu, bildiğiniz gibi, zihinsel bir oyundur ve korku yalnızca daha da güçlenir. Bir dahaki sefere, öncesine göre daha büyük ve daha kötü bir biçimde gelecektir. O korku enerjini hisset. Biliyorsun, korkunun içinde, onun öbür tarafında her zaman bir bilinç incisi yatar. Teşekkür ederiz.

7.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Selam Tobias. İki haftaya kadar kocam ve ben, kendimizi Doğu Avrupa’ya giden bir uçakta bulacağız. Kocamın Berno’da, Çek Cumhuriyeti’nde yeni bir müşterisi var, ve biz birden, damdan düşercesine, onu ziyaret etmeye karar verdik. Ve biz ayrıca Viyana ve Prag’a da gideceğiz, ve başka nereye gidelim diye düşünürken, kocam haritaya baktı ve otomatik olarak, gidip Budapeşte ve Auschwitz’i ziyaret etmesi gerektiğini anladı. Ve ben, onun belki de o yerlere giderek bağlantı kurmasını gerektiren bir geçmiş yaşamı olduğunu hissediyorum. Böylece ben bu konuda biraz daha fazlasını bilmek isterdim ve ayrıca karar vermeye çalışıyorum, ki aslında bu kararı o Şimdi ânında yapacağımı da biliyorum ama, Auschwitz’e gitmek ve o enerjileri deneyimlemek isteyip istemediğime karar vermeye çalışıyorum, çünkü ben, çoğu Şambra gibi, çok empati kuran biriyim ve çok şey hissediyorum. Yani bu, kendimi böyle bir duruma sokmam gerekiyor mu (sorusunu gündeme getiriyor). Ve başka bir yanım da, o alana belki Yeni Enerji vermek için gideceğimi düşünüyor. Böylece ben bu geziyle ilgili biraz daha içgörüye sahip olmak istiyorum, lütfen. Teşekkür ederim.

TOBIAS: Gerçekten. Avrupa’nın bu bölgeleri çok, çok hızlı uyanıyor. Çok da eski olmayan bir Şaud’da biz bir üçgenden, Norveç topraklarından başlayıp, Romanya ve Macaristan ve bazı diğer Doğu Avrupa ülkelerinden aşağıya İsrail’e inen bir üçgenden söz etmiştik. Buralarda enerji, çok uzun bir dönem boyunca baskılanmıştı. Geri tutulmuştu ve şimdi patlıyor. Büyük, çok büyük bir hızla canlanıyor.

Burada ayrıca şöyle bir şey oluyor, toprağın kendisi, orada gömülü olan ya da orada hâlâ travmatik halde bulunan bazı enerjileri geri çağırıyor. O toprakların – üzerindeki insanların uyanış işleminin – bir bölümü de, bu enerjilerin bazısını affetmek ya da salıvermekten geçiyor, diyeceğim. Bu nedenle birçoğunuz bir bağlantı hissedip oraya geri gidiyorsunuz. Bu, geçmiş yaşamdır. Bazılarınız orada toprağa gömülüsünüz ve özgürleşmek için avaz avaz bağırıyorsunuz. Şimdi, sen fiziksel olarak oraya gitmek zorunda değilsin, ama gidersen, bu – nasıl desek – sana çok zengin bir deneyim sunacaktır. Kendini, orada gömülü olan geçmiş yaşamlardan özgürleştirebilirsin, hatta şu anda bile. Oraya gitmek için o berbat uçaklara binmen gerekmiyor. (bazı gülüşmeler)

Böylece sen, türlü nedenlerden ötürü oraya çağırılıyorsun, salınmak, özgürleşmek isteyen veçheler – işlemden geçmek ya da yol gösterilmek değil, ama özgürleşmek, topraktan salıverilmek isteyen veçheler. Ayrıca sen, orada meydana gelen hızlı uyanış işlemi yüzünden de oraya gidiyorsun. O enerjiyi hissediyorsun. Biz Romanya ve Macaristan ve bazı başka Avrupa ülkeleri gibi yerlere gittiğimizde, (gezimiz/toplantılarımız) bu hızlı uyanış yüzünden çok heyecanlı oluyor.

