Şaud 6: Gölge Benlikler ve Potansiyeller; 2.Bölüm

Berraklık Dizisi – 07 Ocak 2006

Kırmızı Çembere sunulmuştur
Ve öyledir, sevgili Şambra, Dünya’nın bu güzel, güzel enerjisinde yeniden biraraya geliyoruz….yaşamak ve var olmak ve yaratmak için ne inanılmaz bir yer…. kozmosun ve tüm evrenlerin başka hiç bir yerinde ve hiç bir boyutunda öğrenemeyeceklerinizi öğrenmek için, kendinizi ve enerjilerinizi mevcut kılmak için ne inanılmaz bir yer…. sadece burada….yalnızca Dünya’da yapabilirdiniz bunu. Sevgili melekler, Dünya’ya gelmeden önce her yerde bulundunuz. Siz bir dolu farklı uzaylarda ve – sizin deyiminizle – zamanlarda, bir dolu farklı boyutlarda var oldunuz, ama böylesi hiç olmadı. Bu bir hazinedir. Burası bir cevherdir. Bir onurdur.

Bazen, nasıl gönüllü olduğunuz anlatılıyor size, ama bir anlamda, sizin seçilmiş olduğunuzu söylemek daha geçerli olacaktır, çünkü yalnızca bir sonraki en büyük ve en geniş düzeye geçmek isteyen meleklere çağrı yapılmıştı. Yalnızca o melekler – yani sizler – Dünya gezegeninin açılımı için doğru zamanın geldiğini ve tüm evrenlerin bilincinin uygun olduğunu haber eden Cebrail’in borazınından çıkan çağrıyı duydunuz. Siz, zaman ve mekan kavramlarıyla düşünüyorsunuz. Ve, buraya gelmenin ne kadar çok zaman aldığını, bir tür olarak evrimleşmenin, insan bedenini ve insan bilincini geliştirmenin ne kadar çok zaman aldığını düşünüyorsunuz. Ama bir anlamda, bu sadece bir an ya da bir nefes önceydi. Yuva’yı terk edişiniz yalnızca bir nefes önceydi. O kadar da çok olmadı.

Bazen sizi insan olarak yıldıran şey, bunun sonsuza dek böyle gideceğini düşünmektir. Sizi yıldıran, ille de sürecin, işlemin kendisi değildir. Hızlı olmayışıdır. Sizi yıldıran yavaşlıktır. Bir yıl içinde bunların tümünden geçmiş olacağınızı bilseniz, biraz gevşeyebileceğiniz açıktır. Bunun bir tür dönüm noktası, bizim “ayrılık noktası” dediğimiz şeyin, bilincin ya da farkındalığın bir düzeyinden başka bir düzeyine gidiş olduğunu bilseydiniz, böylesine kaygılanmayacaktınız. Bunun oldukça kısa bir sürede gerçekleşeceğini bilseydiniz, sizi bugün uğraştıran sorunların hiç biri, sorun bile olmayacaktı.

Onun için bazen, bizi çağırdığınızda, ki bunu neredeyse her gece yapıyorsunuz (bazı gülüşmeler), ve “Sevgili – ya da kahrolası – Tobias”, bu gecesine göre değişebiliyor, “ben yaşantımda bunca travmadan, bunca ıstıraptan ve sefaletten geçiyorum, ve artık kim olduğumu bile bilmiyorum” dediğinizde, biz gülümsemek zorunda kalıyoruz. Ve bu arada, kim olduğunu bilmemek, iyi bir şeydir. Siz tüm şu şeylerden geçtiniz, ve ben size sevgiyle ve yumuşakça diyorum ki, “Sevgili varlık, sabırlı ol.”

Sizin Şambra içinde neredeyse evrensel yanıtınız şu, “Sabır, kıçımın kenarı!” (yoğun kahkahalar) “Ben sabırlı olmaktan sıkıldım” diyorsunuz, “ben işlemden, aldığı zamandan, işlemin ya da deneyimin kendisinden değil, ama bu kadar uzamasından bıktım usandım.” Bilin bakalım ne, Şambra, siz onu değiştirebilirsiniz. Ve ben size bunu anlatmaya çalıştım, ama bu noktada beni duymazdan gelmeye yatkınsınız. O nedenle size şimdi söyleyeceğim, ve siz Şaud’un geri kalanında beni yine duymazdan gelebilirsiniz.

Ama….peki, zamanı değiştirelim. Kolunuza o şeyi, o kolsaatini takıyorsunuz. Duvarlarda mekanik aletleriniz var. Ama aslında gerçekten zaman diye bir şey yoktur, en azından sizin bildiğiniz şekliyle. Biz, bizim tarafta saatlere sahip değiliz. Ve doğrusunu isterseniz, sizin iş gördüğünüz şu zaman katmanının bezdirici doğasından da biraz sıkılıyoruz ve bu bizi geri tutuyor…. anlıyor musunuz…. çünkü siz bir zaman kuşağında bulunduğunuzda ve biz sizin sadık ve güvenilir hizmetkarlarınız olarak – ücretsiz tabii, ama sadık ve güvenilir (bazı gülüşmeler) – burada bulunduğumuzda, biz de bir zaman kuşağının içine düşüyoruz. Ve bu bizi çok zorluyor.

O nedenle, belki bugünkü Şaud süresince, zamanı aşmaya başlayabiliriz. Onu dönüştürmeye, kullanmak istediğimizde, kullanmak istediğinizde kullanmaya, ve uygun olmadığında da kullanmamaya başlayabiliriz. Kimse, bir günde 24 saat olması gerektiğini söylemedi. Tüm saatlerinizi ve zaman göstergelerini, aletlerini bir kenara koysaydınız, ve sonra da belli zamanlarda doğan ve belli zamanlarda batan güneşin etkilerini bir kenara koysaydınız, zamana ilişkin hiç bir kavrama sahip olmayacaktınız. O noktada, zamanın sizin için pek bir anlamı olmayacaktı.

O zaman, zamansızlığın çok-boyutlu doğasına, potansiyeline, gölgesine kendinizi çok daha kolay açabilecektiniz. İşte o zaman, onu istediğiniz gibi kendi avantajınız için kullanabilecektiniz. Tabi bazı zamanlar vardır ki, zamanın çok yavaş geçmesini istersiniz – müziğin keyfini çıkartırken, dostlarla birlikteliğin keyfini sürerken, meditasyon yaparken, uzun bir yürüyüş yaparken. Bazen, oturmuş güzel bir film izlerken, filmin sonsuza dek sürmesini istersiniz. Zamanın esnetilebileceği çok zamanlar vardır.

Zamanın sabit olduğunu, bilincin örtücü-katmanından başka hiç bir şey, kesinlikle hiç bir şey söylemez. Ama siz buna inandınız. Siz, “Benim belirli bir saatte işte olmam gerekiyor” dediniz. Eh, herşeyden önce, işlerinizi bırakmalısınız. O zaman, Şambra’ya hep tekrar tekrar söylediğimiz gibi, böyle bir soruna sahip olmazdınız (bazı gülüşmeler). Sonuçta, siz kendi-kendinize-iş-vermek, ya da daha doğrusu, aktif olarak kendi-kendinizi-çalıştırmamak istiyorsunuz.

Onun için, zorlukları ve korkuları beraberinde sürükleyen şu zaman unsuruna sahip olmasaydınız, Dünya gezegeninde yaşamanın meydan okumaları hiç bu kadar zorlayıcı gelmeyecekti. Bu yüzden bu Şaud’a, zamanın kendisini açarak, onun engellerini kırıp geçerek başlayalım. Toplumunuz giderek zaman-odaklı oluyor. Biz, zamanı yok edeceksiniz, ya da ondan tümüyle kurtulacaksınız demiyoruz. Biz, size hizmet ettiğinde onu kullanacak ve etmediğinde de yoksayacaksınız diyoruz. Uygun olduğunda onu esnetip genişletecek, ve olmadığında da onu kısaltacak ve küçülteceksiniz. Zamanın sınırlarını ve kısıtlamalarını yoksayan bir grup insan…. ne müthiş bir şey.

Hemen şimdi, bazılarınızın randevulara geç kalmaktan nasıl kaygılandığını görüyoruz. Ve siz belki de bunun nasıl bir şey olduğunu birkaç kez deneyimlemelisiniz. Dünyanın sonu geliyor mu? Hayır! O toplantıdaki insanların gerçekten sizin enerjinize gereksinimleri var mı? Hayır….üzülerek söylüyorum ama, onlar sizsiz de devam edebilirler (bazı gülüşmeler). O toplantıyı kaçırırsanız, hakkınız olan pozisyonu mu kaybedersiniz? Herhalde…. aslında o zaman herhalde çalıştığınız o yerde varoluşunuz gözden kaybolacaktır. Ama bu zaten istediğiniz bir şey.

Bakın… şu yeni işi istiyorsunuz. Ama o işin, eski işinizden çıkmadan gelmesini de garantilememizi istiyorsunuz. Ah…ah, sevgili Şambra, işte bu, üzerinden atlamanız gereken bir uçurum. Salıvermeye hazır olduğunuz şeyi, yüreğinizden sevgiyle ve tümüyle salmalısınız. Ve bunu yapmaya hazır değilseniz, ona tutunmayı sürdürün. Eğer size hâlâ hizmet ediyorsa ona tutunun. Ama bırakmaya hazır olduğunuzda, tümüyle bırakın ve neler oluyor görün.

Korkularınız çıkıyor. Diyorsunuz ki, “Peki ama, o zaman faturalarımı nasıl ödeyeceğim?” Peki, daha fazla bolluk içeren başka bir çalışma durumu yaratsanız nasıl olur? Bolluğun akıp geldiği yeni bir yol yaratsanız nasıl olur? Onun başka bir iş olması gerekmiyor. Birebir yerine koyduğunuz, eski iş/yeni iş gibi tek bir şey olması gerekmiyor. Bu, doğrusal düşünme biçimidir, Eski Enerji düşünme biçimi. Ve bu aynı zamanda usandıran bir düşünme tarzıdır. Ve sizi yıpratan, zihninizi yıpratan bir tarzdır. Biz tüm bu zaman konusunu, en büyük örtücü-katmanlardan birini oluşturan zamanı aşacağız.

Ben bugün sevgili Adamus-Saint Germain’in enerjisiyle birlikteyim. Biz birlikte burada bulunuyoruz. Bir an için dinleseniz…. bir an dinleseniz…fark edeceksiniz….fark edin… hissedin…. ve aynı anda iş gören farklı enerji katmanlarının farkında olun. Siz yalnızca tek bir sesi dinlediğinizi düşünüyorsunuz. Oysa şu an, aynı anda birçok sesi birden dinliyorsunuz. Sözcüklerin Cauldre’dan geldiğini düşünüyorsunuz, onun – şuna ne diyorsunuz? – mikrofonundan, mikrofona ve sizin sisteminizden – teşekkürler (Linda’ya) – sisteminizden geldiğini sanıyorsunuz. Ama öyle değil. Yalnızca öyle olduğuna inandırıldınız. Ona odaklanmaya yönlendirildiniz.

Şu anda duyduğunuz hem o, hem de fazlasıdır. Şu anda duyduğunuz, ben Tobias’tır. Ben sizin hemen yanıbaşınızda duruyorum. Bunu ses düzeninizden duymuyorsunuz. Bunu duyuyorsunuz, çünkü ben hemen başınızın arkasında, tam oradayım. Ben size farklı bir biçimde konuşuyorum.

Ve siz, Adamus Saint Germain’in enerjisini duyuyorsunuz. Saint-Germain, başına işaret ederek….hemen önünüzde durduğunu söylüyor. O da size konuşuyor. Siz bir ses duyuyorsunuz; siz seslerin tümünü aynı anda duyuyorsunuz. Ha, burada bir de kocaman bir koro var konuşan, Şambra korosu. Hepiniz konuşuyorsunuz. Hepiniz şu an hepimizle birlikte şaud ediyorsunuz. Şambra, dünyanın her yanında. Öyleler, ve konuşuyorlar. Biz tek bir ses olarak, çok ses olarak, tek bir kavram olarak, çoklu kavramlar halinde uyum içinde konuşuyoruz.

Ve siz diyorsunuz ki, “Ama, ama ben bir şey duyamıyorum.” Ama evet, aslında duyabilirsiniz, eğer genişlerseniz. Cauldre’nın bu toplantının başında, ondan istediğimiz şeyi yaptığına memnun olduk – enerjiyi genişletmek, sizin enerjinizi genişletmek. Evet, bu, hayal gücünüz anlamına gelir. Hayal gücünüze o kadar güvenin ki, kendinizi açabilin ve duyabilin. Duymak, yalnızca fiziksel kulaklarla olmak zorunda değildir. Duymak, tanrısal bir duyudur aynı zamanda. O, hemen buradadır. Hemen buradadır.

Biz size – aslında siz kendinize – az sonra bugünün Şaud’unda, tüm bu hayal gücü arenasında, çoklu düzeylerde, bazen neden tıkanıp kaldığınızla ilgili konuşacağız. Bugünkü konuşmamızın öncelikli konusu budur. Sizi engelleyen nedir? Tıkanıp kalmanıza neden olan nedir? Aslında gerçekten çok şey değildir. Bazen öyle olduğuna inanmaktan hoşlanıyorsunuz. Ama gerçekten fazla değildir. Biz bundan söz edeceğiz.

Ama, bir an için yalnızca çok sesliliğin büyüsüne kulak verin. Ah, bazısı Cauldre’nın gerçek sesi ve titreşimiyle de iletiliyor. Bakın, Cauldre… ondan söz ettiğimizde utanıyor. Ama Cauldre, birçok yaşamını kanallık eğitimi almaya harcadı. Ve kanallık eden her biriniz için önemli olan şeylerden biri de, bizler gelebilelim diye sadece kendini açmak değildir. Kendini, sizin de gelebilmenizi sağlayacak biçimde açmaktır. Siz tüm boru hatlarına açılırsınız – bize, kendinize, kanallık ya da şaud ettiğiniz varlıklara. Siz bunların tümünü açarsınız. Yani Cauldre, geçmişte birçoğunuzun yaptığı gibi, bunun eğitimini aldı.

Ama, nasıl kanallık edileceğini ya da kanal olunacağını öğrenirken, olan başka bir şey daha vardır – tüm bu boyutsal enerji veçhelerinin sesiniz kanalıyla, tam anlamıyla nasıl getirileceği. Cauldre kanallık ettiği zaman, onun fiziksel sesinden aynı zamanda bizim ve sizin titreşimlerimiz de gelir. Tam anlamıyla karın bölgesine kadar inen ve sonra akciğerlerden, göğüsten, boğazdan, ve ağızdan geçerek yükselen sesi, fiziksel enerjilere de kanal olacak biçimde eğitmek, kanal olan birinin yeteneği, onun görevidir.

Böylece siz bugün bir “ses-kuşatması” altındasınız. O her farklı yönden geliyor. Neden? Eh, duyasınız diye…. eğer onu bir kaynaktan duymayacak olursanız, ötekinden duyacaksınız, ama çok-boyutlu olduğunuz için de duyacaksınız. Biz şu anda oturmuş sizinle gevezelik ederken, alanınıza, aleminize akıtılan bir enerji var, sonra sizin boyutsal veçhelerinizle ya da gölgelerinizle iletişim kuran, farklı boyutsal veçhelerin enerjisi var…. anlıyor musunuz.

Yani, iskemlelerde oturan ve yalnızca sizden oluşandan, burada oturmuş kanallık eden Cauldre’dan çok daha fazlası var. Bu, her düzeyde meydana geliyor. Siz bunun farkında olun ya da olmayın, bu her düzeyde meydana geliyor. Bu şaşırtıcı bir şeydir…. bu, Yeni Enerji yaşama biçimidir, çok-boyutlu, çok-potansiyelli, tümü aynı anda. Ve, biliyorsunuz değil mi, bu başka bir yerden gelmiyor. Eterik alemlerden gelmiyor. Ve hatta, ille de bizden de gelmiyor. Bu hep oradaydı, bekliyordu, gelmesine ve oynamasına izin veresiniz diye bekliyordu.

Böylece, bugün, Saint Germain, ben Tobias, bize eşlik eden melekler, diğer Şambra, tümü bir sonraki düzeye geçmek üzere burada toplandı…. ilk adım, zaman…. zamanı aşmak. Onunla ilgili zihinsel olmanız gerekmiyor. Saatinizi elinize alıp oturmanız ve ona bakmanız ve onu değiştirmeye ve biçimlendirmeye çalışmanız gerekmiyor. Sadece, zamanın esnek olduğunu anlamanız gerekiyor. İnsanlar onu oldukça sabit (esnek olmayan) hale getirdiler.

Ama özünde….bir an için sadece zamanın özünü hissedin. Onu tanımlamayın, yalnızca hissedin. Zamanın özünü hissedin, arkasında yatan kurguyu, onun neden var olduğunu, size nasıl hizmet ettiğini hissedin. Kafanızla değil…. eğer kafanızda bir baskı hissediyorsanız derin bir nefes alın, zamanı hissedin. O, öz enerjisinde kolaylıkla genişletilebilir.

Bazen kendinize, bir görevi tamamlamanın şu kadar dakika ya da saat alacağını söylüyorsunuz. Ve sonra da, “Ama ben günün buna ayrılmış zamanında bu kadar iş çıkartabilirim” diyorsunuz. Eh, o zaman öyle olur. Ama şimdi, örneğin kendinize şöyle deyin, “Ben bir gün çok iş göreceğim. Ben çok kısaltılmış bir zamanda çok şey başaracağım. Bu işler, onlarla ilgili nevrotik ya da sinirli hale gelmeye gerek kalmadan, yeterli ve etkili bir biçimde yapılmış olacak. Onlar çok kısa bir sürede zaman makinesinde işlemden geçecek. Ve bu da bana, kendim için gerçekten yapmak istediğim şeyleri yapmak için daha çok zaman – ya da “zaman-sızlık” tanıyacak.”

Evet, her zaman görevler, işler olacaktır. Perdenin bizim yanında da görevler vardır. Ama biz onları – nasıl desek – zaman kapsülü türünden şeylere koyarız, böylece görevlerin çaresine kolayca bakılmış olur. Ve bu, sevdiğimiz şeyleri yapmak için bize daha fazla “zaman-sızlık” tanır…. anlıyor musunuz.

Böylece Şambra, biz bugün Şambra Servis Merkezine geri gideceğiz. Biz birkaç ay önce oradaydık. Bu, çok gerçek olan bir enerji, düş ürünü bir yerdir. Evet, bunu seviyorum – çok gerçek olan düş ürünü bir yer. Siz bu ikisinin birbiriyle uyuşmadığını düşünüyorsunuz, oysa onlar kesinlikle uyuşurlar. Düş ve gerçeklik – onlar aslında aynı şeydir. Sadece enerjinin nasıl tezahür ettiği önemlidir; farklı olan budur… anlıyor musunuz.

Böylece, biz bugün Şambra Servis Merkezine gidiyoruz çünkü orası çok güzel bir yerdir. Sizin enerjiniz var orada. Orası, konular hakkında, engeller hakkında, potansiyelleri açmak hakkında konuşulacak harika bir yerdir. Kendinizi açmanız için harika bir yerdir. Biz bugün – nasıl desek – kendini açmak konusunda biraz grup alıştırmaları yapacağız. Enerjileri de biraz hareket ettireceğimiz kesin. Bazı kavramlar ve bazı felsefelerle ilgili konuşacağız.

Hadi şimdi hepimiz birleşelim, Şambra Servis Merkezinde enerjilerimizi biraraya getirelim. Bu, herhangi bir çaba gerektirmez. Herhangi bir iteleme gerektirmez. Zihninizi zorlamayın. Eğer orada olmayı seçiyorsanız, o zaman oradasınızdır.

Sizin Şambra Servis Merkeziniz, onun enerjilerine ilişkin sizin izlenimleriniz, yanıbaşınızda oturan kişiden farklı olabilir. Bu uygundur. Herkes, dış, ya da genişlemiş alemlerde enerjileri farklı algılar. Eğer siz, Şambra Servis Merkezinde kalın ve güzel bir halıyla kaplanmış, üzerine yatabileceğiniz bir zemin görüyorsanız, ama yanınızdaki kişi zemini ahşap olarak hissediyor ve algılıyorsa, bu, bunlar birlikte var olduğu için böyledir. Halı, ahşap, seramik, toprak, su – görüyor musunuz, çok-boyutludur. Siz hangi potansiyeli seçmek istiyorsunuz? Bu size kalmıştır.

Böylece, Şambra Servis Merkezinde oturmuş, enerjimizi tazeliyoruz. Biz, engellerden bazısını salıvermeye izin veren, kim olduğumuzu sandığımızın ötesine bakmamıza izin veren güvenli bir alandayız. O nedenle, derin bir nefes alın ve enerjiyi hissedin.

Ve bu arada, burada bulunan birkaçınızı azarlamamız gerekiyor. Siz başınızı derde sokuyorsunuz. Bazılarınız, şu birkaç haftalık tatil süresinde başını bazı çok ilginç, travmatik dertlere soktu….dram için ne harika bir zaman! Başınızı derde sokuyorsunuz. Sonra da bunalıyorsunuz. Aşağılara düşüyorsunuz. Depresyona giriyorsunuz. Üstelik bazılarınız aşırı duygusallaşıyor. Bunun, yaşantınızı yönetmesine izin veriyorsunuz.

Ve sonra da küfredip şöyle diyorsunuz, “Ben Şaud’larda tüm bu şeyleri öğreniyorum ama bunlar bana göre değil herhalde. Ya da, gerçek değil, çünkü benim başım ailemle, işimle belaya giriyor ve bu travmaları yaşıyorum. Eğer Noel’den bir gün önce işten çıkartılıyorsam, ben nasıl Şambra olabilirim ki?” Orada olduğunu biliyorum… duyduk. “Bu benim başıma nasıl gelebilir?”

Şambra, sinirlenip kızmak yerine, “zavallı ben”i oynamak yerine, ya da herşeyden de çok, bunların tümüne değer olmadığını hissetmek yerine, bir an durun. Ve buraya, Şambra Servis Merkezine gelin. Orası çoğu zaman kesinlikle açık ve boştur. Burada Şambralar hiç olmuyor. Bu yeri yalnızca kendiniz için kullanabilirsiniz.

Gelin buraya…oturun…derin bir nefes alın. İstiyorsanız, dertlerinizi de beraberinizde getirin. Gerçek şu ki, orası dertlerinizi işlemden geçirmek, onlara bakmak ya da gözlemlemek için ve sorun olduğunu düşündüğünüz şeyin arkasındaki gölgeyi gerçekten görmek için mükemmel bir yerdir. Şambra Servis Merkezine gelin. Başka şeylerle enerjinizi boşa harcamayın. Bir an için buraya gelin. Bizi çağırın – ben Tobias’ı, Saint Germain’i, Kuan Yin’i, Oama’yı. Çağırın bizi. İsterseniz, izin verin sizinle oturalım. Ama sorununuzu çözmemizi bizden istemeyin çünkü size vereceğimiz yanıtı biliyorsunuz. İçeride ne var? Orası size nasıl bir his veriyor?

Şimdi, Şambra Servis Merkezinde oturmuş, kendinize soruyorsunuz, “Peki, şu sorunun arkasında ne yatıyor? Ben neden şimdi işten kovuldum? Son zamanlarda bedenim neden dayak yemiş gibi hissediyor? Neden ailemle sürekli sorun yaşıyorum? Neden eşimi terk etmek istiyorum da bunu yapamıyorum? Çok mutsuzum ama terk edemiyorum.” Buraya gelin…oturun… derin bir nefes alın…. bir bardak su için. İçebilirsiniz gerçekten; burada bir bardak su içebilirsiniz. Deneyin.

Bazılarınız, “Ama bu gerçekten aptalca” diye düşünüyor. Evet, öyle, ama Dünya’ya sıkışıp kalmış tek-boyutlu bir insan olmanın aptallığına yaklaşmaz bile. Bu gerçekten aptalcadır. Orada olmak zorunda değilsiniz. Onun için, bir bardak su için. Biraz ferahlayın. Derin bir nefes alın, ve yüksek sesle ya da içinizden, kendinize “Bu nedir? Nedir?” deyin. Şimdi, bunu söylediğiniz an, herşey çalışmaya başlar. Yanıt size gelmek zorundadır. Zorundadır, er ya da geç.

Eğer kafanızda tıkanıp kaldıysanız, ve bunu oradan anlamaya çalışıyorsanız, o zaman yanıt, size kendini bildirmede zorlanacaktır. O hemen orada olacaktır. Ve biz bazen yanıtın enerji alanınızın çevresinde uçuştuğunu görürüz. Ve şöyle demek zorunda kalırız, “Tanrım, onu neden bizim gördüğümüz kadar net göremiyorlar?” Bu, beyninizde olduğunuz için böyledir.

Siz, bizim yakın boyutlar dediğimiz yerde işlev görüyorsunuz. Yaratıcı boyutlarda işlev görmüyorsunuz. Bir dakikaya kadar bununla ilgili konuşacağız. Biraz olsun kafanızdan çıkın. Soruyu salıverin. Onu anlamaya çalışmaktan vaz geçin. “Sevgili Ruh, sevgili benlik, sevgili Şambra, şu an yaşantımda olan şu bolluk sorunu ya da bolluk yoksunluğu nedir? Neden şimdi ansızın faturalarla boğuşuyorum, ve arabam bozuluyor, kiram artıyor, ve ben işimi kaybediyorum?”

Onu dışarıya, oraya koyun… anlıyor musunuz. Siz onu aslında gerçekten oraya koyuyorsunuz. Onu kendi içinize koyuyorsunuz. İçinizden dinliyorsunuz. Bir süreliğine bırakın. Onu düşünmekten vaz geçin. Soruyu zaten sordunuz. Her an her melek ya da insan bir soru sorar – bu, dünyadaki güzel şeylerden biridir – bir dinamik oluşturur ve yanıt akıp gelir. Gelmek zorundadır. Bu, evren dediğiniz şeyin doğal karşılığıdır. Ama aslında sizden gelen doğal bir karşılıktır.

Olan şudur, siz soruyu kendinize soruyorsunuz. Tüm düzeyler, “Haa, ilerlemek zamanı” der. Yanıtlar ve anlamak için bir arzu vardır. Onlar deneyimden geçmekten yorulmuşlardır. Ve biz şimdi zaten hep orada olmuş olan yanıtı yaratıyor ya da ortaya çıkartıyoruz.

İşte buradasınız…. sorunuzu yönelttiniz. Bırakırsınız. Çekin gidin… Şambra Servis Merkezinde oturun… su için… havuzda yüzün…. sıcak küvete girin… şelalenin altında oturun, şelale, buradaki en popüler yerlerden biridir. Burada güzel, çok güzel bir şelale var. Su sıcaktır. Su, öyle deli gibi üzerinize çağlamaz; ağır çekim dökülür…. anlıyor musunuz… çünkü burada uzayın etkilerini bile yavaşlatabilirsiniz. Ve su üzerinize çağlar.

Bir süre burada sadece oturun. Soluyun… bir müzik koyun. Biz burada olası her tür müziğe sahibiz, şimdiye kadar – sizin deyiminizle – CD’lere konmuş olan her müziğe. Düşünülmüş olup da hiç yazıya dökülmemiş her bir ezgi buradadır. Semavi müzik… bizde country-western bile var (bazı gülüşmeler).

Böylece, bırakıverdiniz. Şimdi, yanıtın ne zaman gelmesi gerektiğine dair bir zaman kısıtlaması ya da sınırı koymayın. Bu, herşeyi berbat etmeye başlar. Bırakın gelsin, zamansız… anlıyor musunuz. Siz zamansızsınız. Tüm yanıtlarınız zamansızdır. “Bu yanıta beş dakika içinde ihtiyacım var” demeyin, çünkü o zaman, herşeyden önce o soruyu sekteye uğratmış ya da ona dengesiz bir enerji yüklemiş olursunuz. Burada zamansız hareket edin. Bazılarınız, “Peki ama, ya bir yıl alırsa” diyor. Ee, bir yıl alırsa ne olur? Yine de yanıtı almış olacaksınız, değil mi? Şambra Servis Merkezinde zaman hakkında kaygılanmayın. Zamansız olun. Yanıtlar gelecektir.

Peki Şambra, soru, karanlıkla ilgili soru geçen ayki Şaud’umuzda sorulmuştu. Birisi soruyu sordu, “Karanlık ile kötülük arasındaki fark nedir?” Ve biz kısa yoldan yanıtlayıp, “Karanlık, oluşun doğal bir halidir” demiştik.

Karanlığa bir dolu başka ad verilebilir, negatif. Ona dişil enerji denebilir. Ona “tekil” enerji, “öbür taraf” denebilir, ona ne ad vermek isterseniz. O sadece denklemin bir parçasıdır. Aydınlığın “bir”i ile karşılaştırıldığında “sıfır” olabilir. Ya da, “sıfır” ile karşılaştırıldığında “bir” olabilir. Karanlık ve ışık, saf anlamda, kendi enerji yapılarında tıkanıp kalmış değildirler. Onlar değişir… anlıyor musunuz. Onlar ileri geri – karanlıktan ışığa gidip gelerek değişirler. Kimliklerini değiştirirler.

Pekala, soru sorulmuştu – karanlığa karşı kötülük. Ve biz, karanlık, oluşun doğal bir halidir demiştik. O, dualitenin bir parçasıdır. Kendi içinde bir boyuttur. Işığın eşi, partneri ve sevgilisidir. Ve onlar rolleri değişip dururlar.

Kötülük – ki bazılarınızın bildiği gibi tersten okunduğunda “canlı” demektir (evil – live) – kötülük, dengesiz bir karanlıktır, yani karanlığa çok odaklanmaktır, – sizin deyiminizle – belki öfke… ya da nefret… ya da boşluk… sevgi yoksunluğu… onu nasıl tanımlamak isterseniz…bu tür enerjilere fazla odaklanmaktır. O, dengesiz bir karanlıktır. O, odağını karanlığa oturtup ışığı bilmezlikten gelmeye çalışır.

Böylece soru, sevgili Linda’mızdan geldi, “Peki, dengesiz ışık olduğunda ne olur?” ve biz – nasıl desek – mümkün olan en fazla soruyu yanıtlamak istediğimizden, bu sorunun yanıtını erteledik. Ama şimdi bir kaç dakika kadar bununla ilgili konuşmak istiyoruz çünkü bu, çok-boyutlu ve çok-potansiyelli bir varlık olarak Dünya’da bulunmanın çok önemli bir veçhesidir. Işık ve karanlığın dinamiklerini anlamalısınız.

Işık… sizler “ışık-işçileri”siniz. Siz ışıkta çalışır, karanlığı evrenden yok edersiniz. Bu en büyük palavradır Şambra (bazı gülüşmeler). Bu da dengesizdir. Bizim burada bunun için kullandığımız bir sözcük var. O, insan dilinin herhangi bir sözcüğüne karşılık gelmiyor. Ama size en iyi şekilde şöyle tercüme edebilirdik, biz ona “anost” diyoruz, anost (Tobias bunu yuh-NAHST olarak telaffuz eder). Bunun anlamı, ışıktaki dengesizliktir. Işıktaki dengesizlik, ya da anost, karanlığın yadsınmasıdır. O, kendinizin yarısını, eğer daha fazlası değilse, yadsımaktır.

Çok, birçok Yeni Çağcılar… biz şimdi gülüyoruz çünkü Cauldre bize başını sallıyor. Diyor ki, “Şimdi bir de tüm Yeni Çağcıları kışkırtacağız.” Ama onların biraz kışkırtılmaya ihtiyaçları var, biliyorsun (bazı gülüşmeler). O yumuşak tahtlarından inmelerinin zamanı geldi… görüyorsun değil mi.

Işıkta da dengesizlik olur. Ve biz, “ışık savaşçıları”nı duyduğumuz zaman gülmek zorunda kalıyoruz. Neyle savaşıyorsunuz? Gidip karanlıkla mı savaşacaksınız? E onlar kazanacaktır çünkü daha güçlüler… anlıyor musunuz. Ve siz kılıçlarınıza davrandığınız için, onlar da davranacaklardır. Ve şimdi gerçek bir savaş başlamış olur. Şimdi, barış ve sevgi ve tüm şu diğer şeylere ilişkin söylediğiniz sözlere rağmen…. savaşı öncelikle yaratan, karanlığı yadsımanızdır.

Karanlık yalnızca kabul edilmek istiyor… anlıyor musunuz. Şimdi bu, karanlığın örtücü-katmanı yüzünden bazıları için zorlu bir konudur. Karanlığın kötü bir şöhreti oldu… anlıyor musunuz…evet, kiliseler yüzünden, herşey yüzünden. Karanlık olamazsınız. Karanlık sık sık kötülüğe eş koşuldu. Ve değildir.

O sadece, karanlığın dengesiz bir uyarlaması, sabit olmayan bir uyarlamasıdır. Karanlıkta yanlış olan hiç bir şey yoktur.

Böylece Şambra, ışıkta dengeden çıkmış olabilirsiniz, öylesine dengeden çıkabilirsiniz ki, cesaretiniz, dayanıklılığınız gevşer. Sonra, Dünya üzerindeki barıştan o ezoterik yüce kelimelerle söz eder, ama dinamiklerin ne olduğunu gerçekte anlamazsınız. Dünya’ya şefkat duymadan, dünyayı kurtarmak istersiniz.

Genellikle, ışıkta dengeden çıkmış bir insan gördüğümüzde, fark ettiğimiz ilk şey, garip bir biçimde, şefkatten yoksun olduklarıdır. Şefkat yoksunluğunun karanlıkta olacağını sanırdınız. Oysa ışıktadır, dengesiz ışıkta, herşeyin kurtarılması gerektiğine inanmakta, ve onların da kurtarabilecek tek kişiler olduklarında yatar dengesizlik.

Bir kişi, ışıkta dengesiz hale geldiğinde, havada olur, eterik, topraklanmamış, elle tutulamaz, kavranamaz olur. Ve onlar artık verimli de olamazlar. Gerçekten pratik olmayan, gerçekten enerjiyi hiç bir biçimde hareket ettirmeyen şu uçuşan kavramlara sahiptirler. Dengesiz ışık, enerjiyi hareket ettirmede gerçekten etkili olmak yerine, enerji tarafından ittirilir ve yine enerji tarafından karman çorman edilir.