Şimdi ben senin maceranı berbat etmek istemiyorum, ama orada her ikiniz için de geçmişinizle bazı karşılaşmalar olacak. Bazı yeni potansiyeller olacak. Şimdi, sen bunun ortaya çıktığını orada hissedebilirsin. Ortaya çıkan bazı fırsatlar olacak. Bir yanın, insan sen, bunun ortaya çıkacağını hissedebiliyor ve bundan biraz da korkuyor, çünkü bu, yaşamında bazı oldukça önemli seçimler yapmak zorunluluğuyla ilgili olacak. Ama bu, geçmişi salıverdiğinde, onu özgürleştirdiğinde ve mezardan çıkmasına izin vererek bu Şimdi’ye yeniden bütünleştirdiğinde olacak. Bu sana yeni kapılar açıyor, muazzam yeni seçenekler sunuyor. Böylece, tekrar bu grubun önüne çıktığında, yaşamındaki önemli seçimlerle ilgili sorular soracaksın. Teşekkür ederiz.

8.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofonda bir kadın): Merhaba Tobias. Üç gece kadar önce ya uyanıkken bir rüya ya da uyanıkken bir vizyon gördüm, ve o vizyonda tam olarak şimdi durduğum yerde duruyorum. Çok kızgındım, ve senin önüne gelip şöyle dedim, “Benim ayak izlerimden yürümediğin sürece, kim olduğumu bilmen mümkün olabilir mi?” Ve sonra döndüm, ve sen bana, iki dünya arasında yürüyebilmenin sınırında dolandığımı söyledin. Ve bana böyle ellerimi öne uzatmamı söyledin (avuçlar yukarı bakacak şekilde ellerini öne uzatır). Bunu yaptığımda, bir tür duman ya da ruh ya da sis gelip biçim almaya başladı. Ondan sonrası tümüyle karıştı, sanki o görüntüye tutunamıyormuşum gibi. Gördüğüm şeyin ne olduğunu daha iyi anlamak için şimdi senin karşında duruyorum, acaba… herhalde kendim kendimle konuşuyordum. Her neyse…

TOBIAS: Eh, sen çok kesin bir betimleme yapıyorsun, çok kısa ve öz. Zihnin bunu sorguluyor, ama tam anlamıyla hepiniz dünyalar arasında yürümeyi (gidip gelmeyi) öğreniyorsunuz. Ve sen bunun, bir zamanlar çok kalın bir perde ya da aslında duvar olan şeyin, artık bir sisten ya da dumandan başka bir şey olmadığını öğreniyorsun. Bu çizgiyi geçmek konusunda bir duraksama (tereddüt) var, çünkü bazılarınız, bunu yaparsanız fiziksel bedende öleceğini düşünüyor. Siz… (izleyicilerin gülmeye başlaması üzerine Tobias kıkırdar)

Ama gerçekten salıverip dünyalar, çok, birçok dünya arasında yürümenize izin verirseniz, grubumuzdan bazılarıyla birkaç haftaya kadar gerçekleştireceğimiz gibi boyutlar-arası olmanıza izin verirseniz, bazen bir rahatlamayı da beraberinde hissetme ya da fiziksel zorluklardan bazısını salıverme eğilimi olur. Ve birkaç kişi – Wisconsin’de değil – ama birkaç kişi (Linda, “Teşekkür ederim” der ve Tobias güler) fiziksel bedenlerine geri dönmemeyi seçecek. Böylece biz bu yoldan birkaç kişiyi kaybedeceğiz (kahkahalar) ama siz bundan bize göre daha kârlı çıkacaksınız!