Pekala, biz şu karanlığın algılanmasındaki örtücü-katman hakkında da bir çift laf etmek istemiştik.

Şimdi, birkaç yıl önce, yıllık Şambra toplantımızda, karanlığın tanrısallığınız olduğundan söz etmiştik. Bu şimdiye kadar Cauldre’dan ve birkaçınızdan geçirmemiz gereken en zorlu şeydi, karanlığın yalnızca ışığın yoldaşı olduğunu söyleyebilecek kadar kendinizi açmanızı sağlamak, en zorlu şeydi. Karanlık ne doğru, ne de yanlıştır. Onlar sevgiliydiler. Eştiler. Onlar birbirleri için boşlukları doldurdular. Onlar, kim olduğunuza bakmanıza olanak sağlayan aynaları oluşturdular.

Gelişiminizde, karanlığa ve ışığa aynı şey olarak bakabileceğiniz noktaya gelebilir misiniz? Her ikisi de ne iyi, ne de kötüdür… sadece vardırlar. Onlar ifadedir. Karanlık, ışığın ivmesine yardım eder Şambra. Işığı hareket ettirir. Işık, yeni alanların aydınlanmasına yardımcı olur, ama ona ivme kazandıran karanlıktır. Onu topraklayan karanlıktır. Biz, karanlık/kötülük’ten, karanlık/yanlış’tan, karanlık/sert, şiddet’ten söz etmiyoruz. Biz özsel enerjilerden söz ediyoruz.

Arada bir, çok uzun zaman önce açıkladığımız gibi, karanlıkla ışık rolleri değişirler… anlıyor musunuz. Işık der ki, “Ben şimdi, karanlık olmak nasıl bir şeydir, onu deneyimlemek istiyorum.” Ve karanlık, ışığın aydınlığını deneyimlemek ister. O nedenle de rolleri değişirler.

Genelde, kişisel ışığınızla karanlığınız arasındaki bu rol değişimi, yaşamlar arasında olmuştur. Genelde, bunu enkarne olduğunuz sırada gerçekleştirmeniz pek önerilmezdi… anlıyor musunuz. Öyle durumlar var ki, ve Andra, Norma size bundan söz edebilirler… bu olduğunda… yani bir kişi ya da ruh, fiziksel biçimle enkarne olup da rol değişimi meydana geldiğinde, neler olduğunu size anlatabilirler. Bu, herşeyi alt-üst eder. Yani genelde değiştiğinizde.. ve bu – birisi soruyor – bu ters kutupluluk mu diye. Bir anlamda, aslında hayır… bu farklı bir konudur. Bu rol değişimi yaşamlar arasında olur.

Şimdi, çok yoğun bir spiritüel işlemden ya da spiritüel evrimleşmeden geçen kişiler için bu, siz hâlâ bu bedenin içindeyken meydana gelecektir… anlıyor musunuz. Bu, yani ışıkla karanlığın ileri geri değişip durması her birinize oldu. Ve bu, gerçekliğinizdeki herşeyi alt-üst etme eğilimindedir. İşte siz genellikle bu noktada işlerinizi ve eşlerinizi ve yaşantınızda dengeye getirdiğiniz ve yaşamınıza getirdiğiniz herşeyi kaybedersiniz.

Ama, şimdi rolleri değişiyorsunuz. Ancak bu seferki, geçmişe göre farklıdır. Onlar birbirlerinin üzerinden değişiyorlar, böylece siz onu deneyimleyebiliyor, kendinizi yeni karşıtlıktan görebiliyorsunuz. Ve sonra da birleşiyorlar. Kaynaşıyorlar; kaynaşıp birleşiyorlar. Bu kaynaşma meydana gelirken çoğunuza olan şudur… bakın, karanlık ve ışık her zaman, her zaman kendi kimliklerinin belli bir derecesini koruyacaklardır. Kaynaşıp birleştiklerinde bile bir farkındalık olacaktır, “Ben bir zamanlar ışıktım; ben bir zamanlar karanlıktım”, anlıyor musunuz. Yani ışık ve karanlık ille de yok olmuyorlar, sadece birlikte dans etmenin yeni bir yolunu buluyorlar.

Ama, yeniden-birleştiklerinde ne oluyor… bakın, hepiniz zamanın geçen beş ya da altı yılında bu rol değişiminden, ışık/karanlık değişiminden geçtiniz. Biliyoruz, ondan çok, çok kez geçmişiniz gibi hissediyorsunuz ama geçmediniz. Fiziksel bir süreçte bununla yalnızca bir kez baş edilebilir… bize güvenin. Siz bu değişimden geçtiniz… ve onlar şimdi yeniden birleşiyorlar.

Şimdi, tutulma koşullarını düşünün… anlıyor musunuz… bir ay tutulması, bir güneş tutulması… bir unsurun, ötekinin önünden geçmesi, geçici olarak diğerini engellemesi ya da gölgelendirmesi… anlıyor musunuz… nerdeyse tersine dönmüş bir gölge gibi. Şu anda, yaşantılarınızla olan budur. Siz bütünlüyorsunuz, kaynaşıyorsunuz ve ışığınızla, karanlığınızla evleniyorsunuz.

Şimdi, bu odadan koşar adım çıkıp da topluma kendi ışık ve karanlığınızla evlendiğinizi söylemeyin çünkü anlamayacaklardır. Karanlığın lekesi, damgası öylesine güçlü ki, insanların oraya gitmek için kendilerine izin vermeleri hiç olası değildir. Onlar şu anda kendi ışık ve karanlıklarıyla kendi çatışmalarını yaşıyorlar. Siz bunun nasıl bir şey olduğunu bilirsiniz; bu yaşamda ve diğerlerinde de bundan geçtiniz.

Ama siz yeniden bütünleniyorsunuz. Şimdi olagelen bir ruh tutulması var – güneş değil – ama şu anda meydana gelen bir ruh tutulması var, karanlık ve ışık yeniden birleşiyor, ama neredeyse tersyüz edilmiş bir gölge yayıyorlar…. anlıyor musunuz. Onun için, bu olmaktayken, yaşantınızda tüm bu şeyler neden var diye, neden herşey yine yerli yerine oturmuyor diye bazen merak ediyorsunuz. Ama bu sizin istediğiniz bir işlemdir, arzuladığınız bir işlem, ondan geçmeseydiniz, düş kırıklığı yaşayacağınız bir işlemdir. Şu anda bizim tarafa gelecek olsaydınız, “Ama beni neden devam etmek için cesaretlendirmediniz. Neredeyse varmıştım. Ben yeniden kaynaşıp birleşiyordum” derdiniz. Şu anda olanlar budur.

O nedenle, bir ruh tutulmasının olduğu bu zamanlarda, karanlıkla ışığın birbirinden ayrılması yerine, birleşip kaynaştıkları bir ruh tutulmasının olması çok uygundur. Bakın, ruh tutulmasının bu zamanında biz yaratılmakta olan potansiyellerden, gölgelerden söz ediyoruz. İçinizde birleşen karanlığın ve ışığın tutulmasının ardında… tutulmanın ardında çok, birçok potansiyel yatıyor.

Bazen kelimelere dökmek zor oluyor, ama yaşantınızda her zaman, içinden seçecebileceğiniz neredeyse sonsuz potansiyellere sahip olduysanız da, uzanıp yakalayabilecekleriniz bir bakıma sınırlıydı… anlıyor musunuz. Tümüyle farklı bir potansiyel türünü getirme yetisi sınırlıydı. O oradaydı, ama onu (gerçekliğinize) getirebilmek, biyolojinin bilinçli anlayışının ya da yetisinin ötesindeydi. Ama yaşantınızda olagelen bu ruh tutulmasıyla, potansiyellerin sayısı ya da potansiyeli, şimdi daha yakındır. Bir ya da iki yıl önce olanaksız, kuşkulu görünen şeyleri şimdi getirme yetisi, artık olasıdır. Bunların tümü, ruh tutulmasının bir sonucudur. Gerçekliğin yakalama mesafesinin içinde şimdi bulunan gölge ya da potansiyel sayısı, çok, çok muazzamdır… çok muazzam.

Bugünün başında Cauldre ve sizinle birlikte oturup da Sessiz Dua’ya kanallık ettiğimizde…. Sessiz Dua, “potansiyellerin duası”dır. Biz ona önce böyle demiştik, ama Cauldre’nın söylediğimiz şeye dair hiç bir fikri yoktu, bunun üzerine adını Sessiz Dua olarak değiştirmek zorunda kaldık. Sessiz Dua’nın temelde söylediği şudur, “Herşey zaten benim gerçekliğimde… herşey zaten burada… onu bilinçli gerçekliğime getirebilmek için… benim onu sadece kabul etmem gerekiyor… peşinde olduğum sevgi zaten yaşantımda… oturup da neden ona sahip olmadığım hakkında şikayet etmek yerine, yalnızca kapıyı açıp onu içeri buyur etmem gerekiyor. Bu çalışmayı yapabilmem için, Ruh’un Dünya’daki zengin bir örneği olarak yaşayabilmem için seçtiğim bolluk, zaten burada”…. anlıyor musunuz.

Bazılarınız, “Peki ama nerede, hani?” diyor. Ah, o orada. O burada. O, sizin odaklanmadığınız, fark etmediğiniz bir potansiyeldir, ama oradadır. Bedeninizin sağlığı… Sessiz Dua, bedeninizin zaten şifalandığını söyler, çünkü şifalanmış bir bedenin potansiyeli, gölgesi zaten oradadır. Siz, bunların her birine bunca zamandır içinizde zaten sahiptiniz. Onlar artık buradadır Şambra.

Sessiz Dua, bir potansiyeller duasıdır. Biz belki de buna Sessiz Dua’nın alt-başlığı olarak bakmak isteyeceğiz. Belki de Şambra Sessiz Dua’yı gerçekleştirirken… ki o bir isteme ya da yalvarma duası değildir… o bir farketme ve kabul duasıdır. “Ben, yaşantımın her yönüyle bolluk içinde olduğunu fark ediyorum. Ben, her şekilde Ben olduğumu fark ediyorum.” Belki de Şambra, bu dua, bir şey istemek zorunda olmadığınız Potansiyeller Duası olmalı; onun içeri girebilmesi için sadece kapıları açmanız gerekir. O inanılmaz bir şeydir.

Son Şaud’umuzda gölgeler ve potansiyellerden söz ettik. İnsanların çok tekil, hatta dualitik bile olmayan, daha çok tekil olan bir yaşam sürmeye, kendilerinin tekil bir ifadesine, tekil bir yolun üzerinde olduklarını ve orada kalmayı sürdürmeye yatkın olduklarını söyledik. Şambra, tekilden fazlasının söz konusu olduğunu öğreniyor. Şambra, düş enerjisiyle kendinizi bu şeylerin tümüne açabileceğinizi öğreniyor. Siz onları, doğrudan Şimdi gerçekliğinize yönelen, Şimdi gerçekliğinize gelen kapıdan, o kristalin kapıdan geçirip getirebilirsiniz.

Ama, engeller nelerdir? Sizi geri tutan nedir? Neden iş görmüyormuş gibi görünüyor? Eh, öncelikle, fazla çabalıyorsunuz. Siz onu getirmek için zorluyor ve anlamaya çalışarak gelmesini sağlamak istiyorsunuz. Aslında siz onu, bazılarınız, aldatarak ve manipüle ederek getirmeye çalışıyorsunuz, ve o bu şekilde getirilemez.

O bir farketmedir. O, kendi içinde, kendi inanç sistemidir. Kesinlikle bir örtücü-katmandır. O, sende, senden fazlası olduğunu söyleyen bir inançtır. Bu da herkesçe bilinen bir gerçektir, ama bir inançtır. Bu, ona inanmak için kendine izin vermekle ilgilidir, içinde olduğunuz kutunun dışına çıkmak için kendinize izin vermek, ama bunu da mücadele etmeden ve ittirmeden ve onunla çatışmadan gerçekleştirmenize izin vermekle ilgilidir.

Onu kesinlikle geri tutan diğer şey de, kendinize ettiğiniz ya da verdiğiniz yeminler, antlar ve sözlerdir. Bu yaşamda ya da geçmiş yaşamlarda edilmiş bu yeminlerin ve antların ve sözverilerin her biri, bir tür engel… ya da blokaj… yol üzerindeki bir taş… ya da yol üzerindeki bir kaya.. ya da bir çivi, sizi tutsun diye ruhunuzun duvarına çivilediğiniz bir çivi…. asla karanlık sanatlarla uğraşmayacağınıza dair ettiğiniz bir yemin olarak hizmet eder. Hey Allah’ım… neden ki? Haa, siz bunları kötüye kullandınız; evet, biz bunu daha önce de duymuştuk.

Bunun üstesinden gelme zamanıdır. Bazılarınız şöyle dedi, “Ama ben bir cadıydım. Ben bir büyücüydüm. Karanlığın etkisindeydim.” Karanlığı yeniden bir düşünün, Şambra. “Evet, ama bir noktada taşıdığım sihir yüzünden diğerleri onu kötüye kullandı.” Eh, bu doğru, ama siz bunu yapmadınız. Ah, diyor bazılarınız, “ama evet, onu kötüye kullandım.”

Ama şimdi, bunun ötesine geçmek zamanıdır. Ruhunuzun kapısından o çiviyi, kendinizi içine kapadığınız ve sınırladığınız o çiviyi çıkartmak zamanıdır. Yaptıklarınıza ilişkin öylesine suçluluk ve ıstırap çektiniz ki. “Bunu asla bir daha yapmayacağım” dediniz. Bam, bam, bam… çivileyin onu… kendinizi sınırladınız bile. Ruhunuzun potansiyellerini ve olasılıklarını ve olanaklarını kapattınız bile.

“Ama ben başka bir insan öldürdüm” dediniz. Evet, öldürdünüz… bu iyi bir şey değil… şimdi daha iyisini biliyorsunuz. Onu yapmayacaksınız. Ve biliyor musunuz? Onlar Dünya’ya geri geldiler. Sizi herhalde tanımıyorlar, ve bunu herhalde size karşı kullanmıyorlar. Ama siz, “Bunu asla bir daha yapmayacağım” diyerek, ruhunuzun evinin üstüne bir kalas daha çivilediniz.

Gücü kötüye kullandığınız için suçluluk hissettiniz, çünkü onun size ne yaptığını gördünüz. Onun ruhunuza ne yaptığını gördünüz. Başkalarına ne yaptığını gördünüz. Öyleyse, bam, bam, bam… ruhunuzun evinin kapılarını ve pencerelerini kapatmak için bir kalas daha çivilediniz… bu şeylerin tümü Şambra, tekrar, tekrar (yapıldı).

Biz bunların büyük bir kısmını salıverdik. Çok şey çıkartıp attık. Ama bazıları hâlâ orada duruyor. Bazıları o denli derinlere işlemiş ki göremiyorsunuz bile, hatta bazılarını siz sakladınız. Çok üç kağıtçısınız, biliyorsunuz değil mi, çok üç kağıtçı. “Bunu asla bir daha yapmak istemiyorum. Bu yapabileceğim en kötü şeydi. Bunu bir daha asla yapmak istemiyorum. Bir daha asla bir orduyu savaş meydanlarına sürmek istemiyorum çünkü akan kanı gördüm. Ve alınan yaşamları gördüm. Ve yok yere ıstırap çeken aileleri gördüm” dediniz, tabi birilerinin size bunun Allah adına yapılan bir savaş olduğunu söylemesinden başka… anlıyor musunuz.

Bazılarınızın içinde bu yemin ya da ant var. Ve siz o yaşamdan sonra şöyle dediniz, “Bir daha asla. Ve bunu bir daha asla yapmamayı güvence altına alıcam, çünkü o çiviyi gömeceğim. Ruh benliğimin o parçasını kapatıp örteceğim. O çiviyi gömeceğim. Ve bir gün onu aramaya kalkışsam bile, onu açmaya çalışsam bile, orada yokmuş gibi davranacağım. Eğer birisi gelir de, ruhuma girmem ve saklı kalmasını yeğlediğim bölümleri açmam için beni kandırmaya kalkarsa, o orada değilmiş gibi davranacağım. Örtücü-katmanı, ipnozu kabul edeceğim. En güçlü ipnoz, insanın kendine yaptığı ipnozdur. Ben bunu kendime yapacağım ki, o çiviyi hiç, asla bulamayayım,” görüyor musunuz.

Şimdi, siz ilginç bir noktaya geldiniz. Çivi orada, biliyorsunuz. Ruhunuzun kapısındaki kalas orada. Ne yapacaksınız? “Ben, parasal bolluğa sahip olmak için kendime bir daha asla izin vermeyeceğim, çünkü o beni rezil bir insan yaptı” diyen, çok derinlere gömülmüş o antlar ve yeminlerle ne yapacaksınız. Evet, siz rezil bir insan olmuştunuz (bazı gülüşmeler), ama bunu tekrarlamayacaksınız Şambra. Bilinç, bilinciniz, sevginiz, dönüşmenizi sağladı.

Şu anda, fark ediyor musunuz…. bir an için durun ve biz burada servis merkezinde oturuyorken onu hissedin. Eğer şu anda yaşantınızda, muazzam bir bolluk olsaydı, o nasıl hissedilirdi? Onu bir an için hissedin. Ah, hayır ondan vazgeç – biriniz, tümünü bir başkasına vereceğini söyledi – bundan şimdi vazgeçin. Önce kendiniz onun keyfine varın.

Düşleyin…. evet, haklısınız…. kesinlikle haklısınız…. o kadar fazlasına gereksinmediğinizi ansızın fark mı ettiniz? Haklısınız. Ve ansızın fark ettiniz ki, yaşantınıza böylesine muazzam bir bolluk akışı olsaydı, onun dışarıya da akması gerektiğini fark ettiniz, onu biriktirmenin ya da saklamanın bir anlamı olmadığını, dünyanın sonunun geldiğini düşünerek onu korku amaçlı kullanmanın bir anlamı olmadığını fark ettiniz. Eğer dünyanın sonu gelirse, oradan atlayan ilk kişi siz olun (bazı gülüşmeler)…. kesinlikle. Bunu bir düşünün. Neden ıstırap çekmeli ki…. erkenden ayrılın (yoğun kahkahalar).

Peki Şambra, şu para akışı geliyor. Onu bir an hissedin. Onun nasıl bir şey olduğunu hissedin. Enerjinin, sonunda, yeniden yaşantınıza girmesinin nasıl bir his olduğunu hissedin. Bu potansiyeli hissedin. Ve evet, haklısınız – onun içeri ve dışarı akması gerekir. Bu doğal bir gel-git, doğal bir döngüdür. Bu da, onu uygun biçimde kullanmak anlamına gelir. Belki bir merkez inşa etmek istiyorsunuz. Belki sadece ekonomiye yatırım yapmak istiyorsunuz… beş tane araba. Belki birkaç ev istiyorsunuz.

Şimdi onun ne gerçekleştirdiğine bakın. O çivi hâlâ orada duruyor. O çivi öylesine sıkı sıkı orada ki. Ve siz, “Ama bu kulağa çok bencilce geliyor. Ben bunların tümünü gereksinmiyorum ki” diyorsunuz. Şambra, salıverin. Bu sınırlılıkları bırakın gitsinler. Biliyoruz – ve siz de biliyorsunuz – ki, bunlar sizi baştan çıkartmayacaktır. Siz gidip de kendiniz ve diğer kişiler için uygun olmayan şeyler yapmayacaksınız. Denge olacaktır… anlıyor musunuz.

Dengede olmak zorundadır. Neden? Çünkü siz ışığı ve karanlığı anlıyorsunuz… siz onları birleştiriyorsunuz. Siz bir ruh tutulması gerçekleştiriyorsunuz. O ikisini evlendiriyorsunuz. Para asla dengesiz olmak durumunda değildir… ilişkiler…sevgi…seks…yiyecek…tüm bu şeyler, asla dengesiz olmak durumunda değildir, çünkü siz bu noktaya gelmeyi seçtiniz.

Bu arada, bazılarınız kaygılanıyor, “Ama ben dengeye geliyorum. Bu şeyleri öğreniyorum. Armağanları ve sevinçleri gerçekten yaşantıma kabul etmeye hazırım. Ama geriye kayarsam ne olacak?” diyorsunuz. Bunu neredeyse imkansız kılan – tümüyle değil, ama neredeyse imkansız kılan – spiritüel bir fizik kuralı var, çünkü siz aydınlanmanın belirli bir noktasına erişiyorsunuz. Aydınlanmayı silemezsiniz… anlıyor musunuz. Onu silemezsiniz.

O nedenle, geriye kaymayacaksınız. Gidip de kötü, karanlık işler görmeyeceksiniz. Hatta dengede olmayan ışık işlerini bile yapmayacaksınız. Herşey dengede olacaktır. Ve ayrıca bizden, geriye kaymamanızı temin etmemizi ve bunu yapacak olursanız gelip de poponuza birkaç şaplak indirmemizi istediniz (kahkahalar). Ve biz de bunu yapacağız; bunu yapmayı seviyoruz (yoğun kahkahalar). Aslında bunu yapmayı seviyoruz çünkü – şimdiye kadar fark etmediyseniz – siz nasıl giderseniz, Şambra öyle gider… Şambra nasıl giderse, siz öyle gidersiniz… anlıyor musunuz.

Birçoğunuz, yaşantınızda şu Şambra varlığının enerjisini hissediyor. O, sizi desteklemek ve size hizmet ve yardım etmek için geliyor. Ama siz Şambra gücünde – nasıl desek – bir rahatsızlık olduğunu da hissedebilirsiniz. Başka bir Şambra zor zamanlar yaşıyorsa, bunu hissedebilirsiniz. Belki onların adlarını bile bilmiyorsunuz, ama hissedebilirsiniz, kendiniz ya da grubun bir parçası olarak.

Siz kendi bilincinizsiniz, ve siz, bir grup bilincisiniz…. böyle olmayı seçtiğiniz sürece. O nedenle sizinle çalışmak bize de hizmet eder, çünkü siz nasıl gidiyorsanız, biz de öyle gideriz. Biz aileyiz. Biz bir grubuz. Biz Şambra’yız.

Pekala, şu potansiyeller kavramından, getirilecek yeni potansiyellerden sizi geri tutan başka ne var? Eh, sizin dışınızdan gelen, başka insanlardan – birlikte çalıştıklarınızdan, sokaklarda rastladıklarınızdan – gelen çok ağır örtücü-katmanlar var. Özellikle de televizyondan ve medyadan gelen ağır örtücü-katmanlar var, çünkü onlar herkesi besliyor. Ha, medya, bizim bilebileceğimiz en büyük besleme mekanizmalarından biri, çünkü aynı anda çok kişiyi besleyebiliyor. O gerçeklikleri ve inanç sistemlerini besliyor. Ve dünyanın her yanında inançların tezahür etmesini destekliyor.

İnanç sistemleri çok, çok ağır. Bunlar sizi etkiliyor, çünkü siz bir yandan içinizde bir şey hissederken ya da deneyimlerken, dış dünya size diyor ki, “Hayır, hiç de öyle değil.” Anlayabilmek için, bunu aşmanız gerekiyor. Bu tür beslenmelerle olan bağınızı kopartmak zamanıdır. Onların gerçeklikle ilgili yorumlarını bırakmak zamanıdır. Öyleyse bırakın onları Şambra. Bu da sizi geri tutan başka bir şeydir.

Sizin kendi içsel inanç sistemleriniz – bu nasıl mümkün olabilir? Birkaçınızın şöyle dediğini duyduk, “Tobias, harika bir teori, göster bana, kanıtla.” Biz bunu yapamayız, çünkü sizin gerçekliğiniz inanç sistemleri üzerine kurulu. Ve yapsak bile, söyleyeceğiniz bir sonraki şey, “Eh, yaptın, ama bu ben değildim zaten” olacaktır. Görüyor musunuz, onun içinizden gelmesi gerekir.

Gerçekliğin doğasına ilişkin kendi inanç sistemlerinizin biraz incelenmesi gerekiyor. Kendi içinize bakmanız gerekiyor. Gerçekliğin doğasına ilişkin inanç sistemleriniz nelerdir? Onun gerçek olabilmesi için ona dokunmanız ve onu hissetmeniz ve koklamanız mı gerekiyor? Yoksa, düşlemeyi kabul edebilir misiniz? Diğer olanakları ve olasılıkları kabul edebilir misiniz?

Siz çok karmaşık bir varlıksınız. Siz kısmen insan, kısmen meleksiniz. Siz Tanrı’nın bir parçası ve kesinlikle de şeytanın bir parçasısınız. Siz tüm bu farklı veçhelere sahipsiniz. Arada bir, Şambra Servis Merkezine gelmeye, o karışıklıktan ve patırtıdan çıkmaya ihtiyacınız var. Bakın, burada çok özel bir enerji var. O – sizin deyiminizle – şehirlerinizin patırtı düzeyine, Dünya’nın ve insanlığın patırtı düzeyine sahip değildir. Buraya gelebilir ve onun ötesine geçebilir, bazı yenilenmelerden, tazelenmelerden geçebilirsiniz.

Böylece Şambra, bir anlamda…. bu kavramları anlamanıza yardımcı olabilmek için, bir benzetme yapalım. Bir servis merkezinde olduğumuza göre bir arabayı örnek alalım. Şimdi bir araba, kendi arabanızı, kendi aracınızı düşünün. Araba, fiziksel bir şeyden başka bir şey değildir, çelik ve tekerleklerden, biraz plastikten, ve eğer yeterince şanslıysanız biraz da deriden oluşan bir kabuktur.

Arabanın, bir anlamda, bir zihni ya da aklı yoktur. O sadece vardır, tıpkı fiziksel bedeniniz gibi. Fiziksel bedeniniz bir araçtır, sizin aracınız. Ama şimdi diyelim ki, arabanıza bir beyin ekledik. Arabaya bir beyin verelim. Böyle bir şey fiziksel gerçekliğinizde yok. Ama şimdi, beyni olan bir araba yaratalım.

Şimdi bu arabanın beyni, onun bir yerden bir yere gitmesine yardım edecek. Şimdi arabanın beyni, onun dükkana nasıl gidileceğini, ofise nasıl gidileceğini, sağa nasıl dönüleceğini ve sola nasıl dönüleceğini bilmesine yardımcı olacak. Beyin, yönler ve yollarla ilgili bilgiyi, ama aynı zamanda da yapılacak ve yapılmayacak şeyleri toplayacak ve biriktirecek.

Bakın, beynin işlevlerinden biri de, arabayı korumak ve kendi kimliğini korumaktır. Bizim şimdi bir beyin-arabamız var. Ve o kendini, kendi özünde sürdürmek istiyor. O sezgisel olarak kendini korumayı ve sürdürmeyi biliyor. Böylece beyin şimdi, yapılacak ve yapılmayacak şeylerin sorumluluğunu üstleniyor. Beyin, keskin bir viraja girerken gaz pedalına basıp da saatte 120 km ile gidilmeyeceğini biliyor. O kendini koruyor.

Bu harika bir şey. Siz kendinize bir beyin verdiniz. Beyin, bilgi toplar ve depolar. Bir veritabanıdır. Ve geçmiş şeyleri temel alarak yargıda bulunma yeteneğine de sahiptir. Daha önce deneyimlemediği şeyler için hiç bir yargıda bulunamaz. Beyin, o haliyle, kendi içinde çok sınırlıdır. Veri toplar, yargıda bulunur.

Ama geleceği görme yeteneğine sahip değildir. Gerçek şu ki, yeni deneyimlerden, ya da gelecekten, ya da onun hiç yaşamadığı şeylerden söz etmeye başlarsanız, beyin bir korku enerjisi oluşturur. Bilmez; o şimdi araba-benliğini koruyordur. Onun için de korku oluşturur, tıpkı sizin gibi.

Aslında çoğu insan öncelikle bizim “beden/beyin bilinci” dediğimiz yerden iş görür, tıpkı şimdi beyni olan ve kendini koruyan bu araba gibi. Çoğu insan sadece kendini korumaktadır. Onlar veri toplar, her günle nasıl baş edeceğini öğrenir, kendini korur ve savunur.

Peki, şimdi artık bir beyni olan arabanızı alalım; onun bazı akıllı yanları da var. Belli şeyleri nasıl yapacağını biliyor, dönüp kendini nasıl koruyacağını biliyor. Şimdi ona bazı hisler ekleyelim. Vaay… bir arabanın hisleri var! Bakın önceleri, bir anlamda, beynin umurunda değildi; hisler, beyin-arabasının umurunda değildi. O sonuçta yalnızca kendi kimliğini korumakla ilgileniyordu. Bunu sezgisel olarak biliyordu. Ama şimdi, hislere sahip. Acı hissedebiliyor.

Şimdi, beyin diyor ki, “Eyvah acı…. başka bir araba bana çarptığı zaman acıyor. Bu güzel bir his değil. Eskiyen parçalar olduğu zaman, ben şimdi bunu hissedebiliyorum. Oysa daha önce sadece onların eskidiklerini biliyordum. Beni belli bir biçimde etkilemiyordu. Ben farklıydım, gerçi kimliği koruyup sürdürüyordum ama şimdi yeni bir derinlik eklendi – onu gerçekten hissedebiliyorum. Aslında “iyi araba günlerim” ve “kötü araba günlerim” de var (bazı gülüşmeler). Ben aslında hislerimle…. park yerinin öbür ucunda güzel görünüşlü arabalar olduğunu fark etmeye başladım (kahkahalar). Şu küçük Miata bugün inanılmaz çekici.”

Görüyor musunuz, artık arabanın hisleri var, ve tümüyle farklı bir biçimde işlevselleşmeye başlıyor… duygular ve hisler ve farkındalık. Araba şimdi belli bir farkındalık düzeyine sahip ki, bu da ona yeni bir boyut katıyor. Birçok insan, beden/beyin ve düşük hislerle iş görüyor. Biz onlara “düşük-titreşimli” hisler diyoruz, yani belli bir anlayış derecesi, acının farkındalığı ve onları memnun eden, mutlu eden, üzen şeylerin hissedilmesi… anlıyor musunuz. Yani insanlığın büyük bir bölümü ya beden/beyin, ya da beden/beyin/biraz-da-hissetmeyi temel alan düzeylerde.

Şimdi arabaya bir de ruh katalım, ruh. Bir de bunun neler yapabileceğini düşünün! Ruh, amaçtır. Ruh, farkındalıktır. Ruh, “Ben, Ben’im”dir. Araba şimdi bir araba olduğunu fark eder. Kendi kişiliği, kendi kimliği vardır. Bir bedeni ve bir beyni ve bazı hisleri vardır. Ama o şimdi gerçekten tamdır. Bu araca katılan ruh ile, artık bir anlam vardır. Artık bir amaç vardır, yalnızca hayatta kalmak değil, yalnızca acıdan kaçınmak ve zevklerin peşine düşmek değil. Ama, evrimleşmenin ve genişlemenin, gelişmenin ve yaratmanın amaçları vardır.

Şimdi, arabaya giren ruhla birlikte, araba yepyeni bir veçhe, yepyeni bir anlayış üstlenir. Kendini tekrar tekrar yeniden yaratabildiğini fark eder. Sizin örtücü-katmanlarınızın bazılarını örnek olarak kullanacak olursak, o kendini yeniden yaratarak bir Chevy Lumina olmaktan Mercedes olmaya geçebilir. Kendini bir Jeep olarak yeniden yaratabilir. Kendini bir taksi olarak yeniden yaratabilir. Arabanın içindeki ruh, yaratıcılığı ve yeniden-yaratmayı anlar, bilir. Sonra, ruh kendine şöyle der, “Eğer ben kendimi bir kez yeniden yaratabildiysem, kendimi tekrar ve tekrar ve tekrar yaratabilir ve yeniden-yaratabilirim”, anlıyor musunuz.

İşlev görmenin dört düzeyi vardır, ve biz sadece aslında insan meleği tersyüz ettik. Biz bir bedenle başladık ve ruha kadar gittik. Sizin durumunuzda tam tersi oldu – ruh his ya da duygu edindi, beyin edindi, beden edindi… anlıyor musunuz. Biz sizin, bu katmanların her birinin nasıl iş gördüğünü anlamanızı istiyoruz… bir bedene bir beyin eklendiği zaman, bunun tüm bileşimi nasıl değiştirdiğini… beyine ve bedene his katıldığı zaman, bu herşeyi değiştirir.

Ve, ruh katmak en son gelir. Bu, kendi benliğini anlama yetisini, benliğini farkında olmayı, benliğinde bir amaç olmasını katar, yalnızca hayatta kalma amacı değil, yalnızca yaşamak değil, ama deli gibi sürmek (kahkahalar), rüzgarı ön camlarda hissetmek, muhteşem panoramik manzarayı görmek. Ruh, sevinci, tamamlanmayı, bütünlenmeyi, yaratmayı, ve arabanın tüm bu şeyleri anlamasına yardımcı olur.

Siz bu dört unsurun şimdi birleştirilmiş halisiniz. Siz ruhunuzu anlamaya başlıyorsunuz…yavaş yavaş…ama, anlamaya başlıyorsunuz.

Diğer engellerden biri de Şambra, en büyük engel, olabilecek en büyük engel… siz bedende, beyinde ve bir dereceye kadar da his düzeylerinde ya da boyutlarında iş gördünüz. Siz Ruh’tan uzaklaştırıldınız. Dışarıya bir yerlere bakmanıza rağmen Ruh sizinle birlikteydi. Ruh oradaydı.

Şimdi, Ruh’u bu karışıma getirelim. O sizdir; o “Ben Ben’im”dir. O farkındalıktır. O, ölümü tanımayan kısımdır… anlıyor musunuz. Ruh, ölümü tanıyamaz, bilemez… hiç bir zaman… asla. Ruh’un kalbinde ölüm yoktur. O, yeniden-yaratmadır, yeniden-yaratandır, kendini tekrar tekrar yeniden-türeten/icat edendir.