Böylece, ben seni yüreklendireceğim. Sen burada küçük bir engele çarptın. Bu boyutlar-arası – senin deyiminle – dünyalar arası yürüyüşü gerçekleştirmeye hazırsın. Geride bırakman gereken tek şey zihindir, ve çoğu insan bunu yapmaya gönülsüz olacaktır. Kontrol etmeye çalışan zihni geride bırakman gerekiyor, çünkü içinde bulunduğun boyutu bir kez terk ettin mi, (diğer boyutlar) zihne yönelik değildir. Onlar güvene dayanır ve sezgiye dayanır.

Böylece sen, kendi perdeni yırtmaya, kendi sınırlarını aşmaya çok yaklaştığın bir deneyim yaşadın, ve o pencerenin senin için yeniden açılması biraz zaman alabilir, ama deneyimi yaşamaya bak. Teşekkür ederiz.

LİNDA: Bir seçime sahipsin. Geç kalıyoruz, ya tek bir soru…

TOBIAS: Zaman yoktur. Sanırım bunu bugünün başlarında söylemiştik. (kahkahalar)

LİNDA: …. Bir soru ya da çabuk çabuk dört soru.

TOBIAS: Of, dört, ama biz çabuk çabuk yapmayız. Dört soru harika olurdu diyeceğiz.

LİNDA: Tamam, teşekkür ederim.

TOBIAS: Görüyor musun, zaman nasıl da bir tuzak, ve sen gidip şunu bunu yapman gerektiğini düşünüyorsun. Ve uyanmakta olan insanın gerçekleştirdiği ilk şey, zamanın bir yanılsama olduğunu öğrenmektir. Onu salıvermektir.

LİNDA: Bu tartışmayı önce Cauldre ile yap.

9.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam): Merhaba Tobias. Benim sana bir sorum var, ve aslında, bizimki gibi – 2000 yılında kurduğumuz the Love Foundation (Sevgi Vakfı) gibi – kâr amacı gütmeyen gruplar yaratmış diğer yaratıcı insanlara, kültürel yöneticilere, vizyon sahibi liderlere de bir sorum var. Biz şimdi, bilirsin işte, sekiz yılı doldurduk. Tıpkı Kırmızı Çember gibi dünya çapında bir erişime sahibiz ve 150 ülkedeki insanlara ulaşıyoruz, ve ben şunu bilmek istiyorum, grupların işbirliği yapmaya başlaması gibi bir potansiyel var mı, ve bizlerin, daha büyük grupların yalnızca kendi çemberinde kalması değil de, gruplar arası bir işbirliğine gidilmesinin sorumluluğunu taşıyan ya da bu olasılığı gözden kaçıran vizyon sahibi liderler olarak, bu Yeni Enerjide bazı ipuçları bulmamız mümkün mü, çünkü (grupların işbirliği yapmasıyla) aslında bu yayılımı (bu ışımayı) genişletebiliriz.

TOBIAS: Gerçekten, ve biz bunun giderek daha çok gerçekleşmeye başladığını görüyoruz. Geçmişte, özellikle de elli ya da altmış yıl önce, spiritüel gruplarda fazlasıyla ego olduğunu fark ediyorduk. Bu arada, spiritüellikte harika, harika bir… ego, spiritüelliği ele geçiriyor. Spiritüelliğin öylesine açık ve öylesine güçlü bir enerjisi var ki, ego, eğer bu kelimeyi kullanacak olursanız – insan sınırlılığı – spiritüelliği ele geçirmeye bayılıyor. Siz bu yüzden iyi niyetlerle ve amaçlarla başlayan birçok grubun (yoldan çıktığını) gördünüz, çünkü insan faktörü devreye girip şöyle dedi, “Elimizde öyle bir enerji var ki, korkudan bile güçlü, karanlıktan bile güçlü, hatta sevgiden bile güçlü. Ve biz bu enerjiyi kullanacağız.” Ve işte o zaman (bu iyi niyetli girişim) insan faktörü yüzünden çarpık bir hal alır.

Biz, giderek daha fazla grupların – ve ben “yeni bilinç grupları” kelimesini kullanacağım – gerçekten işbirliğini, elbirliğini ve birlikte çalışmayı yalnızca gezegeni kurtarmak için değil, ama sadece kendi sevinçleri, birlikte öğrenmeleri için gerçekleştirmeyi öğrendiğini söylemekten mutluluk duyuyoruz. Biz daha fazla kanalların (aracı olanların), bu film gibi projelerin, uyumlu bir enerjide, bir elbirliği enerjisinde (biraraya geldiğini) görmeye başlıyoruz. Onun için de böyle bir işbirliğini fazlasıyla destekliyoruz. Geçmişte, grupların izole olması, bir kenara çekilip bu dünyaya katılmayacağını söylemesi kolaydı. Ve biz Şambra, her ânı yaşayın, diyoruz. Tümüyle katılın. Nereden geldiğinizi anlayın ama tüm diğer insanlara ve gruplara da şefkat besleyip kabul verin.

Şimdi, gruplardaki bazı değerler az da olsa farklılık gösterecektir, ama bu aslında çok parlak bir noktadır, çünkü gruplar böylece değerlerin neden farklılık gösterdiğine bakabilirler, grubun içinde bulunanların amaçlarına bakabilirler, ve şimdilerde insanlarla çalışmayı içeren daha yüksek bir amaca hizmet etmek için nasıl yapılandıklarına bakabilirler.

Dünya üzerinde, gerek uyanmakta olan insanların gerekse uyanıştan geçmemeyi seçen insanların ihtiyaçları ve talepleriyle başa çıkabilecek tek bir grubun olması mümkün değildir. Bu nedenle, bu grupların birlikte çalışmalarının büyük bir önem taşıdığını hissediyoruz. Teşekkür ederiz. Mükemmel bir soru.

LİNDA: Teşekkür ederiz.

10.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam): Selam Tobias. Ben bir yıldan biraz fazla bir zaman önce Rüya Yürüyüşü kursunu aldım ve hâlâ onunla ilgili hiç bir şey hatırlamıyorum, yani sanki bu kursu hiç almamış gibi hissediyorum. Babama eşlik etmek istedim ama, sınıfta söylenen ilk şey “intiharlarda bunu kullanmayın”dı. Benim Rüya Yürüyüşüme ışık tutacak herhangi bir şey söyleyebilir misin?

TOBIAS: Gerçekten, ve özellikle de intiharlarda ve zor durumlarda, insanlara başka alemlere (gitmek üzere) eşlik ettiğinde, öylesine farklı bir bilinçte ve boyutta iş görürsün ki. Az hatırladığını ya da hiç hatırlamadığını söylemene şaşırmadım. Aslında öğrendiklerin hâlâ orada, ama bir parçan onunla bağlantı kurmak istemiyor ve bu eğitimin bir parçası da çok farklı bir frekansta ya da alemde gerçekleşti.

Senin Rüya Yürüyüşün yolun bir yerinde kesildi. Çiçekler Köprüsüne gitmedi. Diğer alemlerde çalışan bazı meleksel varlıklar araya girdiler, çünkü bunun arkasında yatan bazı enerjilerin – bunu nasıl ifade edeceğimi düşünmeye çalışıyorum – seni zihinsel olarak etkilemesini istemediler. Böyle bir potansiyel vardı. Önemli olan, senin buraya geri gelmendir. Önemli olan, senin yaptığın şeyi yapmandır. O nedenle, biz senden bunu şimdilik bırakmanı isteyeceğiz.

10.ŞAMBRA: Başka bir Rüya Yürüyüşü kursu mu alayım yoksa…?