Farklı beklentiler/gündemlerdeki en büyük engellerden biri – insan beklentisi/gündemine karşılık ruhsal mutluluk, ruhsal amaç, ruhsal varoluş. Siz yaşantınızda bunların tümünü arabayı tatmin etmek için istediniz – tekerleklerin düzeltilmesine çalışmak, döşemedeki göz yaşlarını çıkartmaya çalışmak, pası düzeltmeye çalışmak, motorun birkaç kilometre daha gitmesini sağlamaya çalışmak. Şambra’nın, insanların odağı, arabayı tamir etmeye yönelmişti.

Ve, arabayı yeniden-icat etmenin, arabayı yeniden-yaratmanın ve onu yeniden-yapılandırma çalışmalarından vaz geçmenin zamanıdır. Korku, ölüm oldu. Korku, son oldu. Siz bu, bizim düşük düzeyler ya da temel düzeyler diyeceğimiz üç şeyle iş gördünüz, hep arabanın bütünlüğünü sürdürmeye çalıştınız, onu esirgemeye ve korumaya çalıştınız. Yani, arabayı biraz daha parlatmaya, biraz daha hızlı kılmaya, onu başkasının arabasından biraz daha iyi hale getirmeye ilişkin beklenti ve gündemleriniz, ruhun arzularını tutmuyor. Siz ruhunuzdan uzaklaştırıldınız çünkü eski arabayı çalışır halde tutmanın temel şeylerine odaklanmaya çalıştınız.

Görüyor musunuz Şambra, sizinle ruhunuz arasında bir kopukluk vardı. Siz, belki de ruhunuz için o kadar önemli olmayan şeyleri isteyip durdunuz. Sonuçta ruh sadece genişlemek ve tekrar tekrar yeniden-yaratmak ister. Yaşantınızda bu denli sıkı sıkı tutunduğunuz veçheniz, sizin o veçheniz, burada iskemlelerde oturan ve Dünya’da birkaç yılının daha olmasını dileyen o insan, gerçekte ruhun umurunda değildir. Onun umurunda değildir. Sizin o yanınız, bu tür şeylerle ilgilenmiyor. Sizin kararttığınız o yanınız, bazen çok daha iyisini bilir, bazen, kendini yeniden-yaratabilmek için bir yaşamı sonlandırmak zamanı olduğunu bilir.

Sevgili Melanie, geçenlerde ölen kişi, Cauldre’ya öğretmen olan kişi, bunu oldukça iyi anlamıştı ve şu anda da anlıyor. Ruh bazen kendini yeniden-yaratmak ister. Tabii onun bir parçası da, kanserin girmeye başladığı bedeni tamir etmek istiyordu. Ama ruhuyla bağlantı kurması gerekti. “Gerçek amaç nedir? Bunun gerçek anlamı nedir?” Ve ruh dedi ki, “Bizim kendimizi yeniden-türetmemizin zamanıdır. O eski benlik, o eski sen, çok yoruldu. Biz çok daha iyi bir iş çıkartabiliriz. Şimdi yeni modeller çıktı (bazı gülüşmeler). Biz daha iyi bir iş görebiliriz.”

Görüyor musunuz, en büyük engel, beklentiniz/gündeminiz olarak gördüğünüz şeydir, arzularınıza karşılık ruhun arzusu. Biz bunları biraraya toplayacağız. Biz bunları yeniden birleştireceğiz. Biz bunları bir tutulma, bir ruh tutulması, tam bir anlayış haline getirip birleştireceğiz.

Bakın, siz ruhunuzun, insan yanınızın istediği herşeyi bildiğini sanıyorsunuz. Bilmez, çünkü onu dışınızda tuttunuz. Ona barikatlar kurdunuz. Fazla yeminleriniz ve antlarınız ve sözverileriniz vardı. Siz ruhu ve benliği kesip ayırdınız. Ve şimdi onları yeniden birleştirelim. Evet, onlar gerçekten de aynı şeyin parçalarıdır, ama siz yapay bir ayrılık yarattınız. Onları yeniden birleştirelim.

Bir dakika kadar nefes alalım…. ruh…benlik… yaratmayı, yeniden-yaratmayı seven o parçanızı, fiziksel bedenin içinde ya da dışında olsun yaşamın ifadesini seven o parçanızı soluyarak içimize alalım. Ruhun, gerçek varlığınızın, bir alamda, arzuları ya da gereksinimleri ya da beklentileri/gündemleri yoktur. O, zaten orada olduğunu bilir. Ruh benlik, her olasılığı ve potansiyeli anlayan parçadır. O zaten oradadır. Bazen ağladığını duyduğunuz parça, ruhunuzdur, çünkü siz onun zaten orada olduğunu, sizin zaten orada olduğunuzu görmemeyi seçiyorsunuz.

Böylece Şambra, ruhu şu anda servis merkezinde yaşama geri getirmeye başlayalım, sizin içinize, sizin gerçekliğinize, Şimdi’ye. Tüm bu potansiyellerin yaşantınıza nasıl getirileceğinin anlayışı da onunla birlikte gelir. Onu hiç beklentisiz, sadece içeriye davet edin. Kendinizi içeriye davet edin.

Burada, bir gözlemimizi daha paylasacağız…. bundan gelecek Şaud’umuzda daha çok söz edeceğiz. Ama, başka bir büyük engelin bir parçası da, içinde çalıştığınız boyutsal düzeyden oluşur. Şimdi, Saint Germain, Rüya Yürüyüşü Okulu’nda bundan ayrıntılı olarak söz ediyor. Ve bu arada, ben, Tobias bu konuda – nasıl desek – beklentisizim. Er ya da geç her Şambra’nın bu Rüya Yürüyüşü Okulu’ndan geçmesini öneriyorum. Bilgi içeren bu…. o ölümle ilgili değildir. O, yeni gerçeklikler ve olasılıklarla ilgilidir. Gerçekte konusu budur.

Saint Germain, fiziksel olmayan, dünyaya bağlı boyutlardan ya da gerçekliklerden ayrıntılı olarak söz ediyor. O, bu fiziksel olmayan, dünyaya bağlı gerçekliklere “yakın-gerçeklikler” diyor, yakın, çünkü onlar dünyaya yakındır. Fiziksel değildirler, ama Dünya’yla çok yakın bir bağlantıları vardır. Burası, geceleri gitmeye yatkın olduğunuz yerdir. Ve yine burası, sorunları çözmek için gitmeye yatkın olduğunuz yerdir. Ve burası, beyninizin kendini en rahat hissettiği yerdir, çünkü burası fiziksel gerçekliğin bakışına ve hissedişine, kokusuna ve yürüyüşüne sahiptir. Siz orada daha rahatsınızdır.

Çoğu insan, öldüğünde, yakın boyutların ya da gerçekliklerin ötesine geçemez. Dünya’yı terk ederler; sadece bedenlerini terk ederler. Dünya’nın fiziksel gerçekliklerinin tüm niteliklerine sahip olan bu yakın boyutlara giderler; bu boyutlarda sadece madde yoktur.

Rüya Yürüyüşü Okulu’nda Saint Germain, “kristalin alemler” dediği yere götüren bir sonraki kapıdan geçmekle ilgili konuşuyor. O, öğrencilere, zihnin bu kristalin alemlerde iş görmediğini anlatıyor. Kristalin alemler, Dünya aleminin çok ötesindedir, ve kristalin alemlerin Dünya ile herhangi bir ilişkisi ya da benzerliği yoktur. Siz herşeyi arkanızda bırakırsınız.

Kristalin alemler, yeni şeylerin doğduğu yerdir. Kristalin alemlere “kristalin” denmesinin nedeni, gelişen bir form olan ve doğuran Mesih tohumunun enerjileri olmalarından kaynaklanıyor. Bu alemlere gelecek olursanız, doğumun meydana geldiğini hissedeceksiniz. O yaratıcıdır. Zihinsel olmayandır. Zihin, orada iş görmez. Bazı kişiler, uyuşturucu kullanarak kendilerini bu alemlere göndermeye çalıştılar, ve çıldırdılar, çünkü zihin, akıl orada çalışmıyordu. Ve uyuşturucunun etkisindeyken zihniniz hep devrededir… anlıyor musunuz… kötü bir uçuş yani (bazı gülüşmeler).

Biz Şambra Servis Merkezi’nde şu an, sözünü ettiğimiz gibi – ve sizin izninizle – zihinselliği değiştirdik. Bazılarınız uyuya kaldı, çünkü biz kristaline girdik. Bazılarınız, zihnini oyunlarla meşgul tutuyor ya da dinliyormuş gibi yapıyor. Ama biz gerçekte kristalindeydik.

Buradan – ve ben bunu yine vurguluyorum ve altını çiziyorum, ve bunu yazıya döktüğünüzde lütfen bir ünlem işareti koyun – kristalin alemlerde zihin çalışmaz! Ve eğer zihniniz devredeyse, kristalin alemlerde değilsiniz demektir… nokta. O orada çalışmaz. Çalışsın diye zorlayacaksınız. Hatta, kristalin alemlerin nasıl bir yer olduğuna ilişkin küçük notlar bile almaya çalışacaksınız.

Ve siz – nasıl desek – kendinizle yüklü olacak ve diğer insanlara, onların nasıl olduklarını söylemeye çalışacaksınız. Bunu yapamazsınız… yapamazsınız. Ben size dokunabilirim ve kristalin enerjiyi anlamanızı sağlayabilirim, ama onunla ilgili size konuşamam. Siz onu başkalarıyla ancak yürekten ya da onlara dokunarak paylaşabilirsiniz. Ama asla onun hakkında konuşamazsınız, bir sır olduğundan değil, ama sözlerin ve zihnin ötesinde olduğundan.

Her biriniz zamanın bir anında orada bulundunuz. Yani anısı sizdedir, ama o beyinle anımsanmaz… anlıyor musunuz. Beyin, anlamaya çalışmak çabasındadır. Ve beyin size şu anda, “Aa, evet, ben orada bulunmuştum. Ben orada bir üstadım; ben orada bir öğretmenim” (kahkahalar) diyor. Kuthumi’yi buraya davet ettiğimi anımsamıyorum, ama sanırım geldi (yoğun kahkahalar).

Kristalin alemler, gerçek olasılıkların ve olanakların yaratıldığı yerdir. Ve orası, tüm sorunların çözümlendiği yerdir… anlıyor musunuz. Rüya Yürüyüşü Okulu’nda Saint Germain ayrıntılı olarak bundan söz ediyor, arka planı (bu alemlerin unsurlarını) elinden geldiğince veriyor, ama nasıl gerçekleştireceğini bildiği her yoldan da olabildiğince çok enerji iletiyor.

O nedenle Şambra, şöyle demeye çalıştığınızda, “Peki ben şimdi kendimi yeni olasılıklara ve olanaklara nasıl açacağım? Şimdi ışıkla karanlığı birleştirdiğim bir ruh tutulmasından geçtiğime göre, gölgeleri nasıl içime alırım? Ve üstelik şimdi benim için kullanılır halde olan sayısız yeni olasılıklar var. Bunları nasıl içime alırım?”

Kristalin alemlere çıkın. Buradan, Şambra Servis Merkezi’nden başlayın. Eğer bir eşlikçiye ya da rehbere gereksinim duyarsanız, bu pekaladır. Burada, sizi oraya götürecek çok varlık var. Çıkın ve kristalin alemlere gidin. Ve sonra sessiz olun… ve yaratılışın doğuşunu deneyimleyin…. kendinizin yeniden-icat edilmesini deneyimleyin. Ve bunu korkusuzca yapın.

Sizinle ilgili herşeyin yeniden-icat edilmesinin, yeniden-yaratılmasının, nasıl bir şey olduğunu deneyimleyin. Gerçekliğinize getirilebilecek tüm olasılıkları imgeleyin. Ve sadece tek bir olasılık olması gerekmediğini, birçok olabileceğini düşleyin. Ve sonra da bırakın, onlar içeriye aksınlar.

Evet, yaşantınız değişecektir…. tekrarlıyoruz… biliyoruz. Bazı şeyler olacaktır. Ama derin bir nefes alın, ve bırakın olsunlar. O eski arabaya sıkı sıkı tutunmaya çalışmaktan vaz geçin. O eski arabayı yeniden yapılandırmaya çalışmaktan vaz geçin. Belki de, var olan öyle bir olasılık mevcuttur ki, o araba önce kendini yok etmek zorunda kalmadan kendini yeniden-icat edebilir… anlıyor musunuz… herşey nasıl birleşiyor görüyor musunuz.

Böylece Şambra, yeniden sorulmadan bir soruyu burada yanıtlamak istiyoruz. Diyorsunuz ki, “Diyelim ki tüm bu olasılıklar mevcut, hep olmak istediğim gibi, büyük bir müzisyen olabilmemin olasılığı. Ama ben müzik hakkında hiç bir şey bilmiyorum. O zaman bu nasıl iş görüyor? Bu olasılık tümüyle yüklenmiş bir halde mi? Yani buraya tümüyle sonuçlanmış, tamamlanmış bir piyanist ve besteci olarak mı geliyor? Ve ben sadece oturup, kanal olmada olduğu gibi, çalmaya mı başlayacağım?”

Bu bir olasılıktır, ama türlü nedenlerden ötürü bundan önce gelmek isteyen başka olasılıklar olabilir. Ve işte sizin tümüyle yüklenmiş boyutsal veçheniz – beden, zihin, his ve ruh – birlikte burada iş görürler. Ama olan şudur, siz o gölgeyi öne çıkartırsınız. Onu içinize solursunuz. Onun içinize gelmesine izin verirsiniz. Hiç bir sınır tanımazsınız.

Şimdi bu olasılık buradadır. Ama bir anlamda, başlarda biraz eteriktir, dengesizdir, kararsız, oynaktır. Sizinle, fiziksel varlığınızla yan-yana durur. Sizin bir parçanızdır, ama aynı zamanda kendidir. Ve şimdi, beslenmeyi gereksinir. Bir amacı ve bir arzusu vardır. Müzik yaratmak ister. Ve şimdi, onu yüklemek gerekir. O bir anlamda, yüklenilmek isteyen boş bir varlık gibidir.

O kendini, kolektif sizden beslemeye başlar. O kendini aynı zamanda hemen burada…. ve hemen burada… ve hemen burada beslemeye başlar… anlıyor musunuz… her yerde müziğin enerjisi ve bilinci vardır. Bu bir yerlerdeki bir dağın içine hapsedilmiş değildir. Tüm çevrededir. Müzik enerjisi her yerdedir, tıpkı resim yapma enerjisinin, ya da bilimsel buluşların enerjisinin olduğu gibi.

Ve, düş yoluyla gerçekliğinizde size katılan bu olasılık potansiyelinin benliği, şimdi beslenmeye başlar. Akorları toplamaya başlayabilir. Şu anda geçerli olan müziğin gamlarının anlayışını toplamaya başlayabilir, ki bu müzik de bu arada, kendi içinde sınırlı bir örtücü-katmandır. Çalgıların hissini ve rezonansını havadan toplamaya başlayabilir… anlıyor musunuz. Toplu bilinç, bunların tümünün her an çevrenizde uçuşmasına izin verir.

Örneğin, diyelim ki, Dünya için yeni bir enerji kaynağı icat etmek isteyen bir olasılık benliğinizi içeri çekiyorsunuz. Dünyanın böyle bir şeye şimdi gereksinimi var. Onun yeni bir yola ihtiyacı var. Böylece, siz, sudan nasıl enerji elde edileceğini bilen, olasılık ve olanak benliğinizi gerçekliğinize getirmek istiyorsunuz. Onu getirirsiniz, ve o toplu bilinçten, depolanmış olan bilgiden beslenmeye başlar. Biliyoruz, bazılarınız bazen Akaşik kayıtlardan söz ediyor. Ama tüm çevrenizde uçuşan bir “insan bilinci kayıdı” var. Siz enerji ve bilgileri tam anlamıyla havadan toplayabilir, onları olasılık benliğinize getirebilir, onları kendinize getirebilirsiniz.

Bazılarınız son zamanlarda yaşadığınız bazı deneyimlerde…ah, evet, duyuyoruz… fazla uzattık. Ama eğleniyoruz. Bazılarınız, son zamanlarda, “Ama bunu nereden bildiğimi bilmiyorum. Kendimi çok akıllı hissettim. Herhalde kanal oldum” dediğiniz deneyimler yaşadınız. Hayır, siz olasılık benliklerinizi, olanak benliklerinizi getiriyordunuz.

Bu olasılık benlikleri, anında kilitlenip beslenmeye başlarlar, toplu bilinçten beslenirler, ve izin dahilinde enerji ağından da beslenirler, daha çok, çoklu-evrenlerin veri bankasından beslenirler, ve sonra da o enerjiyle deneyler yapmaya ve oynamaya başlarlar… anlıyor musunuz. Yani tüm kaynaklar hemen oradadır. Siz o olasılığı, o potansiyeli getirirsiniz. Onun beslenmeye başlamasına izin verirsiniz. Siz onun için radyoda hiç çalınmamış şarkılar duyarsınız, ama onlar sizden geliyordur. Siz toplu bilince giriyorsunuzdur.