TOBIAS: Başka bir Rüya Yürüyüşü kursu almak iyi olurdu. Bu aslında – çok uzak olmayan bir gelecekte bir tanesinin geldiğini görüyoruz – öncekinde yaşadığın şeylerle kıyaslandığında, çok daha kolay olacak. Ama sen Rüya Yürüyüşü için doğal bir yeteneğe, çok istikrarlı, çok sakin bir enerjiye sahipsin. Yani sen doğal bir Rüya Yürüyüşçüsüsün, ama bildiğin gibi, daha önce çok, çok zor bir durumla karşılaştın.

10.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Biz teşekkür ederiz.

11.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam): Merhaba Tobias. Sonunda seninle karşılaşmak oldukça tüyler ürpertici. Sanki bu günün geleceğini hiç düşünmemişim gibi! Kendi sorumu yanıtlayacak olursam, ben kendimi yaratıcı ve işte tüm bu şeylere sahip biri olarak düşünürüm. Yani ben bir yerde sanatçı ruhluyum. Yani rol yapmakla (oynamakla) ve tiyatroyla ve bu tür şeylerle ilgileniyorum. Aslında tiyatroya pek girmedim daha. Yani bu bir arzu falan. Ama evet, Amerika’ya geldiğimde, bilgisayar falan gibi bir dolu araç kullandım. Yani sanatsal faaliyetlerim için falan bilgisayarla çok çalıştım. Ama fark ettim ki, önceleri, kendi yaratıcı şeylerimin derinine aslında hiç inmemişim, ve bu bir bakıma sadece… ben bir bakıma oyalanıp durmuşum ve zihnimdeki şeyler… benim bazı fikirlerim var, tamam mı, ve bunlar tam olarak tezahür etmiyor. Bu zamanda bunların çok iyi fikirler olduğunu düşünüyorum…

LİNDA: Kulübümüze hoş geldin! (yoğun kahkahalar)

11.ŞAMBRA: Doğru, doğru.

TOBIAS: Burada bir an için duralım. Onlar tezahür ediyor. Ama ‘nerede’ tezahür ettikleri, farklı bir öyküdür. Yaratıcı enerji – yaratıcı enerjinin akmasına her izin verdiğinde, bir yerlerde yaratıyorsun. Bu başka bir alem de olabilir. Başka bir, senin galaksi diyeceğin yer de olabilir. Farklı bir alemde senden yarım adım ötede olabilir. Ama yaratıcı enerji hiç bir zaman, asla, asla ziyan olmaz. Onu türlü nedenlerden ötürü hemen şimdi burada, Dünya’da tezahür ettirmiyor olabilirsin. Bazılarınız modelleri inşa ediyor ve bu aleme getirmeye hazır olana dek, deneme sürümünü başka alemlerde yapıyor. Yani sen aslında bazı başka alemlerde oldukça faalsin, ve bazen de, ah, enerjin her yana dağılıyor.

Ve burada başka bir dinamik daha var. Geçmişte olan bazı şeyler vardı – şimdiki aile geçmişinde değil, ama geçmişte – sana yaratıcılığın, boş boş oturan ve bazen de zengin insanlar için olduğu, ama genelde tembel insanların uğraşısı olduğu, ve senin kaslarınla ve aklınla çalışman gerektiği öğretilmişti. Bunun dışında kalan herşey zamanı boşa harcamaktı. Böylece sen bu anlayışı beraberinde getirdin, ve şimdi, içindeki yaratıcı ifade dışarı çıkmaya çalıştığında şu eski – ya da çete misali eski veçhelerin, sana tembel ve değersizsin demeye çalışıyor. Kullanışlı, pratik bir şey yapmadığın zamanlarda sürekli senden gelen bu kelimeleri duyuyorsun, kendine tembel ve değersiz olduğunu söylüyorsun.

Böylece, kendin için yarattığın zorluklar – diyeceğim – zorluklardan biri de, bunun ötesine geçebilir misin? Yaratıcı enerjinin en parlak enerjilerden biri olduğunu anlayabilir misin? Bu enerji, Yaratan enerjisidir. Kas ve akıl, sadece yaratıcı enerjiyi tezahür ettirmenin yollarıdır. Bu şeylerden bazısını diğer düzlemlerde değil de bu düzlemde tezahür ettirecek kadar çok, çok yaratıcı olma armağanını kendine verebilir misin?