Nasıl desek – nükleer fizikle nasıl çalışacağınızı bilmek istiyorsunuz. Ha evet, kitapları inceleyebilirsiniz, ama ilginç bir şey olur. Siz, nükleer fiziği bilmek isteyen bir olasılık benliğini yaratmışsınızdır. Ve kitapları okumaya başladığınızda, birdenbire anlayışınız katlanarak genişler, bir kuantum sıçrayışı olur. Eh, siz okuyorsunuzdur, ama aynı zamanda başka şeyler de oluyordur. Siz, toplu bilincin bilgileriyle bağlantı kuruyorsunuzdur. Ve onu içinize getiriyorsunuzdur, zihninizle ya da aklınızla değil, ama kendi kristalin bağlantınızla.

Her biriniz, yakın alemlerin ötesine giden, doğrudan kristalin alemlere bağlanan, uzun, çok uzun zamandır kullanılmayan kristalin bir bağlantıya sahipsiniz… anlıyor musunuz. O, uzun bir zamandır kullanılmıyordu. Ve gelecek 30 gün için ev ödeviniz, içinize dönüp bakmaktır – kristalin bağlantınızı ne zaman kestiniz? Ve onu neden kestiniz?

Ve dinleyin. Şambra Servis Merkezi’ne gelin ve yanıta kulak verin. Bu önemlidir. Bu seferki abes bir ev ödevi değil. Bu önemli bir ev ödevidir.

O kristalin bağlantı kendi içinizdedir. Siz onu yalnızca çalışamaz duruma getirdiniz. Fişi çektiniz. Bunu neden yaptınız? Ne zaman yaptınız? Ve onu yeniden çalışır duruma getirmeye, aktive etmeye hazır mısınız?

Ve öyledir!

Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Crimson Circle, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan global bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 40.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Crimson Circle her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Crimson Circle toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Crimson Circle, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışları yoluyla bolluğu kabul etmektedir.
Crimson Circle’ın en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.

Sorular ve Yanıtlar

Berraklık Dizisi – 07 Ocak 2006
Şaud 6: Gölge Benlikler ve Potansiyeller; 2.Bölüm
Tobias’ın Katılımıyla, Kanallık eden Geoffrey Hoppe

Kırmızı Çembere sunulmuştur

www.crimsoncircle.com (www.kirmizicember.org)

Ve öyledir sevgili Şambra, burada, Şambra Servis Merkezindeki toplantımıza devam ediyoruz. Burası, gerçekten yalnızca olabileceğiniz bir yer. Kendinize ait soruları sorabileceğiniz, onları içinizden çıkartabileceğiniz ve bırakabileceğiniz bir yer. Ve yanıtlar geri gelir. Bazen, kristalin alem dediğimiz yerden. Bazen, tüm çevrenizdeki eşzamanlılıklardan. Bazen, yüreğinize ya da aklınıza geliverir. Yanıtlar bazen de başka insanlar ya da yaşantınızın durumları tarafından sunulur.

Yanıt almak, gerçekten sandığınız kadar zor değildir. Bazılarınız, çok karmaşık bazı bilmeceler yarattı, bazıları, yanıtları yaşantısına getirebilmek için çok karmaşık mesajlar yarattı, ve sonra da çok sinirlenip kızdınız, ve yanıtları başka insanlardan beklediniz… yaşamınızı nasıl yönlendireceğinize dair… ve onlar bunu yapamazlar.

Böylece Şambra, bugünün Şaud’undan anımsanacak, enerjileri içinize çekilecek birkaç şey, sizi en çok sinirlendiren şeylerden birinin, sahip olduğunuz şu zaman unsuru olduğunu anlamaktır. Genişleyebileceğinizi, zamanı sıkıştırabileceğinizi anlayın. Siz tam anlamıyla – tam anlamıyla gerçekliğinizde çoklu zaman boyutları yaratabilirsiniz. Yalnızca zamanı genişletmekle kalmayıp, tümü de sizin şu anki Şimdi ânınızda mevcut olacak bir dizi zaman potansiyelini tam anlamıyla yaratabilirsiniz. Sıkıştırılmış, küçültülmüş bir zaman boyutuna sahip olabilirsiniz. Eğer bir projenin üzerinden çabuk geçmek isterseniz, zamanın hızlı geçiyormuş gibi görünmesini sağlayabilirsiniz ve üzerinde çalıştığınız başka bir proje için daha fazla zaman isterseniz, onu aynı anda genişletebilirsiniz de. Zaman da tekil olmak zorunda değildir.

Bugünün Şaud’undan anımsanacak bir başka şey de, Benliğin veçheleri olarak sahip olduğunuz – Benliğin Dünya’daki gerçeklik bazındaki yapısını oluşturan – ışık ve karanlığın varlığı ve onların birlikte nasıl tutulduklarıdır. Onlar yeniden biraraya geliyor ve bir anlamda, kendilerinin ters-yüz edilmiş bir gölgesini ve potansiyellerin de ters-yüz edilmiş bir gölgesini sağlıyorlar. Tekrarlıyoruz, bu uygundur, çünkü gölgeler ışığın geldiği kaynağın arkasında olmak, ya da gerçekliği oluşturan temelin odaklandığı yerde olmak zorunda değildir. O, gelişmiş bir gölge türüne de sahip olabilir. Ben sizin geniş düşünmenizi ve mümkün olan her biçimde genişlemenizi istiyorum. Hiç bir şeyi, yüzeysel değeriyle ele almayın.

Biz toplanıyoruz… bu arada, St.Germain gitti ve bu, bugün soru soracakların rahatlamasını sağlamıştır (kahkahalar). O, Şaud’a katılmak istedi ama, bu akşam bir yemek randevusu var. O tam anlamıyla… Cauldre, bize inanmadığını söylüyor… ama bu gerçekten doğru. O, gerçekten bu akşam Başkan Bush ile yemek yiyecek (yoğun kahkahalar). O kendini St.Germain olarak tezahür ettirmeyecek, ama kendini, masada oturacak başka bir varlık olarak tezahür ettirecektir. Bize, bu kişinin kim olacağını açıklama izni verilmedi. Ama St.Germain – nasıl desek – o koca adamın bir kez daha dinlemesini sağlamaya, bazı bilgileri – nasıl desek – dünyanın daha şefkatli bir doğaya sahip olmasına ilişkin bilgileri paylaşmaya çalışacak. Yani St.Germain’in gerçekten gittiği yer orasıdır. O şimdi bu özel durum için giyinmeye gidiyor (kahkahalar). O nedenle, sorularınızın icabına ben bakacağım.

Ama herkesle bir şey paylaşmak istiyorum. Bir süre önce, St.Germain küçük bir Şambra grubu ile, türlü nedenlerden ötürü yalnızca kendisinin seçeceği Şambra’larla çok özel bir seminer yapacağını duyurmuştu. Bu seminer, yeni enerji ipnozuyla ilgili konuları ele alacaktı. Örtücü-katmanların ne olduğu, ipnozun eski enerjide şu anda nasıl çalıştığı, ve yeni bir ipnoz türünün – çok şefkatli olan bir yeni enerji ipnozunun tam anlamıyla nasıl kullanılacağı, ve onunla nasıl çalışacağı. Bu ipnoz türü, hiç bir biçimde manipülatif değildir. O yalnızca izin verir. Yeni ipnoz, olayların eşzamanlılığı ile ilgilidir, eşzamanlılıkları yaşayacak kadar şanslı olmak yerine, eşzamanlılığın az ya da çok yaratıcısı olmakla ilgilidir. Yani, yaşantınızdaki eşzamanlı olayların yaratıcısı olmak.

Gelecek hafta, tam anlamıyla uzak bir adada, küçük bir Şambra grubu ile yapılacak bu seminerin tüm bilgileri, St.Germain’in söylediğine göre tüm Şambra ile paylaşılacak. Ve sizlerin, bu bilgiyi almak için bir seminer ya da atölye çalışmasını alması gerekmiyor, ama bu küçük grup onun enerjisini oluşturmak için toplanıyor. O nedenle, biz tüm Şambra’dan o enerjiyi hareket ettirmesini, kendi enerjilerini paylaşmalarını rica edeceğiz, çünkü bu seminer, bu zaman kuşağında, gelecek haftanın Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde olacaktır. Ve ondan sonra bilgi hazır hale getirilecektir. O, örtücü-katmanların ve ipnozun gerçekten nasıl iş gördüğünü ve istediğinizde onun bir parçası olabileceğiniz gibi, olmayabileceğinizi de anlamak açısından önemli bilgiler içerecektir. Ve bu seminer yoluyla, bizim yeni enerji türünde ipnoz dediğimiz ilk ipnozlar tam anlamıyla devreye sokulacaktır.

İpnoz, kötü bir kelime değildir. Bazılarınız ona ilişkin, zihni değiştirdiği ya da manipüle ettiğine dair belli hislere sahipsiniz. Edebilir, değiştirebilir. Ama ipnozu ya da inanç sistemini – nasıl desek – topraklamak, o gerçekte budur, inanç sistemini topraklamak, ve tüm Şambra için çok etkili, çok yararlı bir araç olacaktır. Böylece bu, yakında gündeme gelecektir.

Ve Şambra, söz ettiğimiz şeylerden biri de – biz araba benzetmesini yaptık. Biz onu sadece anlamanıza yardımcı olsun diye, bir an için kafanızdan çıkın diye verdik. Farklı gerçeklik katmanlarının nasıl birbiri üzerine yığıldığını anlattık. Beyinsiz bir araba, yalnızca bir araçtır. Yalnızca, dolanmanıza, gerçeklik içinde olmanıza yardımcı olan bir araç. Araca bir beyin katmanız, onun doğasını çok-boyutlu olarak değiştirir. Sonra, hisler, farkındalıklar ve sonunda Ruh katarsınız. Siz, bir anlamda bir arabasınız. Siz bu benzetmesiniz. Ama siz önce Ruh ile inşa edilmiştiniz, ve bu diğer katmanlara enerjinizi sonradan indirdiniz. Siz zaten çok, çok-boyutlusunuz. Biz sizin yanızca bir beden olmanın – beden ve zihin olmanın – ve sonra, beden, zihin ve his olmanın, neye benzediğini hissetmenizi – çoğu insanın, gerçekten Ruh’u katmadan bu üç temel düzeyden iş gördüğünü anlamanızı istedik.

Sizin bu aracınızın bir yerlerinde, şu kristalin enerjinin bağlantısı mevcuttur. O – içinizdeki Mesih Tohumu – hep oradaydı. Siz onu bildiniz. Onu hissettiniz, ama sanki bir türlü parmağınızı ona basamıyorsunuz. Onu, söylediğimiz gibi, bir noktada hapsettiniz. Kapattınız. Bunu gerçek anlamda söylemiyoruz, çünkü o hep aktiftir, ama siz onu bir anlamda bilmezden geldiniz. Kendinizi, onun aktif olmadığına, hatta orada bile olmadığına inanmaya ipnotize ettiniz.

Böylece, biz size yapılacak bir ev ödevi verdik, ve gerçekten Şambra, bunun üzerinde birlikte çalışmanızı rica ediyoruz. Ya da kendi başınıza çalışın, ama lütfen çalışın. Onu neden kapattığınızın ve ne zaman kapattığınızın nedenlerine bakın. Ve düş gücünüz, yanıt geldiğinde kendinize güvenin. Kendinize güvenin. Sonra, ilk yanıt katmanı geldiğinde, derin bir nefes alın ve bırakın bir sonraki katman ve bir sonraki geçip gelsin. Bunun gerçekten çok-katmanlı olduğunu fark edeceksiniz. Onu kapatmanızın birçok nedeni var ve siz onu birçok kez kapattınız.

Sonra, bir soruyla karşılacaksınız – “Onu yeniden açmaya hazır mısın?” Kendinizin zihinsel-olmayan kristalin düzeyleriyle, Tüm Var Olan’la yeniden bağlantı kurmaya hazır mısınız? Tüm fiziksel niteliklerinizi yine de koruyacaksınız. Siz tüm – Dünya üzerinde bir insan olduğunuz gerçeğini yine de koruyacaksınız. Ama kendinizi şimdi yepyeni bir düzeye açacaksınız. Ruh’u olan o araç olduğunuzu imgeleyin, hisler, beyin ve beden ve bir yerlerde, tanımlanması mümkün olmayan o alemlerle olan bağlantınızı kestiniz ya da gizlediniz. Ama şimdi, bunun o karışıma, gerçekliğe geri getirilirse, Benliğin o çok-boyutlu katmanına neler katabileceğini bir düşünün.

Bu, bir anlamda zor bir ev ödevidir, ve çok içe dönmeyi talep edecektir. Ve belki de, bazı zorlayıcı anılardan geçmenizi talep edecektir. Biz, kendinize verdiğiniz, ettiğiniz o antlar ve yeminler ve sözverilerle, sahip olduğunuz bağlantıların üstünü örttüğünüzü, onları çivilediğinizi, daha önce söyledik. Hatta o kalasları ve çivileri bile saklayıp, orada değilmişler gibi davrandınız. Onları yeniden yalnızca siz açabilirsiniz, Şambra. Onları gizlediğiniz gibi, açığa da çıkartabilirsiniz. Bunu biz yapamayız. Biz tam anlamıyla, ve bunu gerçeğin bir ifadesi olarak söylüyoruz, onları siz gizlediğiniz için, biz onları göremiyoruz bile. Bize gelip de şöyle deseniz, “Peki ama, onu nereye sakladım? Kendimi nerede kandırdım?” Bilmiyoruz, çünkü siz kendinizi öylesine güzel kandırdınız ki, bizleri de kandırabiliyorsunuz. İşte ipnoz böyle iş görür.

Böylece, sorularınızı yanıtlamaktan mutluluk duyacağız.

LİNDA: Hay Allah! Zamanın örtücü-katmanı, senin tüm zamanını kullandığını söylüyor. (Gülüşmeler)

TOBIAS: Ben zamanı, gereksinimlerimi karşılayacak biçimde değiştirdim.

1.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Selam Tobias. Ben Macaristan’dan Hildego. Ben sigarayı bırakmak istiyorum ama başarısız oluyorum. Yardım et. Ne yapabilirim? Çok teşekkürler.

TOBIAS: Gerçekten de, bunun ucu Cauldre’ya da dokunuyor, o nedenle, onun biraz geri çekilmesini rica ediyoruz. Öncelikle, sigara içmeye ilişkin muazzam bir örtücü-katman olduğunu söylemek zorundayız. Şimdi, şunu da söylemem gerekir ki, sigara içmek herhalde bedeniniz için yapabileceğiniz en iyi şey değildir, ama bedeniniz, içinize aldığınız tüm o dumanı ve diğer şeylerin tümünü nasıl özümseyeceğini bilir.

Ama örtücü-katmanlardan ötürü olan şudur – aslında, çelişen örtücü-katmanlar ve ipnozlar, sigarayı bırakmaya çalışan tiryakileri açmazda bırakır. Ayrıca, kendi içinde nikotinin, belki de Dünya’daki en etkili maddelerden biri olduğu gerçeğini de buna ekleyebilirsiniz. Nikotin, herşeye inanmanızı sağlayabilir – o, inanç sistemlerini çok kolayca güçlendirebilir. Sigara içmenin kötü ya da bağımlılık yarattığını söyleyen bir inanç sistemini güçlendirmek için kullanılabilir. Böylece, siz medya ya da diğer insanlar, ya da hatta “bilimsel araştırmalar” tarafından bununla beslendiğinizde, yani sigaranın bağımlılık yarattığı ve kötü olduğu fikriyle beslendiğinizde, nikotin buna yanıt verir, çünkü bu, en azından bir kısmını kendiniz için kabul ettiğiniz bir inanç sistemi oluşturur. Böylece, şu sigara içmenin derin tuzağına şimdi düşmüş olursunuz.

Aslında, sigarayı bırakmaya çalışırken yapılacak en iyi şey, sigara içmeye başlamak, ve bırakmaya çalışmaktan da vaz geçmektir. Gidip kendine sorman gerekir, neden bırakıyorsun diye… çünkü sana kötü olduğu söylendi… çünkü kendini enerji dolu hissetmiyorsun. Neden ne olursa olsun, bunlara bakman gerekir. Sigarayı bırakmaya çalışırken, sigarayı bırakmaya çalışma. Önce içine dönüp nedenleri anlamalısın.

Şambra Servis Merkezine gel, sonra da bizim seninle kristalin alemlerde çalışmamıza izin ver. Seninle çalışmamıza izin ver ve sigara içmeyi gözlemle. Ne zaman başladığını, nasıl başladığını göreceksin. Şimdilerde büyük bir sigara içme sorunu haline gelmiş olan tetikleyici küçük şeyleri göreceksin. Bu örtücü-katmanları bırakabildiğini göreceksin, ve özsel düzeylere, çekirdek düzeylere indiğimizde, gerçekten bırakmak istiyorsan, bırakabildiğini göreceksin. Sen, tam anlamıyla ondan uzaklaşabileceksin. Biz bir çoğunuzun kendini bunun için nasıl dövdüğünü ve onunla nasıl mücadele ettiğini görüyoruz, ve buna gerçekten değmez. Bu olumsuz (negatif) inancın güçlendirilmesiyle gerçekleştirdiğiniz hasar, sigara içmenin hasarından – bir hasar söz konusuysa – çok daha fazladır. O nedenle… burada çok ilginç bir enerji söz konusudur, çünkü bir yandan, sigara içmenin kötü olduğunu söyleyen kaynaklar var, ve hatta burada bulunan bazılarınız bile onun korkunç bir şey olduğuna inanıyor. O, bedeninize aldığınız diğer her şeyden daha kötü değildir. Öte yandan, sigara içmeyi özendiren, onu çok, çok pırıltılı hale sokan, çok gevşetici olduğunu söyleyen, tütün sanayinin kendisi var. Bu da kendi içinde bir örtücü-katmandır. Ben senin geri gidip bir bakmanı istiyorum. Üzerinden çok bir zaman geçmedi, daha 100 – 150 yıl önce insanlar sigara içiyor ve ona bağımlı hale gelmiyorlardı. İçebiliyorlar ve…. ilk uluslar, Amerikan Yerlileri ve diğer yerli kavimler, uzun bir süre tütün kullandılar ve o bağımlılık yaratmadı.