11.ŞAMBRA: Umarım.

TOBIAS: Eh, geçmiş zamanlarda yaşadığın zorluklarından biri, ki belli bir karmik yol izlemen gerekmiyor, ama sen bir bilim adamı/mucittin. Ve yine, kaslarınla ve aklınla çalışman gerektiğine dair aldığın eğitim sırasında aslında bir dolu muhteşem fikrin vardı, ama bunları buraya getirmede gönülsüzdün. Birkaç kez başarısızlığa uğradın, ve o zamandan beri de kendini dövüyorsun. Yaratıcı enerjilerini burada serbest bırakıversen, sahip olacağın özgürlüğü hayal edebiliyor musun?

11.ŞAMBRA: Sadece meraktan soruyorum, gerçekleştirmeye çalıştığım icatlardan biri neydi?

TOBIAS: Ünlenmiş bir şey değil. (kahkahalar)

LİNDA: Bu senin son sorundu.

11.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Elbette, biz teşekkür ederiz.

LİNDA: Teşekkür ederim. Son soru. Biliyorum, zaman bir etken değil. Bir dosya dolusu soru var elimde, istersen daha okuyabilirim.

TOBIAS: (güler) Biz onları okuduk zaten. Yanıtladık da.

LİNDA: Teşekkür ederim.

12.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Selam Tobias. Benim sorum en küçük kızımla ilgili ve kanunla başı derde girdi. Ve ben buna bir Yeni Enerji yanıtı var mı diye merak ediyordum, çünkü ben avukatlara gittim ve pek de arzu edilmeyen bir hakim var, hani, bilirsin işte, herkese bir bedel ödetecek cinsten.

TOBIAS: Gerçekten. Ve ben şimdi sana soruyu geri soracağım. Enerjiyi tanımlayacak o tek kelime nedir – sadece bir an için benimle birlikte kısa duvarın arkasında dur – tüm bu olanların enerjisini tanımlayacak tek kelime nedir?

12.ŞAMBRA: (uzun bir duraksama)

TOBIAS: Sana bir ipucu verelim. “D” ile başlıyor.

12.ŞAMBRA: Dram.

TOBIAS: Gerçekten de. Dram. Dram! Biliyor musun, bu inanılmaz. İnanılmaz. Belki ben bundan sonra dramla ilgili bir film yaparım. (kahkahalar) Ben şimdi bağımlı oldum, beyler. Siz beni buna soktunuz. Drama. Peki, insanlar bu konuda bağırıp şikayet etseler de, kısa duvarın arkasında durursan, (sence) bunu neden seçiyorlar? Bunu neden yapıyorlar? Kızın bununla ne yapıyor? Bu dramdır.

Şimdi biliyorum, bu kulağa soğuk, hatta belki kalpsizlik gibi geliyor ama, biz burada gerçekçi olmaya çalışıyoruz. Kızının dram yaratmasının bir nedeni var. İnsanlar neden dramlar yaratır?

12.ŞAMBRA: (duraksama) (kahkahalar) Canlı/hayatta olduklarını bilmek için mi?

TOBIAS: Gerçekten de. Canlı olduklarını bilmek için. Ve dramın yan ürünü olarak ellerine ne geçer? (duraksama) Sana bir ipucu vereyim – diğer insanların ilgisi. Kendilerini sevemedikleri için, hayatta olduklarını, canlı olduklarını hissettirecek ve ilgiyi çekebilecekleri bir dram yaratırlar, ve onun içine girerler, böylece kendilerini sevmek zorunda kalmazlar, ve şimdi elinde süregelen harika, harika bir yaratım vardır. Ha, onlar buna bağırıp çağırıyorlar ve tekmeler atıyorlar ve seni de içine çekiyorlar, ama eve gidip de kızınla karşılaştığında onu alkışlasan – yaşamında böylesine harika bir dram yarattığı için onu alkışlasan (Tobias alkışlar) – ne olurdu?

Eh, öncelikle sana acaip sinir olurdu. (kahkahalar) Peki şöyle dersen ne olur, “Burada ne kadar parlak bir yaratım iş başında, onu sonlandırmaya hazır mısın? Noktalanmasını istiyor musun? Çünkü bu benim için noktalanacak, artık onun içinde yer alamam.” Bu, bizim yüksek bilinç yaratımı diyeceğimiz şey değildir. Bir yaratımdır ama, sürekli daha fazla dram ve daha fazla dram ve daha fazla dram yaratmaktan öteye gidemeyecektir.

Bak – biz sana ya da kızına kusur bulmuyoruz – insanlar, bir nedenden ötürü yaşamlarında olaylar yaratırlar. Kimse kızına kusur bulmuyor. Buna öbür taraftan gelen karanlık bir varlık falan da diyemeyiz, gerçi insanlar böyle bir şeyi suçlamaya gerçekten bayılıyorlar. Ama sizin durumunuzda bu katıksız dramdır. Kızının aşırı bir ilgiye ihtiyacı var. O nedenle senden, herşeyden önce, gidip onu alkışlamanı istiyoruz, gerçekten.

12.ŞAMBRA: Tamam.

TOBIAS: Sonra, 20 Eylül’de, bu Uyanış Evi’ne gitmek isteyip istemediğini sor. Biraz daha farklı bir biçimde nasıl yaratabileceğini, nasıl uyanmaya başlayacağını ve yaşamındaki bu olayların tümünü kendisinin yarattığını nasıl fark edeceğini öğrenmek isteyip istemediğini sor. Kızın, kendi sorumluluğunu almak zorunda. Hukuki çatışmayı unut. Sonucuyla ilgili kaygılanmayı unut. Bunların hepsi dramdır. Bu yoluna girecektir. Bunu sana şimdiden söyleyebilirim. Yoluna girecektir. Bunu sana söylüyorum. Gerçi kızın buna şu anda inanmayacaktır ama, ben sana söylüyorum. Sihirli bir değneğin hareketiyle değil. Bu tarafta bulunan herhangi birimizin işe karışmasıyla değil, ama yoluna girecektir.

Böylece ben şimdi senin kendi yaşamına bir göz atmaya başlamanı ve tekrar ve tekrar ve tekrar insanların dramlarında neden yer aldığına bir bakmanı istiyorum. Sen kendin çok az dram yaratıyorsun, anlıyor musun, ama sürekli başka insanlarınkinde yer alıyorsun. Neden? Neden oraya gidiyorsun? Ve sana bir ipucu vereyim, altı harf – r-a-h-i-b-e. R-a-h-i-b-e. Dünya’ya Bakan Ana. Hemşire (kızkardeş) Şefkati. Bu eğitimi aldığın uzun, çok uzun bir geçmiş, başkalarına bakmak. Sen bu kapana kısılmışın. Ve şimdi doğal olarak dramlara çekiliyorsun, ve bu yolun, seni cennete götürecek, kendini bulmanı sağlayacak yol olduğunu sanıyorsun. Bu senin için çok büyük bir adım olacak, devasa bir adım olacak, ama bunu bırakmak zamanıdır, sevgili Hemşire.

12.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Biz teşekkür ederiz. (izleyiciler alkışlar)

Ve böylece Şambra, hatırlayın, önünüzdeki 30 gün içinde lastiğinizdeki bir çivi (Tobias kıkırdar), inşaatla ilgili bir şey, bu Uyanış Evi’nin inşaatına yardım ettiğinizi size hatırlatacak. Muhteşem açılış – bugün biz bir ön açılış yaptık – ama muhteşem açılış, web sitesiyle birlikte 19 Eylül’de.

Ve öyledir.