Peki ne zaman bağımlılık yaratmaya başladı? Örtücü-katmanlar ne zaman bu denli güçlü olmaya başladı? Sen ne zaman bu tuzağa düştün? Ve, korku ve örtücü-katmanlara dayanan bir seçim yapmak yerine, temiz ve özgür bir seçim yapabilmeni sağlayacak biçimde kendini ondan nasıl kurtarabilirsin? Teşekkür ederiz.

2.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Tobias, BEAM hakkında, yani Toronto’daki Dr.Joan Beattie’nin çalışması hakkında yorum yapabilir misin, ve bu zamanda onunla ilgilienmem benim için uygun mudur?

TOBIAS: Gerçekten… şu an birçok, birçok farklı enerji çalışması, uygulamalı çalışma türü yapılıyor. Bunların arasında doğru olan ya da doğru olmayan yoktur. Ona, farkındalığını genişletmene yardımcı olacak bir şey olarak bak. Biz burada, a) bu belirli çalışma türü hakkında, b) bu kararı alıp almaman konusunda, özel yorumlarda bulunmak istemiyoruz. Bunu sen kendi içinde hissetmelisin.

Şambra’nın surgulamasını isteyeceğimiz tek şey, herhangi bir okul çalışmasının, Kırmızı Çember ve Şambra da dahil olmak üzere, tek çalışma olduğunu hissetmesidir. Kırmızı Çember bir toplanma yeridir. Kendi içinde bir çalışmayla ilgili değildir. Bu, bizim toplandığımız alandır. Biz öğrenir ve gelişiriz. Biz dışardan bilgi getiririz. O nedenle… biz Şambra’nın bir çalışmaya atladığını ve onun tek çalışma olduğunu düşündüğünü sık sık görüyoruz. Bugün bizi dinleyenlerin ya da burada olanların birçoğu Mucizeler Kursu’na katıldı. Bazılarınızın, onun tek yanıt olduğunu hissetmesinin bir anlamı vardı. Ama şimdi, onun, daha büyük bir yanıtın parçası olduğunu öğrendiniz. O, bir uyanışın parçasıydı. Onun için, seni kendi hislerini izlemen ve onlardan beslenmen, senin için uygun olanı onlardan alman ve sonra da uygun olanı beslemen için cesaretlendiriyoruz.

2.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Biz teşekkür ederiz.

3.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Tobias, ben yolumu bulamıyorum. Biyolojik ailemle başa çıkmada hep yetersiz kaldım. Bir etkileşim kurup da hatırlarını sorduğumda ve onlara iltifat ettiğimde, çocuklarını sorduğumda, her şey iyi gidiyor. Ama hiç kimse bana yaşantımla ilgili bir soru ya da nelerle ilgilendiğimi sormuyor. Büyük bir işlevsizlik var ve yetkilenmek, muktedir olmak, koşulsuz sevgiyle karıştırılıyor. Eğer dikkat etmezsem, bunların içine çekiliyor ve dualite içinde korkunç bir dram oynamaya başlıyorum. Hele bir kardeşim var ki, en kötü ilişkim onunla. Durumu çözme girişimleri hep başarısız oldu. En çok da, sonraki olası sonuçlar yüzünden kaygılanıyorum. Bana ve biyolojik ailesiyle olan ilişkilerinde bu tür uzlaşma sorunları yaşayan diğer kişilere söyleceğin bir şey var mı?

TOBIAS: Gerçekten… ve Cauldre, sen gerçekten buraya kendi sorularını yollamamalısın! (Yoğun kahkahalar) Bu gerçekten de birçok Şambra için yaygın bir durumdur. Onun için birçoğunuza bu denli tanıdık geliyor.

Biyolojik aileler – nasıl desek – biz bunun hakkında sonsuza dek konuşabilirdik… ama birçoğunuz – nasıl desek – buraya, Dünya’ya geri gelmek için hızlı davrandığınız bir seçim yaptınız. Belki de, en uygun olmayan biyolojik aileyi seçtiniz. Bazılarınız, geçmiş yaşamlarında az ya da hiç bağlantıya sahip olmadığı biyolojik aileler seçti, o yüzden de, ailenin kara koyunu (yüz karası) gibi görülüyorsunuz. Bazılarınız, karmik bir cehennem olacağını bile bile bu aileleri yine de seçtiniz, çünkü gelebilmek için bir aile istediniz. O fiziksel bedeni istediniz ve eski karmayla da çok iyi başa çıkabileceğinizi düşündünüz. O nedenle bazen – nasıl desek – ailenizi seçerken en dengeli sebep mevcut değildi.

Üstüne üstlük, sizin enerjiniz, onlarınkine göre farklı bir düzeyde olma eğilimi gösterdiğinden, zaman zaman onlara görünmez oluyorsunuz. Tıpkı, birçoğunuzun, iş yerinde, marketlerde görünmez olması gibi, ve siz, insanlar sizi neden fark etmiyor ya da görmüyor ya da gereksinimlerinizle neden ilgilenmiyor diye şaşıyorsunuz. Çünkü onlar sizi neredeyse görmüyor ya da hissetmiyor. Siz, bir anlamda, onlar için hayalet gibisiniz. Orada olduğunuzu bilirler, ama bir anlamda, oraya aslında uymuyorsunuz ve aslında orada değilsiniz.

Noel’de sizi çağırmayı unutmaya yatkın oluyorlar. Sizi dışarıya yemeğe davet etmeyi unutmaya yatkın oluyorlar… çünkü unutuveriyorlar. Ama ben, hızla geri gelmeye çalışmanın sonuçlarını gördüm.

En zor şeylerden biri, biyolojik aileyi salıvermektir. Bu, kendi içinde, ağır bir örtücü-katman ya da ağır bir ipnozdur. Yani, kendinden kabul görmeden önce, biyolojik ailenden kabul görme zorunluluğu. Bu zordur, bazen – nasıl desek – biyolojik aileni boşamak zorunda kalırsın.

Sen – nasıl desek – bir noktada, içindeki kıskaç ve pençelerden söz ettik. Ve bir anlamda, ailenin kıskaç ve pençeleri seni, seninkiler de onları tırmalar. Bazen, ne kadar zor olursa olsun, uzaklaşman gerekir. Öfke içinde değil, ya da dramatik olman gerekmez, ama sadece o biyolojik aile, senin için amacını tamamladığı için. Seni buraya, Dünya’ya getirmek üzere taşıyan bir araç vardı. Ve seni 17 yaşında dışarı attıklarında, bunu anlamalıydın…(kahkahalar).

Şimdi, bu tür bağlantıları salıverdiğin zaman, sık sık olan şudur; sen kendi yeni dengene kavuşursun. Çoğu kez, onların sana geri geldiğini görürsün, ama onlarla olan bağlantını kesmeyi, bu beklenti üzerine kuramazsın. Gerçekten bırakmayı ve şeylerin kendi yolunda gitmesine izin vermeyi istemelisin. Senin durumunda, yani soruyu soran kişinin durumunda, eski bir geçmiş yaşama dayanan karmik bir bağlantı söz konusu, ve bir anlamda da, sen farklı bir yol izlediğin için, pişmanlık söz konusu. Yani senin yeni türden yanıtlar araman. Onlar aile karmasında, atalardan kalma karmada, öncelikle tüm yanıtlara sahip olduklarından yola çıkıyorlar.

Oysa sen araştırıp inceliyorsun. Sen yeni alanlara bakıyorsun…. bu, onları bir anlamda gücendiriyor. Bir anlamda kızdırıyor, ve herşeyden de çok, değişecek olursan, atalardan kalma karmanın soyu için tüm potansiyeli de değiştireceğini biliyorlar. Ve hayatta olan ve ölmüş olan bazı aile üyeleri, o ailenin atasal karmasını, atasal dengesini değiştirmek istemiyorlar. O nedenle, sen buraya kadar gelebildiğin için şanslısın. (kahkahalar) Teşekkür ederiz.

4.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Merhaba en sevgili meleğim! Ben buraya gelip, Tobias, bunu Adamus’a da söylemek istiyordum ama o gitti, çünkü ben sana ve Adamus’a ve Kuthumi’ye ve bizimle çalışan tüm diğer meleklere ve gayretle çalışan Edith Procter’e koşulsuz sevgimi ifade etmek istiyorum. Herneyse, ben bizim kristallerimizle bağlantıyı neden kestiğimizi ve şimdi nasıl bağlanabileceğimizi bilmek istiyorum. Ve, ölen küçük köpeğimin iyi olup olmadığını bilmek istiyorum.

TOBIAS: Gerçekten de. Köpekçik iyi. Köpekler – ve kediler ve evcil hayvalarınız, geçişi çok kolay bir biçimde gerçekleştirirler ve insanların geçtiği travmalardan geçmezler. Sizi beklemenin dışında, 4.boyutta takılıp kalmazlar. Ve sizi beklediklerinde, zamanın hiç ya da az önemi vardır, ve enerjileri hep çevrenizde olur. Biz bununla ilgili gelecek ay daha çok konuşacağız.

Ama sen şimdi gelmiş, bizim kendinize sormanızı istediğimiz soruyu soruyorsun. Şu kristalin bağlantıyla ilgili. Şimdi, size bu noktada birkaç ipucu vereceğiz. O fiziksel değildir. Bedeninizin bir yerine yerleşmiş değildir. O hep oradadır. O hep orada olmuştur. O aynı zamanda… biz burada hepinize büyük bir ipucu veriyoruz – büyük bir ipucu. Bunu yapabilmemin nedeni, St.Germain’in burada olmayışıdır (kahkahalar). O sizi mücadele ettirir ve ıstırap çektirirdi.

Kristalin bağlantı, Mesih Tohumu enerjisini betimlemenin bir başka yoludur. Mesih Tohumu enerjisiyle en son ne zaman çalıştınız? Onun Dünya’ya gelmesine ne zaman yardımcı olmuştunuz? O Dünya’ya getirildiğinde hangi çağ, hangi dönem başlamıştı?….

4.ŞAMBRA: 2.000 yıl önce mi?

TOBIAS:……. ve kiminle birlikte gelmiştiniz. Gerçekten de. Şimdi ben size yanıtları veremem (kahkahalar). Onları kendiniz bulmanız gerekiyor.

4.ŞAMBRA: Yani 2.000 yıl geri mi gitmemiz gerekiyor? (kahkahalar) ….. tamam… tamam, teşekkürler Tobias.

TOBIAS: Ve, sevgili varlık, buna ilişkin size daha nasıl yardım edebileceğimi bilmiyorum… evet, gerçekten.

4.ŞAMBRA: Sana bir şey daha sorabilir miyim? Ben şu aralar gerçekten boktan durumlardan geçiyorum. Herhangi bir önerin var mı?

TOBIAS: Ondan geç (yoğun kahkahalar). Durma şimdi.

4.ŞAMBRA: Sanki durabilirmişim gibi! Hayır…. hayır, şimdi duramam. Yani, duramam demek istiyorum.

TOBIAS: Hayır, sadece, gerçekten, ondan geçmene izin ver. Ve sorunlardan biri de… bu, kendin için oluşturduğun enerjisel bir kurgunun bir parçası. Sen şu anda yaşantında bazı şeylerden geçiyorsun. Ve tekrarlıyoruz, bu bu denli yavaş ve bu denli sıkıcı olmasaydı, hızla geçip gitseydi, hiç önemsemeyecektin. Ama durma, yoksa bunlarla yine hemen karşılaşman gerekecek. O kargaşanın ortasında şimdi durma, sadece ondan çok, çok hızlı geçmek için zamanı değiştir.

4.ŞAMBRA: Peki, zaten onu durdurmak imkansız görünüyor.

TOBIAS: Evet, öyle.

4.ŞAMBRA: Ya evet, öyle görünüyor! Tamam, peki, zamanı değiştiririm. Teşekkür ederim.

5.ŞAMBRA’NIN SORUSU (İnternetten, Linda okur): Sevgili Tobias, Sharon’un durumu yüzünden, İsrail’in yeniden bir değişim noktasında bulunması uygun görünüyor. Bize bu konudaki anlayışını sunabilir misin?

TOBIAS: Gerçekten… Gerçekten, İsrail’de çok ilginç gelişmeler oldu. Yakında anayurduma gittiğimde ayrıntılı olarak konuşacağız, ve ben oraya gideceğim zamanı dört gözle bekliyorum. Oradaki Hapiru ile kurduğumuz direkt ve dürüst ilişkiyi dört gözle bekliyorum.

Şöyle bir şey vardı – ve biz şimdi yine potansiyellerden söz ediyoruz. Potansiyeller, gerçeklikte tezahür etme olasılığına sahip senaryo durumlarıdır. Son iki yıldır, orada, İsrail’de çok korkunç bir olayın olma potansiyeli vardı. Dünyanın her yerindeki dikkatleri çekecek bir olay. Hepinizin bildiği 11 Eylül, bu olayın yanında küçük kalacaktı. Planlar yapılmıştı. İnsanlar, oyuncular hazırdı, ve bu özellikle nükleer silahlarla ilgiliydi. Bu, hem müslümanlar, hem hıristiyanlar, hem de ilgili herkes için korkunç olacaktı. Aslında Dünya’nın üzerinden anıları ve anıtları silip süpürecekti.

O zamanlar – birkaç yıl önce – olabilecek en büyük potansiyel buydu. Bu olasılık, çok çeşitli nedenlerden ötürü dağıtıldı, ama biz, doğrudan İsrail’de enerjiyi hareket ettirmek için aktif olarak çalışan Şambra’ya yardımları için teşekkür borçluyuz. Ve dünyanın her yanındaki Şambra’ya. Oraya giden ve bu potansiyelin dağılmasına yardımcı olan Lee Carroll ve Kryon’a, ve Steve Rother ve Grup’a, ve oraya gitme cesareti gösterip de, tam anlamıyla farklı bir potansiyelin getirilmesine yardımcı olan diğer yeni enerji öğretmenlerine teşekkür borçluyuz. Onlar bu potansiyeli öyle bir biçimde getirdiler ki, bu korkunç olayı yaşamak zorunda kalmadık.

Kendi içinde o olay, dünyanın dikkatini üzerine çekecek ve sonunda şefkate yol verecekti. 11 Eylülde şefkatin nasıl öne çıktığını gördünüz. Bu olay – bu potansiyel olay – aynı etkiye sahip olacaktı, ama şefkatin meydana gelebilmesi için böyle bir travma ve onca insan hayatını kaybetmek gerekmedi. Bu olasılık hâlâ var, ama biz onun şimdi çok daha geri planlarda olduğunu görüyoruz.

Yassar Arafat gitmeyi seçtiğinde, bir savaş enerjisini, bir terör enerjisini bırakıyordu. O – nasıl desek – biyolojisi iflas ettiği için gitmedi. Gitmeyi seçti, çünkü orada bir çözümün ve barışın olabilmesi için salıvermesi gerektiğini biliyordu. Onun yerini alacakların – nasıl desek – Hapiru ile daha iyi bir iletişim ya da bağlantı kurabilmesi için onun bırakması gerekiyordu.

Böylece, şimdi Ariel Sharon’un da gitmeye hazırlanmasıyla, başka bir güç değişikliği daha görüyorsun. Ama bunu anlamak pek kolay olmayacak. Bir mücadele olacak – politik bir mücadele – çok eski enerji bakış açısını savunanlarla, yeni enerji bakış açısını üstlenenler arasında. Ve bu mücadele, şu anda gördüğümüz kadarıyla, buradaki potansiyel, kolaylıkla ya da çabuk bir biçimde çözülemeyeceği yönünde. Bu, İsrail ve Hapiru için enerjilerin tümüyle değişmesine neden olacak. Ve bu da, bizim oraya gitme zamanımız olacak. Bu, tüm Şambra’nın, enerjilerin hareket ettirilmesine yardım edeceği bir zaman olacak. Bu, kendi beklentilerinizi ya da arzularınızı ya da başka herhangi bir şeyleri zorlamak amacını gütmeyecek, şöyle demek olacaktır: Hapiru ya da Yahudiler, bunu gerçekleştirmeyi seçecek olurlarsa, değişim ve potansiyeller adına enerjinin hareket ettirilmesine gelir, yardım ederiz.

Böylece, bu muazzam bir zaman. Muazzam bir zaman. Aynı zamanda da çok ince bir biçimde dengelenmiş bir zaman. İlerlemek ve geri gitmek çok ince bir biçimde dengeleniyor. Ve biz onun için birkaç aya kadar oraya gideceğiz.

Bu güzel soru için teşekkürler, ve biz ziyarete gelip birlik enerjisini İsrail’deki tüm Şambra’ya getirmeyi dört gözle bekliyoruz.

6.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Namaste Geoffrey, Tobias ve Linda. Acaba “Ruh-Soul” sözcüğünü benim için ve diğerler insanlar için tanımlayabilir misin.

TOBIAS: Bu, semantikle, dilbilimiyle ilgilidir, ama bir de yorumla ilgilidir, çünkü “ruh – soul” ve “öz, can, ruh – spirit” ve tüm o diğer şeyler, insanlar tarafından farklı farklı kullanılıyor. Bunun yanıtını vermek biraz zor. Benim kendi bakış açıma göre, ruh/soul, senin eşsiz, benzersiz parmak izindir. O, o benzersiz spiritüel kimliktir. O, Tüm Var Olan’ın, Ruh’un/Spirit, Ebedi Olan’ın sana verdiği ve seni özgür kılıyorum dediği parçadır. Ben nasılsam, sen de öylesin. Sen de Tanrı’sın, ama kendi içinde eşsizsin. Sen, yaratıcı haklarına ve yeteneklerine tümüyle ve tam olarak sahipsin. Bütünün bir parçası, ama kendi başına benzersizsin. Ve sen o benzersizliği alıkoyup da bütünü bilmezden gelmeyi seçersen, bu senin hakkındır ve yine de kutsanırsın, anlıyor musun. Ruhun/Soul, budur. Bu senin esas kısmındır, ve bu sonuçta tüm yaşamların, tüm meydan okumaların, tüm gülümsemelerin, şimdiye kadarki tüm nefeslerinin deneyimini toplayan kısımdır. Ruh/Soul, Benliğin birleşik merkezidir.

Biz şimdi burada biraz zihine giriyoruz, ve sorunlarla karşılaşmamıza da zihin neden oluyor. Giderek Ruh/Soul hakkında daha çok şey bilmek istiyoruz – nerede bulunduğunu, ne yaptığını, adının ne olduğu – tüm bu sorular. Onun için bunu burada keseceğiz ve temel bir yanıt verdiğimizi söyleyeceğiz. Gerisi keşfedilmeye açık. Keşifleri, Ruh/Soul ile ilgili yanıtları, yakın alemlerde ya da dünya gerçekliklerine bağlı fiziksel olmayan alemlerde bulamazsın. Zihnin artık çalışamadığı yere gitmen gerekir. İnsanların çoğu, oraya gitmeye gönüllü değildir, çünkü zihinleri, onların koruması ve savunması ve bahanesidir.

O nedenle, Ruhu/Soul gerçekten anlamak için, Dünya ile bağlantılı ya da ilişkili olan her türlü boyutun ötesine gidersin. Kristalin alemlere gidersin, ve yanıtın bizzat kendisi seni orada bekler. Teşekkür ederiz.

6.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

LİNDA: Son soru…. eğer izin verirsen….

7.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir adam): Merhaba Tobias. Şaud sırasında sorum hakkında konuştuğunu hissettim ama, yine de sormak istiyorum. Sevgili Tobias, geçenlerde 18 yıl süren bir ilişkiden uyandım ve kendimi, hep çok kişisel olduğunu düşündüğüm ama şimdi dünya ile paylaşmak istediğim yeteneklerin içinde buldum. Ve anında bir boşluk ve olduğum herşeyi olabilme fırsatı hissediyorum. Biraz dualite batağına saplanmış bir yeni enerji insanıyla paylaşabileceğin herhangi bir bilgelik var mı?

TOBIAS: Gerçekten de! Evet var. Ve bu doğrudan senin için, ama tüm Şambra’nın da bundan yararlanacağını düşünüyoruz. Sen bu sözleri daha önce duydun, ama şimdi, yeni olasılıklara gitmeye cesaret ediyorsun. Kendi batağından çıkmana cesaret et. Bir nedenden ötürü oradasın. Bu sana Ruh ya da başka biri tarafından zorla kabul ettirilmedi, ya da ceza olarak verilmedi. Ben, St.Germain’in abartılı öyküsünü kullanmak zorunda kaldım… ben kendim için kendi çukurumu kazdım. Beni çıkarması için Tanrı’yı çağırdım, Tanrı’ya dua ettim. Ve çıkmanın çok kolay, çok kolay olabileceğini hiç bilmiyordum ve kendi açmazlarıma yakalanmıştım. Farklı bir yöne gitmeyi kendim cesaret etmeliydim, anlıyor musun. Ben aşağıya doğru kazmayı sürdürdüm – bu tek bir yöndü – ve kaçışım için de bir yol arayıp durdum. Oysa, yana doğru gitmeliydim. Düşünme tarzımı değiştirmeliydim, biraz farklı olmaya cesaret etmeliydim. Bu, hepiniz için böyledir.

Cesaret etmek, bazen, geçmişten beri üzerinde bulunduğun geçmişi bırakmak anlamına gelir.

Beklentileri bırakmak, şimdiye dek kendinle nasıl özdeşleştiğini bırakmak. Bunun içinden geçmek, bir insan için korkutucudur. Yani, kendinle nasıl özdeşleştiğini bırakmak. Bak, bazen, Benliğinin o tekil veçhesine sıkı sıkı tutunmayı bırakırsan, dipsiz bir kuyuya düşecekmiş gibi hissedersin.

Bazılarınız, yeni ve daha iyi ve farklı bir veçhenin sizi beklediğinden emin olmadan onu bırakmayacaktır. Ama tekrarlıyoruz, bu çok kıt-görüşlü bir düşüme tarzıdır. O nedenle, şu anda, kutudan tümüyle çıkmaya cesaret et. Tümüyle farklı bir yöne gitmeye cesaret et. Ve o zaman, gerçekliklere nasıl girip çıkabildiğini keşfedeceksin.

Ben sana, tüm Şambra’ya bir şey sunacağım, ve bunu da ev ödevine dahil edeceğim, evet. St.Germain bir ara rol yapmaktan söz etti, ve gerçekten kim olduğunuzu anlayabilmek için, rol yapmaya, oynamaya başlayın, dedi. Kendiniz için yeni roller geliştirmekle başlayın. İsterseniz, kendinize yeni bir ad koyun, resmi ya da gayri-resmi. Farklı şeylermişsiniz gibi davranın – oynayın, rol yapın.

Şimdi, bunu çok azınız yaptı. Çok az kişi kendini bu oyunda rahat hissetti, ve birçoğunuzdan duyduğumuz en büyük şey şu oldu; rol yaptığımda, oynadığımda, bir sanatçı olduğumu imgelediğimde ya da öyleymiş gibi davrandığımda, kendime karşı dürüst olmuyorum, dediniz. Buna ne hakkım var? Ya da, ben bir muhasebeciyim, dediniz. Yani birçoğunuz, bunun kendinize karşı yalancılık, sahtecilik olacağını hissetti. Ama hiç de öyle değildir. Aslında çok-boyutlu olmak, muhasebecilik gibi bir rolün içinde sıkışıp kalmaktan çok daha fazla, kendine sadık olmak, kendine karşı dürüst olmak demektir. Onun için, cesaret et. Rol yap. Oyna. Düşle… ve sonra da bırak olsun. Bu çok inanılmaz bir şeydir. Eğlencelidir. Ve tekrarlıyoruz, bazen Şambra, rol yapmaya, biraz farklı oynamaya utanıyorsunuz. Ayrıca – nasıl desek – o işlevsiz, çoklu-kişilik-bozukluğu yaşayan insanlardan biri gibi olacağınızdan da korkuyorsunuz. Ama yineliyoruz, onunla oynayın. Çok-boyutlu olma rolünü oynayın. Bir süreliğine, çoklu-kişilik-bozukluğu olan bir insanı oynayın. Bunun nasıl bir his oluşturduğunu görün ve kendi spiritüel esnekliğinizin sizi nasıl içinize döndürdüğünü görün. Farklı veçheler ve karakterlerle oynayın ve bunu önünüzdeki 30 gün boyunca gerçekleştirin. Rol yapın, oynayın – bunun nasıl bir his olduğuna bakın.

Bunu başka biriyle yapmanız gerekmiyor. Bunu kendiniz için yapabilirsiniz. Bir sabah uyanın ve parıldayan bir…. ah, siz zaten öylesiniz… (gülüşmeler). Ne olmak istiyorsanız, onu olduğunuzu düşleyin, ve sonra da bırakın, o olasılık ve olanak yaşantınıza girsin. Herşeyden önce, ne büyük bir yaratan olduğunuza şaşacaksınız. Ve ben hepinize konuşuyorum. Düşlemede ne büyük bir yaratıcı olduğunuza şaşacaksınız. Kendiniz için ipnotik örtücü-katmanları ne büyük bir kolaylıkla yarattığınıza ve sonra da onlara inandığınıza şaşacaksınız. Ve her zaman kendi – sizin deyiminizle – Ruhunuza ya da Merkezinize nasıl geri gelebildiğinize şaşacaksınız. Bu, şaşılası bir şeydir, ve bu soruyu sorduğun için sana teşekkür ediyoruz.

7.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

LİNDA: Bir soru daha mı var?

TOBIAS: Cauldre kabul ediyor, bir soru daha alalım.

8.ŞAMBRA’NIN SORUSU (mikrofona gelen bir kadın): Çok teşekkür ederim. Biraz sinirliyim.

TOBIAS: Biz de öyle! (kahkahalar) Biz insanlar karşısında hep sinirli oluyoruz. Sizi ne zaman kovalayacaklarını hiç bilemiyorsunuz! (yoğun kahkahalar)

8.ŞAMBRA: Evet!

TOBIAS: Ve bu arada, İsa’nın da farklı bir deneyimi olmuştu. Sinirli olmakta haklıyız. (kahkahalar)

8.ŞAMBRA: Evet…. benim sorum herhalde asırlardır sorulan bir soru. İlişkilerin, gelişmek ve evrimleşmek için kendimizi öğrenmenin en inanılmaz yollarından biri olduğunu hissediyorum. Onlar aynalarımız, ama bana en zor gelen şeylerden biri de, bir ilişkiyi ne zaman sürdüreceğini bilebilmek. Bunu nasıl bilirsin, çünkü o ilişkinin içinde olsan da, olmasan da yine de öğrenmeyi sürdüreceksin. Yani, onun içinde kalıp da – çünkü kiminle birlikte olursan ol, aslında kendi ıvır zıvırınla uğraşıyorsun, o kişiler yalnızca farklı bir beden ve farklı bir yüz. Ve ben bunu anlıyorum, ama….

TOBIAS: Gerçekten de. Ben senden birkaç şey yapmanı isteyeceğim. Herşeyden önce, bundan sonra ilişkinin aynası kendin olmalısın. Sen kendi aynan olursun. Sen, kendi ilişkin haline gelirsin ve kendini, kendi içinde görürsün. Artık bakmaktan vazgeç…. bu, bugüne kadar uygundu, ama artık o amaca hizmet etmesi için bir ilişkiye bakmaktan vazgeç. O zaman, bir ilişki için seçtiğin nedir? Nedir…. bir an için düşle. Potansiyeli, en güzel ilişkiyi düşle. Bu ilişki sana nasıl hizmet edecek ve seni nasıl besleyecek? O ilişkiyi yaratmayı nasıl seçerdin?

8.ŞAMBRA: Hmmm….

TOBIAS: …. ve bunu da hemen şimdi yanıtlaman gerekmiyor. Ama gerçek soru budur. Biz senin o eski potansiyelin, yani bir ilişkinin sadece gelişmene katkıda bulunmak için var olduğu potansiyelinin ötesine geçmeni istiyoruz. Öyle değildir. Öyle olmak zorunda değildir. İlişki, hiç bir şey paylaşmak zorunda olmadığın en büyük sevgi biçimi olabilir, anlıyor musun. Deneyimleri ve dersleri bile paylaşmanın gerekmediği – yalnızca varolabilen bir ilişki. Bunu düşle.

8.ŞAMBRA: Evet….

TOBIAS: Peki….

8.ŞAMBRA: Teşekkür ederim.

TOBIAS: Eski enerji ilişkileri, tipik bir biçimde, aynen senin dediğin gibiydi. Onlar dualitikti. O ilişkiler, birbiri için boş alanları dolduruyordu. Onlar, gelişmek için birbirini itelemenin ve dürtmenin yollarıydı. Onlar, özsel, çekirdek düzeyde bile yalnızlık çekmemenin yollarıydı, ve hatta bazı ilişkiler, birinin diğerini desteklediği ve tersi de, tümüyle paraya dayanan ilişkiler oldu.

Ama, bunun ötesine geç. Ve bizim senden ricamız – bir ya da iki ay sonra, bir yeni enerji ilişkisiyle ilgili vizyonunun ne olduğunu senden duymak isteriz.

8.ŞAMBRA: Peki.

TOBIAS: Teşekkür ederiz, ve sinirliliğini salıverdiğin için de teşekkür ederiz.

Böylece Şambra, bu uzun bir gün oldu. Hepimiz, muazzam miktarlarda bilgiyi hareket ettirdik. Bu bilgi sizin içindir. Sizinle ilgilidir ve sizin tarafınızdan yaratılmıştır. Eninde sonunda, bu yönde yürüyen, sizin yürüdüğünüz yolu giden her insanın ulaşabileceği, kullanabileceği bir bilgidir. Sizden gelmesine izin verdikleriniz sayesinde o insanlar için bunun ne kadar kolay olacağını bir düşleyin.

Sizi çok candan seviyoruz.

Ve öyledir!

Kırmızı Meclis’in varlıklarından Tobias, Golden, Colorado’da yaşamakta olan Geoffrey Hoppe tarafından sunulmaktadır. Tobit’in mukaddes kitabında bulunan Tobias’ın öyküsü, Crimson Circle sitesinde bulunmaktadır.
www.crimsoncircle.com. Tobias materyelleri, bedelsiz olarak dünyanın her tarafında bulunan ışık işçileri ve Shaumbra’ya, Ağustos 1999 tarihinden beri sunulmaktadır. Bu tarih Tobias’ın, insanlığın yıkım potansiyelini aşıp, Yeni Enerjiye girdiğini söylediği tarihtir.
Crimson Circle, Yeni Enerjiye geçiş yapacak ilk insan (kılığındaki) meleklerden oluşan global bir ağdır. Bu kişiler, yükseliş halinin sevinç ve zorluklarını deneyimlerken, diğer insanların da yolculuğuna, paylaşım, ilgi ve yol göstererek yardımcı olmaktadır. Crimson Circle’in sitesine her ay 40.000’in üzerinde ziyaretçi, son materyelleri okumak ve kendi deneyimlerini tartışmak amacıyla girmektedir.
Crimson Circle her ay Denver, Colorado’da, Tobias’ın, Geoffrey Hoppe kanalıyla son bilgileri sunduğu yerde biraraya gelmektedir. Tobias, kendisinin ve Crimson Council’ın (Kırmızı Meclisin) diğer semavi varlıklarının, aslında insanoğlunun kanallığını yapmakta olduğunu bildirmektedir. Tobias’a göre, onlar bizim enerjilerimizi okumakta ve biz içimizde deneyimlerken, dışardan da bakabilmemiz için, kendi bilgilerimizi bize geri tercüme etmektedirler. Crimson Circle toplantıları herkese açıktır, ama LCV takdir edilir. Katılımı gerektiren hiç bir şey ve ödenmesi gereken bir aidat yoktur. Crimson Circle, dünya çapındaki Shaumbra’nın açık sevgisi ve bağışları yoluyla bolluğu kabul etmektedir.
Crimson Circle’ın en yüksek amacı, insan melekler ve öğretmenler olarak, içsel spiritüel uyanış yolunu yürümekte olan kişilere hizmet etmektir. Bu hıristiyanlıkla ilgili bir misyon değildir. Tersine, içsel ışık, merhamet ve ilgi bulabilmeleri amacıyla, insanları senin kapına getirecektir. Kılıçlar Köprüsü’ndeki yolculuğuna başlayan bu kendine has ve değerli insan sana geldiğinde, o anda ne yapman ve öğretmen gerektiğini bileceksin.
Eğer bunu okumaktaysan ve gerçek olduğunu ve bir bağın olduğunu hissediyorsan, sen gerçekten Shaumbra’sın. Sen insan (kılığında) bir öğretmen ve bir rehbersin. İçindeki tanrısallık tohumunun bu anda ve gelecek tüm zamanlar için çiçek açmasına izin ver. Hiç bir zaman yalnız değilsin, çünkü tüm dünyada bir ailen ve çevrendeki semavi boyutlarda melekler vardır.
Bu metni lütfen ticari amaç olmaksızın ve bedelsiz olarak dağıtın.
Lütfen bu bilgiyi, dipnotlar dahil bütünüyle kullanın. Tüm diğer kullanımlar, Geoffrey Hoppe, Golden Colorado’dan alınacak yazılı onayı gerektirir. Telif hakkı 2001, Geoffrey Hoppe, P.O.Box 7328, Golden, CO 80403.e-posta: tobias@crimsoncircle.com. Tüm haklar mahfuzdur.